Gönderen Konu: 65 YIL ÖNCE TOPLUİĞNE ' YE BİLE MUHTAÇTIK !..  (Okunma sayısı 757 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı A.ÜSTÜNBAŞ

  • Deneme Mod
  • *
  • İleti: 4388
  • Rep Puanı: +112/-0
65 YIL ÖNCE TOPLUİĞNE ' YE BİLE MUHTAÇTIK !..
« : Haziran 04, 2010, 02:36:56 ÖS »
65 yıl önce topluiğne'ye bile muhtaçtık      :-* :-* :-* :-* :-* :-*    :bayrak:      :-* :-* :-* :-* :-* :-*

:Saygıdeğer Yılmaz Öztuna'nın  bu kayda değer  yazılarını sitemizde sizlerle paylaşmak istedim.
Okumay'ı pek sevmeyen bir millet olduğumuzun hüznüyle.

1939-1945 İkinci Cihan Savaşı evrensel felâket dönemini hatırlayanlarımız vardır. Türkiye savaşın dışında kalmakla beraber, felâketten nasîbini almıştı. Avrupa’da savaşa girmeyen ülkeler Türkiye dışında yalnız İsviçre, Portekiz, İspanya’dan ibaretti. Türk basını, başlangıçta Almanya eğilimli iken artık Müttefikler’i tutuyordu. Tek gazete 20 bin tirajlı idi. Ortalama tiraj 10 bin ve aşağısı idi. Buna rağmen Cumhuriyet, Son Posta, Akşam, Tasvir gibi gazeteler etkili idi. 4, bazen 6 ve 8 sayfa çıkarlardı. 5 kuruş olan gazete fiyatı, epey bir para idi. Bu parayı ancak şehir halkı verebilirdi. Kasabalarda, şehirlerden gelen günü geçmiş gazete ve dergiler okunurdu. Tek bir resmî Ankara Radyosu vardı. İstanbul’da bile radyo ancak orta hâlli ve üzeri halkın evinde bulunan değerli bir âletti.

Türkiye, sıkıyönetim ve ışık karartmak ülkesi idi. Ankara’da basın-yayından şube müdürü olmayan sıradan bir memurun telefonu ile gazetenin kaç gün kapatılacağı tebliğ edilirdi. Cumhurbaşkanının resminin sağ üst köşeye konmadığı için kapatılan gazeteler vardı. Kapatılma cezasına uğramayan gazete yoktu.

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Millî Şef diye anılırdı. Resmen Atatürk adı da kaldırılmıştı, ona Ebedî Şef deniyordu. Kâğıt ve madenî paralar ile posta pullarının üzerinde yalnız İnönü’nün resmi vardı. 1000, 500, 100, 50, 10, 5, 2.5, 1, 1/2 olarak 9 değerde banknot mevcuttu. İlk ikisini görebilen İstanbullu bile çok azdı.

1944’e 2.4 milyar nüfuslu bir dünyanın 18 milyon nüfuslu bir devleti olarak girdik. İkisi İstanbul, biri Ankara’da 3 üniversitemiz vardı. Üç büyük şehir; İstanbul 800 000, İzmir 210 000, Ankara 180 000. Ankara şehri Gençlik Parkı’nda sona eriyordu. Bakanlıklar’la olan mesafe, şehirden kopuktu.

Kurşun kalem ve toplu iğne, imal edemediğimiz için karaborsa meta idi. Çivi bile yoktu.
Hangi titri taşıdığına bakılmaksızın soluğu ‘tabutluk’ta alırdı. Bugünkü nesil bu kelimeyi duymamıştır bile.
İster inanın ister inanmayın 1944’ün İstanbul’u, gürültüsüz bir belde idi. Çıt çıkmazdı diyebilirim. Caddeler bile boştu. Kimse avare avare gezmezdi. Ancak sinema çıkışları kalabalık olurdu.

Kadın erkek başı açık sokağa çıkılmazdı. Haytalık alâmeti idi. Şapka, eşarp, baş örtüsü, hanımlarımız mutlaka başlarını örterlerdi. İstanbul’da erkekler Avrupa usulü şapka giyerlerdi. Başkent Ankara’da şalvar, çarık, kasket giymiş, başını bağlamış erkek, Avrupa usulü giyinmemiş kadın, şehre sokulmaz, polis çevirirdi.

Otobüs yoktu. Şehir ulaşımı tramvay ve kısa bir metro (Tünel) ile yapılıyordu. Taksiye binmek gerçek zenginlerin harcı idi. Dolmuş denen çok kişinin bindiği taksi o yıllarda İstanbul’da başladı, daha önce hiç işitilmemişti.

Kahverengi bir avuç ekmeğin karne ile alındığı İstanbul’da, Beyoğlu’nda çok canlı bir eğlence ve san’at hayatının devam ettiğini söylemek isterim.. YILMAZ  ÖZTUNA 03.01.2009  ( ALINTI.04.06.2010 )  NAKLEN  YAZAN  :   :ççk: :ççk:   A. ÜSTÜNBAŞ   :ççk: :ççk:
« Son Düzenleme: Haziran 04, 2010, 02:43:01 ÖS Gönderen: A.ÜSTÜNBAŞ »
SİGARA ' sız  temiz  çevre, temiz  toplum,  sağlıklı  yaşam  için  elele...

. . ..  NE  KADAR  TEMİZ  İSEN, O  KADAR  İNSANSIN  . . .