Gönderen Konu: –•(Ruhlar ve Aşıklar)•–  (Okunma sayısı 821 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı §iyahinci

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 20028
  • Rep Puanı: +434/-11
  • Denizin en nadide armağanı!..
–•(Ruhlar ve Aşıklar)•–
« : Kasım 08, 2008, 06:32:45 ÖS »


Serpil Gülgün, öyküsünü anlatırken okurunu şaşırtmayı seviyor. Onun öykülerinin rotası her an değişiyor. Serpil Gülgün'ün öykülerini okurken herşeye hazırlıklı olmalısınız.

İlk öykü kitabı olan Ruhlar ve Âşıklar, Everest Yayınları'ndan çıkan Gülgün, öyküsünü anlatırken, okurunu şaşırtmayı seviyor. Daha da ötesi korkutmayı. Aslına bakarsanız korku öyküleri de değil bunlar. Daha çok gerilim ögeleri taşıyan küçük öyküler. Ancak kendinizi tamamen öyküye kaptırarak okuyanlardansanız, dikkatli olun. Öykünün başladığı andan itibaren ne olacağına dair hiçbir garantiniz yok. Seyri içinde normal bir ilerleyiş gösteren bu öykülerin rotası her an şaşabiliyor.

"Tanışma" isimil öyküde büyükannesi ile mezarlık ziyaretine gelen çocuğun, büyükannesinin aniden gitmesi üzerine, mezarlık bekçisi ile yalnız kalıp şeytanla karşılaşıvermesi buna örnek olarak gösterilebilir. "Ruhlar ve Âşıklar" isimli öykü de sıradan bir sayfiye öyküsü gibi başlıyor, ancak ardından umutsuz aşklar ve intikam peşindeki ruhlarla dolu bir serüven çıkıyor karşımıza.

"Ruhsuz"da yasak odaya girenler, nedeni bilinmez şekilde arka arkaya intihar ederken, "Cennet"in kadın kahramanı birden kilo almasının sebebinin kendisine yapılan kara büyü olduğunu anlıyor ve kötü gücünü intikam için çağırıyor. "Bir küçücük karabasancık varmış"da ise ölen bir çocuğun mezarından uçup, ölüm anına dönmesini okuyoruz. Serpil Gülgün'ün kitabını okuduktan sonra 'bilinmeyen' üzerine daha çok düşünür oluyorsunuz. "Ruhlar ve Âşıklar" isimli öyküsündeki şu söz ise ister istemez zihni kurcalıyor: Bizler bilinmeyeni anlamada sınırları baştan çizilmiş varlıklardık.


--------------------------------------------------------------------------------


Usta bir gazeteci olarak tanıdığımız, edebiyat ve kitaplar üzerine yazılarını, yorumları Usta bir gazeteci olarak tanıdığımız, edebiyat ve kitaplar üzerine yazılarını, yorumlarını zevkle okuduğumuz Serpil Gülgûn bu kez de bambaşka bir pencereden sesleniyor bize: Kısa öykünün penceresinden.

Korkutucu öyküler bunlar. Belki korkutucu değil de, ürpertici demek daha doğru olur. Çünkü çoğunlukla yalın ve güvenli hayatımızın içindeki o tehlikeli şeyleri hatırlatıyor bize. Hani öyle bir an gelir de, en sakin halimizde bir ürperti sarar ya içimizi'İşte o anların öyküleri bunlar.

Aklınıza gelince ödünüzü patlatacak türden'

'Sonra, her şey yeni baştan başladı. Toz iskelet, iskelet, adam oldu. Bu sonsuza kadar hep sürdü mü yoksa hemen bitti mi, anlayamadı. Ama gözleri kararmaya başlamıştı. Tepesi,ndeki cızırtılı ses, 'Yoruldun sen çocuk! En iyisi, şimdilik kendini uykunun kollarına bırak', diyerek üzerine eğildiğinde, gözleri büsbütün ağırlaşmış, kapanıyorlardı.'

(Tanıtım Bülteninden)
Eskiden yeterdim kendime,
Artardım bile..
Şimdi ne yapsam nafile! ...
Ve
Kim demiş 'can eskimez' diye
Bu can tedirgin tende,
Can da eskimiş
Ben de..