Gönderen Konu: Trabzon/Batıl inançlar  (Okunma sayısı 5028 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı §iyahinci

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 20028
  • Rep Puanı: +434/-11
  • Denizin en nadide armağanı!..
Trabzon/Batıl inançlar
« : Şubat 15, 2008, 10:56:09 ÖÖ »
Batıl inançlar nerden gelip nasıl toplum içinde yerleştiği belli olmayan ama yüzyıllardan beri belki de değişik inanışların ya da insanların kendi kurgularının sonucu hiçbir temel dayanağı ve mantığı izahı olmadan yerleşmiş inanışlar alarak günümüze kadar süre gelmiş olan inanışlardır. Bugün bile çeşitli şekillerde kendini gösteren bu inanışların temelinin insanlık tarihi kadar eski olduğu bilinmektedir. Yöresel özellikler arzeden bu inanışlara ilimizde de rastlamak mümkündür. Bazı batıl inançlardan örnekler :

 Saçayak boş olarak yanan ateşte bırakılırsa ölü suyu bekler.
 Ellerini bağlayanın kısmeti bağlanır. 
 Bir kadın aş ererken birine bakarsa çocuğu ona benzer. 
 Çocuğunun güzel olması için gebe kadına ayva yedirilir.
 Gece tırnak kesilmez. 
 Yeni gelinin kucağına oğlan çocuk verilirse ilk çocuğu erkek olur. 
 Evde incir ağacı yakılmaz yakılırsa ev ocak söner. 
 Kapı eşiğinde oturan kişi iftiraya uğrar.
 Geceleyin evde ıslık çalınmaz, çalınırsa eve yılan girer. 
 Kuluçkanın altına yumurta koyan kişi, başını sararsa civcivler gugulli olur. 
 Ay tutulunca havaya ateş edilirse ay kurtulur.
 Boş beşik sallanırsa çocuğun karnı ağırır. 

Hastalıkların tedavisinde yararlı olduğuna inanılan kocakarı ya da halk ilaçları, halk hekimliği diye anılan temelde bilimsel değeri olmamasına rağmen doğal tedavi yöntemi olarak ta günümüzde bile tartışılan tedavi yöntemlerinin bir kısmına bütün Anadolu'da olduğu gibi ilimizde de rastlamak mümkündür.

Arı Sokması :

Arının ısırdığı yere demir basılır.

Sarılık :

Sarılığa yakalanan hastanın ustura ile damak, el ve ayak tırnaklarının dipleri kesilir. Bu işleme sarılık kesme denir.

Çıban :

Çıbanların olgunlaşıp boşalmaları için üzerine damar otu denilen geniş yapraklı bir ot sarılır.

Üşütme :

Nezle, grip gibi durumlarda bir bardak süte bir parmak bal karıştırılıp hastaya içirilir.

Baş Ağrısı :

Başa patates sarılır, ayrca mısır hamuru ayranla karıştırılarak bir çömberle başın ön kısmına bağlanır.

Mide Hastalığı :

Yörenin ünlü kestane balı yedirilir.

Karında Kurt :

Çocukların ağzından sular akar, çelimsiz olurlar. Şeftali yaprağı ve ham meyvası kaynatılır, hasta iki üç sabah aç karına içer. Kurtçuklar dökülür.

Yanık :

Özellikle yoğurt sürülür.
Eskiden yeterdim kendime,
Artardım bile..
Şimdi ne yapsam nafile! ...
Ve
Kim demiş 'can eskimez' diye
Bu can tedirgin tende,
Can da eskimiş
Ben de..


Çevrimdışı ¤ۣۜ..¤SessizGemi

  • Administratör
  • *
  • İleti: 7518
  • Rep Puanı: +333/-3
Ynt: Trabzon/Batıl inançlar
« Yanıtla #1 : Şubat 21, 2008, 01:34:18 ÖS »
Alıntı
Sarılık :

Sarılığa yakalanan hastanın ustura ile damak, el ve ayak tırnaklarının dipleri kesilir. Bu işleme sarılık kesme denir.

ilk kez duydum.çok ilginçmiş, bizim taraflarda hiç rastlamadım
Sen üzülme, senin için bu gönlüm ağlar..

Çevrimdışı §iyahinci

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 20028
  • Rep Puanı: +434/-11
  • Denizin en nadide armağanı!..
Ynt: Trabzon/Batıl inançlar
« Yanıtla #2 : Şubat 23, 2008, 10:37:46 ÖÖ »
Haklısın bende okudukca bazılarını ilf defa duyduğumu fark ettim.
Eskiden yeterdim kendime,
Artardım bile..
Şimdi ne yapsam nafile! ...
Ve
Kim demiş 'can eskimez' diye
Bu can tedirgin tende,
Can da eskimiş
Ben de..


Çevrimdışı §iyahinci

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 20028
  • Rep Puanı: +434/-11
  • Denizin en nadide armağanı!..
Ynt: Trabzon/Batıl inançlar
« Yanıtla #3 : Şubat 25, 2008, 08:38:55 ÖÖ »
*Diş çektirenler, çektirdikler dişleri “ karga al eskisini, ver yenisini” diyerek dama atarlar.Böyleçe yeni dişlerin çıkaçağına inanırlar.

Albay Allah iyiliğini versin hemi yaws  :uuu: bu işi bana annem çok yaptırdı küçükken bende kek gibi inandımdı  :vrkendini:


*Geceleri evden dışarı su dökülmez,dökülürse dökeni çin çarpar.
*Boş beşik ya da salıncak sallanırsa bebek sancılanır.
*Kepçeyle yemek yiyenin ve su içenin düğününde kar yağar.
*Kulakları büyük olan çok yaşar.

Bunlarıda biliyorum hepsi batıl ama hayata renk veren şeyler.  "{ "{
Eskiden yeterdim kendime,
Artardım bile..
Şimdi ne yapsam nafile! ...
Ve
Kim demiş 'can eskimez' diye
Bu can tedirgin tende,
Can da eskimiş
Ben de..


Çevrimdışı *Laz kızı*

  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّح
  • Co-Admin
  • *
  • İleti: 36918
  • Rep Puanı: +616/-19
  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّح
Ynt: Trabzon/Batıl inançlar
« Yanıtla #4 : Şubat 25, 2008, 02:03:04 ÖS »
Sarılık :

Sarılığa yakalanan hastanın ustura ile damak, el ve ayak tırnaklarının dipleri kesilir. Bu işleme sarılık kesme denir.



bunu çok iyi biliyorum..kardeşime bile yapılmıştı hatta... :juggl:

bir çoğunu biliyorum ama baya ilginç olanlarda varmış.. \hm teşekkürler arkadaşlar.. :alkş:
"İnsanların En Hayırlısı, İnsanlara Faydalı Olandır." Hz.Muhammed (S.A.V)..!!!"

Çevrimdışı çarşıgüzeli

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 1455
  • Rep Puanı: +38/-1
Ynt: Trabzon/Batıl inançlar
« Yanıtla #5 : Şubat 25, 2008, 02:22:38 ÖS »
*Boş beşik ya da salıncak sallanırsa bebek sancılanır.

bunu bizim burdada söylerler hep diğerlerini ilk defa duydum  :-\ ilginçmiş...

Çevrimdışı §iyahinci

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 20028
  • Rep Puanı: +434/-11
  • Denizin en nadide armağanı!..
Ynt: Trabzon/Batıl inançlar
« Yanıtla #6 : Şubat 27, 2008, 10:00:48 ÖÖ »
Demiştim dimi size daha bulacağım sizlere çok vardır bunlar neki...........

Peki bekliyoruz...

Teşekkürler albay ve siyahinci +rep ikinize de  :-*

Teşekkürler :)

Eskiden yeterdim kendime,
Artardım bile..
Şimdi ne yapsam nafile! ...
Ve
Kim demiş 'can eskimez' diye
Bu can tedirgin tende,
Can da eskimiş
Ben de..


Çevrimdışı gülnisa

  • Paylaşımcı Üye
  • ****
  • İleti: 225
  • Rep Puanı: +6/-0
Ynt: Trabzon/Batıl inançlar
« Yanıtla #7 : Nisan 10, 2008, 11:13:11 ÖÖ »
Paylaşımınız için teşekkürler...

Çevrimdışı fukukum

  • Paylaşımcı Üye
  • ****
  • İleti: 274
  • Rep Puanı: +51/-0
Ynt: Trabzon/Batıl inançlar
« Yanıtla #8 : Nisan 30, 2008, 09:03:08 ÖS »
Bazı İnanışlar;

Toli (Nazar): Lazlar arasında nazara inananların sayısı oldukça fazladır. Nazar insanlar tarafından farkında olmadan yapılan bir kötülüktür. Canlı cansız nesnelerden birine gıpta edilirse farkında olmadan ona nazar değdirilmiş olur. Herkesin nazarı olmaz. Bazı şahıslar, yaşanmış olaylardan yola çıkarak özellikle nazarcı olarak tanınmaktadırlar. Eğer nazar hatırlanırsa "Nazar değmesin, Maşallah" denir. Buna rağmen bazı kem gözlü insanlardan korunmak için neredeyse köyden köye değişen çeşitli korunma yöntemleri vardır. Bunlardan en önemlileri tanrıların yardımıyla korunmadır. Eskiden bunun için tanrılara kurban verilmekteydi. Bugün ise At, Öküz, Koç gibi hayvanların kafa kemikleri evin kapısına ya da korunmak istenen tarlanın görünen yerine asılarak tanrıların dikkati çekilmeye çalışılmaktadır. Yeni yapılmakta olan binaları nazardan korumak için, biber, sarımsak, eski çocuk ayakkabısı, kırık yumurta kabukları, at nalı v.b. gibi şeyler dizilerek gözükecek bir yere asılmaktadır. Çocukları nazardan korumak için nazar boncuğu takılmaktadır. Eskiden köstebeğin patilerinin de (Emxu tati) nazarlık olarak çocuklara takıldığı bilinmektedir.

--------------------------------------------------------------------------------

Runwi / Néa Orûapu (Gök kuşağı): Gök kuşağının altından geçenlerin cinsiyetinin değişeceği, dişlerini gösterenlerin de dişlerinin döküleceğine inanılır. Gök kuşağının indiği yerden hortumuyla su aldığına ve daha fazla yağmur yağacağına inanılır.

--------------------------------------------------------------------------------

Üuüu (Guguk kuşu): Lazların kutsal saydığı kuşlardan biridir. Bugün bile bu kuşu öldürenlere iyi gözle bakılmaz. "Üuüu" baharın habercisidir. Onun sesi duyulmadan toprağa tohum atılmaz. Lazlar sabahları "Üuüu" dan önce kahvaltı yapıp tarlaya gitmeye çalışırlar. Kim ki "Üuüu" nun sesini duyduğunda henüz yemek yememiş ise, o gün tarlaya atacağı tohumun bereketinin olmayacağına inanılır. Bunun içinde gün doğmadan kahvaltı yapılarak tarlaya gidilirdi.
Yaygın bir görüş olarak; Bu kuşun esas adının "Saliki" olduğu ve çok kavga ettikleri için yıllar önce ayrıldıkları "Üuüu" adındaki kardeşini aradığı anlatılmaktadır. "Üuüu" nun her öttüğü yerde yerlere tükürerek, bir gün belki buralara yolu düşecek olan kardeşine mesaj bıraktığı düşünülmektedir. "Üuüu" nun sesini duyanların da yere tükürmeleri iyi sayılmaktadır.
"Üuüu" sesini taklit edenlere çok kızar ve; "Üuüu, üuüu diyenun kumulini (Mezar) göreyim, Kanli gömleklerini kazuklerde göreyim" diye beddua ettiği söylenmektedir.

--------------------------------------------------------------------------------

Berva meüvatu (Rüzgar kesmek): Mart-Nisan aylarında esen lodos rüzgarları Laz balıkçıların korkulu rüyasıdır. Denize açılan balıkçıların aileleri bu rüzgârı duyar duymaz, evin ilk kız çocuğunu sahile götürürler ve yakarışta bulunurlar. Kız çocuğu eteklerini toplayıp belinde düğümler ve "Ğormoti berva meüvati (Tanrım rüzgarı kes)" diye seslenir, diğerleri de tekrar ederlerdi. Böylece rüzgârın duracağına inanıyorlardı.

--------------------------------------------------------------------------------

Zifozi meüvatu: Denizde şiddetli dalgalar oluştuğunda bundan korunmak için, keskin bir bıçak; "Ğormotişüimi mekvatu şüimdan, moxvadinu süandan (Tanrım kesmek benden, denk getirmek senden)" diye dua okunup hızla dalgaya atarlardı. Böylece dalganın kesileceğine inanıyorlardı.

--------------------------------------------------------------------------------

Mwiri okviru (Pire kısırlaştırma): İlkbaharda evin hanımı tavan arasına (Onéxone) çıkarak, elindeki süpürgeyle sağa sola vururdu. Aşağıdan biri de "Mu ikum? (Ne yapıyorsun?)" diye ona seslenir, "Mwiri ôkvarum (Pireleri kısırlaştırıyorum)" diye cevap verirdi. Bu sözler birkaç kere tekrarlanarak. Pirelerin kısırlaştırması sağlanırdı.

--------------------------------------------------------------------------------

Liôarde (Erkek çakal): Eve yakın bir yerde ulumaya başlarsa o evden cenaze çıkacağına inanılır ve "Ti nişüomi, ti nişüomi (Başını ye, başını ye)" denir.

--------------------------------------------------------------------------------

Üidi (Ağaçkakan): Cik cik cik cik diye çabuk çabuk ötüyorsa, bir kötülüğün habercisidir ve "Tisüanişe, tisüanişe (Kötülükler başına)" denir. Uzun uzun keyifli ötüyorsa; iyi bir haber alınacağı düşünülerek "ôicisüani topri (Ağzına bal)" denir.

--------------------------------------------------------------------------------

Cin ve Peri öldürme: Cin ve perilerden korkan kişilere "Çarpıldı (Eliôardalu)" denir. Çarpılan insanları tedavi etmek için; yedi ayrı değirmen arkından alınan su, iyice kızdırılmış ocağa dökülür. Buradan çıkan duman hastaya koklatılır. Ayrıca bu buharın tütsülediği "Klemuri (Ocak zinciri)" çıkartılarak hastanın etrafında dolandırılır. Bazı hastalar cinlerle konuştuklarını söylerler. Bunlara cinlerin nerede oldukları sorularak, gösterdikleri yere silah sıkılır yada bıçak atılarak cinler öldürülür.

--------------------------------------------------------------------------------

Wanağani (Yeni yıl): Lazlar yeni yılda eve ilk gelen insanın uğuruna inanırlar. Yeni yılda iyi birisinin kapılarını çalmasını beklerler. Temiz giyimli çocukların gelmesi ailelerin tercihidir. Bazı bölgelerde işi şansa bırakmamak için evin erkek çocuklarından birini temiz giydirerek pencereden indirirler ve kapıdan içeriye alınır. Ya da önceden planlanmış olarak biri eve kısrak atla girerek eve uğur getirmeye çalışır. Tesadüfen eve temiz giyimli komşu çocukları gelirse onlara güzel hediyeler vererek uğurlanır. Pasaklı çocuklar gelirse, o yıl çok pire olacağı düşünülür. Yeni yıl gecesi çocuklar kimseye görünmeden evlerin kapılarını çalarlar ve "Yeni yıl geceleri açın pencereleri, bize bir şey vermeyenin tez ölsün kocaları" diye tekerlemeler söyleyerek, bir iple bağlı olan heybelerini kapıdan veya pencereden içeriye atarlar. Evdeki hanımlar da heybelere meyve koyarlar. Çocukların hoşuna giden meyveleri koyan hanımların kocalarını sevdikleri söylenir. Sevmedikleri meyveleri koyanlar için de kocalarını sevmedikleri söylenir.

--------------------------------------------------------------------------------

Minöa (Siğil): Kurbağa dışkısının sürülmesiyle veya gökteki yıldızları sayan kişilerin vücutlarında oluşur. "Minöa"sı olanlar; yeni Ay'ı gördüklerinde gözlerini kapayarak dualar okurlar ve ellerini arkaya götürüp yerden aldıkları ilk nesneyi siğil olan yere sürerler. Bir müddet sonra siğilin geçeceğine inanılır.
► Yürüme yaşına gelip de yürüyemeyen çocukların basıldığına inanılır. Taze tavuk yumurtası okunarak çatıdan akan damlaların düştüğü yere gömülür. Çocuk her sabah buraya getirilerek ayak bastırılır. Bunun çocuğa iyi geleceği düşünülür.
► Ocak zinciri sallanırsa ineğin karnının ağrıyacağına inanılır.
► Güneşli bir havada yağmur yağmaya başlarsa çakalların veya şeytanların düğün yaptığına inanılır.
► Boş beşik sallanırsa çocuğun başının ağrıyacağına inanılır.
► Hamile kadınlar; ayva yerse çocuklarının düşük yanaklı, nar yerse pembe yanaklı olacağına inanılır.
► Horoz evin eşiğinde ısrarlı bir şekilde ötüyorsa, önemli bir haberin geleceğini müjdeler. Horoza her zamankinden çok yem verilir.
► Köpek uluması uğursuzluk sayılır.
► Değirmenlerde cinlerin ve perilerin yaşadığına inanılır.
► Gece ıslık çalınırsa, cinler ve periler toplanır.
► Gece tırnak kesmenin insan ömrünü kısalttığına inanılır.
► Siyah renkli köpeklerin "galenişi" yi görebildiklerine inanılır.
► Kurbağaların viyaklamaları yağmurun habercisidir.
► Gece dışarıda kalan hayvanları yabanilerden korumak için; keskin bir bıçak okunarak yavaş, yavaş kınına sokulur. Böylece yabani hayvanların ağzını bıçağın dahi açamayacağına inanılır.
► Başında altın tacı olan bir yılanın yaşadığına inanılır. Bu tacı kim alırsa her dileği yerine gelir.
► Tencere ve tava diplerinde kalan yiyecekleri kazıyanların, düğünlerinin yağışlı geçeceğine inanılır.
► Çocukların üzerinden geçilirse büyümeyeceklerine inanılır. Geri geri geçilerek bu hata düzeltilir.
► Çocukların çekilen dişleri evin tavanına atılır. Karga yada farelerin bu dişi alıp yenisini vereceklerine inanılır.
► Yeni Ay görüldüğünde, Ay için dua okumak sevap sayılır.
► Bazı kuytu yerlerde cinlerin ve perilerin insanlara taş attıklarına inanılır. Buraya "Dolaôi" denir. İnsanlar buralardan korkulu geçerler.
► Vücudunda çok beni olanların zengin olacağına inanılır.
► Kafasındaki saç merkezi birden fazla olanların birden fazla evleneceğine inanılır.
► Ölülerin kırk güne kadar yattıkları odaları ziyaret ettiklerine inanılır. Kırk güne kadar bu odalar aydınlatılır.
► Düğününde; tulum, kemençe, kaval gibi enstrümanlar çalınanların dinen nikahlarının geçersiz olacağı düşünülür.
► Tuta mesûuri mutu varixenen (Ay sonunda hiçbir şey yapılmaz).
► Kaybolan eşyaları şeytanın sakladığına inanılır. Eşya aranırken; şeytanın kaybolan eşyayı geri vermesi halinde başka şeyler verileceği vaat edilir. "Şeyûan na gomindunu komomçi, ma si ar üaôiwi mdiüa mekçare" diyerek şeytan kandırılmaya çalışılır.
► Dışarıda su döken (işeyen) insan yere tükürmezse çarpılır.
► Bir yarasayı canlı tutup horoz sesi gelmeyen yere götürüp yakan insana kimse kötülük yapamaz.
► Bir kimsenin hiçbir neden yokken kulağının biri kızarmışsa, hakkında dedikodu yapılıyor demektir.
► Bir kimsenin sağ avucu kaşınıyorsa ona para gelecek, sol avucu kaşınıyorsa elinden para çıkacağına inanılır.
Bazı İnanışlar;

Toli (Nazar): Lazlar arasında nazara inananların sayısı oldukça fazladır. Nazar insanlar tarafından farkında olmadan yapılan bir kötülüktür. Canlı cansız nesnelerden birine gıpta edilirse farkında olmadan ona nazar değdirilmiş olur. Herkesin nazarı olmaz. Bazı şahıslar, yaşanmış olaylardan yola çıkarak özellikle nazarcı olarak tanınmaktadırlar. Eğer nazar hatırlanırsa "Nazar değmesin, Maşallah" denir. Buna rağmen bazı kem gözlü insanlardan korunmak için neredeyse köyden köye değişen çeşitli korunma yöntemleri vardır. Bunlardan en önemlileri tanrıların yardımıyla korunmadır. Eskiden bunun için tanrılara kurban verilmekteydi. Bugün ise At, Öküz, Koç gibi hayvanların kafa kemikleri evin kapısına ya da korunmak istenen tarlanın görünen yerine asılarak tanrıların dikkati çekilmeye çalışılmaktadır. Yeni yapılmakta olan binaları nazardan korumak için, biber, sarımsak, eski çocuk ayakkabısı, kırık yumurta kabukları, at nalı v.b. gibi şeyler dizilerek gözükecek bir yere asılmaktadır. Çocukları nazardan korumak için nazar boncuğu takılmaktadır. Eskiden köstebeğin patilerinin de (Emxu tati) nazarlık olarak çocuklara takıldığı bilinmektedir.

--------------------------------------------------------------------------------

Runwi / Néa Orûapu (Gök kuşağı): Gök kuşağının altından geçenlerin cinsiyetinin değişeceği, dişlerini gösterenlerin de dişlerinin döküleceğine inanılır. Gök kuşağının indiği yerden hortumuyla su aldığına ve daha fazla yağmur yağacağına inanılır.

--------------------------------------------------------------------------------

Üuüu (Guguk kuşu): Lazların kutsal saydığı kuşlardan biridir. Bugün bile bu kuşu öldürenlere iyi gözle bakılmaz. "Üuüu" baharın habercisidir. Onun sesi duyulmadan toprağa tohum atılmaz. Lazlar sabahları "Üuüu" dan önce kahvaltı yapıp tarlaya gitmeye çalışırlar. Kim ki "Üuüu" nun sesini duyduğunda henüz yemek yememiş ise, o gün tarlaya atacağı tohumun bereketinin olmayacağına inanılır. Bunun içinde gün doğmadan kahvaltı yapılarak tarlaya gidilirdi.
Yaygın bir görüş olarak; Bu kuşun esas adının "Saliki" olduğu ve çok kavga ettikleri için yıllar önce ayrıldıkları "Üuüu" adındaki kardeşini aradığı anlatılmaktadır. "Üuüu" nun her öttüğü yerde yerlere tükürerek, bir gün belki buralara yolu düşecek olan kardeşine mesaj bıraktığı düşünülmektedir. "Üuüu" nun sesini duyanların da yere tükürmeleri iyi sayılmaktadır.
"Üuüu" sesini taklit edenlere çok kızar ve; "Üuüu, üuüu diyenun kumulini (Mezar) göreyim, Kanli gömleklerini kazuklerde göreyim" diye beddua ettiği söylenmektedir.

--------------------------------------------------------------------------------

Berva meüvatu (Rüzgar kesmek): Mart-Nisan aylarında esen lodos rüzgarları Laz balıkçıların korkulu rüyasıdır. Denize açılan balıkçıların aileleri bu rüzgârı duyar duymaz, evin ilk kız çocuğunu sahile götürürler ve yakarışta bulunurlar. Kız çocuğu eteklerini toplayıp belinde düğümler ve "Ğormoti berva meüvati (Tanrım rüzgarı kes)" diye seslenir, diğerleri de tekrar ederlerdi. Böylece rüzgârın duracağına inanıyorlardı.

--------------------------------------------------------------------------------

Zifozi meüvatu: Denizde şiddetli dalgalar oluştuğunda bundan korunmak için, keskin bir bıçak; "Ğormotişüimi mekvatu şüimdan, moxvadinu süandan (Tanrım kesmek benden, denk getirmek senden)" diye dua okunup hızla dalgaya atarlardı. Böylece dalganın kesileceğine inanıyorlardı.

--------------------------------------------------------------------------------

Mwiri okviru (Pire kısırlaştırma): İlkbaharda evin hanımı tavan arasına (Onéxone) çıkarak, elindeki süpürgeyle sağa sola vururdu. Aşağıdan biri de "Mu ikum? (Ne yapıyorsun?)" diye ona seslenir, "Mwiri ôkvarum (Pireleri kısırlaştırıyorum)" diye cevap verirdi. Bu sözler birkaç kere tekrarlanarak. Pirelerin kısırlaştırması sağlanırdı.

--------------------------------------------------------------------------------

Liôarde (Erkek çakal): Eve yakın bir yerde ulumaya başlarsa o evden cenaze çıkacağına inanılır ve "Ti nişüomi, ti nişüomi (Başını ye, başını ye)" denir.

--------------------------------------------------------------------------------

Üidi (Ağaçkakan): Cik cik cik cik diye çabuk çabuk ötüyorsa, bir kötülüğün habercisidir ve "Tisüanişe, tisüanişe (Kötülükler başına)" denir. Uzun uzun keyifli ötüyorsa; iyi bir haber alınacağı düşünülerek "ôicisüani topri (Ağzına bal)" denir.

--------------------------------------------------------------------------------

Cin ve Peri öldürme: Cin ve perilerden korkan kişilere "Çarpıldı (Eliôardalu)" denir. Çarpılan insanları tedavi etmek için; yedi ayrı değirmen arkından alınan su, iyice kızdırılmış ocağa dökülür. Buradan çıkan duman hastaya koklatılır. Ayrıca bu buharın tütsülediği "Klemuri (Ocak zinciri)" çıkartılarak hastanın etrafında dolandırılır. Bazı hastalar cinlerle konuştuklarını söylerler. Bunlara cinlerin nerede oldukları sorularak, gösterdikleri yere silah sıkılır yada bıçak atılarak cinler öldürülür.

--------------------------------------------------------------------------------

Wanağani (Yeni yıl): Lazlar yeni yılda eve ilk gelen insanın uğuruna inanırlar. Yeni yılda iyi birisinin kapılarını çalmasını beklerler. Temiz giyimli çocukların gelmesi ailelerin tercihidir. Bazı bölgelerde işi şansa bırakmamak için evin erkek çocuklarından birini temiz giydirerek pencereden indirirler ve kapıdan içeriye alınır. Ya da önceden planlanmış olarak biri eve kısrak atla girerek eve uğur getirmeye çalışır. Tesadüfen eve temiz giyimli komşu çocukları gelirse onlara güzel hediyeler vererek uğurlanır. Pasaklı çocuklar gelirse, o yıl çok pire olacağı düşünülür. Yeni yıl gecesi çocuklar kimseye görünmeden evlerin kapılarını çalarlar ve "Yeni yıl geceleri açın pencereleri, bize bir şey vermeyenin tez ölsün kocaları" diye tekerlemeler söyleyerek, bir iple bağlı olan heybelerini kapıdan veya pencereden içeriye atarlar. Evdeki hanımlar da heybelere meyve koyarlar. Çocukların hoşuna giden meyveleri koyan hanımların kocalarını sevdikleri söylenir. Sevmedikleri meyveleri koyanlar için de kocalarını sevmedikleri söylenir.

--------------------------------------------------------------------------------

Minöa (Siğil): Kurbağa dışkısının sürülmesiyle veya gökteki yıldızları sayan kişilerin vücutlarında oluşur. "Minöa"sı olanlar; yeni Ay'ı gördüklerinde gözlerini kapayarak dualar okurlar ve ellerini arkaya götürüp yerden aldıkları ilk nesneyi siğil olan yere sürerler. Bir müddet sonra siğilin geçeceğine inanılır.
► Yürüme yaşına gelip de yürüyemeyen çocukların basıldığına inanılır. Taze tavuk yumurtası okunarak çatıdan akan damlaların düştüğü yere gömülür. Çocuk her sabah buraya getirilerek ayak bastırılır. Bunun çocuğa iyi geleceği düşünülür.
► Ocak zinciri sallanırsa ineğin karnının ağrıyacağına inanılır.
► Güneşli bir havada yağmur yağmaya başlarsa çakalların veya şeytanların düğün yaptığına inanılır.
► Boş beşik sallanırsa çocuğun başının ağrıyacağına inanılır.
► Hamile kadınlar; ayva yerse çocuklarının düşük yanaklı, nar yerse pembe yanaklı olacağına inanılır.
► Horoz evin eşiğinde ısrarlı bir şekilde ötüyorsa, önemli bir haberin geleceğini müjdeler. Horoza her zamankinden çok yem verilir.
► Köpek uluması uğursuzluk sayılır.
► Değirmenlerde cinlerin ve perilerin yaşadığına inanılır.
► Gece ıslık çalınırsa, cinler ve periler toplanır.
► Gece tırnak kesmenin insan ömrünü kısalttığına inanılır.
► Siyah renkli köpeklerin "galenişi" yi görebildiklerine inanılır.
► Kurbağaların viyaklamaları yağmurun habercisidir.
► Gece dışarıda kalan hayvanları yabanilerden korumak için; keskin bir bıçak okunarak yavaş, yavaş kınına sokulur. Böylece yabani hayvanların ağzını bıçağın dahi açamayacağına inanılır.
► Başında altın tacı olan bir yılanın yaşadığına inanılır. Bu tacı kim alırsa her dileği yerine gelir.
► Tencere ve tava diplerinde kalan yiyecekleri kazıyanların, düğünlerinin yağışlı geçeceğine inanılır.
► Çocukların üzerinden geçilirse büyümeyeceklerine inanılır. Geri geri geçilerek bu hata düzeltilir.
► Çocukların çekilen dişleri evin tavanına atılır. Karga yada farelerin bu dişi alıp yenisini vereceklerine inanılır.
► Yeni Ay görüldüğünde, Ay için dua okumak sevap sayılır.
► Bazı kuytu yerlerde cinlerin ve perilerin insanlara taş attıklarına inanılır. Buraya "Dolaôi" denir. İnsanlar buralardan korkulu geçerler.
► Vücudunda çok beni olanların zengin olacağına inanılır.
► Kafasındaki saç merkezi birden fazla olanların birden fazla evleneceğine inanılır.
► Ölülerin kırk güne kadar yattıkları odaları ziyaret ettiklerine inanılır. Kırk güne kadar bu odalar aydınlatılır.
► Düğününde; tulum, kemençe, kaval gibi enstrümanlar çalınanların dinen nikahlarının geçersiz olacağı düşünülür.
► Tuta mesûuri mutu varixenen (Ay sonunda hiçbir şey yapılmaz).
► Kaybolan eşyaları şeytanın sakladığına inanılır. Eşya aranırken; şeytanın kaybolan eşyayı geri vermesi halinde başka şeyler verileceği vaat edilir. "Şeyûan na gomindunu komomçi, ma si ar üaôiwi mdiüa mekçare" diyerek şeytan kandırılmaya çalışılır.
► Dışarıda su döken (işeyen) insan yere tükürmezse çarpılır.
► Bir yarasayı canlı tutup horoz sesi gelmeyen yere götürüp yakan insana kimse kötülük yapamaz.
► Bir kimsenin hiçbir neden yokken kulağının biri kızarmışsa, hakkında dedikodu yapılıyor demektir.
► Bir kimsenin sağ avucu kaşınıyorsa ona para gelecek, sol avucu kaşınıyorsa elinden para çıkacağına inanılır.Bazı İnanışlar;

Toli (Nazar): Lazlar arasında nazara inananların sayısı oldukça fazladır. Nazar insanlar tarafından farkında olmadan yapılan bir kötülüktür. Canlı cansız nesnelerden birine gıpta edilirse farkında olmadan ona nazar değdirilmiş olur. Herkesin nazarı olmaz. Bazı şahıslar, yaşanmış olaylardan yola çıkarak özellikle nazarcı olarak tanınmaktadırlar. Eğer nazar hatırlanırsa "Nazar değmesin, Maşallah" denir. Buna rağmen bazı kem gözlü insanlardan korunmak için neredeyse köyden köye değişen çeşitli korunma yöntemleri vardır. Bunlardan en önemlileri tanrıların yardımıyla korunmadır. Eskiden bunun için tanrılara kurban verilmekteydi. Bugün ise At, Öküz, Koç gibi hayvanların kafa kemikleri evin kapısına ya da korunmak istenen tarlanın görünen yerine asılarak tanrıların dikkati çekilmeye çalışılmaktadır. Yeni yapılmakta olan binaları nazardan korumak için, biber, sarımsak, eski çocuk ayakkabısı, kırık yumurta kabukları, at nalı v.b. gibi şeyler dizilerek gözükecek bir yere asılmaktadır. Çocukları nazardan korumak için nazar boncuğu takılmaktadır. Eskiden köstebeğin patilerinin de (Emxu tati) nazarlık olarak çocuklara takıldığı bilinmektedir.

--------------------------------------------------------------------------------

Runwi / Néa Orûapu (Gök kuşağı): Gök kuşağının altından geçenlerin cinsiyetinin değişeceği, dişlerini gösterenlerin de dişlerinin döküleceğine inanılır. Gök kuşağının indiği yerden hortumuyla su aldığına ve daha fazla yağmur yağacağına inanılır.

--------------------------------------------------------------------------------

Üuüu (Guguk kuşu): Lazların kutsal saydığı kuşlardan biridir. Bugün bile bu kuşu öldürenlere iyi gözle bakılmaz. "Üuüu" baharın habercisidir. Onun sesi duyulmadan toprağa tohum atılmaz. Lazlar sabahları "Üuüu" dan önce kahvaltı yapıp tarlaya gitmeye çalışırlar. Kim ki "Üuüu" nun sesini duyduğunda henüz yemek yememiş ise, o gün tarlaya atacağı tohumun bereketinin olmayacağına inanılır. Bunun içinde gün doğmadan kahvaltı yapılarak tarlaya gidilirdi.
Yaygın bir görüş olarak; Bu kuşun esas adının "Saliki" olduğu ve çok kavga ettikleri için yıllar önce ayrıldıkları "Üuüu" adındaki kardeşini aradığı anlatılmaktadır. "Üuüu" nun her öttüğü yerde yerlere tükürerek, bir gün belki buralara yolu düşecek olan kardeşine mesaj bıraktığı düşünülmektedir. "Üuüu" nun sesini duyanların da yere tükürmeleri iyi sayılmaktadır.
"Üuüu" sesini taklit edenlere çok kızar ve; "Üuüu, üuüu diyenun kumulini (Mezar) göreyim, Kanli gömleklerini kazuklerde göreyim" diye beddua ettiği söylenmektedir.

--------------------------------------------------------------------------------

Berva meüvatu (Rüzgar kesmek): Mart-Nisan aylarında esen lodos rüzgarları Laz balıkçıların korkulu rüyasıdır. Denize açılan balıkçıların aileleri bu rüzgârı duyar duymaz, evin ilk kız çocuğunu sahile götürürler ve yakarışta bulunurlar. Kız çocuğu eteklerini toplayıp belinde düğümler ve "Ğormoti berva meüvati (Tanrım rüzgarı kes)" diye seslenir, diğerleri de tekrar ederlerdi. Böylece rüzgârın duracağına inanıyorlardı.

--------------------------------------------------------------------------------

Zifozi meüvatu: Denizde şiddetli dalgalar oluştuğunda bundan korunmak için, keskin bir bıçak; "Ğormotişüimi mekvatu şüimdan, moxvadinu süandan (Tanrım kesmek benden, denk getirmek senden)" diye dua okunup hızla dalgaya atarlardı. Böylece dalganın kesileceğine inanıyorlardı.

--------------------------------------------------------------------------------

Mwiri okviru (Pire kısırlaştırma): İlkbaharda evin hanımı tavan arasına (Onéxone) çıkarak, elindeki süpürgeyle sağa sola vururdu. Aşağıdan biri de "Mu ikum? (Ne yapıyorsun?)" diye ona seslenir, "Mwiri ôkvarum (Pireleri kısırlaştırıyorum)" diye cevap verirdi. Bu sözler birkaç kere tekrarlanarak. Pirelerin kısırlaştırması sağlanırdı.

--------------------------------------------------------------------------------

Liôarde (Erkek çakal): Eve yakın bir yerde ulumaya başlarsa o evden cenaze çıkacağına inanılır ve "Ti nişüomi, ti nişüomi (Başını ye, başını ye)" denir.

--------------------------------------------------------------------------------

Üidi (Ağaçkakan): Cik cik cik cik diye çabuk çabuk ötüyorsa, bir kötülüğün habercisidir ve "Tisüanişe, tisüanişe (Kötülükler başına)" denir. Uzun uzun keyifli ötüyorsa; iyi bir haber alınacağı düşünülerek "ôicisüani topri (Ağzına bal)" denir.

--------------------------------------------------------------------------------

Cin ve Peri öldürme: Cin ve perilerden korkan kişilere "Çarpıldı (Eliôardalu)" denir. Çarpılan insanları tedavi etmek için; yedi ayrı değirmen arkından alınan su, iyice kızdırılmış ocağa dökülür. Buradan çıkan duman hastaya koklatılır. Ayrıca bu buharın tütsülediği "Klemuri (Ocak zinciri)" çıkartılarak hastanın etrafında dolandırılır. Bazı hastalar cinlerle konuştuklarını söylerler. Bunlara cinlerin nerede oldukları sorularak, gösterdikleri yere silah sıkılır yada bıçak atılarak cinler öldürülür.

--------------------------------------------------------------------------------

Wanağani (Yeni yıl): Lazlar yeni yılda eve ilk gelen insanın uğuruna inanırlar. Yeni yılda iyi birisinin kapılarını çalmasını beklerler. Temiz giyimli çocukların gelmesi ailelerin tercihidir. Bazı bölgelerde işi şansa bırakmamak için evin erkek çocuklarından birini temiz giydirerek pencereden indirirler ve kapıdan içeriye alınır. Ya da önceden planlanmış olarak biri eve kısrak atla girerek eve uğur getirmeye çalışır. Tesadüfen eve temiz giyimli komşu çocukları gelirse onlara güzel hediyeler vererek uğurlanır. Pasaklı çocuklar gelirse, o yıl çok pire olacağı düşünülür. Yeni yıl gecesi çocuklar kimseye görünmeden evlerin kapılarını çalarlar ve "Yeni yıl geceleri açın pencereleri, bize bir şey vermeyenin tez ölsün kocaları" diye tekerlemeler söyleyerek, bir iple bağlı olan heybelerini kapıdan veya pencereden içeriye atarlar. Evdeki hanımlar da heybelere meyve koyarlar. Çocukların hoşuna giden meyveleri koyan hanımların kocalarını sevdikleri söylenir. Sevmedikleri meyveleri koyanlar için de kocalarını sevmedikleri söylenir.

--------------------------------------------------------------------------------

Minöa (Siğil): Kurbağa dışkısının sürülmesiyle veya gökteki yıldızları sayan kişilerin vücutlarında oluşur. "Minöa"sı olanlar; yeni Ay'ı gördüklerinde gözlerini kapayarak dualar okurlar ve ellerini arkaya götürüp yerden aldıkları ilk nesneyi siğil olan yere sürerler. Bir müddet sonra siğilin geçeceğine inanılır.
► Yürüme yaşına gelip de yürüyemeyen çocukların basıldığına inanılır. Taze tavuk yumurtası okunarak çatıdan akan damlaların düştüğü yere gömülür. Çocuk her sabah buraya getirilerek ayak bastırılır. Bunun çocuğa iyi geleceği düşünülür.
► Ocak zinciri sallanırsa ineğin karnının ağrıyacağına inanılır.
► Güneşli bir havada yağmur yağmaya başlarsa çakalların veya şeytanların düğün yaptığına inanılır.
► Boş beşik sallanırsa çocuğun başının ağrıyacağına inanılır.
► Hamile kadınlar; ayva yerse çocuklarının düşük yanaklı, nar yerse pembe yanaklı olacağına inanılır.
► Horoz evin eşiğinde ısrarlı bir şekilde ötüyorsa, önemli bir haberin geleceğini müjdeler. Horoza her zamankinden çok yem verilir.
► Köpek uluması uğursuzluk sayılır.
► Değirmenlerde cinlerin ve perilerin yaşadığına inanılır.
► Gece ıslık çalınırsa, cinler ve periler toplanır.
► Gece tırnak kesmenin insan ömrünü kısalttığına inanılır.
► Siyah renkli köpeklerin "galenişi" yi görebildiklerine inanılır.
► Kurbağaların viyaklamaları yağmurun habercisidir.
► Gece dışarıda kalan hayvanları yabanilerden korumak için; keskin bir bıçak okunarak yavaş, yavaş kınına sokulur. Böylece yabani hayvanların ağzını bıçağın dahi açamayacağına inanılır.
► Başında altın tacı olan bir yılanın yaşadığına inanılır. Bu tacı kim alırsa her dileği yerine gelir.
► Tencere ve tava diplerinde kalan yiyecekleri kazıyanların, düğünlerinin yağışlı geçeceğine inanılır.
► Çocukların üzerinden geçilirse büyümeyeceklerine inanılır. Geri geri geçilerek bu hata düzeltilir.
► Çocukların çekilen dişleri evin tavanına atılır. Karga yada farelerin bu dişi alıp yenisini vereceklerine inanılır.
► Yeni Ay görüldüğünde, Ay için dua okumak sevap sayılır.
► Bazı kuytu yerlerde cinlerin ve perilerin insanlara taş attıklarına inanılır. Buraya "Dolaôi" denir. İnsanlar buralardan korkulu geçerler.
► Vücudunda çok beni olanların zengin olacağına inanılır.
► Kafasındaki saç merkezi birden fazla olanların birden fazla evleneceğine inanılır.
► Ölülerin kırk güne kadar yattıkları odaları ziyaret ettiklerine inanılır. Kırk güne kadar bu odalar aydınlatılır.
► Düğününde; tulum, kemençe, kaval gibi enstrümanlar çalınanların dinen nikahlarının geçersiz olacağı düşünülür.
► Tuta mesûuri mutu varixenen (Ay sonunda hiçbir şey yapılmaz).
► Kaybolan eşyaları şeytanın sakladığına inanılır. Eşya aranırken; şeytanın kaybolan eşyayı geri vermesi halinde başka şeyler verileceği vaat edilir. "Şeyûan na gomindunu komomçi, ma si ar üaôiwi mdiüa mekçare" diyerek şeytan kandırılmaya çalışılır.
► Dışarıda su döken (işeyen) insan yere tükürmezse çarpılır.
► Bir yarasayı canlı tutup horoz sesi gelmeyen yere götürüp yakan insana kimse kötülük yapamaz.
► Bir kimsenin hiçbir neden yokken kulağının biri kızarmışsa, hakkında dedikodu yapılıyor demektir.
► Bir kimsenin sağ avucu kaşınıyorsa ona para gelecek, sol avucu kaşınıyorsa elinden para çıkacağına inanılır.