Gönderen Konu: Çözüm “sevgi aşısında”  (Okunma sayısı 3124 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

  • Ziyaretçi
Çözüm “sevgi aşısında”
« : Şubat 22, 2016, 12:01:22 ÖÖ »

Haluk Piyes birçok yönü olan bu Türk-Alman hukukçu, aktör/yönetmen, aynı zamanda uyuşturucuyla mücadele ve gençlerin riskli davranışları konusunda uzmanlaşmış bir sosyal danışmandır.

Bizlere kalbini açarak, bağımlı gençler için üstlendiği rolü anlattı. Sırlarını ve mutluluk reçetesini birlikte keşfedelim!


- Danışmanlık mesleğinizden bahsetmek istiyorum. Neden bağımlılık konusunda uzmanlaştınız?
- Daha gençken uyuşturucu bağımlısı olan arkadaşlar kaybettim. Arkadaşlarımı ailem olarak görüyordum ve onlara yardım etmem benim görevimdi. Birçok arkadaşım bağımlılığın tuzağına düştü. Ben korunabildiğim için şanslıyım. Bunu, annemin koşulsuz “sevgi aşısına” ve aynı zamanda spora ve öğretmenlerimin desteğine borçluyum.


- Ya siz, hiç denediniz mi?
- Hayır, hiçbir zaman denemedim. Gettolarda karşılaşılan klasik oyunbozandım: Sigaraları söndüren, şişeleri kıran, yani çok fazla popüler olmayan arkadaş! Ama onlara yardım etme konusunda o kadar kararlıydım ki, ne düşündüklerini pek umursamıyordum. Ve yıllar sonra bana teşekkür etmeye gelenler bile oldu.

- Sizce hepimiz uyuşturucuya karşı aynı savunmasızlık potansiyeline sahip miyiz?
- Hayır, öyle düşünmüyorum. Bu birçok şeye bağlıdır. Aile ortamı önemlidir. Uyuşturucu kullanan bir kişinin çocuğunun daha savunmasız olacağı muhtemeldir. Genelde, “ilk eğitim” olarak adlandırılan ilk altı yılın çocuk gelişimi için çok önemli olduğunu söylenmektedir. Ben bunun ilk on yıl için geçerli olacağını düşünüyorum. Çocuk eğer ilk eğitim döneminde önemli travmalar geçirdiyse, doğal olarak bağımlılığa yol açabilecek ciddi sapmalar gözlemleyebiliriz. Deneyimlerimize göre sevgi eksikliğinin veya şiddettin yaşandığı ailelerden gelen çocuklar “bağımlı” olmaya daha yatkındır.

- Bu durumda aile ortamının önemli bir etkisi olduğunu söyleyebilir miyiz?
- Doğrudur. Çocuk ilk dört yıl boyunca fiziki açıdan birçok refleks geliştirecektir, mesela taklit etmeye başlayacaktır. Bu dönem boyunca gözlemlediği davranışlar, gelişmesinin temelini oluşturacaktır. Dolayısıyla eğer ebeveynler psikoaktif maddeler kullanıyorsa onları taklit etme güdüsüne sahip olacaktır. Ama tam aksine, eğer ebeveynler birbirlerine karşı sevgi doluysa onun da gerçeği bu olacaktır.

- Genelde hangi yaşta uyuşturucu kullanmaya başlanıyor?
– Bu aslında çocuğun geliştiği çevreye, sosyoekonomik şartlara veya mahalleye göre değişebilir. Çocukların ilkokuldan itibaren psikoaktif maddeler tüketmeye başladığı söyleniyor. Bu yanlış olmasa da genelleme yapmamak gerekir. Ancak çocukların ilkokul çağından itibaren uyuşturucunun kurbanı olduklarını düşünmek gerçek bir trajedidir. Beş çocuktan biri etkilenmektedir. Bu oran ne yazık ki artıştadır!

- Uyuşturucuların özellikle sorunları unutmak için kullanıldığı doğru mudur?
- Bunu birçok kez deneyimleyebildim. 13-14 yaşlarında, Almanya’da yaşarken, arkadaşlarım partiler düzenlerlerdi ve bu partilerde “bayılıp” kendilerinden geçmekten başka bir istekleri yoktu. Yemek eşliğinde şarap içmek gibi bir durum değildi bu durum. Günlük hayatlarının sıkıntılarını unutmaya çalışıyorlardı. Partilerin bana düşen kısmı ise onları market arabasına koyup mahalleye geri götürmek olurdu.

- Peki, neyi unutmaya çalışıyorlardı? Maddi sıkıntılarını mı?
- Bu kadar “bayılmak” isteyen insanlar, aslında sevgi eksikliklerini unutmak isterler. Maddiyat eksik bir şey olduğunda önem kazanıyor. Örneğin, ayakkabıları delik olan ama annesi ve babasından sevgi gören bir çocuk ayakkabılarına odaklanmayacaktır.

Ama aynı senaryoyu anne-baba sevgisi olmadan hayal edin. O çocuk, güzel ayakkabıları olan ve sevilen çocuklar görürse bu çocukların bu güzel ayakkabılar sayesinde sevildiklerini düşünüp güzel ayakkabılar isteyecektir, çünkü o da sevilmek, var sayılmak isteyecektir. Çözüm, çocuklara verilmesi gereken “sevgi aşısında”. Sevgi alamazlarsa bu eksikliği farklı bir araçla doldurmaya çalışırlar.


- Evet, ama sevgi dolu ebeveynleri olmayan herkes uyuşturucu kullanıcısı değil!
– Çocuğun sevgi dolu bir aile ortamında büyümesi en idealidir. Ama bunun mümkün olmaması durumunda, bu sevgiyi farklı yerlerden elde etmesi mümkündür (öğretmenler, komşular…), bu da bir şekilde sevgi eksikliğini telafi edebilir. Bunun dışında, insanın karşılığında sevgi beklemeden severek de kendi kendini tedavi etmesi mümkündür. Ancak bu büyük bir erdemdir ve çocuklar bunu anlamayabilirler…


- Daha küçük yaştaki çocuklarla çalıştığınızda, uyuşturucu konusunu ne şekilde ele alıyorsunuz?
– Uyuşturucudan hiçbir şekilde bahsetmiyorum. Meraklarını uyandırmaya gerek yok. İşimi, her şeyden önce önlemeye yönlendiriyorum. Etraflarındaki kişileri sevmelerini öğreterek onları sevgiyle aşılamaya çalışıyorum. Sevgiye olan inancımızı geliştirirsek kendi kendimizi de tedavi edebiliriz. Bu içimizde doğuştan olan içgüdüsel bir ihtiyaç zaten.


- Bir gencin uyuşturucu kullandığını nasıl anlayabiliriz?
– Endişe verici bir durumu hemen yorumlamaktan kaçınmalıyız. Alışılmamış bir durumun birçok nedeni olabilir (yorgunluk, stres, okulda sorunlar, vs.). Onlara sadece göz kulak olmak ve belirtileri gözlemlemek gerekir. Eğer bir çocuk hırsızlık yapmaya, polisle sorunlar yaşamaya, başlıyorsa bu durumda bir sorun olduğu düşünülebilir.


- Bu durumda ne yapmalı?
- Eğer çocuğumuz dengesiz bir şekilde davranıyorsa yapmamız gereken ilk şey kendimizi sorgulamaktır. Belki de ailevi ortam bu davranışını açıklıyordur ya da farklı bir sorun olabilir (okul, arkadaşlar…). Yine söylüyorum, evrensel bir kural yok. Ebeveynler çocuğa iyi örnek olmuyorlarsa bu illa ki çocuk uyuşturucu kullanacak anlamına gelmez. Tam tersi de geçerlidir.

- Konuyu ne şekilde ele almalıyız?
- İlk olarak çocuğun uyuşturucunun etkisinde olup olmadığına bakmak gerekir, çünkü uyuşturucunun etkisinde olması durumunda, sizi anlamaması veya şiddetle tepki vermesi mümkündür. Çocukla her şeyden önce güven ilişkisi kurulmalıdır. Güven oluştuğunda diyalog kolaylaşacaktır.

Özellikle çocuğu uyuşturucu kullanımına iten nedenlere bakmak gerekir. Bağımlı olmamak için her şeyden önce bağlantılarımız sağlam olmalıdır. Aileyle sağlıklı sosyal bağlarla birlikte aynı zamanda arkadaşlara ve sosyal faaliyetlere ihtiyacımız var. Her çocuk farklıdır ve kendisine özgü sorunlarla karşılaşmaktadır. Dolayısıyla her durumun farklı şekilde ele alınması gerekir.


- Bağımlı olan kişinin beyninin hasar gördüğü söylenir. Sizin düşünceniz nedir?
- Bu aslında kullanılan maddeye ve kullanım süresine göre değişkenlik gösterebilir. Örneğin sert bir uyuşturucu kullanımıyla sigara tüketimini karşılaştıramayız. Bazı uyuşturucular beyinde geri dönüşü olmayan hasarlar bırakabilir, ancak bu tüm maddeler için geçerli değildir.

Sonuçlara odaklanmaktansa önlem konusunda daha fazla çalışmak gerekir. Eğer 20 çocuktan 5’i uyuşturucu kullanıyorsa bu 5 çocuk tabi ki çok önemli, ama diğer 15’i en az o kadar önemli! Gençlerin uyuşturucuya başlamaması için mücadele etmeliyiz.

- Birbirine zıt gibi görülebilecek iki meslek icra ediyorsunuz. Bir yandan sinemanın eksantrik dünyası ve diğer yandan uyuşturucuyla mücadele. Bunlar birbirine aykırı değil mi?
- Her şeyden önce, sinema dünyasını çok sevdiğimi söyleyebilirim. Ayrıca sinema benim için mesajlarımı iletmemi sağlayan bir araç.Bildiğiniz gibi doktorun kullandığı neşter hayat kurtarabilir, ancak aynı neşteri bir katil, öldürmek için kullanabilir. Medyalar için de aynısı geçerlidir. Görsel-işitsel dünyanın hayatlarımız üzerindeki etkisini ve insanların onlara duyduğu ilgiyi inkâr edemeyiz. Bizlerin bu araçları sorumluluk sahibi olarak iyi amaçlar için kullanmamız gerekir. Bunları uyuşturucu tüketimini teşvik etmek için kullanan bir endüstri olduğu doğrudur. Ben de aynı aracı, bu eğilime karşı mücadele etmek için kullanıyorum!


Çocukluğundan beri uyuşturucu sorunlarıyla karşı karşıya kalan Haluk Piyes, arkadaşlarının birçoğuna zarar veren bu korkunç bağımlılıkla sürekli mücadele etmiştir. Gayesine bağlılığı ve samimiyeti beni çok etkiledi, onu dinlerken çocuklarımızı uyuşturucudan korumanın aslında çok zor olmadığını anlıyoruz: Sevgi aşısı. Gençleri yanlış yollara sapmaktan koruyabilmemizi sağlayacak sır, “ailede koşulsuz sevgi ve şefkat” gibi görünüyor.

Onu dinlediğimizde bu aktörün, mesleğinin düşündürebileceği gibi, yüzeysel davranan biri olmadığını anlıyorsunuz. Tam aksine ününü güzel mesajlarını ulaştırmak için kullanmaktadır!

Haluk Piyes samimiyetin ve özgünlüğün ta kendisi. Sanırım kendisine annesi tarafından armağan edilen “sevgi aşısını” bütün dünya ile paylaşmayı seçmiş.



Kaynak: Nuoclock





*****

« Son Düzenleme: Ocak 27, 2017, 09:52:57 ÖS Gönderen: Ay Işığı »

  • Ziyaretçi
Ynt: Çözüm “sevgi aşısında”
« Yanıtla #1 : Ekim 05, 2016, 01:23:13 ÖÖ »
Sevgi en güzel cevap, en güzel dua, en güzel aşı, herşeyin başı! Sevelim sevdirelim. Herkesi!

Haluk PİYES

Çevrimdışı ErtPeh

  • Administratör
  • *
  • İleti: 6860
  • Rep Puanı: +332/-2
  • Söz Konusu Vatansa Gerisi Teferruattır
Ynt: Çözüm “sevgi aşısında”
« Yanıtla #2 : Ekim 05, 2016, 02:22:42 ÖÖ »
yıllardır bu işin en çok tüketildiği turizm gibi bir sektörde çalışmaktayım.
Allah'ıma binlerce kez şükürler olsun ki tek bir defa kullanmamışımdır.
Bu tamamen kişinin kendisi ile alakalı bir durum. Yani çok az da olsa meyil gösterirsen, bu laneti kullanan bir çok kişinin senin etrafında fırrrr döndüğünü görürsünüz ve belli bir süre sonra sizinde kullanıcıdan daha ileri müptelası olduğunu görürsünüz (bir çok personelimizi bu lanet yüzünden işinden uzaklaştırmak zorunda kaldık, bir çoğunu ellerimizle kolluk kuvvetlerine teslim etmek zorunda kaldık v.s.)
yani demem o dur ki her şeyde olduğu gibi bu işte de çözümde çözümsüzlükte sizsiniz.
Allah'ım kimseyi bu lanetin tuzağına düşürmesin.
Biri Kürtçe konuşur - Adı özgürlük olur
Biri Ermenice ağıt yakar - Adı ortak acımız olur
Biri çıkıp herhangi bir dilde feryat eder - Adı rengimiz olur
Biri çıkıp ''Ne Mutlu Türküm'' dediğinde - Adı ırkçı faşist olur Faşistsek bu yüzden eğer, kulağınızın zarı patlayana kadar haykırıyoruz
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!!! Demeyeninde canı cehenneme!!!