Gönderen Konu: Osmanlıdan Günümüze Sedef  (Okunma sayısı 1422 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı @sen@

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4979
  • Rep Puanı: +100/-0
Osmanlıdan Günümüze Sedef
« : Kasım 04, 2010, 07:59:48 ÖS »
Sedef ışığa göre renk değiştirerek kullanıldığı ahşabı renklerle dans eden gizemli bir objeye dönüştürür. Bu nedenle işlemesi çok emek istese de binlerce yıldır ahşap süsleme sanatında kullanılmış özellikle saray ve dini yapılarda ihtişamın simgesi olmuştur.
 Bazı deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan ve sedefçilikte kullanılan sert beyaz ve gökkuşağı pırıltılı fosforik özelliği olan maddeye sedef bu maddeyi işleyen kişiye de sedefkar denilir. Asırlardan beri bilinen sedef zamanının tekniği ve milletlerin sanat anlayışına göre şekil almıştır. XV.yy'dan sonra Osmanlılar döneminde Türk-İslam sanatının tamamen emrine giren sedef ceviz abanoz maun ahşap üzerine gömme yapıştırma sıvama macunlu denilen yöntemlerle uygulanır. Kullanılan motifleri ise geometrik rumi ve barok tarzındadır. Sedef işçiliğinde kullanılan motifler arpa ay benek civankaşı çarşı devedişi şekerpare yi lan kıvrımı yıldız zıh gül hançeri karanfil papatya hindi fersan selvi penç gibi on yedi farklı isim taşır. Hammaddesi midye kabuğu çeşitli teller ve ceviz ağacı olan Sedef ve Sedefkârlık sanatı asırlarca değişik motif ve desenlerle zenginleştirilerek mimari yapılarda süsleme olarak kullanılmıştır. .




Türkiye'de sadece Gaziantep ilimizde yaygın bir şekilde sedef işlemeciliği yapılmakta ve üretilen sedef işlemeler Turistik bölgelere ve yurtdışına ihraç edilmektedir. .



Osmanlı döneminde önemli süsleme sanatarından biri de sedef işçiliğiydi. Ünlü sedefkarlar cami er saraylar gibi yapılarda kapılar pencere kanatları rahlelerde ahşapla denizin ışıltısını buluşturdu. Ancak sedefkarlık zamana ve paraya yenik düştü. Bu işe gönlünü vermiş bir kaç sanatkar aşk ve sabır isteyen sedefkarlığı sürdürmek için çalışıyor. .

Sedef kakmacılığının başlangıcı hakkında kesin bilgilere sahip değiliz. M.S. 79 yılında ölen Pintus'un kitaplarından eski Mısır kültüründe sedefin midye kabuklarına işlenmiş olduğunu öğreniyoruz. Kıbrıs Yunanistan ve İtalya'da da rastlanan sedef işçiliğinin en belirgin örneklerinin ortaya çıkışı Sümerler zamanına dayanıyor. Mezopotamya'nın Kiş ve Lagaş kentlerinde Sümer mezarlarında yapılan kazılarda ilk sedef kakma örneklerine rastlanmış. Çin'de Tang Devri'nde (618-916) Hindistan(1580) Siam (1782)'da bilinen sedefin Türkler tarafından kullanılışı ise Osmanlı Dönemine rastlıyor. Osmanlı'da on beşinci yüzyılın sonlarına doğru rastladığımız sedef 16'ıncı yüzyılda klasik Osmanlı eserlerinde yoğunlukla görülmektedir. Kullanıldığı alanlar minberler kapılar pencere kepenkleri sütün başlıkları ve kirişler gibi mimari yapılar rahle sehpa konsol Kur'an ve cüz muhafazaları iskemle beşik sandık kutu çekmece el aynası masa bıçak sapı ve tüfek kabzası gibi mobilyalarda geniş ölçüde kullanılmıştır. İlk Osmanlı sedefli süsleme sanatı örnekleri Edirne'deki tek kubbeli II. Beyazıt Camii'nin kapı kanatlarında ki sedefçilikleridir. Topkapı Sarayı Müzesi İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi ve Anadolu'da birçok etnografya müzesinde rastlayacağımız Osmanlı sedef işçiliğinin erken örneklerinden biri de Fatih döneminde Balıkesir'de yapılmış Zağanos Paşa Camii'nin kapısındaki fildişi kakmalardır. Amasya Beyazıt Külliyesi Camii'nde de sedef işleri vardır. Sedefkar denilen sanatçılarla gerçekleştirilen ve sedefkari diye tanımlanan bu süsleme saraylarda ve konaklarda da uygulanmıştır. Sıcak denizlerin akıntılı sularında; Yeni Kaledonya Avustralya'nın kuzeyi ve de Tahiti Gambier Adaları Meksika'nın Büyük Okyanus kıyıları ve Madagaskar açıklarında yaşayan yumuşakçalardan elde edilir sedef. Işığa göre renk değiştirerek kullanıldığı ah--şabı renklerle danseden gizemli bir objeye dönüştürür. Bu nedenle işlemesi çok emek istese de binlerce yıldır ahşap süsleme sanatında kullanılmış özellikle saray ve dini yapılarda ihtişamın simgesi olmuştur. .
Zordur benimle yürümek. Bunu benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler. Suç kimde? Ben zoru seviyorum, onlar sevmiyor. Yapacak bi şey yok. Suçum var mı? Tabi ki var. 'Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam'.


Çevrimdışı oflum_ts

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 2376
  • Rep Puanı: +33/-0
  • KAĞITTAN SİLMEK GİBİ DEĞİLDİR KALPTEN SİLMEK
Ynt: Osmanlıdan Günümüze Sedef
« Yanıtla #1 : Kasım 04, 2010, 09:23:23 ÖS »
güzel... teşekkürler asena...

e tabi...

Ünlü sedefkarlar cami er saraylar gibi yapılarda kapılar pencere kanatları rahlelerde ahşapla denizin ışıltısını buluşturdu. Ancak sedefkarlık zamana ve paraya yenik düştü. Bu işe gönlünü vermiş bir kaç sanatkar aşk ve sabır isteyen sedefkarlığı sürdürmek için çalışıyor. .

üzücü bir durum....
Bitmeyen tükenmeyen hatıran,
hergün varlığını hissettiren acın ve gidemediğim
terkedemediğim içimdeki sen..
Tarifin olmuyor..
Dilimde takılı bir hece ve artık anlatmaya,
tekrar konuşmaya değermi değmez mi bilmiyecek kadar ince bir düş..

Çevrimdışı @sen@

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4979
  • Rep Puanı: +100/-0
Ynt: Osmanlıdan Günümüze Sedef
« Yanıtla #2 : Kasım 04, 2010, 10:40:06 ÖS »
Rica ederim. Amacımız sanatlarımız unutulmasın.
Zordur benimle yürümek. Bunu benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler. Suç kimde? Ben zoru seviyorum, onlar sevmiyor. Yapacak bi şey yok. Suçum var mı? Tabi ki var. 'Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam'.