Gönderen Konu: TRABZON SİMGELERİ  (Okunma sayısı 1964 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı blackseastorm

  • Banned
  • *
  • İleti: 187
  • Rep Puanı: +50/-1
  • Ne Mutlu Türküm Diyene
TRABZON SİMGELERİ
« : Mart 04, 2007, 07:11:18 ÖS »
TRABZON SİMGELERİ
Prf. Dr. Erdem Aksoy




İnsanın kültür dünyasını ; konuştuğu dil, inandığı din ve söylenceler, paylaştığı tarih, benimsediği bilimsel ve teknolojik yaklaşımlar ve gerçekleştirdiği sanat oluşturur. Bu tanımlamanın kendi içine kapanık toplumlarda çok sınırlayıcı ve tutucu bir çerçeve getirme olasılığı var. Kültürlerin, ticaret ylemi içinde başka kültürlerle alışveriş süreci içinde yaşadığını görüyoruz. Sonuçta insanın kültür dünyası, gelişmeler ve değişmeler gösteren bir dinamizm içinde bulunabiliyor.
Değişme, kent kültürlerinde daha hızlıyken, kır ve köy kültürlerinde çok daha yavaştır. Trabzon, M.Ö.7.yüzyılda , Anadolu’nun Ege kıyılarındaki Milet kent devletinin Karadeniz’deki İyon kolonilerinden biri olarak kuruldu. Ege kıyılarındaki kent devletleri tüm zenginliklerini, göçmenlerin yerleştirildiği bu kolonilerden elde ediyordu.
Dönemin kent anlayışı, göçmenlerin hızlı ve düzenli yerleşmesini öngören dik açılı sokak düzenini Trabzon’da gerçekleştirmiş görünüyor.
Karadeniz’de Trabzon limanı, Doğu’ya açılmak isteyen Batılı tarihçilerin ilgi duyduğu bir transfer ortamı olmuştur. Tarih boyunca önemli ticaret yollarının açılması için büyük savaşlar yapılmış olduğunu da biliyoruz. M.Ö.5. yüzyılda Sokrates’in asker ve filozof öğrencisi Ksenophon, İran prensi Kyros’un ordusuna katılarak, onun, Babil’de kardeşi ile yaptığı savaşta çarpıştı. Yenilen paralı Helen ordusunda kalan 10.00 atlıyı Trabzon üzerinden ülkesine götürmeyi başardı. Ksenophon, “Trabzon’u İran ve Doğu’ya bağlayan bu tarihi dağlar yolunun sonunda Helen askerleri Trapezus dolayında denize vardlar. Burası Sinope’nin kolonisi olan bir Helen şehriydi. Pontus, Euksinos kenarında ve Kolkhlar memleketinde kurulmuştu. Helenler, burada Kolkhların köylerinde otuz gün dinlendiler. Kolkhların memleketini yağmaladılar. Trapezuslular, onlara yiyecek sattılar. Bundan sonra Helenler, Zeus ve Herakles’e adamış oldukları kurbanları sundular” diye yazıyor.
Trabzon’un bağlı olduğu Karadeniz’e Sinop ve Ege’de Milet’le düzenli ticaret ilişkilerini denizyolu ile gerçekleştirildiği anlaşılıyor. Şehri anlatan görgü tanıklarının yazılı açıklamalarının bir listesini veren Bernard Remy, 1821 yılında Fransa hükümetinin emriyle bölgede seyehat etmiş olan V.Fontainer’nin, şehrin doğusunda önceleri bir Apollo tapınağı olması gereken sekizgen bir kilise gördüğünü, V.J.Hamilton’un 1842’de şehrin doğusunda bir kayalık üzerinde bir saraydan sözettiğini yazıyor.
Trabzon simgelerini anlamak için yörenin yerlileri Kolkhların, zor ulaşılır köşelerde köy ve kır yaşantısına Helenlerin baskısıyla sürüldüklerini ve ilk Trabzon şehrinde İyonya sanat ve mimarlık eserlerinin gerçekleştirildiğini göz önünde tutmak gerekir. William Hamilton, 1942’de Trabzon Kalesi’nin batı kapısında bir İyonya frizi veya kirişinin mükemmel bir parçasını gördüğünü yazıyor.
Trabzon, M.Ö.6.yüzyılın sonlarından başlayarak iki yüzyıl boyunca Pers’lerin kültürel etkilerini diğer Helen siteleriyle birlikte yaşadı. Persler bu bölgeleri satrap adını verdikleri valiler aracılığıyla yönetiyordu. Trabzon, Doğu Anadolu’dan Karadeniz’e değin uzanan Ermenistan Satraplığının limanıydı. Zerdüşt dinine bağlı olan Persler, “ateş” kültünü Anadolu’ya soktular. Ateş kültüne ek olarak Perslerden Mithra (ışık) Tanrısı ile Anahita (Bereket ve Doğurganlık) tanrıçası kültleri Anadolu kültürüne girdi. Anthony Bryer ve David Winfield (1985), Trabzon şehrini “Güneyden koruyan Boztepe”de Mithras tanrısının bir heykeli bulunduğunu açıklıyorlar. Yaklaşık iki yüzyıl süren Pers kültürü etkisi, Trabzon’da böylesine güçlü bir değişik Zerdüşt sembolizmini egemen kılmıştır. Amasra ve Sinop’ta görülen Pers paraları kuşkusuz ki Trabzon tüccarlarınca da bu dönemde kullanılmıl olabilir.
Mithras kültürü, Romalı ordular tarafından Avrupa içlerine kadar getirildi. Anadolu’da Roma İmparatorluğu egemenliği sırasında Trabzon, Bithynia – Pontous eyaletinin önemli bir şehridir. Vespasianus döneminde ( M.S. 67 – 79 ), İran’ı Yukarı Mezopotomya’ya ve Doğu Anadolu’ya bağlayan yollar yeniden inşa edildi. Hadrianus, 117 – 138 arasında iki kez Trabzon’a geldi ve kendi adına yapılan liman inşaatını denetledi. Edmund Spencer, 1836’daki raporunda eski sarayın önündeki küçük yarımadada bu rıhtımı gördüğünü belirtiyor. Hadrianus dönemi mimarlığı, Roma’da olağanüstü bir mimarlık yapıtı olan Pantheon’u mimarlık dünyasına katmıştır. Pantheon kubbesi, Roma mimarlığında Hristiyan öncesi varlık anlayışının kozmik özellik taşıyan simgesidir.

Trabzon’da Roma kültür dünyasıyla kuruln ilişkiler burada güçlü bir kültür dönüşümüne neden olmuştur. Bir Roma tiyatrosu, yeni bir liman, su kemerleri ve hipodrom bu dönemin yapılarındandır.
Fatih’in camiye çevirdiği tarihsel şehir merkezindeki Hristokefalos Kilisesi’nin luzey girişindki kolonların başlığı , İyon düzenindedir ve Hadrianus ( Hristiyan öncesi) tapınağından kaldığı belirlenmektedir.
Trabzon kentinin bundan sonra yaşadığı yeni dönüşüm (metamorfoz), çok tanrılı Roma mitolojisinden Ortodoks-Hristiyanlık mitolojisine geçiştir. Kentin kiliselerinde bunların bir başkent ölçeğinde çeşitlemelerine rastlanır.
Küçük Ayvasıl’ın (M.S.7 yy.) üç nefli bazilika kapısındaki rölyeflerle uzanmış melekler, ayakta kalkan tutan nöbetçi görülür. Ayasofya’da Adem ve Hava’nın cennetten kovulmasını anlatan freskler vardır. “İsa’nın Son Yemeği” ve diğer Hristiyanlık mitolojisi olayları, freskolarla resmedilmiştir. Sumela manastırı kilisesinde dünyanın yaratılışını anlatan freskler görülmektedir. Dönemin mimarlık yapılarında Pontus – Bizans geleneğinin külahlı kuleleri görülüyor. Bu form, hem 1250 yılında inşa edilmiş olan Ayasofya’da hemde 1291 tarihli Yenicuma ve Ortahisar kiliselerinde kullanılmamıştır. Tüm Trabzon kiliselerinde kubbe yoktur.
Trabzon’da Pontus-Ortodoks-Hristiyan sembolleri yanında Cenevizliler’in Latin-Katolik sembollerini de açıklamak gerekir.
Haçlı Seferleri öncesinde Akdeniz, İslam ülkelerinin denetimine girmiş ve Hristiyanlara kapatılmıştı. Dünya ticaretinin geleneksel yolunun kapatılması, Avrupa’da kendine yeten feodalite sisteminin kurulmasına neden olmuştu. Daha sonra Avrupa ülkeleri “Haçlı Seferleri”yle Akdeniz’de deniz ticaretini yeniden canlandırdı. Bizans’a yardım için gelen İtalya’nın Venedik ve Ceneviz şehir cumhuriyetlerinin rakip kuvvetleri, Karadeniz limanlarında ticaret üssü kurmak için bibirleriyle yarışıyorlardı. Marco Polo’nun babası Niccolo, 1254’de Altınordu Hanı Berke’ye bir ticaret ziyareti yapmıştı.
1261 tarihli anlaşmaya Karadeniz’de Amasra-Sinop-Samsun-Fatsa ve Trabzon’da yeni koloniler kuruldu. Bizans İmparatorluğunun Cenevizlilerle ilişkilerinin bozulması sonucunda Trabzon’da Venediklilere de ticaret kolonisi kurma izni vermişlerdir. Diğer yandan Cengiz Han’ın kurduğu Moğol Devleti, Kuzey Karadeniz kıyılarına ve limanlarına yerleşmiş ve 1206 tarihli kurultaylarıyla yabancı tüccarın bu limanlara gelmesini sağlayan bir dizi önlem almıştı. Bu önlemler ve Moğol Devleti2nin ticarete bilffil katılmasıyla 13.yüzyılda Karadeniz, uluslar arası ticarette ön plana geçmişti.(Abdlkadir Yuvalı,13.yüzyılda Karadeniz ticareti,s.233).
İki Moğol devletinden biri olan Altınordu Devleti Venediklilere; İlhanlı Devleti de Cenevizlere ticari ayrıcalık sağlanıyordu. Bu yüzyılın sonlarına doğru Tebriz-Sultaniye-Sarya-Sivas ve Trabzon şehirleri ön plana geçmişti. Trabzon’daki Ceneviz ticaret kolonisi aracılığıyla İlhanlı Devleti2nin başkenti Tebriz’e kervanlar gönderiliyordu.
1316 yılında Ceneviz ticaret kolonisi, Trabzon’da limana hakim bir noktada Leonkastrom adında bir kale yaptırmıştı. Bu kale, kentin Osmanlılar tarafından fethine kadar Cenevizliler’de kaldı. Ceneviz konsolosu, personeli, kervansarayı, depoları ve mutfaklarıyla kaleye yerleşmişti ; ölçüleri ve gücüyle Trabzon kralının sarayıyla rekabet eden bu özerk bölgede İtalyanlar, İstanbul’daki Galata bölgesini minyatür ölçekte gerçekleştirdiler.
San Elefterios Kilisesi, Cenevizliler’in Çömlekçi mahallesinde Katolik seremoni için 15. yüzyılda inşa ettikleri üç nefli bir kilisedir. Cenevizliler’in Leoncastro bölgesindeki konsolos sarayı, kent, 1461’de Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilip bir sancak durumuna getirilince onarılmış, kentin valisine saray olmuştur ; ancak bu saray da , 18. yüzyılda yakıldığı için bu yapının mimarisi hakkındaki bilgiler, bazı gezginlerin (kesin olmayan) çizimlerinde bulunabilmektedir.
Osmanlı İslam kültürüne geçiş, Trabzon’da yei bir kültür dönüşümü oluşturmuştur. İslam dönemi eserleri, açık sembollerden arınmış gelenkte gerçekleştirilmiştir. Stilize edilmiş bitki motifleri ve yaprakları, İskender Paşa Camisi’nin (1512) mihrabında görülmektedir. Bu cami, İznik’teki Yeşil Cami’ye benzer. Ahi Evren Camisi, bir tekke şeklindedir. 18882de onarımı yapılarak kullanıma açılan camide dekorasyon bulunmamaktadır. Çarşı Camisinde(1839) mermer mihrap, Osmanlı barok stilinde süslemelidir. Gülbahar Hatun(Büyük İmaret) Camisi, 1514’de bir külliye içinde yapılmıştır; bu cami kubbeli Osmanlı camilerine bir örnektir.
Osmanlı kültürünün Trabzon’a getirdiği yeni mimari öge kubbedir. Bu örneği İznik Yeşil Cami (1392) örneğinden geliştirmiştir. Kubbe örtü işlevi yanında simgesel nitelikler taşır. İslam tasavvufunda daire, İslamın temel boyutlarını simgeler. Osmanlı döneminin Trabzon’a getirdiği yapı tipleri medrese, han, hankah, hamam, tarikat tekkesidir. Evliya Çelebi Trabzon’daki Fatih Medresesini (bugün yıkılmış olan) anlatırken : “Bu bezenmiş binada şairler ve bilgiler bir araya gelirdi. Öğrenciler Mevlevi dervişi oludu”. diyor.
Tasavvufta, Mevlevi dervişlerinin dairesel dönüşleri, Tanrı gerçeğine varmak için tuttukları simgesel yoldur. Bu yol, tasavvufla arakesitli mimarlık örneklerinde de görülmektedir. Sayıların ve bu sayılarla oluşturulan nokta, çizgi ve çokgenlerin İslamda sembolik anlamları vardır : Bir yaratıcıdır. İki , nokta arasına gerilmiş çizgi , aklı; üçgen, ruhu; dörtgen, maddeyi ve onun test halini; beşgen, beş duyumuzu ve doğayı ; altıgen, vücudu, yedi planeti ile evreni; seizgen, iyi nitelikleri; dokuzgen, dünyanın varlıklarını ; ongen, kutsallığı ; onikigen, Zodiac burçlarını ; yirmisekizgen , ayın duraklarını ve üçyüzaltmışgen İslam takviminin yılını simgeler. Bu sayılar ve geometrik formlarla mimrlık çeşitlemeler, Osmanlı döneminin uygulamalarında görülmektedir.
J.Btavernier, 17. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu üzerinden İran’a ulaşan çeşitli kervan yollarını inceleyen kitabında, İran’ın başkenti İsfahan’a gitmek için İstanbul’a gemiye binilebilir ; uygun bir rüzgarla dört yada beş günde Trabzon’a gelinebilir ; Trabzon’dan da Erzurum’a çıkan beş günlük bir yol vardır, diye yazıyor. Bu deniz bağlantısı, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Trabzon üzerinden Asya’ya ulaşmak isteyen Batılı Devletlerin sürekli inceleme araştırma bölgesi olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde Trabzon, Ruz orduları tarafından 1916 yılında istila edildi. Bu işgal sırasında Meydan çevresindeki bazı önemli binalar Ruslar tarafından inşa edildi. Bunlar; Belediye, Yeşilyurt binalarıdır. Bunlarda Rus’ların taş mimarisi , Trabzon’un mimarlıkgeleneğine yeni ve yabancı bir dönüşüm getiriyordu.
Osmanlı Devleti’nin çoğulcu, azınlıklara kaşı hpoş görülü düzeni içerisindeözellikle Trabzon Rum azınlığının ticari ileri gelenleri, konaklarındabüyük gösterişliAvrupa simgeleri kullandılar. Bunlar arasında şimdi Atatürk Müzesi olarak kullanılan bina 1890 yılında Konstantin Kapoyanis tarafından yaptırılmıştı; bu yapılarda Batı rönesans mimarlık anlayışı görülmektedir.
Yüzyılımızdaki Trabzon kültür dönüşümü, Cumhuriyet yönetiminin modern mimarlık çerçevesinde giriştiği uygulamalar kapsamında kalmaktadır. Ulusal yarışmalarla elde edilen – Karadeniz Teknik Üniversitesi Kampüsü ve Trabzon Vilayeti Konağı – Adliye ve Emniyet binaları modern mimari hareketinin işlevi öne çıkaran öncelikleriyle planlandı. Kent merkezindeki yeni iş hanları ve ticaret yapıları da geometri güzelliği ile yetiniyorlardı ; ama bu, İslam sembolizminin geometrisi olmayıp modern mimarlıkta ve Courbusier’nin ve arkadaşlarının oranlarıydı; oysa, laik Türkiye kültüründe İslam’ın tasvir yasağı bir kenerabırakılmış, Türkiye’de resim, heykel alanlarında büyük figüratif aılımlar gerçekleştirilmişti.
Bir süre önce Trabzonun yeniden canlanan uluslar arası ticarette transfer yapan bir liman şehri olması ve Karadeniz limanlarının gösterdiği nitelik değiştirme, Trabzon2a tarihinin hemen tüm dönemlerinde tanık olduğumuz ticaret dinamizmini ve kimliğini yeniden kazandıracağı yolunda bir göstergedir.
Kimlik ögelerini açarken şehrin algılarımızı doyuran bir yerleşme olmakla yetinemediğimizi görüyoruz. Algılamalar, insanın duyularıyla çevrenin biçimlerinden aldığı antropolojik kaynaklı tepkilerini düzene sokmasıdır. Çağrışımlarsa, insanın içinde yaşadığı toplumun kolektif bilinçaltının imajlarına varma yoludur. Bu yolun türleri rüyalar, masallar, mitoslar, söylencelerdir. Kolektif bilinçaltına archetype diyebiliriz. Dinler, rüyaları, masalları, mitosları yorumlayıp sanatlarının aracı yapmışlardır.
Osmanlı Trabzon’unda simgesel niteliğin Batum Feneri’nin Trabzon’a getirilişi söylencesi ve destanlar örneğinden gündeme geldiğini görüyoruz. Pirağazade Mustafa Reis, gerçek yaşamı unutulan, efsanevi yaşamı daha çok bilinen bir yöre halk kahramanıdır; 18352de devrin valisine Sohum’un dillere destan döner deniz fenerini alır getirir. Fener Güzelhisar’a yerleştirilir. Mustafa Reis, bir halk kahramanı olur. Trabzon’da bu olaya sahne olan yer, Güzelhisar limanı üzerinde, daha önce Ceneviz konsoloslarının saraylarının Osmanlı döneminde de Üçüncüoğulları Sarayı’nın kurulduğu yerdir.
Burada yapılacak yapının halk söylencelerine uygun bir “arketip” çözümü olmalıdır. Trabzon’da öğrencilerle yaptığım inceleme, hem algısal hemde çağrışımsal açıdan Trabzon’da sembollerin oluşması için uygun noktaların Kalepark bölgesi olduğunu göstermiştir.
Günümüzün sanatçısı, içinde yaşadığı kültür ortamına evrensel sembollerle yaklaşabilir.
Evensel semboller : Ev, çatı, ocak, köprü, kule, kapı, ateş, su örneklerinde olduğu gibi, türlü kültürlerinde benzer anlamlar ve çağrışımlar yüklenebilen sembol türleridir. Uygarlıklar, ken mitolojilerinde ve masallarında bu tür semboller kullanırlar. Le Courbuser, modern mimarlık hareketlerinin manifestosu olan kitabında, siloların, gemilerin, uçakların, otomobillerin estetiğinin yeni mimarininde estetiği olcağını vurgulayarak makine ile mimariyi birbiriyle kaynaştırmıştı.
Fransız tasarımcılar da, Fransa hükümetinin Amerika’nın bağımsızlığını kutlamak için armağan ettiği New York Limanındaki Özgürlük Anıtını sembolleştirirken bir hristiyan aziz olan Aziz Borrome’nin görüntüsünü seçerek evrensel sembollerden uzaklaştılar. Amerika’daki özgürlük sembolü anıt, başındaki ermiş halesiyle taşlaştı.
Trabzon sanat çevreleriyse kentin tarihi boyunca koruduğu ticaret limanı kimliği nedeniyle, Perslere, Romalılara, Ortodoks Bizanslılar, Katolik Cenevizlilere, Müslüman Osmanlılara , 1916’da Ruslar’a, kurtuluştan sonra laik Türklere uzanan kültür dönüşümlerinin üst bilincin, şehir benliklerinde yaşatmaktadırlar.
Şimdi beklenen, Trabzon ekonomisini ve yerel yönetimini yönlendiren çevrelerin, Trabzon’un sanatçılarına el uzatmalarıdır. Trabzon sembolü bulmak için özgürlük ve demokrasi simgelerini elde etmek üzere bir anıt yapı konusunda mimar, ressam, heykel sanatçılarıyla Trabzon’lu ozanları çalışmaya yöneltmeliyiz. Trabzon düşleriyle başlayacak bir yarışma, geçmiş yaşantılarımıza atıfta bulunabileceği gibi gelecek hakkında oluşturduğumuz bilinci de vurgulayacaktır
Biz Karadeniz ' in asi çocuğunu kaybetmedik . Biz Kazım ' ı , yani Karadeniz ' in hırçın çocuğunu notaların sonsuzluğuna uğurladık . Ve Köroğlu , Dadaloğlu , Aşık Veysel gibi kuşaktan kuşağa yaşayacak , yaşatacağız . Sen Bizimlesin Kazım....

Çevrimdışı USTAD

  • Paylaşımcı Üye
  • ****
  • İleti: 204
  • Rep Puanı: +19/-0
  • NOKTA KADAR MENFAAT İÇİN VİRGÜL KADAR EĞİLME
Ynt: TRABZON SİMGELERİ
« Yanıtla #1 : Mayıs 09, 2007, 03:18:03 ÖS »
Bu değerli bilgiler için teşekkürler
MÜSLÜMANIM TÜRK ÜM TRABZON LUYUM BUNDAN ÇOK ŞEREFLİ ÇOK GURURLUYUM.