Gönderen Konu: HORON BİR İBADETTİR KARADENİZ'DE  (Okunma sayısı 1275 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı blackseastorm

  • Banned
  • *
  • İleti: 187
  • Rep Puanı: +50/-1
  • Ne Mutlu Türküm Diyene
HORON BİR İBADETTİR KARADENİZ'DE
« : Mart 03, 2007, 08:25:29 ÖS »
Horon sadece bedenle oynanan bir halk dansı değildir. Horoncular bedenleri ile değil, ruhları ile oynarlar. Beden hareketleri ruhsal coşkunun bir tezahürüdür. Horoncu kendini tulum sesinin ritmine ve derinliğine bırakır. Bu şekilde saatlerce horon oynamaya devam eder. Gün ortasında başlayan bir horonun ertesi günün sabahına dek sürmesi ruhsal bir motivasyonu zorunlu kılmaktadır. Aksi takdirde beden çok çabuk yorulacak ve horon kısa sürecektir. Bu yüzden ruhsal motivasyonu yakalayamayanlar uzun süre horon oynayamazlar. Tulum sesinde insan ruhuna hitap eden bir derinlik vardır. Horonun oynanma süresi uzadıkça horoncuların mistik bir havaya bürünmelerinden bu kolayca gözlemlenebilir. Horonu seyreden bir kişi dinsel bir tapınma töreninde olduğunu düşünebilir. Özellikle horonda belli bir süre geçtikten sonra oyuncular ruhsal bir havaya bürünürler. Horoncu, horonun belli bir aşamasından sonra trans haline geçer, büyük bir coşkuya kapılır. Zikir törenlerinde hedef; yaradana ulaşmak olsa da horoncunun asla böyle bir amacı olmaz. "Dionysos ilk koralarını Anadolu 'da Tmolos dağında kurduğunu söyler. Sonra Euripides, türlü vesileler bularak Dionysos için Anadolu 'da yapılan dansları, horonları tanımlar. Nasıl el ele verip halka halka tepinirlermiş, nasıl ayaklarını; yere vurunca başlarını havaya atarlarmış. Koro başı "Euhay!" diye bağırınca nasıl kendinden geçesiye hora teperlermiş!" [7]

Evet horon her yönüyle dinsel bir ayini hatırlattığı için olacak günah olduğunu savunanlar hep var olmuş. İnanca göre, horon oynayan birinin namaz kılabilmesi için boy abdesti alması gerekmektedir. Kimileri, horon oynamadıkları gibi, zevk alarak horon seyredilirse günaha gireceklerine de inanırlar.

Horon bir isyan, bir başkaldırı olarak nitelendirilmiş din adamları tarafından. Bu, o kadar etkili olmuş ki, belli bir yaşın üzerinde olanlar, hacca gidenler, sakal bırakanlar dine dönüşün bir göstergesi olarak önce horon oynamamak için yemin etmişlerdir. Birçok tulumcu, din adına tulum çalmayı bırakmıştır. Bazı durumlarda tövbe ettiği halde kendini tutamayıp horona katılan ve akabinde sakal kesenlere dahi rastlamak mümkündür. Halk arasında söylenen "tu/um şişer saruk baştan düşer"[8] sözü horona karşı geliştirilen dinsel tepkiyi çok açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Bugün Rize'de, Trabzon'da tulum çalınmamasının bir nedeni de dinsel baskı altında tutulmasıdır. Bu da gösteriyor ki din, Doğu Karadeniz'de dilsel, kültürel asimilasyonda çok önemli bir role sahip olmuştur.

Dinsel yaklaşımların bu derece katı olması, addi bir soruya yol açmaktadır. Din adamlarının horonla alıp veremedikleri şey neydi? Neden horona bu denli karşı durdular? Yoksa horon, Doğu Karadeniz halklarının bir zamanlar dinsel ayinlerinde oynadıkları bir oyun muydu?

Evet. "Lazlar, baharda ekime başlarken, sonbaharda hasat sonu, denize çıkmadan önce, savaş öncesi ve sonrasında “oxvame” adı verilen tapınma yerlerine gider, yırtınırcasına horon oynarlardı. Oxvame, köyün yüksek ve düzbir yerinde bulunurdu ". Bu ifadeler Lazların çok tanrılı dinsel inanışlarında horonun dinsel tapınma biçimi olduğuna dair göstergelerdir. Sadece Lazlara özgü olmayan bu duruma, komşularında da rastlanır. Hemşinlilerin Ağustos ayında yayladan inişlerde kutladıkları Vartivor şenlikleri iyi bir misal teşkil eder. Bu şenlik bir hafta kadar sürer ve şenlik boyunca horon oynanır.
Biz Karadeniz ' in asi çocuğunu kaybetmedik . Biz Kazım ' ı , yani Karadeniz ' in hırçın çocuğunu notaların sonsuzluğuna uğurladık . Ve Köroğlu , Dadaloğlu , Aşık Veysel gibi kuşaktan kuşağa yaşayacak , yaşatacağız . Sen Bizimlesin Kazım....