Gönderen Konu: BİR PİRİNÇ TANESİ  (Okunma sayısı 594 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı *Laz kızı*

  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّح
  • Co-Admin
  • *
  • İleti: 36918
  • Rep Puanı: +616/-19
  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّح
BİR PİRİNÇ TANESİ
« : Temmuz 09, 2009, 01:53:49 ÖS »
*Beş yaşında idim.
Babaannem rahmetli,pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere
düştü. Babaannem eğildi, aramaya
başladı.
Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya
çalışıyor. Çocukluk iste,'aman babaanne dedim. Bir
pirinç tanesi için bu kadar caba harcamaya, yorulmaya
değer mi?' Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı,
öfkeyle doğruldu. 'Sen oturduğun yerden ahkâm
kesiyorsun, ' dedi. 'Hiç pirinç üretilirken gördün
mü?

İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç
tanesinde kaç insanin göz nuru, alın teri, emeği,
çilesi var biliyor musun?'
Utancımdan kıpkırmızı olmuştum.

*Aradan yıllar geçti.
Hukuk Fakültesinde öğrenciyim.
Alain'in proposlarini okuyorum. Birden irkildim.
Babaannemi hatırladım. Alain, bir insan yerde bir
iğne görüp de eğilip almazsa, bütün uygarlığa karşı
ihanet etmiş olur diyordu. İlave ediyordu. Bir
iğnenin
üretiminde binlerce insanin alın teri, göz nuru, el
emeği vardır diyordu.

*On dokuz yıl evveldi.
Stockholm'e gitmiştim. Bir otele indim. Geceydi.
Sabahleyin, traş olmak için lavaboya
gittiğimde, aynanın yanında ilginç bir not gördüm.
Lütfen diyordu, traştan sonra jiletinizi çöpe
atmayın.
Yanda bir kutu var, oraya bırakın. Bir tek jiletle
dahi olsa, İsveç çelik sanayisine yardımcı
olun. Doğrusu hayretler içinde kaldım. Çocukluğumdan
beri çelik eşya
denince akla İsveç çeliği gelir. Birçok eşya
üzerinde'
İsveç çeliğinden yapılmıştır' diye yazardı. İste o
ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe
gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen
turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu. *

*İsviçre'de zaman zaman, belli periyotlarda,
radyolar,
televizyonlar, bir haberi duyurur.
Şu tarihte, su saatte, adamlarımız gelecek. Siz
lütfen
hazırlığınızı yapın.**
Okumadığınız, ilgilenmediğiniz, kullanmadığınız ne
kadar kitap,dergi, gazete varsa, kâğıt, ambalaj,kutu
varsa, velev ki, bir ilaç prospektüsü dahi olsa,
kapının önüne koyun.
İsviçre'nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun. *

*Japonlar son derece sade, basit, yalın mütevazı
yasayan insanlardır. Evlerini mobilya ile eşya ile
dolduranlar Japonlara göre ruhen tekâmül edememiş ,
hayatın manasını anlayamamış, zavallı kimselerdir.
Böyleleri ile, zavallı, evini mezat salonuna
çevirmiş
diye eğlenirler.
Bir insanin gösteriş için eşyanın esiri olması ne
kadar acıdır. Vaktiyle Japon ekonomisi bir
darboğazdan geçiyor. İç borçlar, dış borçlar
gırtlağı
aşıyor. Zamanın başbakanı meclisi
toplar. Kürsüye çıkar. Durumu olanca açıklığı ve
tehlikeleri ile anlatır ve su andan itibaren der,
Tanrı şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış
borçları
son kuruşuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir
şey
yemeyeceğim. Su üstümdeki elbiseden başka elbise
giymeyeceğim. Dediklerini yapar, en üstten en alta
bir
israftan kaçınma kampanyası açılır. Japonya bütün
borçlarını öder. Bu durumun toplumun bütün
kesimlerini, tek istisna olmadan kapsadığını
söylemeye
gerek yok. Geçenlerde Japon imparatorunun sarayını
gördüm. Yarabbim, ne kadar sade, ne kadar mütevazı,
ne
kadar gösterişten uzak...

*Gerekmediği halde elektriği yakmakla, Suyu
kapamadan bos yere akıtmakta, Gece çamurlu
ayakkabılarımızı temizlemeden yatmakla, Yemek
yediğimiz kapları yıkamadan bırakmakla biz de
zalimler sınıfına geçmiyor muyuz?

*Hayat çok ince, akil almaz incelikte ipliklerle
örülmüştür. Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki,
İlkokul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım.

Bir mıh bir nalı kurtarır. Bir nal bir atı,bir at
bir
komutanı, bir komutan bir orduyu,

bir ordu bir ülkeyi kurtarır diyordu..

Maddi durumumuz ne olursa olsun, ister zengin
olalım,
ister fakir, hepimiz çok dikkatli olmak
zorundayız. Bunda parayı da, maddiyatı da aşan
büyük
bir edep ve incelik vardır.
"İnsanların En Hayırlısı, İnsanlara Faydalı Olandır." Hz.Muhammed (S.A.V)..!!!"