Gönderen Konu: SÜRMENE ŞEHRİNİN KURULDUĞU YERLER  (Okunma sayısı 9112 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gül-can

  • Süper Üye
  • *****
  • İleti: 495
  • Rep Puanı: +85/-1
SÜRMENE ŞEHRİNİN KURULDUĞU YERLER
« : Nisan 25, 2009, 01:54:10 ÖÖ »
SÜRMENE ŞEHRİNİN KURULDUĞU YERLER
Yazar Mehmet Bilgin Tuesday, 13 May 2008 Sürmene, günümüzde Trabzon'un yaklaşık 38 km. doğusunda bir ilçe merkezidir. Doğusunda Of ve Dernek, güneyinde Köprübaşı, batısında Araklı ilçeleri, kuzeyinde ise Karadeniz bulunur.
Trabzon Salnamelerinde de kaydedildiği gibi Sürmene kazanın bütününe verilen bir isimdir (1). Sürmene ilçe merkezi bugün bulunduğu Humurgân çarşısında 1915 yılında taşınmıştır. İlçe merkezlerinin tarih içinde yer değiştirmesi olayı Sürmene'nin yanı sıra Trabzon'a bağlı tarihi (2) Maçka (3), Yomra (4) nahiyeleri ve tarihi Akçaabat (5) ve Of (6) kazaları için de sözkonusudur Bu çalışmamızda, tarih içinde çeşitli dönemlerde farklı yerlerde kurulmuş bulunan Sürmene'nin kuruluş yerlerini ortaya çıkartmaya çalışırken bölgenin tarihi çoğrafyasına da bazı katkılarda bulunacağız.
Yazılı kaynaklarda Sürmene'den ilk defa Arrianus'un (7) Periplo Ponto Exuine (8) adlı eserinde bahsedilmektedir (9). M.S. 131-132 yıllarında yazıldığı tahmin edilen eserin 1-11. bölümleri Trabzon'dan Sivastopal/Sebastopoli'ye kadar Karadeniz kıyılarını anlatır. Bu bölümdeki anlatım ve anlatılan yerlerin sıralanışı Arrianus'un bu seyahati yaptığını göstermektedir. Eserin 7-10. bölümleri bu bölgedeki nehirlerin adları ve onların birbirlerine olan uzaklıklarının sıralanışından ibarettir (10). Eserin diğer bölümlerinde de Karadeniz'in kuzey, batı ve Trabzon'a kadar olangüney sahilleri hakkında bilgiler mevcuttur.
Arrianus Periplo'sunda Trabzon'dan doğuya doğru denizden seyahatini şöyle anlatmaktadır: "Trabzon'dan yelken açtıktan sonra ilk gün Issıporta'ya demir attık. Orada garnizondaki piyadeleri teftiş ettik. Bilindiği gibi sadece yardımcı hizmet için bir takım piyade ve yirmi süvari var. Yine de bunlar mızrak çekmek zorunda kaldılar (11).
Arrianus bölgedeki nehirleri anlatırken de şunları yazmaktadır : "Trabzon'dan sonra katettiğimiz mesafe aşağıdaki nehirlerin deltasından geçtik. Trabzon'dan 180 stadien (yaklaşık 33.3 km.) uzaklıkta Issıportodan adını alan Isso nehri, Issiporto'dan 90 stadien (yaklaşık 16.650 m.) uzakta olup Colh'ların bölgesini Tsanica'dan ayıran Ofi nehri.." (12).
Arrianus'un Trabzon'un yaklaşık 33.3 km doğusunda olduğunu belirtiği Issiporto/Yssiporto/Hyssiporto (Hyssus limanı) Karadeniz'in güney sahillerindeki sayılı tabii limanlarından biri olan tarihi Sürmene (günümüzde Araklı) limanıdır. Bu limandan adını alan Isso(Hyssus nehri ise tarihi Sürmene nehri (Sourmanıa river) olarak kaydedilen (13) bu günkü Karadere'dir (14).
Arrianus'un bize bahsetmiş olduğu Sürmene'nin ilk merkezi olan Hysuss'ta da bir Roma garnizonu vardı. Bu garnizon'un yerleştiği kale limanın sahilinde ve Karadere'nin ağzında kurulmuştu. Bugün Araklı çarşısının güney-batı kenarında bulunan kale harabesi (Araklı Kalesi) bu garnizonun yerini gösterir.
Bölgenin tarihi topoğrafyası birçok değerli çalışması bulunan Bryer (15) "The Byzantine Monuements and Topography of the Pontus" adlı eserinde bu kalenin Araklı burnunun batı ucundaki Kalecik Kalesi olabileceğini kanaatindedir. (16) Sözkonusu eserde doğudan batıya doğru, Röşi (Rövşe/İvyan), Humurgân, Aho-Zavaga, Canayer ve Kalecik kalelerinden bahsedilirken bizim bahsettiğimiz Araklı Kalesi kayıtlı değildir. Bu nedenle Sürmene'nin ilk kuruluş yeri olan Hyssus garnizonu yanlışlıkla 2-3 km. daha batıdaki bir kale harabesi zannedilmektedir.
Araklı çarşısının güney-batı ucundaki Araklı Kalesi yaklaşık 100x150 m buyutlarında ve dikdörtgen şeklindedir. Kalenin batı yanında yaklaşık aynı ebatlarda düz bir alan daha vardır. Bugün kalenin içinden eski Araklı-Dağbaşı karayolu geçmekte olup kuzey-doğu köşesinde birkaç bina inşa edilmiş kalan kısımları ise fındık ağaçları ile kaplıdır. Günümüze ulaşabilen 1-1,5 m. yüksekliğinde duvar harebeleri kalenin kesin yerini ve şeklini tesbit etmemizi sağlar. Duvarların harcı Canayer ve Kalecik'teki kalelere göre daha eski bir döneme ait olduğunu göstermektedir.
Kalenin kuzey-batı köşesi üzerinde inşa edilen kayalar, burasının vaktiyle deniz sahili olduğunu gösteren izler taşımaktadır.Bugün yaklaşık 3-400 m. doğudan akan Karadere yaklaşık 70-80 yıl öncesinde kale duvarlarının yanından akmaktaydı. Karadere'nin taşıdığı alüvyonların tabii limanı doldurduğunu ve taşkınlar sonucu nehrin yatağını değiştirdiği bölge sakinleri ifade etmektedir.
Kalenin kurulmuş olduğu mevki aynı zamanda Roma'nın doğu sınırındaki askeri karargâhı olan Satala'nın (17)sahile en kısa mesafeli bağlantısını sağlayan Karadere vadisindeki tabii yolun sahile ulaştığı noktadır.Bugün Gümüşhane iline bağlı Sadak köyü olan eski Satala şehrinde bir Roma lejyonu bulunmaktaydı. Arrianus'un bölgeyi ziyaret ettiği dönemde Satala'dan Trabzon'a direkt yol bulunmadığı düşünülürse Trabzon'a Satala'dan geldiği sanılan Arrianus'un Karadere vadisindeki yolu kullandığı düşünülebilir.(18)
Hyssus'un Roma'nın doğu sınırındaki en önemli şehri ve askeri karargâhının bulunduğu Satala'nın limanı olması tarihi önemini arttırmaktadır.Bu liman ve Karadere vadisinden geçen yol gerek Satala gerekse Doğu Anadolu'da sefer için bulunan orduların ikmali için değişik dönemlerde kullanılmıştır.En son 1916'daki Rus işgalinden sonra Ruslar Araklı'da bir liman ve bu vadi boyunca bir demiryolu inşa etmeyi düşünmüşlerdir.
Tarihi Sürmene bölgesininsahil kesiminde bulunan 8 kale harabesi burasının askeri önemi konusunda fikir verebilecek mahiyettedir.Bu özelliği tarih boyunca da devam etmiştir.
5.yy ilk yarısına ait bir bizans dökümanı olan, saray hizmetlilerinin, askeri ve mülki memuriyetlerin yanı sıra Bizans şehirlerini açıklamalı ve resmi bir listesi sayılan Notitia Dignitatum (19)da Arrianus'un ilk defa bahsettiği Issıporta/Yssipotra/Hyssoporto'da bir piyade bölüğünün bulunduğu kaydedilmektedir.(20)
Satala'nın limanı olduğu için kuruluşunu İmparator Traijan zamanına (MS 98-117) kadar indiğini tahmin ettiğimiz Sürmene bir askeri üs olarak 5.yüzyılda da Bizans'ın doğu sınırının muhafazası için önemli bir görev üstlenmeye devam etmiştir.
Bizans'ın doğu sınırının 6. yüzyılda da Rize yakınlarına kadar gerilemesi,bu mevkinin askeri önenini daha da artırmıştır.Justinianus zamanında (527-564)Lazia da İranlılarla olan savaşlar esnasında Bizans'ın doğu sınırındaki savunma hattınıniki önemli naktası olan Rize ve Trabzon arasındakiSürmene bu dönemde Araklı Burnu üzerindeki (Canayer/Buzluca) da yeniden kurulmuştu.
Justinianus'un oluşturduğu savunma sisteminde Satala ile arasında direkt bir yol olmayan Rize'yi tercih etmesini pek mantıklı bulmayan Bryer ve Winfield bunun Canayer'deki Sürmene/Sousourmanıa/Sussarmıa'nın yerinin düz ve savunmasız bulunmasına bağlamaktadır.(21).Fakat bizim kanaatimize göre bunun daha önemli nedenleri olmalı.Çünkü Canayer'deki sitenin duvarları ve kuleleri bu dezavantajı bertaraf edecek yapıdaydı.
Bilindiği gibi 528 yılında Trabzon civarında dağlık bölgede oturan ve Can/Izan/Sanni adı verilen halk tam olarak itaat altına alınamamıştı.Trabzon'a ve çevredeki Bizans garnizonlarına baskınlar yapan Canlar'ı itaat altına almak için bir ordu gönderilmişti.Yerli komutanlardan Tzitas komutasındaki bu ordu Canlar'ın ülkesine girmiş ,sık ormanları kestirerek yollar açmış,bölgeden gaçip iç kesimlere giden yollar üzerinde emniyeti sağlamak için kkkuleler inşa ettirmişti.(22)
Trabzon'un güney-doğusundaki sık ormanlarla kaplı dağlık bölgede yalçınkayalar ve derin uçurumlar bulunmaktadır.Canlar'ın yaşadığı bu bölgede Gümüşhane'deki Canca'dan Karadere vadisinin güney kesimlerine kadar uzanmaktadır.Bu durum bize Canlar'ın Satala ile sahil arasındaki ulaşımı tehdit ettiğini düşündürmektedir.Justinyen'in doğu seferleri için Sürmene yerine Rize'yi tercih etmesinin sabeblerinden birisi de bu olsa gerekir.
Canlar'ın isyanları bir anda patlak vermediği gibi itaat altına alınmaları da bir anda olmamıştır.Canlar üzerinde askeri hakimiyet kuran Bizans daha sonraları onları Hıristiyanlaştırarak itaatli insanlar olmalarına çalışmıştır.Hıristiyanlaşan Canlar hudut muhafızlığı görevi ile hudutlara yerleştirmişve tarihi süreç içinde Canlar Hıristiyanlık potasındaeriyerek Pontus Rumları olarak bölgede varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Bu süreç içinde Canlar'dan günümüze sadece bazı yer isimler ulaşmıştır. Konumuz içinde dikkatimizi çeken nokta Sürmene'nin ikinci defa kurulmuş bulunduğu yerin Caneyer ismini taşımasıdır.Bu isim 16.yy ait Trabzon Sancağı Tapu Tahrir Defterlarinde de Cani/Cana olarak mevcuttur.(23)Ortaçağda Sürmene'nin ikinci defa kurulmuş bulunduğu yerin Canayer/Zanayer/Tsaneyer/Buzlucaismini taşımasından başka,buraya yaklaşık 4-5 km mesafadeki bir köyünde Canlar'ı hazırlatan Zanike/Canike/Tsanike-Yiğitözü ismini taşıması bölgede yoğun bir Can yerleşiminin olduğunu düşündürmektedeir.
Hıristiyanlaştırılarak eritilmeye çalışan Canlar'ın etkisini kırmak için 530 yılında Bizans Ordusu tarafındanmağlup edilen Bulgar Türkler'inin bir kısmı Laz hududundaki asker garnizonlara yerleştirilmiş,bir kısmıda köylere iskan edilmiştir.(24)
Sürmene'nin ikinci defa kurulmuş bulunduğu Canayer ,Karadereağzındaki Hyssus/Sourmania/ Susarmia'ya göre daha staratejik bir noktadadır.Bu yerden Trabzon -Rize sahilinin büyük bir kısmı kantrol edilebildiği gibi,sahile dizilen dizilen kaleler ve iç kesimlare uzanan yolları kontrol altında tutmak için inşa edilmiş kule ve kiliselerinçoğunu görmek mümkündür.Burada inşa edilen kalenin harabaleri günümüze kadar ulaşmıştır.Yaklaşık 300-400m boyutlarındaki kalenin duvarlarının ortasında dört yöne açılan ve yüksek kulelerle korunan giriş kapıları mevcuttur.Duvar kalıntılarından Araklı kalesinin daha yeni olduğu anlaşılır.Kalenin güney kısmında büyük bir düz alan mevcuttur.
Bu yerin sahildeki bağlantısını Kalecik'teki kale sağlamaktadır. Plato şeklindeki kale yerinin doğu , batı ve kuzey yönündeki dik yamaçları kaleye doğal bir koruma sağlar.Güney yönü ise düzlüktür.Korunma sadecekale duvarları ile yapılmıştır.Bu yerin Procopius tarafından belirtilmişolması kuruluşunun Justinianus döneminde belki de daha eski olduğunu düşündürmektedir.Bryer ve Winfield bu yerin Hyssus 'taki askeri istasyon olduğunun düşünülebileceğini söylemektedir.(25)
M.S. 625 yılında Bizans İmparatoru Heraclius'un İran üzerine yapmış olduğu seferler esnasında Sürmane'yi bir ikmal üssü olarak kullanmıştır.Bryer ve Winfield,Heraclius'un 625 kişiyi buradan geçirdiğini .oğlu Heraclionas II'nin burada doğduğunu ve Araklı/Heraklia isminin buradan kaynaklandığını iddia ederek, Heraclius Hazar liderleri ile burada görüşüp (26).Bizans-Hazar ittifakını gerçekleştirdiğini ileri sürmektedir.(27)
Tarihi bilgilerin tartışılmasından çok, tarihi topoğrafya üzerinde durduğumuz bu çalışmamızda Araklı yer ismi üzerindebir tartışma yapmadan (28)bu ismin gösterdiği yer konusunda bir açıklama yapmak istiyoruz.
Araklı ismi Sürmene ismine göre daha yeni olup, bugün Karadere vedisinin ağzında kurulmuş bir ilçe merkezine verilmektedir.Osmanlı döneminde ise bir köy olarak daha çok Araklı burnu üzerindeki Konakönü,Kalecik ve Buzluca arasındaki alan Araklı olarak adlandırılmaktadır.(28)Karadere'nin ağzında bugün Araklı ilçesinin kurulduğu alan ise Karadere'nin getirdiği alüvyonlarla dolmadan önce deniz veya bataklık halindeydi.Araklı isminin Kaeadere'nin ağzındaki önce Pazar kurulan bir alan, sonra da bu alanda inşa edilen bir kasabaya verilmesi 1850'lerden sonradır.
Bölgenin tarihi topoğrafyasını incelerken açıklamak istediğimiz bir konuda 14.yüzyıla ait olan ve Trabzon kıyılarını gösteren Petrus Vesconte'nin haritasında Sürmene ile Rize arasında Cauo d'Croxe diye işaretlanen yer ile ilgilidir.(29)Bu çalışmamızda Cauo d'Croxe'nin neresi olduğu kanusunu da açıklığa kavuşturmak istiyoruz.
Cauo, İtalyan kolonicilerinin (Venedik ve Cenevizli)denizaşırı depolarını belirtmek için kullandıkları bir isimdir.Croxe ise haç ya da çarpı işareti anlamındadır.(30)
Vesconte'nin 1318 tarihli haritasında Sürmene ve Rize arasında bir yere işaretlenmesine rağmen Bryer bu yerin neresi olduğu konusunda oldukça sağlıksız tahminler yapmaktadır. Bryer ve Winfield'in bu konudaki görüşlerini şöyle özetleyebiliriz:
Vesconte haritasında Cauo d'Crose'u Sürmene ile Rize arasında bir burun üzerinde işaretlemiştir.u iki yer arasında tek burun ise Fıçı Burnu'dur.Fıçı Burnu Trabzon'un yaklaşık 70km doğusunda Rize'nin 15km batısındadır.Burasıbir tekstil üretim ve ihraç bölgesidir.Üzerinde rapor edilmiş herhangi bir kale veya kutsanmış bir kıli,se yoktur.
Venediklilerin Trabzon şehrindeki kolonilerinin şehirden oldukça uzağa gitmeleri için bir neden yok. Çünkü buralardan Erzurum'a gitmek oldukça zor. Bu nedenle Cauo d'Croxe'u yanlış bir yere oturmaktan vazgeçmeliyiz. Vesconte belki de Trabzon ile Sürmene arasındaki yere sığdıramadığı için bu yeri Sürmene ile Rize arasında işaretlemiştir. Cauo d'Croxe Trabzon şehrinin doğu yakasındaki St. Thedore Gavras Manastırı'nı yanında bir yere yerleştirmeliyiz. Burası Meydanla sahil arasında belki de Kemerkaya'da bir yerdir (31).
Cauo d'Croxe ile ilgili tarihi bilgileri değerlendirdiğimiz zaman Trabzon Kralı III. Aleksius'un 1364 yılında Venediklilere ticari üs olarak kullanılmak üzere yaklaşık 224 dönümlük bir toprak bağışladığını görürüz.
Venedikliler, Cenevizlilere daha iyi bir yer bağışlandığını iddiası ile huzursuzdur. 1365 yılı Paskalya Kutlamaları yapılırken Kralın huzurunda Cenevizliler ve Venedikliler bu nedenle kavga ederler. Kral III. Aleksius alınmış olan Venediklilere hoşnut etmek için Cauo d'Croxe / sta.Corece'yi onlara bağışlar. Vesconte haritasında bu yeri Zussmena/Sürmene ile Risso/Rize arasında St. Thedore Manastırı'nın yakınlarında işaretlemiş St. Thedore Gavras Manastırı'nın Trabzon'un doğusunda bir yerde olduğunu biliyoruz.
Bölgede yaptığımız incelemelerde bugünkü Sürmene'nin güneyinde Aksu köyüne bağlı Vatrak mahallesinde Aytora denilen yer dikkatimizi çekmişti. Aytora / Aya Thedore / St. Thedore Gavras isminden anlaşılacağı gibi burası St. Thedore Gavras Manastırının kurulmuş olduğu yerdir. Buradaki araştırmalarımızda manastırın kurulduğu yeri de bulduk.
Manastırın inşa edildiği yerden Canayerdeki Sürmene göründüğü gibi Trabzon'un doğusuna kadar tüm sahili kontrol edebilmek mümkün. Cida/ Tsita/ Üstündal köyünün tam karşısına düşen manastır sahilden Bayburt ve Erzurum'a ulaşan alternatif bir yol (32) ile doğu-batı istikametinde uzanan tarihi ve tabii bir yolu takip eder. (33)
Bu yolun Trabzon bölgesini işgal eden Gürcü Orduları tarafından kullanıldığı gibi Trabzon Valisi iken Gürcüstan üzerine sefer düzenleyen Yavuz Sultan Selim tarafından kullanıldığını zananediyoruz. En zon 1916 yılında Trabzon'u işgal eden Rus ordusu Baltacı Deresi boyunca dizilen Türk savunma hattını yararak Solaklı Deresine ulaştıktan sonra Bölümlü Erene Köy arasındaki Çoruh deresinin oluşturduğu vadiyi takip ederek Kacalak Dağına çıkmış ve buradan bir kolun kuzeye inerek bugünkü Sürmene'yi işgal etmiştir. (34).
Aytora manastırının inşa edildiği bölgede yaptığımız araştırmalarıda Vatrak Deresinin oluşturduğu küçük vadide halk tarafından Cenevizliler tarafından işletildiği söylenen bakır madenlerinin de yerini tesbit ettik. Bu Bryer'i düşündüren, Venedikliler Trabzon'un bu kadar uzağında ne arıyordu? Sorusunun da cevabı idi. Ama bizim daha ilginç bulduğumuz husus halk arasında yaygın olan bu bölgede eskiden zengin bir şehir bulunduğu söylencesiydi. Çevrede işletilmiş birçok bakır madeni yatağının mevcudiyeti bunun bir söylenceden ibaret olmadığını ama bu konuda ayrı bir araştırma yapılması gerektiğini göstermektedir.
Vatrak Deresi ile Seveho Deresi'nin kavuştuğu noktada, mevcut kalıntılardan kalın duvarlarla çevrilmiş olduğu anlaşılan bir alan vardır. Bu alanı çevreleyen duvarların çok az bir bölümünün ince duvarlarla çevrilmiş olduğu temel kalıntısından anlaşılmaktadır. Çevrede bu duvarların inşası esnasında kullanıldığı anlaşılan 3 adet kireç kuyusundan başka Seveho Deresi'nin akış istikametine bakan ucunda kule olduğunu düşündüğümüz bir bölüm de vardır. Bütün bu bulgulardan sonra dikkatlerimizi buranın kuzeyinde yer alan Humurgan Kalesine (35) çevirdik. Yöre sakinlerinin ikazı ile Humurgan Kalesi'nin üzerinde kurulmuş bulunduğu kayanın batı yanındaki uçurumda haç ya da çarpı işaretini tesbit ettiğimiz zaman burasının Cauo d'Croxe olduğuna karar verdik. Vatrak Deresi ile Seveho Deresi'nin kesiştiği yerin Venedikliler'e 1364 yılında verilen alan olduğunu zannediyoruz.
Sürmene şehri üçüncü defa 1458 yılında Uzun Hasan'ın zevcesi olan Trabzon prensesi Thedore Kommen'in (Despine Hatun) çeyizi olarak Halanik/Zeytinli (36) köyünde yeniden kurulmuştur. Bu yer bugün Aşağı Çavuşlu/Aşağı Kumanist köyünün (37) sahil kesimindeki düz alandadır. Aşağı Çavuşlu İlkokulu ile Sahil Camii bu çarşının doğu sınırını belirler.
İlk defa bu çalışmamız esnasında ortaya çıkardığımız Sürmene'nin üçüncü defa kurulmuş olduğu bir yere ait bazı kayıtlar 15 ve 16. yy'a ait Trabzon Sancağı Tapu Tahrir defterinde mevcuttur.
Trabzon sancağına ait 1486 tarihli MM 828 numaralı defterde Halanik köyü kayıtları arasındaki bir kayıtta hassa yer üzerinde dışardan gelen köylülerin pazar kurduğu ve bunlardan alınan kiranın tımar sahibine gelir olarak verildiği kaydedilmektedir (38). Trabzon Sancağına ait olan 1515-16 tarihli TT 52'de bu kaydın yerinde dükkanlardan ve mahsenlerden alınan kira gelirlerinin tımara gelir olarak kaydedildiği görülmektedir (39). 1486'da burada pazar kurulurken 32 yıl sonra burada dükkânlar inşa edilmiş ve çarşı kurulmuştur. Dükkân ve mahsenler hassa yer üzerinde kurulduğu için kira gelirleri tımar sahibine ait olmuştur.
1583 tarihli KKA 29 numaralı defterde Halanik köyü içindeki bu çarşıdan Osmalıların şehirlerden almış olduğu Kasaplar Vergisi'nin alınmakta olduğunu görüyoruz. Fakat köyünde kesilip satılan hayvanlar bu vergiye tabi değildir (40). Bu da bize yeni Sürmene'nin Halanik köyü sınırları içinde kurulduğunu fakat Halanik köyünden ayrı bir şehir olduğunu göstermektedir.
Bugün Halanik/Zeytinli köyünde sahilden hemen yükselen bir tepenin üzerinde Kale Camii denilen bir cami vardır (41). Tepenin kuzey ve batı kenarında caminin adını taşıdığı kaleye ait bazı duvar kalıntıları var. Tepeye batı yanından tırmanan patika yol kalenin kullanıldığı dönemden kalmış olsa gerekir.
Bryer ve Winfield Halanik'teki Sürmene'ye ait bu kalenin varlığından habersizdir. Bundan dolayı da Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde bahsetmiş olduğu Sürmene Kalesi'nin (42) Araklıburnu üzerindeki Canayer Kalesi olduğunu zannetmektedir. (43) Oysa bu Sürmene 15. yüzyıldan itibaren Halanik köyünün sahilindedir. Evliya Çelebi kayıkla açıktan geçip Batum'a doğru giderken açık denizden görüp hakkında bilgi verdiği Sürmene Kalesi de Halanik'teki bu kaledir. Çünkü bu dönemde Sürmene Halanik'in sahil kesiminde idi.
19 yy başlarında bölgede büyük bir kargaşalıklıklar yaşanmıştır. Tuzcuoğulları İsyanı diye tarihe geçen bölgedeki Ağaların isyanlarından en sonuncusu olan 1832/34'teki isyanda (44) Trabzon Valisi Hazinedaroğlu Osman Paşa isyanlara bir son vermek ve bölgede ıslahat yapmak üzere bir ordu ile Sürmene üzerine göderdiği Tirebolu voyvodası Kâhyaoğlu Emin ağa önce isyan eden ağaların yüksek tepelerde inşa etmiş olduğu konakları ve kuleleri, daha sonra da Sürmene çarşısında ağalara ait olan dükkânları yaktırmıştır. İsyancı ağalardan Genç Mehmet'e ait olan dükkânların yakılması ile Sürmene çarşısı da yanarak ortadan kalkmıştır. (45)
Hazinedaroğlu Osman Paşa'nın bölgede yaptığı ıslahatlar sonucu Halanik'deki Sürmene dağıtılmış, doğuda Manahos/Sürmene Deresi vadisindeki köyler için Manahos Deresi'nin denize döküldüğü yerin doğu tarafında Humurgân köyünün sahil kısmında, Karadere vadisi'ndeki köyler için Karadere'nin denize döküldüğü yerin batı yakasında Araklı köyünde haftanın bir gününde pazar kurulmaya başlanmıştır. Birkaç yıl sonra her iki pazar yerinde de küçük bir kasaba oluşmuştu. Humurgân'daki çarşı yerinin elverişli olması nedeniyle dağılan Sürmene'nin ticari potansiyeli burada toplanmış gelişip büyümüştür. Aralı'daki Çarşı ise çevredekibataklık alanların yarattığı sıtma tehlikesine rağmen yeniden organize edilen Sürmene'nin idari merkezi olduğu için mevcudiyetini devam ettirebilmiştir.
Yukarıda izah ettiğimiz gelişmeler, isyanların sona erdirilerek bölgede sükun ve güvenin sağlanması, Tanzimat uygulamalarının bölgede gerektirdiği Türk ve Rum köylerinin ayrılarak yeniden organize edilmesi gibi uygulamaların yapılıp yerleşmesi gibi olaylarla iç içe yaklaşık 40 yıllık bir süre içinde gerçekleşmiştir.
Sürmene bir nahiye olarak yeniden organize edilirken merkezi Arakalıburnu üzerindeki Konakönü mevkiine taşınmış ve Of kazasına bağlanmıştı.
Daha sonra Trabzon'a bağlanan Sürmene 1873 yılında kaza olduğu zaman merkezi Araklı Kasabasıydı (46). Fakat çarşının kurulduğu alanın çevresindeki bataklıklar buradan bir çarşının gelişmesini engellediği gibi Sıtma tehdidi Konakönü'ndeki yerleşimi de rahatsız etmekteydi. Bu nedenle Sürmene'nin belediye teşkilatı Humurgâh, Zaruha ve Gölonsa köylerinin birleştirilerek mahalle haline getirilmeleri ile Humurgâh'ta kurulmuştur. Konak önündeki hükümet daireleri ve mumurları da yaz aylarında sıtma tehdidinden dolayı çevredeki köylüler yaylaya çıktığı için Gölonsa'ya taşımaktaydılar. (47)
Daha sonra yeni kurulan telgrafhane ve askerlik şubesi gibi daireler Humurgân'da organize edilmişlerdir.
1915 yılında seferberliğin ilanından sonra Kaymakamlık Nüfus ve Tapu gibi dairelerin Konakönünde, Askerlik Şubesi, Telgrafhane, Belediye ve çarşının Humurgân'da olmasının yarattığı güçlükler ileri sürülerek Kazası'nın idari merkezinin Humurgân'a taşınması gündeme getirilmiş, memurlar arasında yapılan bir seçimle de bu karara işlerlik kazandırılmıştır. Şimdi Sürmene Hükümet Konağı'nın bulunduğu arsada yeni inşa edilen bir bina hükümet konağı olarak hizmete sunulmuş ve Sürmene kazasının idari merkezi bugün bulunduğu Humurgân, Zaruha ve Gölönsa köylerinin sahil kesimlerine taşınmıştır. 1916 yılında Rus işgali öncesinde hükümet konağı boşaltılarak Sürmene'nin kaza evrakı ile memurlar Ordu'ya gönderilmiş, konağın bazı odaklarında askeriye için fasulye depolandığı ve nakliyesi imkansız olduğu için tahliye sonrası ateşe verilerek yakılmıştır.
Bölgenin Rus işgalinden kurtuluşundan sonra Sürmene kazasının idari merkezi tekrar Humurgân mevkiine taşınır fakat binasızlık yüzünden bazı daireler Araklı'da bir müddet devam eder. Cumhuriyetten sonra Sürmene'nin idari merkezi ve Humurgân olduğu için Araklı Karadere Nahiyesi olarak organize edilir ve Sürmene'ye bağlanır.

Kaynaklar:

(1) Trabzon Vilayeti Salnamesi 1322 sene-i hicriyesine (M. 1902-1902) mahsusdur. Yirmiikinci defa olarak vilayet matbaasında tertib ve taba olunmuştur. sf; 142 "Sürmene, kazanın heyet-i ummumiyesine verilen bir namdır."
(2) Trabzon'un kaza ve nahiyeleri için tarihi derken, günümüzde ayrı bir ilçe olan Arsin'i Yomra ile birlikte, yine ayrı birer ilçe olan Araklı ve Köprübaşı'nı Sürmene ile birlikte, Çaykara ve Dernek ilçelerini de Of ile birlikte bir idari birim olarak kastediyoruz.
(3) Bizans döneminden bu yana ayrı bir idari birim (bandon) olduğu bilinen Maçka'nın daha önce merkezi Başmaçuka/Paloio Matzouka denilen Hamsiköy'ün altında kalesi altında bulunan yerde idi. bkz. Anthony Bryer. Rural Society'in Matazouka. Continuity and Change in Late Byzantine and Early Ottomen Society. Washington D.C. 1985 sf: 53-95. Osmanlı yönetiminin son döneminde Maçka ilçe merkezi Hamsiköy'den gelen dere ile Meryemana'dan gelen derenin birleştiği noktada Cevizlik Köyü'ne taşınmıştır. bkz. Trabzon Salnamesi H. 1322 sf. 120.
(4) Osmanlı fethi sonrasına ait 1486 tarihli olup Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA) Maliyeden Müdevver 828 (Bundan sonra MM 828 olarak bahsedilecektir) numarada kayıtlı Trabzon Sancağı Mufassal Tapu Tahrir Defterinde Yomra Kariyesi (Köyü) kaydedilirken (Bkz. MM 828 sf: 192-219) 19. yy son ve 20. yy ilk yıllarında neşredilen Trabzon salnamelerinde Yomra'nın merkezi olarak Kovata ve Durana köylerinden bahsedilmektedir. H. 1295 (M.1878) yılına ait Trabzon salnamesinde "Maa" Yomra Vakf-ı Sağir Nahiyesi merkezi Diriona Kasabası" (sf.58) H. 1306 (M.1888-89) tarihli Trabzon salnamesinde Merkezi Kovata nam mahaldedir. (sf. 205) diye kaydedilmektedir. Fakat H. 1322 (M 1904-1905) tarihli Trabzon salnamesinde Yomranahiyesinin merkezinin Dirona Kasabası olduğu, fakat bunun yerinin Diriona Deresi'nin denize döküldüğüyerde, sahilde olduğu ve yaz aylarında nahiye hükümetinin yüksek köylerde oturduğu kaydedilmektedir. (sf: 123)
(5) Akçaabat ilçesinin en son merkezi bugün Akçaabat ilçe merkezinde bir mahalle olan Polathane'dir. H. 1322 tarihli Trabzon salnamesi sf: 202'de Akçaabat kazası merkezinin Polathane Kasabasında bulunduğu.
(6) Of kazasının merkezi eskiden Eski Pazar denilen yerde iken daha sonra bugün bulunduğu Solaklı deresinin döküldüğü noktanın doğu kısmına taşınmıştır. Bu konuda bkz. Hasan Umur Of Tarihi , İsytanbul 1951 sf: 87 Hasan Umur, Of Tarihine Ek. İstanbul 1956. sf. 71-72 H. 1322 (M 1904-05) tarihli Trabzon salnamesinde. "Of kazasının merkez-i idaresi Solaklı deresinin şarkında ve hafif meyilli bir tepenin üzerinde mebnidir." (sf:140)
(7) Flavinus Arrianus (MS 95-178) Yunanlı tarihçi ve filozof. Büyük İskender'in seferlerini İskender'in seferlerini İskender'in Anabasis adlı eseri ile meşhurdur. Roma ordusunda görev almış ve İmparator Hadrianus (MS -138) tarafından Kapadokya valiliğine atanmıştır.
(8) Periplo Ponto Euxine (Karadeniz Kıyılarında Deniz Yolculuğu) adlı bu eserin Fransızca, Rusca, İngilizce ve İtalyanca edisyonuna görme imkânı elde ettik. Meranghi Arriano Periplo del Ponto Eusino Napoli (Bundan sonra Marenghi Periplo olarak bahsedilecektir.).
(9) Ruge. Susarmia Real Encyclopadia Der classichen Altertums Wissencharft Band IV A.I Stuttgart 1931 sf.:974.
(10) Arrianus Periplosu'nda Roma İmparatorluğu'na bağlı Trabzon şehrindeki bazı imar hareketlerinden bahseder. Bu bölümün başında yer alan "Arrianus İmparator Sezar Traianı Adriano'yu selamlıyor" ifadesinden Arrianus'un Kapadokya Valisi iken valilik bölgesinde yapmış olduğu bir teftiş gezisini İmparator Hadrianus'a anlatan bir rapor yazdığı ve daha sonra bu rapora ilave edilmiş bölümlerle Karadeniz sahillerini anlatan bu eserin oluşturulduğu sanılmaktadır. Bu konuda geniş bilgi için bkz. Marenghi Periplo. sf: 7-9.
(11) Marenghi Periplo sf: 59.
(12) age. sf: 67.
(13) Bryer. A-D. Winfield The Byzantine Monuements and Topography of Pontos Washington D.C. 1985 sf: 324. (Bundan sonra Bryer-Winfield. Pontos olarak bahsedilecektir.
(14) Kiepert'in haritasında bugün Araklı ilçesinin bulunduğu yer Hyssi Psoron Portus/Surmene Bai/Susarmia/Susurmaena olarak kaydedilirken Karadere Nehri de Karadere Hyssus/Sürmene/Syrmana olarak işaretlenmiş. bkz. Richard Kiepert. Karte von Kleinasien A VI Trabzon. Masstabil 400.000 Berlin. Geographisch Verlagshandlung Dietrich Reimer 1907-1919 I Karte: Deutsch presse, farbig, erklarung.

Çevrimdışı kuzeydenizi

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 23498
  • Rep Puanı: +338/-14
  • çok şükür...
Ynt: SÜRMENE ŞEHRİNİN KURULDUĞU YERLER
« Yanıtla #1 : Nisan 27, 2009, 02:30:34 ÖS »
Teşekkürler gül-can bilgilendirmeler için :)
"Annesi nin Gülü,bitanesi ve canım oğlum-2"

Çevrimdışı lazca

  • Aktif Üye
  • **
  • İleti: 19
  • Rep Puanı: +0/-0
Ynt: SÜRMENE ŞEHRİNİN KURULDUĞU YERLER
« Yanıtla #2 : Mart 26, 2010, 11:14:04 ÖS »
sagol bılgı ıcın elıne saglık