Gönderen Konu: Özdil Beldesi Tarihi ve Tarihte Özdil  (Okunma sayısı 6954 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı gül-can

  • Süper Üye
  • *****
  • İleti: 495
  • Rep Puanı: +85/-1
Özdil Beldesi Tarihi ve Tarihte Özdil
« : Aralık 15, 2008, 12:23:44 ÖÖ »


Karadeniz'in en eski yerleşim merkezlerinden biri Trabzondur. Trabzon yerleşim merkezi olması yanında kültür, ticaret ve din açısından önemli bir şehirdir. Şüphesiz bu tarihi zenginlik şehir merkezi dışında da kendini gösterir.

     Trabzon şehir merkezi dışında köklü bir tarihi mirasa sahip olan yerlerden biri de Özdil'dir. Özdil, Anadolu'nun Türkleşme aşamalarına paralel olarak Türkleşmiştir. 1025 yılında Anadolu'nun keşfini yapan Tuğrul ve Çağrı Beyler'in Kafkasları aşarak Trabzon'a gelip Yomra'nın Oğuz-Uz-Özdil Köyünde konakladıkları bilinmektedir. Bu tarihi tespit bize Özdil'in Trabzon şehir merkezinden 446 yıl önce Türklerin yerleşim merkezi olduğunu gösterir. Köyün adının Uzmesohor (=Oğuzların orta-merkez köyü) olması bu tarihi gerçeği desteklemektedir. Bilindiği gibi Bizanslılar Oğuz Türklerine "Uz" adını vermişlerdir. Oğuz boyları arasından özellikle Çepniler, Karadeniz Bölgesine yoğun olarak gelip yerleşen ve yörenin Türkleşmesini sağlayan en önemli oğuz boyudur. Çepniler toprağa bağlı ve tımar sahibi olarak yaşamaktaydılar. Trabzon' a gelen Çepnilere verilen tımarlar arasında Yomra ve çevresinin de yer aldığı belirtilmektedir. Muhtemeldir ki Yomra'ya bağlı en önemli yerleşim yeri olan Özdil bu topraklar arasında yer almaktaydı. Bugün Çepni ismiyle anılan yer ve sülâle adlarının varlığı, bizlere yörede Çepni kalıntılarının günümüze kadar yaşadığını gösterir. Fatih'in Trabzon'u fethinden (1461) sonra bölgenin Türkleşmesi ve Müslümanlaşması hızlanmıştır. Türk fetih politikası gereğince, bölgenin Türkleşmesinin tamamlanması amacıyla Trabzon bölgesindeki Rum halkı başka bölgelere zorunlu göç ettirilirken Trabzon' a, Osmanlı topraklarına yeni katılan Konya Karamanoğullarından da bir kısım halk yerleşmiştir. Böylece Trabzon şehir surları dışında var olan Türk nüfusu daha da hâkim konuma getirilmiştir.

     Bölgemiz hakkında ilk idari yapılanmaya ait bilgiler, Faruk Sümer'in "Çepniler" adlı eserinde şu şekilde yer almaktadır. 1515 (H. 921) yılında yazılan Trabzon Sancağı defterinde, sancağın idari taksimatı nahiye esasına göre düzenlenmiştir. Yomra, Sürmene, Of, Atina (Pazar) Arhavi, Laz, İskele, Vilayeti Yakabit, Çoruha bağlı nahiyei Koniya Trabzon'un doğusunda yer alan nahiyelerdir.

      Bu tarihten sonraki dönemlerde de bölgemize Türk toplulukları gelip yerleşmiştir. Bunlardan en önemli grup, Yavuz tarafından Maraş ve Halep bölgesi Osmanlıların eline geçince Şii baskısı altında bulunan bir kısım Sünni Türk, Yavuz'un daha önce valilik yaptığı bölgemize yerleştirilmiştir. Fetihten sonra gelen toplulukların bir bölümü önce Of ve çevresine, sonra da bölgemize yerleşmişlerdir. Trabzon Şer'iyye sicillerini incelediğimizde Özdil ile ilgili birçok mahkeme kararına rastlamamız mümkündür. Özdil halkının yaylacılık amacıyla yazları gittiği, Özdil' e tapulu bulunan Alacaçayır yaylası ile Gümüşhane Ekiz Köyü Şephane mezrası arasında arazi konusundaki anlaşmazlığın çözümü ile ilgili olarak 1664 (R.1080) de ilâm emrinin çıkarılmış olduğu görülmektedir. Bu ilâm, bize Uzmesohor (Özdil)'un kuruluşunun çok eski bir tarihe kadar indiğini göstermesi açısından önemlidir.

      Özdil halkının, Osmanlı Devletinin son dönem sıkıntılarına da ortak olduğunu görmekteyiz. Birinci Dünya Savaşında yöre halkı aktif bir şekilde savaşın içinde yer almıştır. Nisan 1916'da başlayan Rus işgali sırasında muhacirliğin acı ve çileli günlerini görmüştür. Milli Mücadeleye üst düzey yöneticiler vermiş ve aktif rol almıştır. Bunların en önemlisi 1. mecliste de Atatürk'ün yanında yer alan Alay İmamı Hasan (Ayyıldız)'dır.
      Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında bölge halkı her türlü zorluğu yaşamıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra yörenin tarım bölgesi olmayışı, halkı yeni bir ekonomik zorlukla baş başa bırakmıştır. Bu gün yöremizde yaşanan güzel günlere çetin ve uzun mücadeleler sonunda ulaşılmıştır.


TARİHTE ÖZDİL


                                                           Mehmet AKPINAR
Karadeniz Teknik Üniversitesi
 Fatih Eğitim Fakültesi Öğretim Görevlisi
1. CUMHURİYETTEN ÖNCE ÖZDİL

Yurdumuzun Eski Çağ Tarihi ve Arkeolojisi yönünden az araştırılan bölgelerden birisi Karadeniz Bölgesidir. Bunda en önemli etken bölgenin dağlık olması yanında sahile bakan topraklarının tamamının yılın dört mevsimi yeşil bitki örtüsüyle kaplı olmasıdır1. Ancak, bu ifadeler bize Trabzon Tarihinin karanlıkta kalmış varsayımlarına dayandırıldığı anlamına gelmez.

Tarihçi Mahmut Goloğlu, Trabzonun ilk yerlilerinin yüzyıllar boyunca doğudan gelip Anadoluya yerleşen Anadolu potasında birbirleriyle kaynaşmış olan Türk ulusları olduğunu ifade etmektedir. Goloğluna göre, Trabzonda yaşayan bu topluluklar M.Ö. 2000 yıllarında kurulan Hitit (Eti) İmparatorluğuna katılmamış; fakat aynı seviyede bir uygarlık yaşamıştır. Etilerin zayıfladığı M.Ö. 756 yılında yöreye sömürge amacıyla Anadolu ticaretine hakim olan Asurlular ve Eski Yunanlılar gelmişlerse de bu sırada Kafkasları geçerek Doğu Karadeniz Bölgesine gelmiş olan Kimmerler, Amazonlar ve İskit (Saka)lerden korkarak bölgede tutunamamışlardır2. M.Ö. 625 yılında bölgenin idaresi Medlerin eline geçmişse de, Med hakimiyeti kısa sürmüş ve bölgeye tekrar Yunan sömürgecileri hakim olmuştur.

M.Ö. 519 yılında ise Trabzon İranlıların eline geçmiş ve İranlılar buraya deniz kapadokyası anlamına gelen Pont Kapadokyası demişlerdir. Sonraları ise sadece Pontus diye anılan bölgenin  isminin de Yunanlılarla hiçbir ilgisi yoktur.

M.Ö. 63 yılından itibaren Romalılar Anadoluya hakim olmuşlardır. Bu dönemlerde Kafkaslardan Turani (Türk) kavimlerinin Anadolunun değişik bölgelerine gelip yerleştikleri bilinmektedir. Anadoluya Türk göçleri 370 yılından itibaren artarak devam etmiştir. Anadoluda başlangıçta küçük gruplar halinde gelip yerleşen bu kavimler yaşadıkları bölgelere Türk damgasını vurmuşlardır.

Karadeniz bölgesine gelip yerleşen bu kavimlerin çok önemli bir bölümü Karadenizin kuzeyinden hareketle Balkanlara kadar ulaşıp güçlü devletler kurmuşlardır. Nitekim Karadenizin kuzeyindeki kavimlere ait bilgi veren eserlerin yanı sıra Rassony, G. Nemeth ve K. Czegledy gibi Macar tarihçilerinin eserlerinde Karadenizin kuzeyinde devlet kurmuş topluluklara ait unsurların Macaristandaki yer boy ve oymak ya da şahıs isimleri ve bu isimlerden kaynaklanan Macaristandaki yer isimlerinin benzerlerine Doğu Karadeniz bölgesinde de rastlanılmasının bir tesadüf olmadığını vurgulamışlardır 3.

Günümüzde tartışılan en önemli konulardan biri, Karadeniz bölgesindeki bu Türk gruplarının Bizans tarafından Balkan Türklüğünün gücünü kırmak amacıyla Anadolunun değişik yörelerine yerleştirilen Balkanlara göç eden Türkler olup olmadığıdır.

Muhtemelen bir grup Karadeniz Türkü bu yolla Karadeniz bölgesine yerleştirilmiş olsa bile önemli bir bölümü Orta Asya ve Kafkaslardan kendi istekleriyle bölgeye gelip yerleşmişlerdir. Nitekim, Doğu Karadenizde Uzlarla ilgili bir çok yerleşim yerine rastlamamız bu durumu desteklemektedir. Giresun da Uzgur köyü, Giresunun Melikli köyünün Uzgara mahallesi, Akçaabatın Guzarı (şimdiki ismi Benlitaş) mahallesi Akçaabatın Cevizli köyünün Guz mahallesi, İspirin Kuz yöresi , Giresunun Guzga köyü (Çanakçı) Görelenin Guz (Çatak) yöresi, Trabzon Kuzköy (Düzköy) Sürmenenin Yazıoba köyünün Uz mezrası ve bugün tarihini tartıştığımız Yomranın Uzmesahor (Özdil) beldesi Uz (Oğuz)ların bölgede varlığını gösteren birkaç örnektir.

Trabzon yöresinde Uz/Guz/Oğuz kelimesi boy ismi yanında soğuk ve kuzey anlamlarına da gelmektedir. Bölgemize Uzların yanı sıra Kuman ve Peçenek Türklerinin de gelip yerleştikleri bilinmektedir. Örneğin Osmanlı kayıtlarında geçen Nefs-i Paçan (Çaykara Maraşlı) Mezra-i Paçan (Taşgedik köyü) Şinek paçan (Ataköy) Peçenekleri hatırlatan birkaç yer ismidir. Kral Davidin muhafız ordusunu Kuman, Peçenek ve Uzlardan oluşturduğu kaydı da bölgedeki Türk nüfusunun yoğunluğunu gösterir4 .Ayrıca beldemiz Özdile çok yakın olan Timurcili (Demircili) köyü de bir Kuman yerleşim yeridir5

Trabzona tarihin en eski çağlarında gelip yerleşen Uzlar kaynaklarda X. yüzyılda Seyhun bölgesinde yaşayan ve Kıpçaklar tarafından bağımsızlığına son verilen Oğuz Yabgu devletiyle aynı kökten gelen akraba topluluklar olarak geçmektedir.

Kıpçaklar tarafından siyasi varlığına son verilen Uzların bir kısmının Balkanlara kadar ulaşıp güçlü bir devlet kurdukları bilinmektedir. Rus ve Bizanslılarla bazen komşu iki devlet, bazen de iç içe yaşayan bu topluluklara Ruslar Törk veya Türk adını verirken; Bizanslılar, Uz diye nitelemişlerdir. Bu nedenle Uzların yaşadıkları köylere Uz hori yani Uz köyü adını vermişlerdir. Özdilde yaşayan Uzlara da bu mantıktan hareketle Uzların oturduğu ortaköy ya da merkez köy anlamına gelen Uz Mesahor denmiştir. Etimolojik veriler ve yöredeki Türk gelenekleri de Özdil köyünün ilk devirlerden itibaren bir Türk yerleşim yeri olduğunu göstermektedir.

Faruk Sümer Oğuzlar adlı eserinde Uzların bir boyu olan Çepnilerin toprağa bağlı ve tımar sahibi olduklarını vurgulayarak bunların bir bölümünün Yomra ve çevresini dirlik olarak kullandıklarından bahseder ki, muhtemelen bu Çepni boyunun da en önemli yerleşim yeri Özdildir. Nitekim Çepnili yöresi ve Çepniler sülalesinin varlığı da bu bilgileri desteklemektedir 6.

Ayrıca Yomra Yıllığında Anadolunun Türkleşme aşamalarından bahsedilerek Tuğrul ve Çağrı Beylerin 1025 tarihinde Anadolunun keşfi amacıyla bölgeye yaptıkları seferde ordularının Özdilde konakladıkları yer almaktadır ki, bu durum Özdilin tarihi önemini daha da artırmaktadır7. Trabzonun fethi öncesi Trabzon çevresinde İslamlaşma süreci başlamış olmasına rağmen asıl İslamlaşma fetihten sonraya rastlamaktadır.

Trabzonun 1461de fethinden sonra bölgeye ikinci büyük Türk göçü başlamıştır. Yörede Türk ve Müslüman nüfusunu artırmak ve buradaki Hıristiyan gücünü azaltmak için Osmanlı topraklarına yeni katılan ve sık sık Osmanlı Devletine karşı isyan etmiş olan Konya Karaman halkının bir bölümü Trabzona zorunlu göçe tabi tutulmuştur. Ayrıca diğer Türk bölgelerinden de Trabzona Türk göçü olmuştur. Bu konuda I.Trabzon Tarihi Sempozyumuna XV. ve XVI. yüzyıllarda Trabzon Şehrinde Nüfus ve İskan Hareketleri başlığında bir bildiri sunan M. Hanefi Bostan, Niksar, Taşova, Kavak, Ladik, Amasra, Bafra, Osmancık, Iskilip, Çorum, Merzifon, Samsun ve Zileden 202 hanenin sürgün yöntemiyle ve 56 hanenin de gönüllü olarak Trabzona iskana tabi tutulduğunu belgelemektedir. Ayrıca, Şah İsmailin zulmünden kaçan ve aralarında 13 Türk beyinin de bulunduğu kalabalık bir grup Trabzona kaçıp yerleşmişlerdir. Üçüncü büyük göç ise 1554 tarihli Tahrir Defterinde 297 hane olarak ifade edilmektedir8. Üçüncü gruba girenlerin Konyadan göç ettirilen ve Şah İsmailin zulmünden kaçan Türkmenler olduğu ve bunların Vakfıkebir, Akçaabat, Özdil, Of ve Hopaya kadar değişik bölgelere yerleşmiş oldukları bilinmektedir.
 
Bölgemiz hakkında idari yapılanmaya ait ilk bilgiler Faruk Sümerin Çepniler adlı eserinde şu şekilde belirtilmiştir: 1515 yılında yazılmış Trabzon Sancağı Tahrir Defterinde sancağın idari taksimatı nahiye esasına göre düzenlenmiştir. Buna göre; idari yapı Sürmene, Yomra, Of, Atina (Pazar), Arhavi, Laz, İskele, Vilayet-i Yogabit, Çoruha bağlı Nahiye-i Koniya  Trabzon sancağının doğusundaki nahiyelerini teşkil etmektedir.

Yomra Yıllığında ise, Yomranın nahiye oluşunun Yavuz zamanına rastladığı belirtilerek Yomra bu tarihte bir zeametti ve Sinan Çavuş tarafından serbest bir şekilde idare edilmekteydi. Yomranın seraskeri ise Tacettin Divane olup Yomraya bağlı Hara, Varvara, Dirana, Kohali, Uz (Özdil) köylerinde de birer hisse bulunmaktaydı kaydına rastlanmaktadır10.

Yomra, Trabzona en yakın nahiye olduğundan Trabzonla ilgili her tarihi olayın içinde Yomra halkını görmemiz mümkündür. Buna rağmen Osmanlı dönemi Yomra ve Özdil tarihi hakkında detaylı bir araştırma henüz yapılmamıştır. Ancak Özdilin de Osmanlı idari yapılanması içinde yerini aldığı kesindir. Bunun en güzel örneklerini yöre ailelerine verilen unvanlardan anlayabiliriz. Örneğin voyvoda; reis, subaşı, ağa gibi manalara gelen bir  tabirdir. Voyvodalık, Osmanlılarda 1600lü yıllarda kurulan eyalet valileri ve sancak mutassarıflarına bağlı halkın isteği ve idarenin onayıyla atanıp zamanla kaymakam yetkisiyle donatılan tımar ve zeamet usulü olan yerlerin vergisini toplayıp devletle arasındaki bağı kuran bir makamdır. Voyvodalık daha sonra ağalar tarafından yürütülmüştür ki bu uygulama Özdilde mevcuttur.

2. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE MİLLİ MÜCADELE YILLARINDA ÖZDİL

Birinci Dünya Savaşı yıllarında Trabzon ve onun bir parçası olan Özdilin savaş yıllarındaki durumunu Kafkas Cephesi mücadeleleri içinde incelemek gerekir.  Kafkas cephesi bünyesinde yer alan Üçüncü Ordu ve ona bağlı olan sahil grubu, Ruslara karşı karadan ve denizden mücadelelerde bulunmaktaydı. Bu bağlamda Özdil kasabasının Birinci Dünya Savaşı yıllarında Rus ve Ermenilerle olan mücadelelerine girmeden önce Üçüncü Ordunun harekat ve faaliyet bölgesini belirtmek yararlı olacaktır.

Üçüncü Ordu, Hart cephesi, Kop cephesi, Çoruh cephesi, Lazistan cephesi ve Sahil Grubundan oluşmakta olup harekat planı şöyle açıklanmaktadır:

 �İkinci Türk Ordusu güneyde yığınağını yaparken, Üçüncü Ordunun tek başına mağlup olmaması şeklinde olup, Üçüncü Ordu cephesini daraltarak kuvvet tasarrufuna imkan sağlamak ve İkinci Orduya da, müştereken girilecek taarruza kadar halen devam ettirilmekte olan savunmaya güven ve girişilecek taarruza kolaylık sağlanacak arazi kesimlerini mevcut kuvvetleriyle ele geçirme çabasında olacaktır.

Ancak, gelişmeler hiç de Türk Ordusu açısından iç açıcı olmamıştır. Üçüncü Ordunun Lazistan cephesi 18 Ocak 1916da Ziyarettepe - Durudağ - Karadağ hattına çekilip savunma yapmaya başlamışlardır. Ocak ayı sonuna gelindiğinde 3339 muharip mevcutlu 7 piyade taburu,   6 makinalı tüfek, 6 dağ topundan oluşan Lazistan cephesi Arhavi Deresinin  batısına kadar çekilmek zorunda kalmıştır. Bir taraftan da Rus sahil grubu, deniz kuvvetlerinin ateş desteğiyle 5 Şubat 1916da taarruza geçti.

3 Mart 1916 saat 08.30da iki Rus piyade taburu  Marya harp gemisi ve 6 muhrip desteğiyle  kıyı şeridini işgal ederek, Pazardan Trabzona doğru ileri harekata geçti. Üçüncü Ordu Komutanı Vehip Paşa, Lazistan ve havalisi komutanı Avni Paşaya verdiği emirde Lazistan müfrezesine  bizzat komuta ederek Trabzonu mümkün olduğunca uzaktan savunmasını, İyidereden batıya geçirmemesini istemiştir. Bütün bu savunma planlarına ve Of Baltacılı Deresinde Ruslara verdirilen büyük kayıplara rağmen Ruslar 13-14 Nisan 1916da Sürmeneyi ele geçirerek Trabzona doğru ilerler.

14 Nisan sabahı 07.00de Ruslar harp gemileriyle taarruzu yoğunlaştırarak Araklıyı alıp Yanboluya kadar ilerlediler. Bunun üzerine Türk ordusu Değirmenderenin batısında mevzi almıştır. 15 Nisan 1916 saat 04.00te Ruslar Yanbolu mevziinde, Lazistan müfrezesini sağ kanadından kuşatıcı taarruza geçerken gemi topçusu ile müfreze sol kanadını baskı altına aldı. Saat 08.00de Ruslar mevzinin bazı kısımlarına girdi. Lazistan müfrezesinde dağılmalar başladı. Türk Müfrezesi bütün gün muharebe ederek Rus gemilerinin ateşi altında Yomra (Kalafka) deresi batı sırtlarına çekilmek zorunda kalmıştır. Arazi ağaçlık ve çok arızalıdır. Yomra mevziinin kilit noktası olan 1447 numaralı Samera (Kalafka) tepesinin tutulması 28.Piyade Alayına verilmişse de 25. Piyade Alayı henüz buraya gelmeden Ruslar tepeyi işgal etmiştir. Birlikler dağınık olduğundan tepeyi geri alarak savunmanın kurulması mümkün değildi. Bu yüzden Lazistan ve havalisi komutanı Hacı Hamdi Bey 16 Nisan 1916 saat 16.30da müfrezesine Şanada hazırlanmış olan mevziine çekilmesini emretti.

Ruslar, Lazistan cephesinde şiddetli ve devamlı taarruzlarını donanma ateşleriyle desteklemiş ve cephe gerisine sarkarak kara harekatını süratlendirmişlerdir. Lazistan müfrezesi kahramanca muharebe etmiş, mevcudunun yarısını şehit ve yaralı verdikten sonra adım adım savunarak Trabzona kadar gelmiş ve muvazzaf birlikleriyle güneye teşkilat-ı mahsusa, gönüllü ve jandarma birlikleriyle batıya çekilmiş, çekilmede düşmana silah, mühimmat ve eşyadan bir şey bırakılmamıştır 11.

Bu esnada, Özdil Kasabası da  işgal altına girmişti. Özdilde işgal olayını yaşayan (Gando Ahmet eşi) Ayşe Akpınar ve (Körün Mehmet eşi) Asiye Şahin  Özdil Kasabasının işgalini Abrilin 3ünde (16 Nisan 1916) düşmanlar Kıtova (Ocak köyü başındaki tepeler)dan kalabalık bir sürü halinde köye girdiler şeklinde ifade etmektedirler.

İşgal olayını yaşayan Asiye Şahin konuyla ilgili ayrıntıya girerek: Köye düşman Kıtovadan döküldü, bunun üzerine bütün halk kendisini sağlam yerlere yerleştirmek için göçe başladık, köyde çocuk birkaç yaşlı ihtiyardan başka kimse kalmamıştı. Boğazlar düşmanlar tarafından tutulmuştu. Geçebilenler geçti, biz ise köyde esir kaldık. Babam köyün imamıydı, bu nedenle halk arasında değişik bir yerimiz vardı. Ancak herkes can derdine düşmüştü. Size işkencenin altında yaşadıklarımızdan bir iki örnek vereceğim. Yüz kızartıcı davranışlara uğratılmak istenenlerin isimlerini vermek istemiyorum. Kadınlar güzelliklerini gizlemek için yüzlerini kömürle kararttılar. Düşmanlar evleri tek tek gezerek ne varsa el koydular, hayvanlarımızı alıp kestiler. Bir gün köyden birkaç mermi atıldı. Amaçları düşmanı korkutmaktı. Bunun üzerine Trabzondan yardımcı kuvvet getirildi ve köyü çembere alıp tüm erkekleri topladılar. Bunların arasında köy imamı olan babam da vardı. Erkekleri camiye doldurdular. Yaşlıları dışarı çıkarıp diğerlerini de rehin tuttular. Camiyi yakıp direniş arzularını kırmak amacındaydılar. Ancak her nedense bu işten vazgeçtiler. Camiyi silah ve şarap deposuna dönüştürdüler. Cami karargah şekline dönüştürüldü. Bir gün Sırt Mahallesinde bir aileden çörek isteyen askerlere yanlış anlaşıldığından kürek uzatılınca bu davranışı hakaret sayarak kendisini orada vurdular. Bu zulüm hayatı işgal süresince devam etti. Özellikle Ermeniler zulüm faaliyetlerinde oldukça ileri gitmişlerdi. Evlerin birçoğunu ateşe verdiler. Evlerle birlikte birçok hayvanda yakıldı12 şeklindeki açıklamalarıyla sözlü tarihe önemli katkılarda bulunmaktadır.

Özdil halkının böylece iki yıl sürecek olan çileli işgal yılları başlamıştır. Yomra Yıllığında Rum ve Ermenilerin topluca katliama giriştiği köyler arasında Özdile de yer verilmiştir. Örneğin Özdil köyünden olan ve Ermenilerce Kuşdilde feci şekilde katledilen Taralioğlu Ali, Haliloğlu Ahmet, Yavuzselim Mahallesinden Molla Süleymanoğlu Ahmet ismindeki şahısların öldürülüş şekli (Ermeni mezalimi) günümüze kadar anlatılarak gelmiştir13.

Özdil halkının bir bölümü işgal öncesi seferberlik emriyle bölgeyi terk ederek Niğdenin Bor ilçesine ve Merzifona gitmişlerdir.

İşgal olayları Rus İhtilaliyle yumuşamış Rusya, Birinci Dünya Savaşından çekilince Özdil 14 Şubat 1918de boşaltılmıştır. Özdil işgalden kurtulmuş olmasına rağmen Çakırgöl Dağı, Kolot Dağları, Zigana Dağı, Meryemana Deresi bölgesinde çatışmalar olduğundan bölgede yaylacılık faaliyetleri aksamış ve yoksulluk had safhaya çıkmıştır. Halkın muhacir olarak gittikleri bölgelerden dönüşü ve eski düzenlerine kavuşmaları oldukça güç olmuş ve uzun zaman almıştır.
3. BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA ÖZDİLDE MUHACİRLİK

Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşında dört büyük cephede birden mücadele etmek zorunda kalmıştı. Savaş sonunda ülke topraklarının önemli bir bölümü kaybedilirken bir bölümü de işgale uğramıştı. İşgal edilen bölgelerde yaşayan savunmasız Türk halkı için en zor ve acı dönem böylece başlamış oldu. Bu esnada azınlık Ermeni ve Rumlar, işgalcileri coşkulu tezahüratlarla karşılıyor, Türk ailelerine acımasız bir kinle saldırıyorlardı.

İşgalle gelen acı hatıraların yaşandığı bölgelerden biri de Trabzon olmuştur. Trabzon Metropoliti Hrisanstos Rusların desteğiyle şehrin idaresini Vali Cemal Azmi Beyden devralarak; belediye meclisini dağıtmış. Rumların hakim olduğu yeni bir meclis oluşturmuştu. Böylece şehrin idaresi azınlıkların eline geçmiş, bundan cesaret alan işgalci güçler ve azınlık grupları zulüm ve katliamlarını artırmışlardır. Bu gelişmeler bölge halkını göçe zorlamıştır. Büyük bir göç hareketi yaşanmaya başlanmış; öyle ki, şehirdeki Türk nüfusu yarıya düşmüştür14. Yıllarca emek verilerek elde edilen mallar düşmana terkedilmiş, Türklerin boşalttığı evler, işyerleri ve araziler yağmalanmıştır.

Bölgemizde işgal ve göç dalgasının yaşandığı yerlerden birisi de Özdildir. 16 Nisan 1916 Özdil için acı ve zulmün en üst seviyede yaşandığı gün olmuştur. Ruslar köyü dört bir yandan sarmış, savunmasız halka zulüm ve yağma politikasına başlanmıştı. Köy camii karargah merkezi yapılmış. Türk ailelerinin hayvanları ellerinden alınarak kesilip yenmiştir. Yıllarca emek verilerek ekilen tarlalar ekinsiz kalmış, bin bir güçlükle inşa edilen evlerin yanışını yaşlı gözlerle seyretmekten başka bir şey yapılamamıştır. Tüm bunlara işgalci güçlerin alçakça ve ahlaksızca yaptıkları davranışlar eklenince yöre halkı göçe mecbur kalmıştır. Bölgemiz halkından göç edenlerin çoğunluğu Niğdenin Bor ilçesine giderken bir bölümü de Merzifona gitmiştir.

Göç olayını yaşayan Mehmet Altınışık (Memiş Mehmet olarak tanınır) yeminli ifadesinde işgali ve Bora gidişi şöyle anlatır: Evde oturuyorduk. Ocak Köyünün üst tarafındaki dağdan düşmanlar köye doğru bomba atarak ilerliyorlardı. Diğer taraftan Demirciler Köyü yönünden ilerleyen bir grup evleri yaka yaka köye doğru geliyorlardı. Bizim sadece Kıratlının başında sayıları çok az bir grup askerimiz vardı. Onlarında elinde sınırlı miktarda cephane vardı. Karşılıklı ateş etmelerine rağmen düşmana büyük zarar verdirilmişti. Türk askerlerinin elindeki silahlar uzun menzilli değildi. Düşmanın köyü işgal edeceğini anlayınca ineklerimizi ve bizlere ne kadar yeteceğini bilemediğimiz bir ekmeği azık olarak yanımıza alıp Çağlı üzerinden köyü terk ettik. O akşam Ziganoy Köyünün Yaniga Mahallesinde bir mezarlığın kenarında sabahladık. Sabahleyin yolumuza devam ettik. Değirmendere de bir grup Türk zabıtı bizi durdurarak yolumuza devam etmememizi istediler. Bize, yola devam edenlerin bir çoğunun yollarda öldüklerini ifade etmelerine rağmen yolumuza devam etmeye karar verdik. Maçka Deresi yukarı Mataracı istikametinden Hamsiköye kadar gidebildik. Hamsiköyde sabah oldu. Oradan Gümüşhanenin Karaca Köyüne gittik. Orada iki yıl kaldık. Burada devlet bizi aylığa bağladı ve her gittiğimiz yerde masraflarımız devletçe karşılanmaya başlandı. Gümüşhaneden Niğdenin Bor ilçesine gittik. Orada beş gün kaldık. Burada kaldığımız günlerde çektiğimiz sıkıntıyı anlatmaya kelimeler yeterli olmaz. Ülkenin içinde bulunduğu yoklukların yanında geride bıraktığımız akraba ve mallarımızı düşünmekle zamanımız geçti15.

Trabzon iki yıl sonra düşman işgalinden kurtulunca tekrar geri dönüş başladı. Halk sevinç içindeydi. Sevinçten ve yol şartlarından dört beş kişi öldü. Niğde�den ayrıldıktan sonra burası da işgale uğramış, ikinci bir işgali yaşamamıştık. Ancak köyümüze döndüğümüzde her bir köşesinde güzel hatıralarımız olan yerler bize artık acı günleri hatırlatıyordu. Hayata yeni gelmiş bir toplum olarak yeniden başladık Muhacirliği yaşayanların ifadesine göre seferberlik emri çerçevesinde bölgemizden seferberliğe 80 kişi katılmış bunlardan sadece 8 kişi geri dönebilmiştir.

Bu hatıra işgal yıllarında yaşananlara sadece bir örnektir. Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında  bölge  halkı  her  türlü  zorluğu  bir  arada  yaşamıştır. Köyün   tarıma   elverişli  olmayışı halkı yeni ekonomik zorluklarla baş başa bırakmıştı. Bugün yaşamakta olduğumuz güzel günlere zor ve uzun uğraşlar neticesinde ulaşılmıştır. Cumhuriyet öncesinde Uz ismi Enver Paşanın 23 Kanuni Evvel 1331 (1915) tarihli yer adlarını değiştirme emriyle Muradiye, Cumhuriyet döneminde de 1958 tarihinde Özdil şekline dönüşmüştür. 1987 yılında belediye olan Özdilin önemli bir tarihi dokusu vardır. Yöremizde birçok tarihi çeşme, mesken yer almakta olup bunlar arasında varlığını sürdüren en önemli yapı 1891de yapılan merkez camidir.

1 Mehmet ÖZSAİT, İlkçağ Tarihinde Trabzon ve Çevresi Tarihi Sempozyumu, s. 35-47, Trabzon.

2 Mahmut GOLOĞLU, Trabzon Tarihi, s.1

3 Mehmet BİLGİN, Doğu Karadeniz Bölgesinin Etnik Tarihi Üzerine Trabzon Tarihi Sempozyumu, Trabzon, 1998,  ss.47-89, s.66.

4 BİLGİN, a.g.m. s.74

5 BİLGİN, a.g.m. s.82

6 Bkz. Faruk SÜMER, Oğuzlar, ANA Yayıncılık No.1, 1980

7 Komisyon, Yomra Yıllığı, s.3

8 M. Hanefi BOSTAN, XV ve XVI. Yüzyıllarda Trabzon şehrinde Nüfus ve İskan Hareketleri ss 167-179 s.169,Trabzon Tarihi Sempozyumu, Trabzon 1998.

9  SÜMER, bkz. a.g.e.

10 Bkz. Yomra Yıllığı

11 Bkz, I.Dünya Harbinde Kafkas Cephesi Ank.Genelkurmay Baş. 1993 Alptekin MÜDERRİSOĞLU, Kurtuluş Savaşının Mali Kaynakları Ank. 1990

12 İşgal olayını yaşayan Asiye ŞAHİNin yeminli ifadesidir.

13 İşgal olayını yaşayan Ayşe AKPINARın yeminli ifadesidir.

14 Bkz. Mesut ÇAPA, Pontus Meselesi Ank. 1993.

15 İşgali ve Muhacirliği yaşayan Mehmet ALTINIŞIKın yeminli ifadesidir.

 

alıntı
« Son Düzenleme: Kasım 20, 2010, 12:28:11 ÖÖ Gönderen: uSLaNMaZ »

Çevrimdışı cayci61

  • Bağımlı Üye
  • ***
  • İleti: 86
  • Rep Puanı: +10/-0
Ynt: Özdil Beldesi Tarihi ve Tarihte Özdil
« Yanıtla #1 : Şubat 19, 2009, 10:14:28 ÖS »
[youtube=425,350]<object width="425" height="344"><param name="movie" value="https://www.youtube.com/v/3NEu9w5ANm8&hl=en&fs=1"></param><param name="allowFullScreen" value="true"></param><param name="allowscriptaccess" value="always"></param><embed src="https://www.youtube.com/v/3NEu9w5ANm8&hl=en&fs=1" type="application/x-shockwave-flash" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" width="425" height="344"></embed></object>[/youtube]

özdil beldei komsu köyümüz cok guzel bir köydur bu videoyuda kendim cektim iyi seyirler

Çevrimdışı gül-can

  • Süper Üye
  • *****
  • İleti: 495
  • Rep Puanı: +85/-1
Ynt: Özdil Beldesi Tarihi ve Tarihte Özdil
« Yanıtla #2 : Nisan 20, 2009, 02:28:49 ÖÖ »
   çekim harika olmuş videodaki yer benim köyüme çok benziyor.izlerken kısa bir sürede olsa köyüme götüren bu güzel video için cayci61  ellerine yüreğine sağlık.... :alkş: