BAYRAĞIMLA AH-Ü ZAR
Ey nişan-ı şehadet, ey bayrak-ı şuheda!
Yalnız sen dinle beni, yalnız sana bu nida!
Zira başka kalmadı, imparatorluk kokan.
Senden başka kalmadı, utanmaktan utanan.
Yüzün kıpkırmızıdır, boynun bükük ve mahzun,
Heykeli mi yoksa bu, mağlup olduğumuzun?
Çok hazin tablolar var, İslam alemlerinde.
En beteri de hepsi, kendi alemlerinde.
Evler mezarlıktır, mezarlarda bebekler!
Suud Şeyhi ya Mısır; sessizce neyi bekler?
Mahşere inanmaz mı bu devlet başkanları?
İşte şerli kıyamet; Filistin akşamları!
Dört çocuğa bir kefen; annenin etekleri...
Ya Râbbi uçar mıydı; Cehennem köpekleri?
Sur'a çeyrek kaladır! İsrafil hazırlanır...
Bugün kıyamet kopsa, Gazze öylece kalır!
Ey sırdaşım, bayrağım canım, cananım, vârım...
Yalnız sen dinle beni; senle bu ah-ü zârım.
İnanmıyorum asla, Müslüman memleketler;
Hürriyetleri lafta; hâla esaretteler!
Ey esir devletlerin, hür ruhlu insanları!
Çıkarın kalbinizden o pis frangaları.
Batının battığı bir çukurda yaşıyoruz;
Benliğimizi yedik; midede taşıyoruz.
Karınları doyurmak; geçim derdine düşmek...
Tüm dünyanın gâyesi; bu gâyeye üşüşmek!
"Ben ekmeksiz yaşarım; Hürriyetsizse asla!"
Diyen bir nesil vardı; bâri bir tozu kalsa!
Ey nişan-ı şehâdet; Ey bayrak-ı Şuhedâ!
Ruhuna da elvedâ; ruhuma da elvedâ...
Ararlar Osmanlıyı; Bosna, Filistin, Irak...
Kesilen gırtlağından; acıyla bağırarak:
"Heyhât! Ey âcizler, düştüğünüz bu acze;
Bir kurban daha verdik; son kurban kardeş GAZZE!"
ÇAĞRI