Gönderen Konu: ağıt  (Okunma sayısı 1875 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fukukum

  • Paylaşımcı Üye
  • ****
  • İleti: 274
  • Rep Puanı: +51/-0
ağıt
« : Mart 22, 2008, 02:49:59 ÖÖ »


Genellikle acı verici, üzücü bir olayın ardından söylenen halk türküsüdür. Burada söz konusu edilen acı verici, üzücü olayın en yaygın biçimi ölümdür. Ancak ağıtın doğal afet ya da hastalık gibi çaresizlikler karşısında söylendiği de olur. Ağıtın söylenme amacı genellikle korku, heyecan, üzüntü, isyan gibi duyguları dile getirmektir. Ağıt söyleme işine ağıt yakma, ağıt söyleyenlere ise ağıtçı denilir.

Ağıtlar, ölen ya da başından acı bir olay geçen kişinin iyiliklerini, yiğitçe davranışlarını ve görüp geçirdiği önemli olayları konu edinir. Belli geleneksel hareketler eşliğinde kendine özgü ölçü ve uyaklarla söylenir.

Lazlarda ağıt geleneği çok eskidir. Anadolu’nun hemen her yerinde ağıt geleneğinin izlerine rastlanır. Ağıtlar yarı anonim folklor ürünleri sayılır. Erkeklerin de söylediği olur, ancak ağıt daha çok kadınlar tarafından söylenir.

Buna en iyi örnek Birol Topal oğlu’nun söylediği oy ahmedum şarkısı bir annenin oğluna söylediği bir ağıttır oğlunu askerde şehit vermiş yüreği bu acıya dayanamamış arkasından yazmış olduğu ağıttır.Bunun gibi bir çok ağıt yazılmıstır.


OY ANA (AHMEDUM)

Çikamadum çolvaroşun duzina
Duğun olur gelinime kizina
Oy ana oy ben ne edeyim
Bu derd ile nerelere gideyim
Gelin edup bakamadum yuzina
Senden sonra gelin görmem Ahmed’um

Bulbul oter ilga eder dalini
Ordek yüzer dalga eder golini
Gittun mesken ettin Kerum elini
Bundan sonra daha koymam Ahmed’um

Yaz gelende yaylalarun yeşili
Kiş gelende misirlarun seçili
Bizum köyün kız gelini puşili
Bundan sonra daha koymam Ahmed’um

Nokta Ana etsun bir tavla helva
Toplanıp yesinler emine heva
Ağlama validem yureğun sava
Bir tükenmez derde duştum Ahmed’um

Söz: Nokta Ana
Müzik: Ayhan Alptekin
Sözyleyen: Birol Topaloğlu

Yüreği özgür bir halkın yaşamlarına dair yakılan ağıtlar........Karadeniz’in kaybolmaya yüz tutmuş evrensel mirası, tarihi ve tüm içsel dokularıyla günümüze yansımasının tulum ve kemençenin çığrık ezgisiyle hayat buluşu........Kültürümüzün bilmediğimiz yönleriyle daha yeni tanışıyoruz Kendimizi uzaklaştırdığımız yerden duyduk, benliğimiz anımsamıştı türküleri......Biri bizi geçmişimize çağırıyordu, geçmişimizle geleceğe taşınmaya....... ve onu dinliyoruz şimdi..............


  yel vurup ayırdı
kanadımı dalımı
kül ile doyurdu
kara toprak gülümü




önümüzde bizden uzak
bize yakın bir yer var
hiç kaygımız yokmuş gibi yürüyelim GÜZEL ÇOCUK
nasıl olsa göğsümüzde bize ait soluğumuz söylenecek sözümüz var az buçuk
hayattan alacaklıyız yürüyelım GÜZEL ÇOCUK
kıyıları dövsün deniz
gel diyelim gelen biziz
işte biz..
yine biz..
hiç kaygımız yokmuş gibi yürüyelim
sular gibi
deniz gibi
dağlar gibi
izinsiz..



bir türkü dizmişim
ömrüme yakmak için
dereler gezmişim
denize akmak için....


söz:İbrahim KARACA
müzik:Gökhan BİRBEN

'KAZIM KOYUNCU anısına'

Çevrimdışı almişyaren

  • Bağımlı Üye
  • ***
  • İleti: 63
  • Rep Puanı: +5/-0
Ynt: ağıt
« Yanıtla #1 : Mart 22, 2008, 03:03:00 ÖÖ »
unutulmaya yüz tutmuş bir geleneğimiz hatırlattığınız için sağolun. :alkş: :alkş:

serdar6161

  • Ziyaretçi
Ynt: ağıt
« Yanıtla #2 : Mart 22, 2008, 06:30:17 ÖS »
saol

Çevrimdışı fukukum

  • Paylaşımcı Üye
  • ****
  • İleti: 274
  • Rep Puanı: +51/-0
Ynt: ağıt
« Yanıtla #3 : Nisan 22, 2008, 09:32:40 ÖS »


UYAN OSMANUM UYAN

Uyan Osmanum uyan
Kuşluğa geldi mallar
Osmanum senden sonra
Veran kalsun yaylalar

Koyin kalkti gideyi
Sabanun çisesine
Uyan Osmanum uyan
Çinlaklarun sesine

Osmanum seni arar
Hem yaylalar hem dağlar
Babanun gözi yaşli
Anan geride ağlar

iki kök soğanilen,
iki kök da pirasa,
uyan osmanum uyan,
malın kaldı mirasa

Yöre: Rize - Pazar - Hemşin