Gönderen Konu: Aşkı Kimseye Sorma; Aşkın Kendisine Sor  (Okunma sayısı 682 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ali bakkal

  • Co-Admin
  • *
  • İleti: 7032
  • Rep Puanı: +334/-14
  • Teslim ol HAK dostuna, düşen bir yaprak gibi
Aşkı Kimseye Sorma; Aşkın Kendisine Sor
« : Ağustos 27, 2013, 01:42:31 ÖS »

Mevlânâ Hazretleri “Eğer aşkın şerhini yapmaya kalksam yüz kıyamet kopar da yine de söz tamamlanmaz” sözüyle aşkı “tarif eder”. Aşkı en iyi aşkın kendisi anlatacaktır: “Aşkı kimseye sorma aşkın kendisine sor!

Hiç kimsenin ismi Mevlânâ kadar aşkla özdeşleşmemiştir. Mevlânâ aşkı ama gerçek İlâhî aşkı bütün boyutları ve derinliğiyle yaşayan ve yaşatan bir ârifti.

Aşk gerçi önceleri nefsânî mecâzî yani kişinin kendisi gibi bir faniye duyduğu bir aşk olsa bile insanı olgunlaştıran yakıp pişiren bir tarafı olduğu için gerçek aşka bir köprü olur. Bunun için Hz. Pir “Âşıklık ister nefsânî olsun ister rûhânî olsun sonunda bizi ötelere götürecek bir rehberdir.” (Mesnevi I 111) buyurur.

Ama mecazî aşk mertebesinde oyalanıp kalmamak Leyla’dan Mevlâ’ya geçmek gerek: “Ölüye karşı beslenen aşk ebedî olamaz. Sen canına canlar katan hiç ölmeyecek olan diriye âşık ol!” (Mesnevi V 3272)

Ama insan mahlukata başka bir gözle bakmayı becerebilirse aslında her varlıktaki güzelliğin Gerçek Varlık’tan geldiğini kişi ister farkında olsun ister olmasın herhangi bir varlığa duyduğu aşkın da aslında onda yansıyan İlâhî güzellik tecellisi sebebiyle olduğunu idrak eder: “Sevdiğin her varlıktaki güzellik Allah’tan geliyor. Sen her neye âşık olursan o şey ilâhî sıfatlardan biri ile yaldızlanmış nurlanmış.” (Mesnevi III 554)
İlâhî aşk tıpkı her türlü pisliği yakıp yok eden bir ateş gibi insanın olumsuz bütün özelliklerini yok eden manevî bir ateştir: “İlâhî aşk sebebiyle nefsaniyet ve benlik elbisesi yırtılan kimse hırstan ve bütün kötülüklerden temizlenir.” (Mesnevi I 22)

“Aşk nurlanmaktır”
Aşk nurlanmak nur kesilmektir: “Âşık olmak demek nûr gelen tarafa pencere açmaktır. Çünkü gönül gerçek dostun yüzü ile nûrlanır.” (Mesnevi VI 3096)

Mevlânâ’nın bağlı olduğu dünya görüşüne göre bütün kâinatın varlığa gelişi de hep aşk iledir. Çok atıf yapılan bir kudsî hadiste Cenâb-ı Hakk’ın: “Ben gizli bir hazine idim bilinmeye muhabbet ettim de mahlukatı onun için yarattım” buyurduğu rivayet edilmektedir. Yani bütün bu varlıkların meydana gelmesi Hak Teâlâ’nın gizli olan varlığının zuhur etmeye olan iştiyakı Hakk’ın tanınmaya olan aşkı sebebiyledir.

Bütün varlıklar duydukları aşk sebebiyle hareket eder. “Her cüz’ün başka bir cüz’e meyli vardır. Her ikisinin birleşmesinden bir şey doğar.” (Mesnevi III 4416)

Aşka yakalanan derman istemez
Aşk aman vermez bir kere aşka yakalanan bir daha onun pençesinden kurtulamaz: “Ey aman bilmez aşk; senin elinden el-aman el-aman!” (Mesnevi VI 3764)

Gerçek aşk öyle bir ‘dert’tir ki ona yakalanan bir daha asla derman bulmak istemez: “Bütün hastalar iyileşmeyi ümit eder o ümitle yaşarlar. Aşk hastası ise: ‘Benim hastalığımı artırın!’ diye feryad eder.

Aşk anlatmakla tükenir şey değildir:
“Eğer aşkın şerhini yapmaya kalksam yüz kıyamet kopar da yine de söz tamamlanmaz.” (Mesnevi V 2189)

Aşkı yine en iyi aşkın kendisi anlatacaktır: “Aşkı kimseye sorma aşkın kendisine sor!” (Divan-ı Kebir)

“Aşk söze sığmaz istemekle anlaşılamaz aşk bir denizdir ki dibi görünmez. Denizin katreleri damlaları sayılamaz. Yedi deniz de aşk denizinin önünde küçücük bir göl gibi kalır.

Aşk denizi bir tencere gibi kaynatır; aşk dağı ezer kum gibi ufaltır. Aşk gökyüzünü çatlatır yüzlerce yarık açar; aşk sebepsiz olarak yeryüzünü titretir.

Pak temiz aşk Hz. Muhammed’e eş oldu dost oldu. Allah bu aşk yüzünden Peygamber Efendimiz’e ‘Sen olmasaydın bu gökleri bu kainatı yaratmazdım!’ diye buyurdu.” (Mesnevi V 2733-2737)

“Şehveti aşk zannediyorsun”
Günümüzde hiçbir kavram ‘aşk’ kadar kirletilmemiştir. Hz. Mevlânâ’nın sözlerinde her türlü edepsizliğin şehvet tatmininin aşk diye nitelendiği bugüne de göndermeler vardır: “İnsaf et; aşk güzel bir iştir. Onun bozulması safiyetini yitirmesi tabiatın kötü niyetli oluşundan. Sen şehvetini aşk diye adlandırmışsın; halbuki şehvetten kurtulup aşka ulaşabilmek için uzun yollardan geçmek gerek.” (Divan-ı Kebir)

“Eğer aşk nefsin şehvetinden ibaret olsa idi merkeb ve ö..z âşıklar defterinin başında olurdu.” (Divan-ı Kebir)

Geliniz aşk nedir bilmek için Mevlânâ’nın önünde diz çökelim gerçek aşkı o ulu âriften öğrenelim.
[/color]

Geçici dünya için "GAYRET ÜSTÜNE GAYRET", Ebedî dünya için "GAYRET YOK HAYRET"!
Biz aşkı İLKOKULdan değil; İLK O KUL'dan (S.A.V.) öğrendik. :gul: