Gönderen Konu: ::..::KıRK SaYıSı::..::  (Okunma sayısı 1338 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

orkide

  • Ziyaretçi
::..::KıRK SaYıSı::..::
« : Nisan 06, 2007, 10:45:47 ÖÖ »
Hemen hemen bütün kültürler sayılarla ilgilenmiş, hatta sayıların yaşamdaki rollerini biraz da abartmışlardır. Filozoflar da her şeyi sayı ile açıklamaya çalışmışlar, sayıların gizli, ahlaki ve sembolik güçleri olduğunu, alemin bile belirli sayısal ilişkilere göre yaratıldığını ileri sürmüşlerdir.
'1' sayısı tekliği ve yaratanı simgelediği için bütün inanç sistemlerinde kutsaldır. Günümüzde pek bilinmese de tarih boyunca çeşitli toplumlarda '3' mükemmelliğin, '5' yaşam ve sevginin, '72' bolluğun sembolü olmuşlardır.

'7' sayıların en kutsalıdır. İlk çağlarda bilinen beş gezegen ile Güneş ve Ay'ın toplam sayısının yedi oluşu, Tevrat'ta Tanrının evreni altı günde yaratıp yedinci gün de dinlendiğinin belirtilmesi '7' sayısına gizemli ve uğurlu bir sayı olarak bakılmasına sebep olmuştur. Göklerin yedi kat oluşuna olan inanış, müzikteki ana nota ve ana renklerin, haftanın günlerinin yedi tane oluşu, Roma'nın, İstanbul'un yedi tepe üzerinde kurulmuş olmaları, bu sayının gizemini iyice arttırmıştır.

'12' sayısının gizemi gökyüzündeki on iki yıldız grubundan (burcundan) geliyor ama bu sayının asıl özelliği 2, 3, 4, ve 6 ile bölünebilmesi ve eski çağlarda en çok kullanılan sayı birimi olmasıdır. '12' sayısı bugün bile düzine adıyla sayı birimi olarak kullanılırken katları 24, 60 ve 360 da zaman ve açı birimleri olarak kullanılıyorlar.

'40' sayısı ise daha ziyade İslam toplumunun günlük yaşamında en çok kullanılan sayıdır. İçinde kırk sayısı geçen isim ve deyimlerin bazıları şunlardır: Kırkpınar, kırk haramiler, kırk-ikindi yağmurları, kırk dereden su getirmek, kırk bir kere maşallah, kırk ev kedisi, kırk para, kırk yılın başı, kırk yılda bir, kırk yıllık dost. kırk katır mı-kırk satır mı, bir fincan kahvenin kırk yıl hatırının olması...

Kırk sayısının özel ve uğurlu bir sayı olduğuna, bazı tabiat varlıklarını temsil ettiğine çok eski çağlardan beri inanılır. Dinde, matematikte, astronomide, astrolojide, edebiyat ve tasavvufta ayrı ayrı anlamlan vardır.

Kırk sayısı eski Mısırlılarda gök varlıklarının kendi yörüngeleri üzerindeki dönüm sürelerini gösterir. Tevrat'ta da insanın yaş dönemlerini belirtir. Muhtemelen 'kırkından sonra azmak' veya 'kırkından sonra saz çalmak' deyimleri de buradan kaynaklanır.

Eski doğu ülkelerinde, Hindistan'da ve Türklerde büyük önem taşıyan kırk sayısı sonradan İslam inançları içersine girdi. Kırk sayısı Kuran'da ve onun hükümlerine dayanan hadislerde de geçer. Bunların biri de insanın 40 yaşında olgunlaşması ile ilgilidir. Hz. Muhammed'e 40 yaşında peygamberlik verilmesi, İslam dininin doğuşu sırasında ona ilk bağlananların kırk kişi olması, kadınlarda hamileliğin 40 hafta sürmesi de bu sayının kutsallığına olan inancı geliştirdi. İnsanın malının kırkta birini zekat olarak vermesi de bununla ilgilidir.

Ayrıca, insanlar tarafından Nuh tufanının 40 gün süren yağmurlardan sonra oluştuğuna, Tanrının Hz. Adem'in çamurunu 40 gün yoğurduğuna, dünyanın sonu yaklaştığında Mehdi'nin kıyametten önce 40 yaşında ortaya çıkacağına ve kırk yıl yeryüzünde kalacağına inanılır.

Doğum yapmış kadınların çocukları ve ölüler için doğumdan ve ölümden sonra, 40 gün geçmesi daha sonra şerbet ve lokma dağıtılması ile 'kırkı çıkmak' deyiminin kullanılması da 40 sayısının özelliğine olan inançla ilgilidir.


orkide

  • Ziyaretçi
Ynt: ::..::KıRK SaYıSı::..::
« Yanıtla #1 : Nisan 06, 2007, 11:03:29 ÖÖ »
Hayır Okumadın nedir ki  \hm?

Çevrimdışı A.ÜSTÜNBAŞ

  • Deneme Mod
  • *
  • İleti: 4388
  • Rep Puanı: +112/-0
Ynt: ::..::KıRK SaYıSı::..::
« Yanıtla #2 : Kasım 21, 2010, 07:53:16 ÖÖ »
     :klp:  HER MÜSLÜMANDA OLMASI GEREKEN 40 ÖZELLİK  !!..  :klp:

Kur’ân ahlakı ile ahlâklanmış şuurlu bir Müslümanda bulunması gereken başlıca özellikler şunlardır:   
1- Allah’ın birliğine ve O’ndan başka ilâh olmadığına, Allah’ın meleklerine, peygamberlerine, Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm)’ın Allah’ın kulu ve peygamberi olduğuna, peygamberlere kitap gönderildiğine, âhiret gününe, öldükten sonra dirilmeye, hayır ve şerrin Allah’ın yaratmasıyla olduğuna şüphesiz inanır ve dili ile de bunları ifade (ikrar) eder.
    2- Allah’ın emreylediği ve Hz. Muhammed (aleyhisselam)’ın gösterdiği şekilde namazını kılar, orucunu tutar, malının zekâtını verir. Ayrıca yetimlere, yoksullara, muhtaçlara, hısım ve akrabalara, yolda kalmışlara malı ve imkânları ile seve seve yardımda bulunur.
    3- Allah’ın ve Hz.Peygamber’in emirlerine itâat eder ve ahlâkî vazifelerini eksiksiz yapar.
    4- Mühim ve tehlikeli durumlarda asla sarsılmaz, gevşeklik göstermez. Allah’a itimat eder.
    5- Felâketleri metanetle karşılar. Bunları sarsılmadan atlatabilmek için, bütün kuvvetini sarf eder, sabır ve tahammül gösterir. Allah’tan ümidini kesmez.

    6- Ana-babaya itaat eder, onların kalplerini kıracak en ufak sözlerde ve işlerde bulunmaz.
    7- Sözünde durur, ahdine vefa gösterir, emanete hıyânet etmez.
    8- Üzerine aldığı her türlü vazifeyi, en güzel şekilde yapmaya çalışır.
    9- Kılık kıyafetini, oturup yattığı yeri, bütün eşyalarını kirden ve pastan; kafasını kötü fikirlerden; kalbini fena duygulardan; dilini çirkin ve kaba sözlerden temizler. Beden ve ruh temizliğiyle herkese örnek olmaya çalışır.
    10- İnsanlar arasında ihtilaf çıkarmaktan, insanları birbirine düşürecek sözlerden ve işlerden sakınır.

    11- Kimsenin ayıplarını, gizli hallerini araştırmaz ve ortaya dökmez.
    12- Bilmediği bir şey hakkında hüküm vermez.
    13- Şahsiyetini kumar, içki, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan korur; riyakârlık, dalkavukluk ve hilebazlığa tenezzül etmez.
    14- Başkalarına karşı kibirlenmez, büyüklük taslamaz.
    15- Kötülüğün, ahlâksızlığın her çeşidinden; gizlisinden, açığından, büyüğünden, küçüğünden sakınır; daima halkın iyiliği için çalışır.

    16- Özü sözüne, içi dışına uygun ve dosdoğru olur.
    Her nerede olursa olsun, kendi aleyhine bile bulunsa, hak ve doğruluktan ayrılmaz. Düşmanlarına karşı dahi adaleti ve insafı elden bırakmaz. Onların düşmanlıkları dolayısıyla, adaleti çiğnemez.
    17- Yalan söylemez, yalan yere yemin etmez, yalan şahitliği yapmaz. Yalancılıktan nefret duyar.
    18- Nefsinin alçak ve süflî arzularına uyarak doğru yoldan sapmaz. İffetten şaşmaz. Kötülerle dostluk kurmaz.
    19- İsraftan da, cimrilikten de sakınır.
    20- Ne eliyle, ne diliyle hiçbir kimseyi incitmez.

    21- Komşularını sever ve sayar ve onları hiçbir şekilde gücendirmez.
    22- Varlık zamanında da, darlık zamanında da başkalarına elinden geldiği kadar yardımda bulunur.
    23- Öfkesini yenerek, kendine karşı yapılan kusur ve kabahatleri afveder, intikam sevdasına düşmez.
    24- Bir kötülük işler veya bir haksızlık yapacak olursa, hemen Allah’ı hatırlayarak O’ndan af ve mağfiret diler, yaptığına pişman olur. Telafisi cihetine gider.
    25- Her iyi işe destek olur, maddî ve mânevî yardımda bulunur. İnsanlara iyilik tavsiye eder. Fenalığa ve zulme asla yardımcı olmaz. Kötüleri korumaz ve herkesi kötülükten çevirmeğe çalışır.

    26- Dargınları barıştırmak için çalışmayı vazife bilir. Kin gütmez, kimseye haset etmez, herkese faydalı bir insan olmağa özenir.
    27- Fertlerin ve toplulukların nasıl yükseldiklerini, nasıl gerilediklerini ve nasıl düştüklerini tetkik ederek, onlardan ibret alır ve bu suretle başkalarının düştükleri hatalara düşmemeye çalışır.
    28- Kim söylerse söylesin hakkı kabul eder. İlim ve hüneri, hikmet ve hakikati, nerede bulursa alır ve bunda hiç taassup göstermez.
    29- Asla tembel değildir. Dünya için hiç ölmeyecekmiş gibi çalışırken, yarın ölecekmiş gibi de âhirete hazırlanır, her iki vazifesini de eksiksiz yapar.
    30- Allah yolunda, millet ve memleket uğrunda her türlü fedakârlığa katlanır, yerine göre canını bile vermekten çekinmez.

    31- Yapacağı bir işin önünü sonunu düşünmeden, hatırına gelir gelmez hemen yapmaya kalkışmaz. İbadetinde ve hayır hizmetlerinde acele ederek görevini eksik bırakmaz; ama geriye de kalmaz, daima ileri koşar.
    32- Müslümanların derdini kendine dert edinir ve onların iyiliğine çalışır. Hastalarını arayıp sorar, sıkıntılarını gidermeye uğraşır, cenazelerine gider, kendisinden büyük olanları, hele ihtiyarları sayar, küçüklere acır ve her canlıya karşı şefkatli olur.
    33- Herkese kardeş muamelesi yapar, başkalarının hayatlarına, haklarına, kendisininki gibi saygı duyar.
    34- Kimse ile alay etmez, kimseye kötü bir lakap takmaz. Dilini gıybet, iftira ve yalandan; her türlü kötü ve çirkin sözlerden korur.
    35- Herkesle hoş geçinir, dargınları barıştırmaya çalışır, üç günden fazla hiç kimseye küs durmamaya gayret eder.

    36- Sevdiğini Allah için (yani bir karşılık beklemeyerek) sever; sevmediğini de yine Allah için sevmez.
    37- İşlerinde kararsız ve evhamlı olmaz. Bir işin meydana gelmesi için mutlaka yapılması gereken sebeplere yapıştıktan sonra, Allah’a tevekkül eder.
    38- Allah ve Peygamber sevgisini, her şeyden üstün tutar. Allah sevgisi ve Allah korkusu, onun bütün dünyasını kaplar.
    39- Her ne suretle olursa olsun şüpheli şeylerden kaçınır.
    40- Bir Müslüman için en büyük gaye; hakiki bir Müslüman olmaya çalışmak, Müslümanlığın öğrettiği faziletleri yaşamak ve yaşatmak ve bu suretle bütün insanlığa örnek olmaktır..
     Kaynak  :  İnternetten  ALINTI  .  21.11.2010
***Rabbimiz Bu Hakikatleri Sıkça Okuyarak Olmamız Gerektigi Gibi Olmak Yolunda Say'i Geyretimizi Sarfetmek Nasip Etsin.*** amin.
« Son Düzenleme: Kasım 21, 2010, 07:57:22 ÖÖ Gönderen: A.ÜSTÜNBAŞ »
SİGARA ' sız  temiz  çevre, temiz  toplum,  sağlıklı  yaşam  için  elele...

. . ..  NE  KADAR  TEMİZ  İSEN, O  KADAR  İNSANSIN  . . .