AĞNAS HANLARI
Trabzon şubesi gibi çalışan ve bu resimleri gönderen sevgili Ahmet Aksoy’a teşekkürler.Ağnas hanları Değirmencik köyünün eski çarşısıdır.Resimlere bakarsanız sanırım,adeta terkedilmiş bir köhne binalardan başka bir şey aklınıza gelmemiştir.Oysa burası Karadere vadisi boyunca genelde köprü başlarına kurulmuş diğer hanlar gibi, bir tarihi içinde barındıran ve insanların o dönemlerde yaşamlarını yönlendiren en önemli merkezlerden biridir.Ben şimdilik Ağnas hanlarından söz edeceğim.Buralardan kimler gelmiş kimler geçmiş bildiğim kadar sizlere aktaracağım.Başlamadan bazı konularda açıklama yapmak gerekiyor.
1-Belki yazacağım bazı isim ve lakaplar bu konuyu görüntüleyenlerin kafasını karıştıracaktır.Bir kısım arkadaşımızı da gücendirecektir. Ama ben herkes nasıl ifade etmişse o doğallıkta aktarmayı uygun gördüm.
2-Osmanlı döneminden beri kullanılan akraba isimleri hala kullanılmaktadır. Örnek: Mollahamza oğullarından Seyfi gibi.Fakat bu Mollahamzoğun Seyfi olarak ifade edilir.
3-Anlatılacak bazı minik hikaye ve öyküler dilden dile günümüze geldiğinden,ne tam doğru nede yanlıştır bunu bilemiyorum. Yalnız,ana fikirleri ve çıkış noktalarının doğru olduğuna ben şahsen inanıyorum.Bunlara itibar edip etmemek artık sizlerin!
15-20 sene öncesine kadar bir kasabayı andıran fakat günümüzde çürümeye terk edilen Ağnas hanları,çocukluk anıları buralarda geçen herkesi üzdüğü gibi beni de hüzünlendirmektedir.Nedenleri belki yaşayan insanları günümüzde rahata ulaştırdı ama kocaman bir tarihin yok olmasına yol açtı.Ağnas köprüsünü geçerken değirmenci Mollahamzoğun Kıtır Yusuf,vefatından sonra Aganın Alay dayının minik değirmeni köyümüze bu günkü Değirmencik ismini hatıra olarak bıraktığı bir gerçek.Değirmenin hemen yanı başında Durmuşoğun Musa dayının bakkalı ve önünde asılan ve kurutulmayı bekleyen kırmızı ,yeşil biberler,buzağı işkembesi ve incirler hala gözümün önünde.
Musa dayının karşısında Raganların Hüseyin az ilersinde Cevarın Yusuf’un dükkanları. Eğer günü ise yeni kesilmiş bir koyun veya dana parçalanarak satılmakta.Sağa doğru yolu takip ederek hemen üst katta terzi,Keleşoğun Cemal yanında bakkal Cemal müşteri bekliyorlar.Az ilerde köyün PTT acentesi ve telefon santralini yöneten Berbatoğun Hasan(Kör Hasan)ve onun yanında müşterinin vermiş olduğu parayı görmek için büyük bir gayretle seçmeye çalışan Keleşoğun Kibar dayının dükkanları.Garibim Mollahamzoğun Hasan’nın dükkanı ise en sonda.Kibar dayının dükkanının üstünde köyün kahvesi ve kumarhanesi var.Ağnas hanlarının karşısında dere boyu sol tarafta,köprüden 70-80 metre ilerde Alibaşoğlu Zorbanın Hüseyin’nin evi bulunmakta ve zaman zaman burasını kahve ve kumarhane olarak kullanmakta.Zorbanın Hüseyin den 200-300 metre ilerde de Mollahamzaoğullarından Hacı Eminin Ali dayının küflenmiş mallarıyla dolu dükkanı ve yanında Kalay ve bakırcı Ğefur dayı hizmetinizde….
Ağnas hanları,o zamanlar minik bir kasaba demiştim.Hepimiz Amerikan filmlerinde küçük kovboy kasabalarını görmüştür.Ben yaşananları ve bu gün geldiği duruma bakınca sanki o filmlerin başka bir versiyonunu gözümde canlandırıyorum. Bazı anlatılan hikayeler, İskoçya’nın bağımsızlık hikayesini anlatan Cesur yürek filminde yaşananlara birebir benzemektedir.Zaten iklim olarak oraya benzediği de bir gerçek.Bunu hep erde olan bir hikaye ile örneklendireyim.
Osmanlı döneminde bu vadi ve köyleri Ağalar tarafından yönetilirmiş.Onların astığı astık kestiği kestik halka zülüm uygulayan yönetimlerine bir çok yerde rastlamışsınızdır.Kendilerine ait hapishaneleri ve korumaları varmış.Akılılarına her geldiğinde zaten yarı aç yaşayan zavallı halktan zorla vergi alırlarmış.Bunları geçtik,bir uygulama varmış ki akıllara durgunluk verecek cinsten.Yeni evlenenler ilk gece eşlerini bu Ağa’nın ve oğlunun yanına göndermek zorundaymış. Cesur yürek filmi ile bağlantıyı ben burada kuruyorum.
O günlerde yeni evlenecek olan bir genç,kara kara bu olayları düşünmekteydi.Sonunda Ağa Ağnas hanlarında halkı etrafına toplamış,emirler yağdırırken karşısına dikilmiş.
-Ağam ben yarın evleniyorum,sakın oğlunu bizim eve gönderme! Demiş
Ağa her zamanki küstah tavrı ile basmış kahkahayı.
-Yahu ne biçim adamsınız bir çocuğu bu kadar zamandır memnun edemediniz! Demiş
Genç gayet ciddi bir tavırla,
-Ben sana gönderme diyorum!
Ağa genci ciddiye almamış ve düğün olduğu akşam oğlunu göndermiş.Ağanın oğlu,gencin evine doğru atıyla yol alırken genç tarafından kurşun yağmuruna tutulup öldürülmüş.Daha sonra dağlara kaçarak Ağa’nın zulmün den kurtulmuş.Kendisi gibi düşünen diğer gençleri de yanına toplayarak Ağayı dize getirmişler.Bu olayın ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum ama Cesur yürek filmi hatta film nedir bilinmediği zamanlar bile anlatıla gelmiş ve bir efsane olmuş kara dere vadisinde.Ne zaman yaşandığı belli değil,fakat feodal düzenin ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatması açısından önemli bir hikaye.İster İskoçya’da,ister Ağnas’da veya dünyanın başka bir yerinde olsun hepsi aynı işte!