Gönderen Konu: MEVLANA KÖŞESİ  (Okunma sayısı 4198 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

asimelek61

  • Ziyaretçi
Ynt: MEVLANA KÖŞESİ(herkesi bekleriz)
« Yanıtla #13 : Eylül 16, 2008, 01:24:19 ÖÖ »
xardas ve diğer kardeşlerim paylaşımlarınız için teşekkürler  :-*

MEVLANA VE NAMAZ
Ey imam, namaza başlarken Allâhu ekber demenin mânâsı şudur: “Allâh’ım, biz senin huzûrunda kurban olduk.” Kurban keserken Allâhuekber dersin işte, öldürülmeye layık olan nefsi kurban ederken de bu söz söylenir. O esnada beden İsmail, can da Halîl İbrahim gibidir. Can, bu semiz bedenin hevâ ve hevesini kesmek için tekbîr getirince Beden şehvetlerden, hırslardan kurtulur, namazda “Bismillahirrahmânirrahîm” demekle kurban olur gider. Namaz kılanlar, kıyâmette olduğu gibi, Allâh’ın huzûrunda saflar halinde dururlar, sorguya, hesap vermeye, yalvarmaya koyulurlar.
Namazda gözyaşı dökerken ayakta durmak, kıyâmet günü dirilerek, kabirlerden kalkıp mahşer yerinde Allâh’ın huzûrunda ayakta durmağa benzer. Cenâb-ı Hakk; “Sana verdiğim bu kadar mühlet içinde ne yaptın? Ne kazandın, ve bana ne getirdin?” diyecek. Ömrünü ne ile, ne işlerle, ne gibi ibâdetlerle, ne iyilikler yaparak harcadın, bitirdin? Sana verdiğim rızkı, kuvveti, gücü ne ile yok ettin? Gözünün nûrunu nerede tükettin? Beş duygunu nerelerde kullandın?
Gözünü, kulağını, aklını, irâdeni, bileğini, arşa ait olan bütün bu kuvvetlerini, neye, nerelere harcadın da onlara karşılık, bu dünyada neyi satın aldın? Sana kazma gibi, bel gibi el, ayak verdim. Onları sana ben bağışladım; onlar ne oldular?” Allâh’ın huzûrunda bunun gibi derde dert katan yüz binlerce haberler, sualler gelir.
Namazda kıyamda iken, kula gelen bu sözlerden kul utanır, utancından iki büklüm olur ruküa varır. Utancından ayakta durmağa gücü kalmaz, ruküda: “Subhane rabbiye’l-azîm” diyerek Allâh’ın noksan sıfatlardan berî olduğunu söyler.
Sonra o kula Hakk’tan ferman gelir; “Başını kaldır da sorulan sorulara cevap ver.” denir. Kul utana utana başını ruküdan kaldırır; fakat, dayanamaz; o günahkar, utancından yine yüz üstü yere kapanır.
Ona tekrar; “Secdeden başını kaldır da, yaptıklarından haber ver.” diye ferman gelir. O bir kere daha utanarak başını kaldırır ama, dayanamaz yine yılan gibi yüz üstü düşer.
Cenâb-ı Hakk; “Tekrar başını kaldır da söyle, yaptıklarını kıldan kıla, birer birer senden soracağım” diye buyurur.
Allâh’ın heybetli hitabı, onun rûhuna te’sir ettiği için, ayakta duracak gücü kalmamıştır. Bu ağır yük yüzünden ka’deye varır, dizleri üstüne çöker. Cenâb-ı Hakk ise; “Haydi söyle, anlat.” diye buyurur.
“Sana nimet vermiştim, nasıl şükrettiğini söyle; sana sermaye vermiştim, onunla ne kâr elde ettiğini göster.” Kul yüzünü sağ tarafına döndürür, peygamberlerin rûhlarına ve meleklere selam verir. Onlara niyâzda bulunur da der ki: “Ey mânâ pâdişahları, bu kötü kişiye şefaat edin, bu günahkarın ayağı da, örtüsü de çamura battı.” Peygamberler selam veren kula, derler ki: “Çâre ve yardım günü geçti, gitti. Çâre dünyada olabilirdi, orada hayırlı işler yapmadın, ibâdet etmedin, öğünler geçti. Ey bahtsız kişi, sen vakitsiz öten bir horoz gibisin; git, bizi üzme, bizim kalbimizi kırma.”
Kul yüzünü sola çevirir, bu defa akrabalarından yardım ister, onlar da ona; “Sus.” derler. “Ey efendi, biz kimiz ki sana yardım edelim, elini bizden çek de kendi cevâbını Allâh’a kendin ver.” derler.
Ne bu taraftan, ne o taraftan bir çâre bulamayınca, o çâresiz kulun gönlü, yüz parça olur.
O herkesten ümidini kesince, iki elini açar, duâya başlar.“Allâh’ım, herkesten ümidimi kestim. Evvel ve ahir kulunun başını vuracağı, sığınacağı sensin; senin rahmet ve mağfiretine son yoktur.” Namazdaki bu hoş işaretleri gör de, sonunda, kesin olarak işin böyle olacağını anla… Aklını başına al da namaz yumurtasından civciv çıkar, yâni namazdan mânen yararlan, yoksa dane toplayan bir şey öğrenememiş kuş gibi, Allâh’ın büyüklüğünü düşünmeden yere başını koyup kaldırma.
“Ey Hak tâlibi can! Önce ambara giren fâreden kurtulma çaresini ara, ondan sonra buğday toplamaya çalış. Büyüklerin büyüğü olan, gönüllere gönül kesilen sevgili peygamberimizin; “Namaz ancak kalp huzuru ile tamam olur.” hadisini hatırla da nefisten ve şeytandan kurtulmak için kalp huzuru ile namaza başla.
Eğer ambarımızda, hırsız bir fâre bulunmasaydı, kırk yıllık ibâdet buğdayı nereye giderdi? Her gün azar azar da olsa, candan ve sevgi ile sâdıkâne yapılan ibâdetlerden, iyiliklerden hâsıl olan iç rahatlığı ve huzur neden gönlümüzde hissedilmiyor?
Çakmak demirinden bir çok kıvılcım sıçradı. İlâhî aşkla yanan gönül onları çekti aldı. Fakat karanlıkta gizli bir hırsız var. Kıvılcımları söndürmek için üstlerine parmak basıyor. Dünyada mânevî bir çerağ uyanmasın diye, o karanlıktaki hırsız, kıvılcımları söndürüyor.
Allah’ım, senin inâyetin, merhametin bizimle beraber oldukça, şeytandan, o alçak hırsız (nefs-i emmâre)den ne korkumuz olur? Sen, bizimle berâber olup, bizi korudukça, ayak altında yüz binlerce tuzak olsa da önemi yoktur.”
“O kerem sahibi, namazda gizlenmiştir; gönül namazı kılan, kendini tamamıyla Allâh’a veren kuluna lütuf ve ikramda bulunur! O’nun affı ve mağfireti günaha şeref elbisesi giydirir de, böylece o günahı affedilmeye, ihsana, kurtuluşa vesile eyler, sebep kılar!”
“Bu namaz da, oruç da, hac da, Allâh yolunda savaş da hep insanın ezeldeki sözleşme inancının şahitleridir.”
“Ben namazda Rabbim’e yönelirim; O’nun iltifatına alışmışımdır. ‘Namaz gözümün nûrudur.’ sırrı zuhur eder; gözlerim nûrlanır, içim açılır. Namazda, içimde duyduğum rahatlıktan, mânevî zevkten ötürü rûhumun penceresi açılır da, oradan vasıtasız olarak Allâh’tan haberler gelir, ilham gelir. Allâh’ın ilhamı, feyz yağmuru, rahmeti, nûru, ezeldeki kaynağımdan ve hakîkatimden gelir, penceremden evime girer.
Penceresi olmayan bir ev, cehennem gibidir. Ey Allâh’ın kulu! Dinin aslı, temeli mânevî pencere açmak ve oradan tevhîd ve hidayet nûru alarak gönlü, gözü aydınlatmaktır. Yol açmak için ormana az kazma vur! Sen gel, himmet kazmasını nefis duvarına vur da gönle mânevî bir pencere aç!”
Hürriyet Allah’a kulluktur. Hür insan, Allah’a kul olandır. Nefsin ve şeytanın arzuları istikametinde hareket, yaradılış gayesine ters düşmektir. Nefsin perdelerini aralayıp veya ortadan kaldırıp Hakk’a vuslattır kulluk, O’nun huzurunda olmaktır. O’nsuz olan anlar köleliktir.
Hz. Mevlâna, “Mihrabı dost cemali olan kimse için, yüz çeşit namaz, yüz çeşit rüku ve secde vardır” der. Bu konuda Cenab-ı Hak: “Ne yana dönerseniz Allah oradadır” buyurmuştur. Resulullah da (sav): “Namaz mü’minin miracıdır.” buyurmuştur.
Kulluk sadece cesetle değil, gönülle ibadet etmektir. Ezan sesleri kalbimin mescidine öyle muhrik gelir ki, onun tesiri ile gönül mabedimin kapısı aşk ateşiyle yanıyor.
Hz. Mevlâna -kuddise sirruh- insanı Allâh’a vâsıl eden gerçek namaz hâlini ve bu duyguları namazın dışında da muhâfaza edebilmeyi şöyle anlatır:
“Bize doğru yolu gösteren, bizi kötülüklerden alıkoyan namaz, beş vakitte kılınır. Halbuki âşıklar, daima namazdadırlar! O gönüllerindeki aşk, başlarındaki ilahî sevgi ne beş vakitle yatışır, ne de beş yüz bin vakitle geçer gider!
“Beni az ziyaret et!” sözü, âşıklara göre değildir; gerçek âşıkların canları pek susuzdur! “Beni az ziyaret et!” sözü balıklara uyar mı? Onların canları, deniz olmadıkça yaşayabilir mi? Bu denizin suyu pek korkunçtur; ama, balıkların mahmurluğuna göre bir yudumcuktur! Bir an için ayrı düşmek, âşıka bir sene gibi gelir.”
Hz. Mevlâna -kuddise sirruh- Allâh’ın huzûruna boş çıkmamak gerektiğini, geceleri yarın için hazırlık yaparak geçirmek gerektiğini ne güzel ifâde eder:
“Dostların yanına eli boş gelmek, değirmene buğdaysız gitmeye benzer. Cenab-ı Hakk, mahşer gününde, halka; “Kıyamet günü için ne armağan getirdiniz?” diye soracak. Sizi ilk yarattığımızda olduğu gibi, eli boş, azıksız olarak, tek başınıza muhtaç bir halde geldiniz.” diye buyuracak. “Haydi söyleyin kıyamet günü için, armağan olarak ne getirdiniz?” Yoksa, sizde dünyadan ahirete dönmek ve Allah’ın huzuruna çıkmak ümidi yok mu idi? Kur’an’ın kıyamet hakkındaki haberi, size boş mu görünmüştü?
Kıyamet gününü inkar etmiyorsan, o dostun kapısına böyle eli boş olarak nasıl ayak atıyorsun? Azıcık olsun, uykuyu, yemeyi içmeyi bırak da Hakk’la buluşacağın zaman için bir armağan hazırla… Ey Hakk âşıkı, geceleri az uyuyanlardan, seher vakitleri günahlarının bağışlanmasını isteyenlerden ol.
Ana rahmindeki çocuk gibi azıcık oyna, kımılda da sana, nûr gören duygular bağışlasınlar. Ana rahmine benzeyen, şu sıkıntılı, kasvetli, kederlerle dolu dünyadan dışarı çıkarsan, yer yüzünden daha geniş, daha ferah bir âleme çıkmış olursun. “Allah’ın yarattığı yeryüzü geniştir. Kulluk, ibadet edilecek yerleri çoktur.” demişlerdir ya, işte o geniş yer, peygamberlerin gitmiş oldukları yerdir; mânâ âlemidir. O geniş sahada, gönül daralmaz. Yaş ağacın dalı orada kurumaz.”


uzun ama sabırla okumanızı dilerim çok güzel anlatmış Mevlana eklemek istedim..
« Son Düzenleme: Eylül 16, 2008, 01:29:03 ÖÖ Gönderen: asimelek61 »

asimelek61

  • Ziyaretçi
Ynt: MEVLANA KÖŞESİ(herkesi bekleriz)
« Yanıtla #14 : Eylül 16, 2008, 01:26:40 ÖÖ »
MEVLANA DİLİNDEN DUA
Yâ Rabbî!
Bizim hâlimize bakarak muâmele etme. Kendi ikrâm ve ihsânına göre bize muâmele eyle.
Yâ Rabbî!
Kerem ve lütfunla hidâyet ettiğin kalbi tekrar dalâlete, sapıklığa meylettirme. Belâları bizden sarf eyle, çevir ve değiştir. Ey affı çok olan, günahları örten Rabbim!
O günahlar dolayısı ile bizden intikam alma. Bize azâb etme.
Yâ Rabbî!
Biz nefis ile şeytana köpek gibi tâbi olduksa da sen, azab arslanını bize saldırtma.
Ey Hayy, ebedî diri olan Rabbim!
Taleb ve duâ üzerine nasıl olur da kerem etmezsin. Sen kerem sâhibisin.Ey mahlûkâtın, yaratıkların canlıların ihtiyâcını gideren Rabbim! Sen varken hiç bir kimseyi hatırlamak ve ondan bir şey ummak lâyık değildir.
Yâ Rabbî!
Rûhumda bir ilim katresi var. İlâhî onu hevâ rüzgarıyla ten toprağından muhâfaza eyle.
Ey ihsânı çok olan Rabbim!
Cefâ içinde geçip giden ömre merhamet et.
Ey affetmeyi seven Rabbim!
Bizi affeyle. İsyân derdimize çâre eyle.
Ey yardım isteyenlerin yardımcısı!
Bizi hidâyete çıkar.
Yâ Rabbî!
Duâ ve yakarışlarımızda sana lâyık olmayan sözleri bilmeyerek söyleyip hatâlarda bulunmuş isek, o kelimeleri sen ıslâh et ve duâmızı kabul buyur.
Çünkü sözlerin hâkimi ve sultanı ancak sensin.
Ey âlemin yaratıcısı!
Kasvetli, kararmış, katılaşmış âdetâ taş gibi olmuş olan kalbimizi mum gibi yumuşat, feryâdımızı, âh u vâhımızı, hoş eyle ki rahmetini celbetsin, çeksin.
Bizi köle gibi kullanan bu serkeş nefisten bizi satın al.
O nefis bıçağı kemiğe dayandı (zulmü canımıza yetti).
Yâ Rabbî! Sana ne arz edeyim. Çünkü sen gizli ve açık her şeyi bilirsin.”
Hz. Mevlâna son demlerinde iken, dostu Siraceddin Tatari’yi yanına çagırarak, kendisine su duayı ögretmis ve sıkıntılı zamanlarında okumasını tavsiye etmistir:
“Ya Rabbi!
Bana ne senin zikrini unutturacak,
sana şevkimi söndürecek, seni tesbih ederken duyduğum lezzeti kesecek bir hastalık; ne de beni azdıracak, şer ve kötülüğümü artıracak bir sıhhat ver.”
Ey Merhamet edenlerin merhametlisi!
Merhametinle bu duamı kabul et.
Hz. Mevlana’nın Sabah Namazından Sonra Okudukları Dua
Allah’ım kalbimi nurlandır, kulağımı nurlandır,
gözümü nurlandır, saçımı nurlandır, derimi nurlandır,
etimi nurlandır, kanımı nurlandır, önümü nurlandır, ardımı nurlandır, altımı nurlandır,
üstümü nurlandır, sağımi nurlandır, solumu nurlandır,
Allahım! nurumu artır, bana nur ver. Ey nurun nuru ey merhametlilerin merhametlisi Allahım merhametinle beni nur et.
Bu dua, ismi güzel, cismi güzel, teni güzel, canı güzel, ruhu güzel, huyu güzel
Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in dilindendir.
« Son Düzenleme: Eylül 16, 2008, 01:28:15 ÖÖ Gönderen: asimelek61 »

asimelek61

  • Ziyaretçi
Ynt: MEVLANA KÖŞESİ(herkesi bekleriz)
« Yanıtla #15 : Eylül 21, 2008, 03:54:38 ÖÖ »

Mevlana insanları dünyanın geçici, aldatıcı zevklerinden, hırs, kötülük,
bencillik, yalan ve ikiyüzlülükten arındırıp, hoşgörüye, kendisiyle barışa,
gerçek güzelliğe, sonsuz mutluluğa, insan sevgisine, evrensel ve tanrısal
olana yönlendirmeye çalışmıştır... Zaman zaman, dünya malını,
kendisini bile hiçe sayarak hedeflediği mananın ve amacının peşinden
koşmuştur…

Ey müslüman, edep nedir?" diye sorarsan bil ki edep, ancak her edepsizin edepsizliğine
sabır ve tahammül etmektedir.
Kimi, "falan adamın huyu kötü, tabiatı fena" diye şikayet eder, görürsen,
bil ki, bu şikayetçinin huyu kötüdür; kötüdür ki o kötü huylunun kötülüğünü söylüyor!
Çünkü iyi huylu, kötü huylulara, fena tabiatlılara tahammül eden, onların kötülüğünü söylemeyen kişidir."

Rızıklar denizini, bir testiye dökecek olsan, ne kadarını alır?
Ancak bir günlük kısmet, bir günlük su....
Harislerin, dünyayı çok sevenlerin göz testileri hiç dolmaz.
Sedef de kanaat edici olmayınca içi inci ile dolmaz.
Halbuki ilâhi aşk yüzünden, nefsaniyetten kurtulan,
benlik elbisesi yırtılan kimse, hırstan da, ayıptan da,
kötülüklerden de tamamıyla temizlenir.

asimelek61

  • Ziyaretçi
Ynt: MEVLANA KÖŞESİ(herkesi bekleriz)
« Yanıtla #16 : Kasım 01, 2011, 12:33:21 ÖÖ »


BİR GECECİK

Bir gececik uyuma, ne olur.
Ayrılık kapısını çalma bir gececik.
Bir gececik dostların gönlü olsun,
ne olur sabahı et bir gececik.

Bir gececik gözlerimiz seninle aydın olsun,
kör olsun şeytan bir gececik.
Dünyayı güzel kokular sarsın bütün.
Karanlıklardan ışıklar aksın ovalara.
Sofrandakiler dirilsin bir gececik.

Bir gececik uyuma, ne olur.
Ayrılık kapısını çalma bir gececik.
Bir gececik ata bin, meydana gel.
Gönüller bir gececik rahat olsun,
göğüsler meydana dönsün bir gececik.

Yeniler giyinelim biz kulların.
Musa gibi sen bir sopa al eline.
Sopa bir anda elinde yılan olsun.
Süleyman gibi sen karıncaların yanına var.
Karıncalar bir anda birer Süleyman olsun.


Ne olur, bir gececik kapısını çalma ayrılığın.

Mevlana Celaleddin Rumi
« Son Düzenleme: Kasım 01, 2011, 12:37:12 ÖÖ Gönderen: Ay Işığı »

Çevrimdışı nigner

  • Administratör
  • *
  • İleti: 17942
  • Rep Puanı: +277/-9
  • ŞİMAL@KUZEY YILDIZI@ YURTTA SULH, CİHANDA SULH
Ynt: MEVLANA KÖŞESİ(herkesi bekleriz)
« Yanıtla #17 : Kasım 01, 2011, 11:00:09 ÖS »
süpeeeeeeeerr....

çok sağolasın ay ışığı.. ;)
@ŞİMAL RÜZGARI@KUZEY YILDIZI@
YURTTA SULH CİHANDA SULH

asimelek61

  • Ziyaretçi
Ynt: MEVLANA KÖŞESİ(herkesi bekleriz)
« Yanıtla #18 : Kasım 07, 2011, 04:43:08 ÖS »
sen sağol meleğim  :mlk:


Şehvetin Adını Aşk Koydular

Şehvetin adını aşk koydular
Eğer şehvet aşk olsaydı
Eşekler aşkın şahı olurdu

Mevlana Celaleddin Rumi

Ay Işığı

  • Ziyaretçi
Ynt: MEVLANA KÖŞESİ(herkesi bekleriz)
« Yanıtla #19 : Şubat 08, 2013, 12:33:30 ÖS »
Hz. Mevlana şöyle buyurur:

“Bir kimsenin rehberi Hakk’ın gölgesi olursa Allah onu, hayal ve gölgeden kurtarır.
Hakk’a gerçekten kul olan O’nun gölgesidir. O Allah ile diri, bu alemde ölüdür.
Onun eteğini bir şüpheye düşmeden yakala ki, ahir zamanın afetinden kurtulursun. “Rabbin gölgeyi nasıl uzatmıştır” ayetinden velileri tanı. Onlar Hak yolunun ışığı oldular.
O vadiye dostsuz delilsiz gitme. İbrahim gibi “Ben batan şeyleri sevmem” de.”