Gönderen Konu: –•(Ömrümde Uzun ideallerim var)•–  (Okunma sayısı 1628 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı §iyahinci

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 20028
  • Rep Puanı: +434/-11
  • Denizin en nadide armağanı!..
–•(Ömrümde Uzun ideallerim var)•–
« : Mart 16, 2008, 10:40:31 ÖÖ »


“Çalışmaya başladığım ilk günden itibaren, bu topluluğun profesyonelleşmesi için büyük çaba sarf ettim. Sağlığım müsaade ettiği ölçüde de bunu yapmaya devam edeceğim. Bugüne kadar birlikte çalıştığım her kademedeki arkadaşımdan sevgi, saygı ve ciddiyet gördüm. Bunun için mutluyum. Zaman zaman çalıştığıma pişman olduğum anlar oldu, ama geriye dönüp baktığımda dolu dolu bir hayat ve hatıratımı yazacak kadar güzel ve heyecanlı anılar var.

Suna Kıraç



Suna Kıraç'ın Önsözü

Hayatı bir MR makinesine benzetiyorum. Kendi isteğinizle kopkoyu bir tünele giriyorsunuz, kaygı dolu bir belirsizlik var. Bu tünelin sonunda size söyleneceklerden endişe ediyorsunuz. MR çalışmaya başlıyor. Önce sükunet... ve sonra kulağı tırmalayan sesler, sesler giderek tizleşiyor. Adeta sabrınızı test ediyor. Bu tünelden çıkmak istiyorsunuz ancak sonrasına ilişkin beklentileriniz nedeniyle vazgeçemiyorsunuz. Sonra teşhis konuluyor, yeni dille "tanı". İşte hayattaki alınyazısının da böyle oluştuğunu düşünüyorum. Belirsizlikle dolu bir tünel ve kimi zaman huzur, kimi zaman patırtı gürültü içinde geçen bir yaşam. Sonrasında kendini tanıma, kendinle barışık yaşama, belirsizliğin dağılması. Tünelden çıkıldığında ise tünelin teşhis ettiği o kadere boyun eğiş.

50 yaşı geçtikten sonra insanda tuhaf bir "halet-i ruhiye", "korku" başlıyor. Ömrün kısaldığı, "öbür tarafa" yaklaşıldığı, doğal olarak sevdiklerimizin birer birer kaybedileceği düşünülüyor. Her gördüğüne 'acaba bir daha görebilecek miyim' korkusuyla bakılıyor. Geride bir şeyler bırakmak hevesi, kendi yaşamış olduklarının ilginç ve farklı olduğunu düşünme psikozuna giriliyor. Belirli bir yaştan sonra yaşanmışlıklar içinde en çok, paylaşılan güzelliklerin veya anıların önemli olduğu daha çok ortaya çıkıyor, daha çok farkediliyor.

Özellikle orta yaştan sonra insanların çoğu böyle bir dönem yaşıyor. Bu psikoloji, kimilerinde gelip geçiyor, kimileri ise bu sorgulamanın ardından hayatta diğerlerinden farklı bir kıvılcım yakalıyorlar ve kendileriyle özdeşleştirilebilecek, yaşamı anlamlı kılacak bir misyon buluyorlar. Bu keşif insanın 'kemale erişini' temsil ediyor. Kendimi, misyonunu bulmuşlardan kabul ediyorum. Bu misyonu Antalya'da Suna İnan Kıraç Eğitim Parkı'nın açılış töreninde sağlık sorunlarım nedeniyle orada olamadığım için kızım İpek tarafından okunan metinde, bir cümle ile şöyle ifade etmiştim: "Ömrümden uzun ideallerim var." Bu hedeflerin neler olduğunu ve ne kadarını gerçekleştirdiğimi ise ileriki sayfalarda sizlerle paylaşacağım.


Gençliğimde vakit geçirmek için daha çok merak ettiğim kitapları okurdum. O dönemde kitaplar konusunda pek seçici olduğum söylenemez. Oysa daha ileri yaşlarda, anı kitaplarını okumaya başladım. Gün geçtikçe bu işe merak sardım. Okuduğum anıların bir bölümünde aşırı edebi ve renkli olma veya alışılagelmişliğin dışında olma kaygısı galebe çaldığı için o yaşam öyküsünün en yapısal parçası olması gereken aile, anlaşılması güç bir ilişkiler yumağına dönüştürülüyor. Benim böyle bir kaygım yok. Bu kitapta kendimle birlikte "bir Ankaralı aile"nin öyküsünü anlatmaya çalışacağım. O nedenle açık, şeffaf ve sizlerin zaman zaman geriye dönüp, "kim kimin nesiydi" diye yorulmayacağınız, anlaşılır ama en önemlisi dürüst bir üslubu benimseyeceğim. Bulduğumu düşündüğüm misyonu ve bu misyonun ülkemiz ve gençliğimiz için ne ifade ettiğini sizlerle paylaşacağım.


Aşklarla, olaylar ve skandallarla dolu, ilginç bir aile yapımız olduğunu söylemek mümkün değil. Ancak Osmanlılar'dan sonra aristokrasisi olmayan ülkemizde, yaşam stili farklılık yaratan ama Türk sanayisi ve iş dünyasında öncü ve her zaman zirvede kalan bir ailenin öyküsünü -babam Vehbi Koç'tan sonra- bu defa ikinci kuşak üyelerinin birinden okuyacaksınız.

Okuyacaklarınız beni, Suna Kıraç'ı ve onun dünyasını sizlerle paylaşıyor. Bu paylaşımın, başta bu ülkenin nüfusunun yarısını oluşturan kadınlarımıza, gençlerimize, iş dünyasının parlayan yeni yıldızlarına, sayıları yüzbinleri bulan evlatlarım için yol gösterici, ufuk açıcı olmasını diliyorum.

Bu kitabın ortaya çıkmasında katkısı olan isimler var. Anılarımı, notlarımı ve ortak yaşadıklarımızı titizlikle ayıklayan bir yazı kurulu olmasa bu kitap ortaya çıkmazdı. İlk teşekkürüm sevgili eşim İnan Kıraç'a. Her yaş günümde bana olan sevgisini yaşattığı sürprizlerle gösteren İnan, 65. yaşım için bu defa kitap projesi ile karşıma çıktı. Onun iradesi ve ısrarı ile kitap için yola çıkıldı. Koç Topluluğu'nda ve Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nda uzun yıllar birlikte çalıştığım 'yol arkadaşım' Cengiz Solakoğlu biriktirdiğim notlara çeki düzen verdi ve kitap için her hafta yapılan toplantılarda sağduyunun sesi oldu. Koç Holding'teki sekreterim ve en güvendiğim isimlerden biri olan Ender Bağcıvan, yazılı arşivimi titizlikle ayıklayarak kitapta kullanılabilecek olanları seçti ve "Suna'nın Gözleri" belgeselinde araştırma ve metin yazımını üstlenen Rıdvan Akar bu kitabı yayına hazırladı. Hepsine teşekkür ediyorum.
Eskiden yeterdim kendime,
Artardım bile..
Şimdi ne yapsam nafile! ...
Ve
Kim demiş 'can eskimez' diye
Bu can tedirgin tende,
Can da eskimiş
Ben de..


Çevrimdışı §iyahinci

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 20028
  • Rep Puanı: +434/-11
  • Denizin en nadide armağanı!..
Ynt: –•(Ömrümde Uzun ideallerim var)•–
« Yanıtla #1 : Mart 16, 2008, 08:21:47 ÖS »
paylaşım için teşekkürler. :alkis:

Rica ederim CeMTs bir arkadaşım şu an okuyor ve çok beğendi henüz başlamadım ama yakında başlıcam inş.  Arkadaşımın tavsiyesine güveniyorum bence sizde okuyun !..
Eskiden yeterdim kendime,
Artardım bile..
Şimdi ne yapsam nafile! ...
Ve
Kim demiş 'can eskimez' diye
Bu can tedirgin tende,
Can da eskimiş
Ben de..