Gönderen Konu: Sevdiğimiz Kitaplardan Unutulmayanlar  (Okunma sayısı 5851 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ay Işığı

  • Ziyaretçi
Ynt: Sevdiğimiz Kitaplardan Unutulmayanlar
« Yanıtla #13 : Ocak 27, 2014, 05:55:55 ÖS »
"Gerektiğinde güzellikler için basıp geçilecek bir merdiven olmaktan korkma, ama sen yine de kimseyi kendine bir basamak yapma. "

Kelebeğin Kozasına Dönüşü // Eyşan UTKU


Çevrimdışı @sen@

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4979
  • Rep Puanı: +100/-0
Ynt: Sevdiğimiz Kitaplardan Unutulmayanlar
« Yanıtla #14 : Ocak 28, 2014, 01:33:44 ÖS »
"Geceyle gündüz nasıl birbirlerini kovalayarak dünyanın çevresinde dolaşıyorlarsa; sen de hayattan soğumamak istiyorsan, düşüncelerini onun üzerinde toplamaktan kaçın. Hayat üzerine düşünmeye başladın mı, bil ki soğursun ondan.. Her zaman böyle olur bu. Zamanında benim başıma da geldi.''

Maksim Gorki, Yol Arkadaşım
Zordur benimle yürümek. Bunu benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler. Suç kimde? Ben zoru seviyorum, onlar sevmiyor. Yapacak bi şey yok. Suçum var mı? Tabi ki var. 'Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam'.


Çevrimdışı ErtPeh

  • Administratör
  • *
  • İleti: 6860
  • Rep Puanı: +332/-2
  • Söz Konusu Vatansa Gerisi Teferruattır
Ynt: Sevdiğimiz Kitaplardan Unutulmayanlar
« Yanıtla #15 : Ocak 28, 2014, 08:00:49 ÖS »
Öyle durduk yere, ortada hiçbir şey yokken…beni hatırla…öyle bir hatırla ki,elin ayağın dolaşsın birbirine…beni görmek için çıldıracak kadar…ismini son kez dudaklarımdan duymak için ölecek kadar… ve bu sana ettiğim son ahım olsun…*

Nagehan Karaman / Dönersin Diye

\up  :alkis:
Biri Kürtçe konuşur - Adı özgürlük olur
Biri Ermenice ağıt yakar - Adı ortak acımız olur
Biri çıkıp herhangi bir dilde feryat eder - Adı rengimiz olur
Biri çıkıp ''Ne Mutlu Türküm'' dediğinde - Adı ırkçı faşist olur Faşistsek bu yüzden eğer, kulağınızın zarı patlayana kadar haykırıyoruz
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!!! Demeyeninde canı cehenneme!!!

Çevrimdışı damned25

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 2
  • Rep Puanı: +0/-0
Ynt: Sevdiğimiz Kitaplardan Unutulmayanlar
« Yanıtla #16 : Ocak 29, 2014, 11:03:47 ÖÖ »
tşkler paylaşımınız için

Çevrimdışı @sen@

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4979
  • Rep Puanı: +100/-0
Ynt: Sevdiğimiz Kitaplardan Unutulmayanlar
« Yanıtla #17 : Ocak 29, 2014, 01:52:44 ÖS »
“Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi. Resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim, yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim..."
Oğuz Atay, Tutunamayanlar
Zordur benimle yürümek. Bunu benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler. Suç kimde? Ben zoru seviyorum, onlar sevmiyor. Yapacak bi şey yok. Suçum var mı? Tabi ki var. 'Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam'.


Ay Işığı

  • Ziyaretçi
Ynt: Sevdiğimiz Kitaplardan Unutulmayanlar
« Yanıtla #18 : Mayıs 04, 2014, 12:19:04 ÖÖ »
Ters İşler Yapmayın

Bahse girerim halen isteğin neden kaynaklandığını kesin olarak bilmiyorsunuz. Size göre hangisi önce gelir istek mi eylem mi?

İstek dediyseniz, harika, mantıklı bir seçim yaptınız. Ne yazık ki yanıldınız. İstek değil, eylem önce gelir. Hızlanmak için çaba sarf etmelisiniz. Sonra motive olmaya başlayacaksınız ve sular kendiliğinden akacak.

Erteleyen kişiler sıklıkla istek ve eylemi karıştırırlar.Bir şey yapmak için havaya girene kadar gereksiz beklersiniz. Onu yapacak havada hissetmediğiniz içinde otomatik olarak ertelersiniz.

Hatanız, isteğin önce gelerek hareketliliğe ve eyleme neden olduğu şeklindeki yanlış inancınızdır. Genelde bunun tersi doğrudur, eylem önce gelmelidir ve istek sonra gelir.
......

Erteleyen biri iseniz, olasılıkla bunun farkinda değilsiniz. İlham gelmesini bekleyerek yatakta yatıyorsunuz. Biri birşey yapmanızı önerdiğinde "bunu yapacak gibi hissetmiyorum"diyerek sızlanıyorsunuz.İyi de, kim böyle hissetmeniz gerektiğini söyledi? Keyfiniz gelene dek beklerseniz, sonsuza kadar sürebilir ! "

İyi hissetmek-Dr David Burns

Çevrimdışı @sen@

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4979
  • Rep Puanı: +100/-0
Ynt: Sevdiğimiz Kitaplardan Unutulmayanlar
« Yanıtla #19 : Mayıs 05, 2014, 01:30:15 ÖS »
Gerçek aşk her derde deva olmaz. Gerçek aşk her zorluğu aşamaz. Ve en önemlisi, gerçek aşkın sonu her zaman mutlu bitmez; konu bu değildir. Ama gerçek aşk sizi değiştirir. Yeniden şekillendirir. Kalbinizi yakıp her zamankinden güçlü ve çarpıcı bir anka kuşu gibi yeniden aydınlanan bir kora çevirir.

Sen Benim Diğer Yarımsın
Zordur benimle yürümek. Bunu benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler. Suç kimde? Ben zoru seviyorum, onlar sevmiyor. Yapacak bi şey yok. Suçum var mı? Tabi ki var. 'Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam'.


Çevrimdışı MAHMUTOĞLU

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4219
  • Rep Puanı: +62/-0
  • GURURLA BAKIYORUM DÜNYAYA
Ynt: Sevdiğimiz Kitaplardan Unutulmayanlar
« Yanıtla #20 : Mayıs 28, 2014, 12:14:49 ÖÖ »
-O böyle, peki ya sen? Sen ne zaman anlayacaksın, ünlerin, kartvizitlerin beş para etmediğini?

Bir diğeri de ki bu, kitapta çokça geçer;

-Mendebur diksürüngenler

Tarık Buğra - Gençliğim Eyvah
Eski bir kitaptır. Okurken aynı zamanda kalem tutmaya, çeşitli notlar alıp, kimi cümlelerin altını çizmeye bu kitapla başladım ben, iyi de oldu...
Hamsi küçük bir balık, sakın ha aldanmayın, soyu çok kalabalık, yan göz ile bakmayın

Çevrimdışı @sen@

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4979
  • Rep Puanı: +100/-0
Ynt: Sevdiğimiz Kitaplardan Unutulmayanlar
« Yanıtla #21 : Haziran 16, 2014, 11:53:59 ÖS »
Ne zaman mutlu olmaya ''kalksam'' ;
Otur diyor yalnızlığım, otur !

K.İskender
Zordur benimle yürümek. Bunu benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler. Suç kimde? Ben zoru seviyorum, onlar sevmiyor. Yapacak bi şey yok. Suçum var mı? Tabi ki var. 'Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam'.


Çevrimdışı MAHMUTOĞLU

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4219
  • Rep Puanı: +62/-0
  • GURURLA BAKIYORUM DÜNYAYA
Ynt: Sevdiğimiz Kitaplardan Unutulmayanlar
« Yanıtla #22 : Haziran 18, 2014, 06:26:36 ÖS »
İnsanın, mümkünse karısı, çocuğu, parası ve hele sağlığı olmalı, ama saadetini yalnız bunlara bağlamamalı. Kendimize dükkanın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sunltanlığımızı kurmalıyız.

Montaigne - Denemeler
Hamsi küçük bir balık, sakın ha aldanmayın, soyu çok kalabalık, yan göz ile bakmayın

Çevrimdışı @sen@

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4979
  • Rep Puanı: +100/-0
Ynt: Sevdiğimiz Kitaplardan Unutulmayanlar
« Yanıtla #23 : Temmuz 19, 2014, 12:23:41 ÖÖ »
Bütün bunları öğrendim ve artık geri dönüşü yok. Cahillik bir zamanlar sonsuz mutluluktu
CHUCK PALAHNIUK

Zordur benimle yürümek. Bunu benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler. Suç kimde? Ben zoru seviyorum, onlar sevmiyor. Yapacak bi şey yok. Suçum var mı? Tabi ki var. 'Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam'.


Ay Işığı

  • Ziyaretçi
Ynt: Sevdiğimiz Kitaplardan Unutulmayanlar
« Yanıtla #24 : Kasım 02, 2014, 01:01:54 ÖÖ »
Kanije’nin Fethi ve Müdafaası(1600-1601)

Destansı savunmanın ağlayan yıldızı…

Kanije Zaferi’nin yıldız ismi, hiç kuşkusuz, Tiryaki Hasan Paşa’dır(1530-1611)… Savunmayı zafere dönüşürüp destanlaştırırken, tam 71 yaşındaydı. Olay şu: 1601 yılının Ağustos sonlarında Avusturya Arşidükü Ferdinand, Almanlar başta olmak üzere İtalyanlar, İspanyollar, Fransızlar, Macarlar ve Papalık gönüllülerinden oluşan elli bin kişilik büyük bir kuvvetle Kanije Kalesi’ni kuşattı. 9 Eylül gününden başlayarak, hemen her gün, 42 büyük topla kaleyi dövmeye başladılar. Öyle bir müthiş cehennemdi ki, her gün Kanije Kalesi’ne ortalama 1500 gülle düşüyordu. Buna karşılık kalede sadece beş bin mücahit vardı. Herkes her tarafa koşuyor, herkes elinden geleni yapıyor, güllerin kale bedenlerinde açtığı gedikler, geceleri bin bir fedakârlık ve müşkülatla onarlıyordu. Zaman içinde kalede yiyecek-içecek ve barut azaldı. Bu yüzden az yiyor, az içiyor ve her kurşunu dikkatle atıyorlardı. Düşman bunu sezerse işleri bitikti. Hasan Paşa dehasıyla buna da bir çare buldu.

Depodaki fıçıları ağzına kadar kumla doldurttu. Kimisinin üzerine bir miktar barut, kimisinin üzerine un, fasulye gibi yiyecek maddesi koydurttu. Esir aldığı birkaç düşman subayını depoya götürdü. Dolu fıçıları göstererek, gıda ve barut konusunda iyi durumda olduklarını söyledi. İstedikleri fıçıyı açtırıp baktırdı. Hangisine baksalar ya un, ya mercimek, ya fasulye, ya da barut çıkıyordu (Altı kum tabii inandılar.). Onların kaçmalarına göz yumdu. Böylece kendi ordularına tekrar katılan subaylar, Kanije Kalesi’nde bol miktarda yiyecek, içecek ve barut olduğunu söylediler. Ekim sonlarına doğru, düşman, Kanije’ye girebilmek için varını yoğunu ortaya koydu. Önce nehir üzerine köprü kurup asker geçirmeye çalıştı, ne var ki Hasan Paşa, geceleyin köprüyü yaktırdı. Kurulan ikinci köprüyü ise çengellerle içeri çektirdi, üzerindeki nehre atlayıp boğuldular. Bunun üzerine, Avusturya Arşidükü Ferdinand, Hasan Paşa’nın başını getirene kırk köy vaat etti. Hasan Paşa ve emrindekiler serdengeçtiler, başarmak üzereydiler. Hazin ki, tam o sırada Belgrat düştü. Belgrat kuşatmasıyla uğraşan Arşidük Matyas da kuvvetleriyle birlikte gelip Kanije kuşatmasına katıldı. Düşman, tazelenmiş olarak yeniden hücuma kalktı. Ne var ki, bu saldırı da Hasan Paşa’nın askeri dehası sayesinde bertaraf edildi. Müttefik kuvvetler, 18.000 ölü vererek geri çekildiler. Kanije’de yalnızca dört bin mücahit kalmıştı. Her taraf yıkılmış, yakılmış olmasına rağmen mücahitlerin moralleri son derece yüksekti. Çok güvendikleri ve “Paşa Baba” dedikleri Tiryaki Hasan Paşa’nın etrafında birleşmiş, bütünleşmişlerdi. Kış bastırdı. Buna rağmen düşman çekilmiyordu. Kanije’de ise yiyecek-içecek ve barut tamamen bitmişti. Hasan Paşa, “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” diyerek, üç bin kişilik kuvvetiyle kaleden çıktı. Son bir gayretle düşman üzerine atıldı. Böyle bir şeyi aklından bile geçirmeyen düşman, hazırlıksız yakalanmıştı.

Düşman karargâhı Osmanlıların eline geçti.( İmkânsızlıktan imkân çıkarmak budur.)Tiryaki hasan Paşa, düşman karargâhı tamamının temizlenip kontrol altına alındıktan sonra, Arşidük Ferdinand’ın otağına girdi. Otağın ortasında etrafı altın ve gümüş parmaklıklı, başları mücevherli direkleri elmaslı bir taht vardı. Tahtın iki yanında sırma saçaklı on iki koltuk, hemen önünde ise en az dört metre uzunluğunda süslü bir yemek masası duruyordu. Tiryaki Hasan Paşa, önce iki rekât “şükür namazı” kıldı. Sonra Ferdinand’ın muazzam tahtına oturdu. Komutanlarını da koltuklara buyur etti. Dikkatle yüzerine baktı ve dedi ki: “Onlar işte bu gösteriş merakı yüzünden kaybettiler. Biz kulluğumuza kazandık.” Ayağa kalktı:”Zafer ihsan eden Rabbimize hamdolsun” diye sürdürdü konuşmasını, “bilin ki bu zaferi dört temel esasa borçluyuz: Bu esaslar sabır, sebat, birlikte hareket ve kumandana itaattir. Bu şekilde harekete devam edersek, Cenab-ı Allah bize daha nice zaferler ihsan edecektir.”

Hezimet haberlerinden bıkmış olan Sultan Üçüncü Mehmed(1596-1603), Kanije Zaferi’ne çok sevinmişti. Tiryaki Hasan Paşa’ya vezirlik rütbesi verdi. Murassa kılıç, muhteşem şekilde donatılmış üç hilalli sancak ve bir de Hatt-ı Hümayun(padişah fermanı) gönderdi. Padişah, Hatt-ı Hümayununda, Hasan Paşa’yı kutluyor, “Berhudar olasun, sana vezaret virdum ve seninle olan asker kullarım ki, mânen oğullarımdur, yüzleri ak ola. Cümlenizi Hakteâlâ Hazretleru’ne ısmarladum ” diyerek övüyordu.

Hatt-ı Hümâyun’u okuyan Hasan Paşa, birden hüngür hüngür ağlamaya başladı. Şaşırıp sevinmesi gerekirken neden ağladığını soranlara dedi ki:

“Bizum gençluğumuzde böyle küçük hizmetlere vezirlik verilmez, padişah mektubu yazılmazdı. Kanije Müdafaası gibi küçük hizmetlere de artık vezirlik verilmeye başlanmışsa, kaht-ı rical(adam kıtlığı) emaresidir. Ki, acil tedbir düşünülmezse, Osmanlı’yı kasıp kavurur. Biz nerede idik, nereye geldik diye ağlıyorum.  ” Evet dostlar, nerede idik, nereye geldik?

Beylikten Hükümdarlığa OSMANLI PADİŞAHLARI / Yavuz BAHADIROĞLU 
Syf: 108-110

Ay Işığı

  • Ziyaretçi
Ynt: Sevdiğimiz Kitaplardan Unutulmayanlar
« Yanıtla #25 : Şubat 03, 2015, 07:49:37 ÖS »
"Neden diye soruyorlardı, onların anavatanı Avrupa' daki Musevi sorununa çözüm olmak zorundaydı?"


Limon Ağacı - Sandy Tolan