"Bedenî kusurları yüzünden çölde yaşamayı seçen Zahir isimli sahabi, Medine pazarında Peygamberimiz'i (sallallahü aleyhi ve sellem) bir köşede beklerken, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ona arkadan yaklaşır ve gözlerini kapatarak şakalaşır. Peygamberimiz'in (sallallahü aleyhi ve sellem) o güne kadar hiç kimseye bu denli mesafesiz davranmadığını gören etraftaki Müslümanlar, bu ilginç manzarayı seyrederler. Kâinatin Efendisi, bunu firsat bilerek, çevreye yüksek sesle: "Bir kölem var. Satıyorum. Onu benden kim alır?" diye şakasını sürdürür. Hazret-i Zahir (radiyallahu anh), "Ey Allah'ın elçisi, beş para etmez bir sakat köleyi kim satın alır?" deyince şaka bu andan itibaren biter. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün ciddiyetiyle kendilerini sarmış olan kalabalığa seslenerek, şöyle der: "Ya Zahir, and olsun ki Allah ve Allah'ın Rasûlu katında senin değerin paha biçilmez! Bunun için biz de seni seviyoruz."
Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) görme özürlü Hazret-i Abdullah Ibn-i Ümmü Mektûm (radiyallahu anh)'a hem müezzinlik hem de yöneticilik görevi vermiştir.
Bacağından sakat olan Hazret-i Muaz bin Cebel (radiyallahu anh), bizzat Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafindan Yemen valisi olarak tayin edilmiştir.
Efendimiz'e (sallallahü aleyhi ve sellem) yakınlığı ile bilinen Hazret-i İbn-i Mes'ud (radiyallahu anh), bünyesinin tüm çelimsizliğine rağmen Kureyş müşriklerinin bulunduğu Kâbe'ye gitmiş ve orada alenî olarak Kur'an okumuştur. Büyük işkence gören İbn-i Mes'ud (radiyallahu anh), iyileşir iyileşmez tüm uyarılara rağmen yine aynı kahramanlığı göstermiştir.
Nesibe Hanim (radiyallahu anhâ), Uhud muharebesinde cephe arkası hemşirelik hizmetleri yapan bir sahabiydi. Ama Peygamberimiz'in (sallallahü aleyhi ve sellem) müşkül durumunu görünce kadın haliyle onu korumaya koşmuş ve müşriklerle çarpışırken birkaç yerinden yara almıştı. Medine'ye döndükten sonra aldığı ağır yaranın tedavisi bir yılda ancak kapatılmış, Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de onu sık sık ziyaret etmiş, ona iltifatta ve özel dualarda bulunmuştur. Hazret-i Nesibe (radiyallahu anhâ), Hazret-i Ebû Bekir (radiyallahu anh) zamanında ileri yaşına rağmen Yemame savaşına aktif olarak katılmış, bu kez on iki yerinden yara alarak bir kolunu kaybetmiştir. Ordu Medine'ye döndüğünde, Hazret-i Ebû Bekir (radiyallahu anh) bu kahraman hanımı ziyaret etmiş ve ona beytul maldan maaş ödenmiştir.
Son nefesine kadar bedenine giren müzmin bir hastalıkla yatalak ve bakıma muhtaç halde 30 yıl yaşayan Hazret-i İmran bin Hüseyin (radiyallahu anh), "Nasıl dayanıyorsun bu acılara?" diyen arkadaşına, "Benim için sağlik ve hastalıktan hangisi Allah'ın hoşuna giderse, benim hoşuma giden de odur! Otuz yıldır kendimde büyük bir huzur buldum." diyebiliyordu.