Gönderen Konu: Anılarla Atatürk  (Okunma sayısı 5316 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı MAHMUTOĞLU

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4219
  • Rep Puanı: +62/-0
  • GURURLA BAKIYORUM DÜNYAYA
Ynt: Anılarla Atatürk
« Yanıtla #13 : Mart 15, 2010, 02:29:49 ÖS »
ATATÜRK’E HAKARET EDEN KÖYLÜ
 
Atatürk, olaylara duygusal yaklaşmazdı. Kendisini daima olaya neden olan kişilerin yerine koyarak onların hareketlerinin gerisinde yatan nedenleri araştırır ve kararını ondan sonra verirdi. Devlet yönetiminde görev alanların kendilerini mutlaka vatandaşın yerine koymalarını, kendilerine nasıl davranılmasını, nasıl hizmet verilmesini isterlerse kendilerinin de vatandaşa aynı anlayışla davranmalarını ve hizmet vermelerini isterdi. Kendine yabancı, halkına yabancı, gerçeklerden uzak anlayışlı insanların toplumlarına yararlı olmaları mümkün olmadığı gibi bir de halkta yöneticilerin şahsında devlete olan güvenin sarsılması gibi çok olumsuz bir anlayışın doğmasına da neden olabilirler. Aşağıdaki anekdot Atatürk’ün halka hizmet anlayışını yansıtması açısından önemlidir.

Atatürk’e hakaretten sanık bir köylü hakkında kovuşturma yapılıyordu. Durumu Ata’ya bildirdiler.

- Mahkemeye veriyoruz, dediler, size küfür etmiş.

Atatürk sordu:

- Ben ne yapmışım ona?

Soruşturma evrakını inceleyenler açıkladılar:

- Gazete kağıdı ile sardığı sigarayı yakarken kağıt tutuşmuş da ondan.

Bunu söyleyen o zamanın bakanlarından biridir. Bakana şu soruyu yöneltmiş:

- Siz hiç gazete kağıdı ile sigara içtiniz mi?

- Hayır...

- Ben Trablus’ta iken içmiştim. Pek berbat şeydir. Köylü gene bana az küfretmiş. Siz bunun için mahkemeye vereceğiniz yerde, ona insan gibi sigara içmeyi sağlayınız.

(H. BESLEYİCİ, Atamız Atatürk, s.95-96)
Hamsi küçük bir balık, sakın ha aldanmayın, soyu çok kalabalık, yan göz ile bakmayın

Çevrimdışı MAHMUTOĞLU

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4219
  • Rep Puanı: +62/-0
  • GURURLA BAKIYORUM DÜNYAYA
Ynt: Anılarla Atatürk
« Yanıtla #14 : Mart 15, 2010, 03:16:02 ÖS »
ATATÜRK’ÜN AĞZINDAN TÜRK KÖYLÜSÜ
 
Türk köylüsü Osmanlı devlet anlayışı nedeniyle yüzyıllar boyunca kendisini padişah-halifenin kulu olarak görmüş, her istenileni itiraz etmeksizin yerine getirmiştir. Yaşadığı sorunları ise devlet görevlilerine yansıtmadan kendi içerisinde çözmeye çalışmıştır. Çünkü kendisine aşılanan yanlış düşüncelerle itaatkar olmayı öğrenmiş ve devlet görevlisini ulaşılmaz kişiler olarak görmüştür. Atatürk’le birkaç köylü arasında geçen aşağıdaki konuşma, Osmanlı yönetiminde halkla devlet görevlileri arasındaki mesafeyi çok iyi göstermektedir:

Bir gün Akşehir civarında bir köye gittim. Çok yağmur yağıyordu ve soğuk vardı. Kendimi belli etmeyerek, bir evin önünde duran kadına: Bacı yağmur var, soğuk var. Beni çatın altına kabul eder misin, dedim. Hiç tereddüt etmeyerek, buyrun dedi ve beni bir odaya aldı, odada ateş olmadığı ve yeni bir ateşin yakılması uzun zaman alacağı için:

“İsterseniz bizim odaya gidelim. Orada hazır ateş var” dedi. Gittik. Daha sonra, komşulardan birkaç kadın ve birkaç erkek geldi. Beraberce konuşmaya başladık. Konuşurken bana en önemli soruları soranlar kadınlar oldu. Askerin vaziyetini, düşmanın halini, en önemli düşmanın hangisi olduğunu sordular ve bunları sorarken hiçbir telaş ve çekinme göstermediler. İnsanca konuştular. Fakat, biraz sonra, benim kim olduğumu anlayınca, telaş gösterdiler ve söyledikleri, sordukları şeylerden kendilerine zarar geleceğini zannederek korktular! Çünkü şimdiye kadar resmi bir adamla açıkça konuşmanın büyük bir kabahat olduğuna inandırılmışlardı.

(Niyazi Ahmet BANOĞLU, Atatürk’ün Nükteleri-Fıkraları-Hatıraları s.14)
Hamsi küçük bir balık, sakın ha aldanmayın, soyu çok kalabalık, yan göz ile bakmayın

Çevrimdışı MAHMUTOĞLU

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4219
  • Rep Puanı: +62/-0
  • GURURLA BAKIYORUM DÜNYAYA
Ynt: Anılarla Atatürk
« Yanıtla #15 : Mart 15, 2010, 05:17:39 ÖS »
ATATÜRK VE ADALET
 
Demokratik yapıya sahip hukuk devletini keyfi yönetime sahip monarşik veya teokratik devletten ayıran en önemli faktör; kim olursa olsun herkesi yasalar karşısında eşit kabul etmek ve kimseye ayrıcalık tanımamaktır. Atatürk de bu anlayışı Türkiye’de yerleştirmeye çaba göstermiş, herkesin hukuka, adalet sistemine saygı göstermesi gerektiğini vurgulamıştır. Aşağıdaki anekdot bu anlayışa yönelik güzel bir örnektir.

Atatürk bir Balıkesir gezisinde, kendisine Milli mücadelede hizmetler etmiş birinin başvurusu ile karşılaştı. Adam bir konuda yanlış hüküm giydiğini söyleyerek yakındı.

Atatürk:

- Haklısın, konuyu ben de biliyorum, dedikten sonra yanında bulunan bir adliye subayını çağırdı. Konuyu anlattı. Düzeltilmesini istedi.

Müfettiş onu dinledikten sonra:

- Efendimiz, dedi, karar bütün adli sıralardan geçtikten sonra tamamlanmıştır. Hükmün yerine getirilmesinden başka yasal yol yoktur, dedi.

Atatürk:

- Ama ben söylüyorum, bu iş haksızlık. Çünkü ben işin usulünü biliyorum, dedi.

Genç Adliye müfettişi:

- Efendimizin beyanı yasa önünde bir değişiklik yapamaz. Adliye Bakanlığı’nın da bir şey yapmasına olanak yoktur.

O anda ortada soğuk bir hava esti. Şimdi bir fırtınanın kopacağı sanılıyordu. Fakat Atatürk sakin bir şekilde sordu:

- Peki bir adli hata olursa yasa bunun düzeltilmesini sağlayamaz mı?

- Yeni bir delille mahkemenin yinelenmesi istenebilir.

O zaman Atatürk başvuru sahibine döndü:

- Beni tanık olarak göster. Onda yeni deliller bulunduğunu öğrendim, diye iddia et. Ben mahkemeye gider, sana tanıklık ederim, dedi.

Sonra da Müfettişe döndü:

- Size teşekkür ederim, dedikten sonra yeniden başvuru sahibine dönüp:

- Neden zamanında başvurmadın. Zamanında gelir tanıklık ederdim. Boş yere mahkemeleri de meşgul etmezdin. Her vatandaş hatta Cumhurbaşkanı bile adalete saygı göstermek zorundadır.

(H. BESLEYİCİ, Atamız Atatürk, s.110-112)
Hamsi küçük bir balık, sakın ha aldanmayın, soyu çok kalabalık, yan göz ile bakmayın

Çevrimdışı MAHMUTOĞLU

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4219
  • Rep Puanı: +62/-0
  • GURURLA BAKIYORUM DÜNYAYA
Ynt: Anılarla Atatürk
« Yanıtla #16 : Ekim 08, 2010, 02:43:18 ÖS »
NE DİYORSUN
 
Atatürk gerek Kurtuluş Savaşı döneminde gerekse daha sonraki dönemde aldığı her kararda, yaptığı her işte yasal bir dayanak aramış, keyfi ve kanunsuz hiçbir eyleme girişmemiştir. Attığı her adımda devlet adamı sorumluluğunu unutmamış ve ülkede yasaların üstünlüğü ilkesini yerleştirmeye çalışmıştır. Mahkeme kararı olmaksızın “yargısız infaz” yapılmasına asla izin vermemiştir. Aşağıdaki anekdot O’nun bu yöndeki yaklaşımına güzel bir örnektir.


Erzurum Kongresi sırasında, İstanbul Hükümeti’nin yeni atanmış bir valisinin kimliği üzerinde konuşurken Mustafa Kemal Paşa der ki:

- Eğer işimize zarar verecek bir adamsa, Trabzon’dan İstanbul’a çevirelim, başımıza iş açmasın.

Konuşanlardan Rize üyesi Hoca Necati atılarak “Paşam, üzülmeyin, icabederse Kop Dağı’nda temizlenir” der.

Mustafa Kemal’in acı bir kızgınlıkla verdiği yanıt şudur:

- Hocam ne diyorsun? Yolları kestirip adam mı vurduracağız? Bu memlekette hükümsüz vatandaş öldürülemez. Vatandaş ancak mahkeme kararı ile cezalandırılır. Devlet adamının böyle düşünmesi gerektir.

Kemal ARIBURNU, Atatürk, Anekdotlar, Anılar
Hamsi küçük bir balık, sakın ha aldanmayın, soyu çok kalabalık, yan göz ile bakmayın

Çevrimdışı MAHMUTOĞLU

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4219
  • Rep Puanı: +62/-0
  • GURURLA BAKIYORUM DÜNYAYA
Ynt: Anılarla Atatürk
« Yanıtla #17 : Mayıs 02, 2011, 03:03:53 ÖS »
KAMÇISIZ YÖNETİM

Kurtuluş Savaşı’nın başlamasından 1938 yılında ölümüne kadar Türk Milletine önderlik yapan Atatürk, bu süre içerisinde, Osmanlı döneminde çok sık uygulanan baskı yönetimine başvurmaksızın toplumu ikna yolu ile yönetmiştir. Zorbalığa başvurularak ve sindirilerek toplumun kazanılamayacağını, korku ve baskı ile ancak geçici bir süreyle insanların desteklerinin alınabileceğini çok iyi bilen Atatürk, bu yüzden ikna yöntemini kullanmış ve başarılı olmuştur. Aşağıdaki anekdot Atatürk’ün bu anlayışına güzel bir örnektir.

(Bir süre evli kaldığı eşi Latife Uşaklıgil’in anılarından).

Evli bulunduğumuz sıralarda idi. İzmir’deydik.

Doktorların önerisi gereğince sessiz, sakin bir hayat sürmesi, dinlenmesi gerekliydi:

Bir türlü uyuyamadığı bir gece:

- Latife, ben şimdi tramvaya binmek istiyorum, dedi.

- Dinlenseniz olmaz mı? Vakit de oldukça geç, dedim.

- Ben de vaktin geç olmasından yararlanıp tramvaya binmek istiyorum ya, diye karşılık verdi.

Derhal gereken yerlere emir verildi. Bir atlı tramvay hazırlandı.

- Tramvay hazır, emrinize amade...

Yanlarına yaverlerini de aldılar. Hep birlikte tramvaya gittik. Bir sürücüden başka kimse yoktu. Atatürk sürücünün yanına yaklaşıp sordu:

- Sen atları kamçı ile mi idare edersin?

- Tabii Paşam, kamçısız idare edilir mi?

- Neden idare edilmesin?

- Biz görmedik...

Ata sürücünün yanına oturdu.

- Sen şu yerini bana ver de, kamçısız idare edeyim, dedi.

Sürücü hemen yerini verdi. Atatürk dizginleri ele aldı. Tramvay atlarını kamçısız sürmeye başladı.

- Nasıl idare edebiliyor muyum?

- Benden daha güzel idare ediyorsunuz Paşam...

- Ben de senin gibi bir idareciyim. Ben de yüzbinlerce insanı idare ettim. Onları ölüme giden yola seve seve sevkettim. Fakat bir tanesine bile kamçı kullanmadım.
 

Hadi BESLEYİCİ, Atamız Atatürk, s.88-89
Hamsi küçük bir balık, sakın ha aldanmayın, soyu çok kalabalık, yan göz ile bakmayın

Çevrimdışı MAHMUTOĞLU

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4219
  • Rep Puanı: +62/-0
  • GURURLA BAKIYORUM DÜNYAYA
Ynt: Anılarla Atatürk
« Yanıtla #18 : Mayıs 02, 2011, 03:18:42 ÖS »
VATAN İÇİN
 
Atatürk, Türk milletine karşı görevlerinin hiçbir zaman bitmeyeceğini, onun için ne yapsa az olduğunu düşünürdü. Bu nedenle hayatının son anlarında bile bu millet için bir şeyler yapmak çabasında olmuş, doktorların sağlığıyla ilgili uyarılarına rağmen yurt sorunlarıyla ilgilenmekten kendisini alıkoymamıştır. Ondaki vatan ve millet sevgisinin en iyi göstergesi yaptıkları ve yapmak istedikleridir. Aşağıdaki anekdot bu sevgiyi yansıtan sayısız örneklerden sadece birisidir.

Atatürk’ün rahatsızlığının son günlerinde doktorları Atatürk’ün devlet işleriyle uğraşmasını yasaklamıştı. Ancak, ölümünden otuz altı gün önce Başbakan Celal Bayar hazırlığı tamamlanmış “Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı” dosyası ile birlikte Atatürk’ü ziyarete geldi. Celal Bayar planla ilgili olarak bir iki temel konuda Atatürk’ün düşüncelerini öğrenmek istiyordu. Doktorları en çok beş dakika izin verdiler.

Bundan sonrasını Celal Bayar şöyle anlatır:

“Sanki hasta değil, rahat bir uykudan yeni kalkmış gibiydi.

Elimdeki dosyanın ne olduğunu sordu:

- Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın son şekli, efendim, dedim.

Eliyle işaret etti.

- Şöyle, yanıma otur, anlat.

Şezlongunu yükseltmelerini ve arkasına bir yastık konulmasını istedi. Göreceği yakınlıkta oturdum. Dinledikçe alakası artıyordu. Verilen beş dakika geçmişti. Genel Sekreteri Hasan Rıza’nın bana bunu hatırlatmak için içeri girdiğini hissetti:

- Gel Soyak, sen de dinle, başbakan çok güzel şeyler anlatıyor, dedi.

Sadece başlıkları okuyor, birkaç cümle ile o bahsi tamamlıyordum. Öğrenmek istediklerimi de öğrenmiştim. Yakın gelecekleri okurcasına:

- Ufukta, yeni bir dünya savaşının bulutları var. Acele edin. Bunların çoğu ordu ve halk ihtiyaçları için şart olan tesisler, Allah muvaffak etsin, acele edin, dedi.

Bunları söyleyen insan birkaç gün önce komadan çıkmıştı.

Sağlığı ile ilgili tek kelime etmedi.
 

Cemal KUTAY, Atatürk Olmasaydı
Hamsi küçük bir balık, sakın ha aldanmayın, soyu çok kalabalık, yan göz ile bakmayın

Çevrimdışı MAHMUTOĞLU

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4219
  • Rep Puanı: +62/-0
  • GURURLA BAKIYORUM DÜNYAYA
Ynt: Anılarla Atatürk
« Yanıtla #19 : Mayıs 02, 2011, 03:32:34 ÖS »
SORAMAZDIN

Atatürk’e ve O’nun düşüncesine karşı olanlar, tarihsel gerçekleri çarpıtarak Atatürk’ü, kendi uluslarının ve insanlığın felaketini hazırlayan Hitler ve Mussolini gibi diktatörlerle kıyaslamaktalar. Bu diktatörler, kendi ülkelerinde demokrasilere son vererek baskı yönetimlerini kurmuşlardır. Oysa Atatürk, kişi egemenliğine dayalı keyfi monarşi yönetiminden Türk ulusunu kurtararak ulus egemenliğine dayalı bir yönetim getirmiştir. O, Türk halkını kulluktan kurtararak hak ve özgürlüklerinin bilincine sahip yurttaş yapmak için hayatını adamıştır. O’nu diktatörlükle suçlayanlar ya gaflet içerisinde olan kıymet bilmezlerdir ya da O’nun getirdiği çağdaş değerlerden rahatsızlık duyan geçmiş yönetimin kalıntıları olan tutucu ve yobazlardır. Bu tür düşünenlere, bir gençle Atatürk arasında geçen aşağıdaki diyalog bir cevaptır.

Bir halk toplantısında, bir genç O’na şu soruyu sordu:

- Paşam, size diktatör diyorlar, ne dersiniz?

- Ben, diktatör olsaydım, sen bana şimdi bu soruyu soramazdın?
 

Hadi BESLEYİCİ, Atatürk’ü Anlamak, s.129
Hamsi küçük bir balık, sakın ha aldanmayın, soyu çok kalabalık, yan göz ile bakmayın

Çevrimdışı MAHMUTOĞLU

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4219
  • Rep Puanı: +62/-0
  • GURURLA BAKIYORUM DÜNYAYA
Ynt: Anılarla Atatürk
« Yanıtla #20 : Mayıs 02, 2011, 04:37:46 ÖS »
ATATÜRK VE MİLLİ BİRLİK

Milli birlik ve bütünlük bir milletin varoluş sebeplerinden biri ve Atatürk’ün üzerinde önemle durduğu sebeplerdendir. O, 23 Mart 1923’te Afyonkarahisar’da halkla yaptığı konuşmada bu konuyu şöyle dile getirmiştir.

“Yurttaşlarım,

Gördüğünüz bütün o felaketlerden sonra, sizleri o felakete sürükleyen sebepleri anlamışsınızdır ve o felaketlerden nasıl kurtulduğunuzu, elbette takdir etmişsinizdir. Sizler ve bütün millet o felaketlere kendine güvenmediği, geleceğini şunun bunun eline verdiği, şunun bunun esiri olduğu için uğramıştır. O, felaketlerden ancak milli benliğinize hakim olduğunuz için kurtuldunuz; amaca doğru bütün bir millet halinde yürüdünüz; üzerinize çöken felaketlere tahammül gösterdiniz, sebat gösterdiniz ve ancak bu sayede başarılı oldunuz.

Bundan sonra da egemenliğinizi canınız gibi koruyarak ulusal egemenliğinize, namusunuza, kutsal değerleriniz gibi dört elle sarılarak hiç durmadan bütünlük içinde geleceğe doğru yürüyecek, bugünden daha saadetli, daha şerefli ve mutlu günlere kavuşacağız.

Yurttaşlarım,

Allah birlik ve beraberlik içinde çalışan şerefini, namusunu koruyan ulusları mutlu eder. Biz de bundan önce olduğu gibi bundan sonra da bu anlayışla çalışırsak, Allah’tan böyle bir mutluluğu istemeyi hak ederiz.”


Em.Tümg. Muzaffer ERENDİL, İlginç Olaylar ve Anekdotlarla Atatürk, s.64
Hamsi küçük bir balık, sakın ha aldanmayın, soyu çok kalabalık, yan göz ile bakmayın

Çevrimdışı @sen@

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4979
  • Rep Puanı: +100/-0
Ynt: Anılarla Atatürk
« Yanıtla #21 : Mayıs 02, 2011, 10:14:07 ÖS »
Hepsini yeniden okudum, yeniden gurur duydum. Teşekkürler Cihan. Bir de unutulmuş bir şey... +
Zordur benimle yürümek. Bunu benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler. Suç kimde? Ben zoru seviyorum, onlar sevmiyor. Yapacak bi şey yok. Suçum var mı? Tabi ki var. 'Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam'.


Çevrimdışı MAHMUTOĞLU

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4219
  • Rep Puanı: +62/-0
  • GURURLA BAKIYORUM DÜNYAYA
Ynt: Anılarla Atatürk
« Yanıtla #22 : Mayıs 03, 2011, 10:00:56 ÖÖ »
Çoktandır güncellemeyi unutmuşum bu konuyu

Ben teşekkür ederim
Hamsi küçük bir balık, sakın ha aldanmayın, soyu çok kalabalık, yan göz ile bakmayın