Gönderen Konu: Karısından Borç Alan Padişah  (Okunma sayısı 614 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı @sen@

  • Moderator
  • *
  • İleti: 4979
  • Rep Puanı: +100/-0
Karısından Borç Alan Padişah
« : Ekim 12, 2010, 10:28:51 ÖS »
Borç her dönem her kesimden insanın derdi olmuştur. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri Osmanlı Padişahı Üçüncü Mustafa'nın durumuydu.

İktisada çok önem veren bir hükümdar olan Sultan Üçüncü Mustafa, hazineyi her zaman dolu tutmayı bir politika olarak benimsemişti. Paranın ayarı onun devrinde düzelmiş, hazine rahatlamıştı. Ancak Ruslar'ın genişleme isteğinin farkında olan Padişah, Rusya'yla savaş planları yapmaya başlamıştı. Padişah, niyetini Sadrazam Koca Ragıp Paşa'ya anlatmış ve "Ecdadımızın devrinde bile böyle kuvvetli hazine görülmüş müdür? Lüzum akça ise Edirne Kapısı'ndan Rusçuğa kadar iki keçeli altın dizerim" diyerek kararlılığını ortaya koymuştu. Koca Ragıp Paşa'ysa "Yeniçerilerin durumu ortada, mazaallah bir mağlubiyet olursa, halimiz ne olur" endişesini dile getirmiş ve zaman istemişti. Ragıp Paşa istediği zamanı bulamadan öldü. Yerine gelen Muhsinzade Mehmet Paşa da aynı oyalama yolunu tuttu, ancak padişaha aradığı sebebi bizzat Ruslar verdi. Lehistan Krallığı meselesinden çıkan ihtilaf üzerine 3 Ekim 1768'de Ruslara karşı harp ilan edildi. Ancak savaşın beşinci yılına girildiğinde, cephelerde hep bozgunlar yaşanıyordu. Üçüncü Mustafa'nın ağzına kadar doldurduğu hazine, Yeniçerilerin, eyalet beylerinin, tımar sahiplerinin kayıtsızlığı içinde eriyip gitmişti. Savaşın sonlarına doğru devlet Yeniçerilerin aylıklarının veremeyecek duruma gelmişti. Padişah büyük bir üzüntü içindeydi. Bir isyan çıkmasından da korkuyordu. İşte 1773 yılında Üçüncü Mustafa tarihte eşine rastlanır bir şey yaptı. Oğlu Üçünçü Sultan Selim'in annesi Mihrişah Valde Sultan'dan 237 kese, 55 kuruş ve kızı Şah Sultan'dan 340 kese borç aldı. Karşılığında ise özel mühürünü bastığı bir senet vermişti:

Elde hiç akçe kalmadı
Karısından aldığı senette aynen şunları yazdı: "Yüce devletimizi korumak ve Osmanlı Saltanatı ile ulu dinimizin gayreti uğruna yaptığımız savaşın zaferle sonuçlanması için gerek şahsıma ait olan, gerek devletin hazinesindeki bütün paraları harcadım. Elde hiç akçe kalmadı. Harbin devamı için şart olan parayı, oğlumun ve kızlarımın annelerinden borç olarak almak zorunda kaldım. Bu arada oğlum Sultan Selim'in doğumunda, annesine armağan edilen parayı da aldım. 237 kese ve 55 küsuru da bulunan bu borcum, savaş sonunda devlete bağışladığım vakıflarımdan fazlasıyla ödensin ve bu senedim o zaman yırtılsın. Vasiyet ederim."

Senet Yırtılamadı
Üçüncü Mustafa, borcunu ödeyemedi hatta açtığı savaşın sonunu göremedi. Borç senedini imzaladığı tarihten yaklaşık bir yıl sonra, Ozi Kalesi'nin düşman eline geçtiğini öğrendiğinde fenalaşarak öldü. Borç senedindeki vasiyeti ise yerine getirilemedi. Yerine geçen kardeşi I.Abdülhamid devrinde de karışıklıklar devam etti. Onun yerine geçen oğlu III. Selim ise değil annesinin alacağını vermek, sarayındaki en küçük değere kadar nesi var nesi yoksa yeni ordu Nizam-ı Cedid için harcamış hatta hayatını da bu yolda feda etmişti. Üçüncü Mustafa'nın bu borç senetleri bugün Topkapı Sarayı Arşivi'nde 1785 ve 1001 numaralarla kayıtlı olarak tarihi bir ibret vesikası olarak durmaktadır
Zordur benimle yürümek. Bunu benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler. Suç kimde? Ben zoru seviyorum, onlar sevmiyor. Yapacak bi şey yok. Suçum var mı? Tabi ki var. 'Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam'.