Gönderen Konu: Glowacki'den itiraflar..  (Okunma sayısı 777 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı lazrail_67

  • Moderator
  • *
  • İleti: 1613
  • Rep Puanı: +23/-0
Glowacki'den itiraflar..
« : Nisan 02, 2011, 01:05:51 ÖS »
Sezonun ilk yarısı bittiğinde artık bu işi becerebiliriz diye düşündük. Fakat ikinci yarı çok büyük bir ders verdi. Hiçbir zaman, hiçbir yerde, "Biz bu kadar iyi takımız, her şeyi yapabiliriz" diye düşünmemek ve her karşılaşmayı çok zorlu bir savaş olarak değerlendirmek gerektiğini öğrendik..

Polonya futbolunun 2000'li yıllarına damgasını vuran Wisla Krakow'da 10 yıl forma giyip 6 şampiyonluk yaşadıktan sonra Trabzonspor'a transfer oldu. Kendisini tarif ederken kullandığı "azimli ve disiplinli" tarifi oyunculuk karakterine gerçekten de birebir oturuyor. Futbolu bıraktıktan sonra üniversiteye devam etmeyi düşünecek kadar gelişime açık bir oyuncu. Trabzonspor'un şampiyonluk şansı için, "İkinci yarının başındaki hatalarımızdan gereken dersi çıkarttık, bu yarışta sonuna kadar varız" diyor.
 
Trabzonspor'a gelmek benim için büyük bir yenilik. İnsanın hayatı boyunca yaşadığı  kendi memleketinin dışında yeni bir işe soyunması çok değişik bir deneyim. Yeni bir takımla yeni bir şeyler başarabilmek için buraya geldiğimi söyleyebilirim. 
Trabzonspor'a gelmeden önce direkt Szymkowiak'la konuştum. Onun anlattıklarına burada birebir şahit oldum. Trabzon futbola çok düşkün bir kent. Burada her şey futbol anlamına geliyor. İnsan Trabzon'da tam anlamıyla bir futbol atmosferi hissediyor. 
Benim için İstanbul veya Trabzon'da yaşamak arasında bir fark yok. Çünkü ben buraya çalışmaya, futbol oynamaya, kendimi geliştirmeye ve tabii ki yeni bir şeyler görüp öğrenmeye geldim. Sadece futbola odaklanıyorum. 
Kendimi futbola adadım ve konsantrasyonumun dağılmaması için sadece futbola odaklandım. Ama kendini geliştirmeyi seven bir insanım ve bilimsel, teknolojik gelişmelerden uzak durmam. Futbolu bıraktıktan sonra üniversiteye girerek eğitimimi tamamlamayı düşünüyorum. 
Şu anda Polonya futbolu bir kriz yaşamaya devam ediyor. Beklentimiz çok fakat bir türlü o beklentiyi karşılayacak güce ulaşamıyoruz. Çok fazla değişiklik yaşanıyor. İşi bilmeyen çok fazla insan futbolun içinde ne yazık ki.
Süper Lig gerçekten de çok farklı bir düzeyde. Bütün futbolculara gösterilen saygı ve sevgi mükemmel. Takım içi eğitimin de çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Buradaki teknik adamlar maç öncesi oyuncuları çok iyi hazırlıyor. 
Futbolculuk özelliklerimden bence çok önemli iki tanesi azim ve futbol disiplini. Asla pes etmeyen ve sonuna kadar mücadele etmeyi ilke edinmiş bir yapım var. Bir yandan da hem özel yaşantımda hem de saha içindeki oyun anlayışımda disiplinden asla ayrılmam.
Sezonun ilk yarısı bittiğinde artık bu işi becerebiliriz diye düşündük. Fakat ikinci yarı çok büyük bir ders verdi. Hiçbir zaman, hiçbir yerde, "Biz bu kadar iyi takımız, her şeyi yapabiliriz" diye düşünmemek ve her karşılaşmayı çok zorlu bir savaş olarak değerlendirmek gerektiğini öğrendik.
"Avni Aker'de ağır bir baskı altında futbol oynanıyor" cümlesinin doğruluk payı yüksek. Bu baskı gerçekten de hissediliyor. Bunu kırabilmenin yolu ise her futbolunun kendi kafasında konsantrasyonunu çok iyi yapması ve kendisine bir hedef koymasından geçiyor. 
Diğer kulüplerin oyuncuları hakkında çok fazla bir fikrim yok, ama takım arkadaşım Egemen'in çok üst düzey bir defans oyuncusu olduğunu söyleyebilirim. Selçuk ve Jaja da bana göre Türkiye'deki en kaliteli oyuncular arasında yer alıyor. 
 
Röportaj: Nuri Bekar / TamSaha
Wisla Krakow’da tam 10 yıl oynamış ve sembol olmuş  bir futbolcusun. Böyle bir pozisyondayken kulübünden ayrılmak sana neler hissettirdi?
Öncelikle çevre değiştirdiğim için farklı bir duyguya büründüm. Yeni çevre ve çok fazla yeni insanla tanışmak benim için biraz zordu. Belki Wisla Krakow taraftarları öyle düşünüyor ama ben kendimi sembol bir oyuncu olarak görmüyorum. Wisla Krakow'dakilere çok müteşekkirim. 10 yıldan sonra bir başka kulüpte yeniden başlamak bende gerçekten çok farklı duygular uyandırdı. Tabii ki alıştığım ortamın dışında bulunmak farklı bir şeydi ve ilk başta zorluk çektim. 
Trabzonspor’un teklifini kabul ederken kafanda neler vardı? Türkiye’ye gelerek kariyerine ve kendine neler katabileceğini umuyordun?
Trabzonspor'a gelmek benim için büyük bir yenilik. İnsanın hayatı boyunca yaşadığı kendi memleketinin dışında yeni bir işe soyunması çok değişik bir deneyim. Yeni bir takımla yeni bir şeyler başarabilmek için buraya geldiğimi söyleyebilirim. 
Bu süreçte başka teklifler de almış mıydın? Eğer aldıysan neden Trabzonspor’u seçtin?
Hayır, başka teklifler almadım. Tek teklif Trabzonspor'dan gelmişti ve bu nedenle teklifi kabul ederken çok da fazla düşünmedim.
Trabzonspor’a gelirken danıştığın, bilgi aldığın herhangi birisi oldu mu? Mesela geçmişte Trabzonspor forması giymiş bir Szymkowiak var. Onunla konuştun mu?
Trabzonspor'a gelmeden önce direkt Szymkowiak'la konuştum. O da bana tavsiyelerde bulundu. Szymkowiak benim için bir rehber gibiydi. Bana Trabzon'u anlattı ve bu şehirde futbolun ne kadar önemli olduğunu söyledi. Dolayısıyla Trabzon benim için tamamen bir bilinmez değildi ama elbette görmek ve yaşamak çok daha farklı. 
Trabzon’a gelmeden önce burasıyla ilgili neler düşünüyordun, geldikten sonra fikirlerinde herhangi bir değişiklik oldu mu?
Biraz önce de söz ettim; Szymkowiak'ın anlattıklarına buraya geldiğimde neredeyse birebir şahit oldum. Trabzon futbola çok düşkün bir kent. Burada her şey futbol anlamına geliyor. İnsan Trabzon'da tam anlamıyla bir futbol atmosferi hissediyor. 
Yabancı  oyuncular Türkiye’ye gelecekleri zaman genellikle İstanbul kentini tercih eder. Bu açıdan baktığında İstanbul’da değil de Trabzon’da yaşamak senin için bir dezavantaj mı? 
Daha önce bunu düşünmedim açıkçası. Benim için İstanbul veya Trabzon'da yaşamak arasında bir fark yok. Çünkü ben buraya çalışmaya, futbol oynamaya, kendimi geliştirmeye ve tabii ki yeni bir şeyler görüp öğrenmeye geldim. Onun için benim açımdan İstanbul ya da Trabzon'da yaşıyor olmak önemli değil. Sadece futbola odaklanıyorum. 
Başka bir mesleği hiç  düşünmedim
Futbola başladığın günlere dönersek, neden başka bir mesleği değil de futbolcu olmayı seçtiğini anlatır mısın?
Daha önceki hayatıma baktığımda ilk aklıma gelen şey, futbolu ve topu ne kadar çok sevdiğimdir. Başka bir meslek sahibi olmayı düşünemezdim. Bugün de aynı fikirdeyim. Çünkü sevdiğim bir mesleği yapıyorum. Ve tabii ki sevdiğim işi yapmaktan da büyük bir gurur ve mutluluk duyuyorum.
Ailenin futbolcu olmanla ilgili desteği ve katkısı var mıydı, yoksa seni başka bir mesleğe mi yönlendirmek istediler?
Eşim ve kızım futbol hayatımda bana çok büyük bir destek veriyor. Genel olarak ailem de başlangıçta bana büyük bir destek vermişti. Çünkü onlar beni mutlu etmeye çalışıyor. Futbolun benim ne kadar sevdiğim bir iş olduğunu gördükleri için beni başka bir işe yönlendirmediler. Bugün de futbol oynamanın beni nasıl mutlu ettiğinin farkında oldukları için var güçleriyle desteklemeyi sürdürüyorlar. 
Futbol oynarken, eğitimini nereye kadar sürdürdün? Polonya’daki sistem futbolla eğitimi bir arada götürmeye izin veriyor mu?
Belli bir yere kadar hem okulu hem de futbol oynamayı birlikte sürdürmeye çalıştım. Fakat belli bir dönemden sonra bir seçim yapmak zorunda kaldım. Liseyi bitirdim, üniversiteye hiç girmedim. Aslında Polonya'daki eğitim sistemi buna izin veriyor ama futbol oynuyorsanız aynı zamanda üniversitede okuyabilmeniz çok zor. Ben de kendimi futbola adadım. Konsantrasyonumun dağılmaması için sadece futbola odaklandım. Ama kendini geliştirmeyi seven bir insanım ve bilimsel, teknolojik gelişmelerden uzak durmam. Çok kitap okuyarak eksiklerimi tamamlamaya çalışıyorum. Bir de eğitimin yaşı olmadığını düşünüyorum. Futbolu bıraktıktan sonra üniversiteye girerek eğitimimi tamamlamak istiyorum. 
10 yıl boyunca oynadığın Wisla’da 6 lig şampiyonluğu yaşadın. Senin için en anlamlısı hangisiydi?
En son zaferimiz bizim için çok önemliydi. Çünkü büyük bir mücadeleden sonra böyle bir zaferi tatmak başkadır. O sezon Legia Varşova ile müthiş bir çekişme içine girmiştik. Lech Poznan da yarışta sonuna kadar varlığını sürdürdü ve oldukça çetin bir mücadeleden sonra şampiyonluğa ulaştık. Bu şampiyonluk için çok çalıştık. Güçlükle ulaşılan şampiyonlukların diğerlerine göre çok farklı bir tadı olduğunu da o zaman öğrendim. 
Futbolculuk kariyerindeki en unutulmaz hatıranı bizimle paylaşır mısın?
Futbol çok ilginç bir oyun. Hem mutlulukla hem de sıkıntılarla dolu. Ama ben sadece iyi anları hatırlamaya çalışıyorum. Şampiyonluklar ve kupalar kazandığımız maçlar benim için asla unutulmaz. Avrupa kupalarında da Real Zaragoza, Schalke, Lazio ve Parma'ya karşı oynadığım maçların futbol kariyerimde çok farklı yerleri var. Real Zaragoza, Schalke ve Lazio'yu aynı skorla 4-1 yenerek elediğimiz maçları asla unutamam.   
Polonya futbolu Deyna, Lato, Szarmach, Boniek gibi büyük yıldızlarıyla dünya futbolunda önemli markalardan biri haline gelmişti. Ancak bugün o Polonya’dan eser yok. Sence ülke futbolunuz adına neler değişti?
Şu anda Polonya futbolu bir kriz yaşamaya devam ediyor. Beklentimiz çok fakat bir türlü o beklentiyi karşılayacak güce ulaşamıyoruz. Çok fazla değişiklik yaşanıyor. İşi bilmeyen çok fazla insan futbolun içinde ne yazık ki. Elbette Lato, Deyna, Szarmach, Boniek gibi isimler benim için çok önemli ve ne yazık ki bugün Polonya futbolunda onlara benzer oyuncu isimlerini sayamıyoruz. Dediğim gibi, Polonya futbolu son dönemde bir kriz yaşıyor. 
Euro 2012’ye ev sahipliği yapacak olmak Polonya futboluna neler kazandıracak?
Euro 2012 Polonyalılar için çok önemli bir olay. Kesinlikle şimdiden olumlu bir etki oluşturuyor. Gerçekten de bizim için bu organizasyonu düzenlemek bir mutluluk sebebi. Ama buna dayanarak Polonya Millî Takımı'ndan da beklentiler yükseliyor. Ülkede yeni statlar yapılması ve Millî Takımımızın elemelere katılmadan direkt finallerde yer alacak olmasını ülke futbolunun içinde bulunduğu krizden çıkması için bir başlangıç olarak görüyorum. 
Sakatlıktan çıktıktan sonra yeniden Polonya Millî  Takımı’na davet edildin. Ülkendeki organizasyonda o takımın bir parçası olmak senin için ne anlama gelecek? 
Sakatlıktan çıktıktan sonra yeniden Millî Takım'dan davet almak gerçekten de çok gurur verici. Oyuncunun ülke dışında da olsa unutulmadığını görmesi ve hâlâ yararlı olacağının düşünüldüğünü hissetmesi gururunu okşuyor. Ama bir yandan da Euro 2012'nin benim için kendimi gösterme adına son şans olduğunu düşünüyorum. Her maç benim için çok büyük bir konsantrasyon demektir ve ben her maçta işimi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum.
Türk futbolunun genel durumu hakkında neler düşünüyorsun? Süper Lig’i Avrupa futbolunun neresine koyabiliriz?
Bu soruya cevap verirken sadece Polonya'daki futbolla kıyaslayabilirim. Daha önce başka bir ülkede, başka bir ligde oynamadığım için çok fazla fikir sahibi değilim. Süper Lig gerçekten de çok farklı bir düzeyde. Bütün futbolculara gösterilen saygı ve sevgi mükemmel. Takım içi eğitimin de çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Buradaki teknik adamlar maç öncesi oyuncuları çok iyi hazırlıyor. 
Fenerbahçe maçını unutamam
Türkiye’deki unutulmaz maçın hangisiydi?
Sezonun ilk yarısında oynadığımız Fenerbahçe maçını asla unutamam. Hani başta da futbolun içinde hem mutluluğu hem de sıkıntıları barındıran bir oyun olduğunu söylemiştim ya... Fenerbahçe maçı tam anlamıyla iki duyguyu bir arada yaşadığım bir karşılaşmaydı. O maçta takımımın gollerinden birisini atmış ve müthiş bir sevinç yaşamıştım. Ancak yine o maçta yaşadığım sakatlık da uzun süre futboldan uzak kalmama yol açmıştı. O nedenle bu maçın benim için unutulmaz olduğunu söyleyebilirim.
Glowacki’nin futbolculuk özelliklerini tarif etmeni isteseler, nasıl bir sıralama yaparsın?
Futbolculuk özelliklerimden bence çok önemli iki tanesi azim ve futbol disiplini. Asla pes etmeyen ve sonuna kadar mücadele etmeyi ilke edinmiş bir yapım var. Bir yandan da hem özel yaşantısında hem de saha içindeki oyun anlayışında disiplinden asla ayrılmam.
Şampiyonluğun peşini bırakmayız
Trabzonspor’un ligin ikinci yarısını açık ara lider bitirdikten sonra ikinci yarıda yaşadığı puan kayıplarını nasıl açıklamak gerekir? Tecrübeli bir oyuncu olarak bu konuda neler söylersin?
Sezonun ilk yarısı bize çok fazla tecrübe kazandırdı. Artık bu işi becerebiliriz diye düşündük. Fakat ikinci yarısı çok büyük bir ders verdi. Hiçbir zaman, hiçbir yerde, "Biz bu kadar iyi takımız, her şeyi yapabiliriz" diye düşünmemek ve her karşılaşmayı çok zorlu bir savaş olarak değerlendirmek gerektiğini gördük, öğrendik. Başlangıçta çok rahattık ve belki de biraz kendimizi bıraktık. Şampiyon olacağımızdan çok emindik ama sezonun ikinci yarısının başındaki puan kayıplarıyla avantajımızı yitirdik. Ancak ben takım olarak bu yaşadıklarımızdan çok önemli dersler çıkardığımızı düşünüyorum. Şimdi kendimize yeniden güveniyor ve mücadelemize aynı inançla devam ediyoruz. Sonuna kadar da şampiyonluğun peşini bırakmayacağız. 
Trabzonspor özellikle Avni Aker’de ağır bir baskı  altında oynuyor. En azından dışarından görünen manzara bu. Bu fikre katılıyor musun? Eğer böyleyse, bu baskıyı  kırabilmenin yolu nedir?
"Avni Aker'de ağır bir baskı altında futbol oynanıyor" cümlesinin doğruluk payı yüksek. Bunu tam anlatamıyorum,çünkü derin bir analiz yapmak lâzım. Fakat bu baskı gerçekten de hissediliyor. Geçmişteki maçlarımıza baktığımızda deplasmanlarda daha fazla puan kazandığımız da ortada.  Bu baskıyı kırabilmenin yolu ise her futbolcunun kendi kafasında konsantrasyonunu çok iyi yapması ve kendisine bir hedef koymasından geçiyor. Başka da yapılabilecek bir şey yok. 
Trabzonspor’da iki yeni Polonyalı oyuncu daha var; Brozek kardeşler. Henüz sahadaki performansları hakkında ciddi bir fikir edinemedik. Wisla Krakow'dan tanıdığın ikizlerin futbolculuk kumaşları hakkında neler söylersin?
Brozek kardeşleri gerçekten de çok iyi tanıyorum, çünkü dediğiniz gibi Wisla Krakow'da birlikte futbol oynadık. Trabzonspor'a geldikleri için de çok mutluyum. Çünkü hem kendimi yalnız hissetmiyorum hem de ikisinin de yetenekli oyuncular olduğunu ve takıma katkı sağlayabileceklerini biliyorum. Fakat Trabzonspor'da kadroya girebilmek de o kadar kolay değil. İkisinin de antrenmanlarda kendilerini daha fazla göstermeleri gerekiyor. Onlara güveniyorum. Azimli ve disiplinli oyuncular olduklarını biliyorum. Sizin de ilerde bunu göreceğinizi düşünüyorum. 
Türkiye’de beğendiğin savunma oyuncuları var mı? 
Diğer kulüplerin oyuncuları hakkında çok fazla bir fikrim yok, bu nedenle isim veremeyeceğim ama Trabzonspor'da takım arkadaşım Egemen'in çok üst düzey bir defans oyuncusu olduğunu söyleyebilirim. Diğer bölgelerdeki oyunculardan söz edecek olursak da Selçuk ve Jaja bana göre Türkiye'deki en kaliteli oyuncular arasında yer alıyor. 
Ne zamana kadar futbol oynamak istiyorsun ve sonrasındaki kariyer planlamanda neler var?
Futbolu çok seviyorum ve bu nedenle mümkün olduğu kadar uzun süre oynamak istiyorum. Fakat tabii ki sağlık durumum ve fiziksel yapım bu konudaki kararımın üzerinde belirleyici olacak. Futbolu bıraktıktan sonrası için ise henüz kesinleşmiş bir kararım yok. Belki futbolcu olarak bir okulda genç oyunculara destek olabilirim. 
Özel hayatında neler yapıyorsun, Türkiye’de neleri seviyorsun?
Özel hayatımda yaptığım çok fazla şey yok. Çünkü neredeyse bütün hayatımı futbol dolduruyor. Ama fırsat buldukça kitap okumayı, gezmeyi ve ailemle birlikte vakit geçirmeyi çok seviyorum. Türkiye'nin havası, iklimi, insanları, yemekleri, tarihi dokusu ve kültürü de beni çok etkiliyor.