nicedir gittiğim yollar hep sana çıkıyor benim, ama sebepsiz değil, çünkü nicedir bıraktığın işaretlerle yol alıyorum senin…
kış uykusuna veda vakti diyorum, uyanma zamanı; gözlerimi kırpmadan konuk oluyorum davetkarlığına… beni beklemiş gibisin onca zaman, mesafe bırakışında bile karşı koyamadığımız bir sıcaklık var… gözlerin hep beni çağırıyor, sözlerinde imalar… “istemem, yan cebime” yapıyorum, anlamazdan geliyorsun; loş ışıklı mekanda kah hayatımın tam ortasına dalıp, kah uzaklara kaçıyorsun…
sağlam örülmüş duvarlarım var benim; sen yıkamıyorsun, ben niyetlenmiyorum bile… öyle ya, benden iyi kim bilecek kalın duvarlarımın sapasağlam sıvalarını… hayal kırıklığı var onların temelinde; dahası, pişmanlık kadar aptallık, tepeler kadar dipler, hepler kadar hiçler var…
o duvarları yaparken kasılan suratım, kendi yaptığım dört duvar arasında biryerlerde asılı kalmış…
ucundan tutunuyorum aslında hayata, düşmeme kavgasındayım yerçekimine inat… bilimsel olarak doğru olmadığını bilsem de etkisinde kalmışım, ağır olanın daha çabuk yere düşeceğini sanıyorum ben de herkes gibi; ve yıllar öyle yüklemiş ki beni, öyle ağırım ki içime atıp biriktirdiklerimden, hızla yere doğru yol alıyorum…
düşerken karşıma çıkan her bir dal parçasından medet umuyorum… kimini pas geçiyor, kiminin kurumaya yüz tutmuş dalından bir parça koparıyorum can havliyle; ama ne ben kurtulabiliyorum, ne ona bir faydam oluyor… yani, ne o zamana kadar öğrendiklerim bir nefes verebiliyor bana, ne de öğrettiklerimden bir el uzanabiliyor…
sadece, seninle karşılaştığımız ilk an saplanıyor hayat doğrularıma…
seni aklımdan uzaklara atmaya çalışıyorum, yapamıyorum… nereye atsam geri dönüyorsun, sessiz gecelerde adın yankılanıyor beynimin her yanında…
monologlar biriktiriyorum sana asla konuşamayacağım, yalnızlıklar biriktiriyorum sana asla paylaşamayacağım… sen en uzaklardan ulaşmaya çalışadur; gözümde öyle büyütüyorum ki seni, kaybetmeye öyle mahkumum ki sırf bu yüzden, hükmen mağlup çıkıyorum karşına ilk buluşmada…
ve belki de bu yüzden;
ilk buluşmada hayalleri yıkılan kimbilir kaçıncı kaybeden oluyorum ben…
ve ben sana o korkak ve mesafeli adımlarla merhaba derken,
kimbilir sen kaçıncı oluyorsun bedeni oradayken hayalleri uçup giden…