Gönderen Konu: ÇERNOBİL - Volkan Konak (Karadenizin Kanayan Yarası)  (Okunma sayısı 2023 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı blackseastorm

  • Banned
  • *
  • İleti: 187
  • Rep Puanı: +50/-1
  • Ne Mutlu Türküm Diyene
ÇERNOBİL - Volkan Konak (Karadenizin Kanayan Yarası)
« : Mart 12, 2007, 09:36:29 ÖS »
1-    ÖNSÖZ

2-    Nükleer reaktörün tarihsel gelişimi.

3-    Radyoaktif maddeler nelerdir ve doğada kalma süreleri.

4-    Radyoaktif ölçüm birimleri ve normal limitleri.

5-    Radyoaktif maddeler insanlara hangi yollardan ulaşır.

6-    Radyoaktif maddelerin insana verdiği zararlar.

7-    Radyoaktif maddelerden korunma tedbirleri.

1986 ÇERNOBİL KAZASI RAPORU:

1-    Kazanın meydana gelişi ve radyoaktif  bulutun dünya coğrafyasındaki seyri.

2-    Resmi kurumların çalışmaları ve açıklamaları.

3-    Bağımsız kişi ve kurumların çalışmaları.

4-    Kaza sonrası alınan tedbirler.

SONUÇ

KAYNAKLAR


--------------------------------------------------------------------------------

1. ÖNSÖZ

 

Yıllardır konuşulan Çernobil hadisesinin, tatmin edici ve tarafsız bilimsel çalışmalar yapılmadığı için, insanlarda psikolojik hasarlar ve yoğun bir stres yarattığını gözlemlemiş bulunmaktayım.  Ayrıca, bir çok yakınını kanserden dolayı kaybetmiş bir müzik adamı ve halk bilimcisi olarak, bu çalışma ile, bizlere inanan insanlara ve tarihe karşı sorumluluklarımı yerine getirmeye çalışmaktayım. Ayrıca yine bu çalışma ile, özellikle Karadeniz halkını depresyondan çıkarmaya ve en önemlisi yeniden “bilime, bilim adamına, devlete, devlet adamına, doktorlarımıza inanmaya ve güvenmeye devam etmeliyiz”, düşüncesine katkıda bulunacağımı umut ediyorum. Zira, bilim ve sanat toplumun kanatlarıdır. Biz bu kanatlarımızı kullanmalıyız ve yükseklere çıkıp rüzgar gibi hür bir ülke olmalıyız.

 

Dolayısıyla bilim, insanlık için vazgeçilmez bir alandır. Fakat bilim adamlığı ve devlet adamlığı ise, en az bilim kadar önemlidir.

 

         Sevgilerimle,

 

Volkan KONAK

 


--------------------------------------------------------------------------------

 

2. NÜKLEER REAKTÖR

 

Yaklaşık yüz yıl önce 1896’ da Fransız bilimci Becguerel’ in radyoaktiviteyi keşfi, insanlık tarihinde yeni bir çağ açmıştır. İki yıl sonra, 1898’ de, yine Fransız Bilimciler Bayan ve Bay Curie, radyoaktif element, radyumu yalıtmayı başarmıştır. 20. yüzyıla girdiğimizde, 1911’ de atomun ilk tasarımını Danimarka’ lı bilimci Rutherford yaptı. 1938’ de Alman bilimciler, Hanh ve Strassmann, nükleer fizyonu keşfetti. 1942’ de ise İtalyan asıllı Enrico Fermi ve arkadaşları, ABD’ de Chicago üniversitesinde ilk nükleer reaktörü çalışır hale getirdi.

 


--------------------------------------------------------------------------------

3. RADYOAKTİF MADDELER VE DOĞADA KALMA SÜRELERİ

 

3.1-   İyot 131, Sezyum 137, Sezyum 134, Rutenyum 103, Rutenyum 106, Lantan 140, Baryum 140, Tellur 132, Seryum 141, Seryum 144

 

3.2-   İyot             131    ömrü           8 gün                    (I 131)

         Sezyum       134    ömrü           2 yıl            (Cs 134)

         Sezyum       137    ömrü           30 yıl          (Cs 137) 

 

4.      RADYOAKTİF ÖLÇÜM BİRİMLERİ

 

4.1-   Radyoaktif Ölçüm Birimleri

         Rem                                                                              0,5 rem = 500 milirem

         Milirem (mrem)

         Bekerel                                                                          1 msv = 100 milirem 

         Erg                                                                                1 sv   = 100 rem

         Milisievert (msv)                                                            1 rem  = 10 -2  sv

         Microröntgen                                              Örnek:  59,4 mrem =  0,594 msv

 

4.2-   Radyasyon ile ilgili çalışan kişiler için maximum müsaade edilen doz

         Tüm vücut limit       5 rem

         Deri                      15 rem

         Eller                      75 rem

         Diğer organlar       15 rem

Doğurgan kadın    0,5 rem

 

NOT: Bir akciğer filmi çekildiğinde yaklaşık 0,12 msu’ lik radyasyon alınıyor.

Normal popülasyon için maximum müsaade edilen doz

Yıllık limit             0.5 rem

Öğrenciler             0,1 rem

 

 

5.   RADYOAKTİF MADDELER HANGİ YOLLARLA ULAŞIR?

 

-         Radyoaktif buluttan (havadan) ışınlanma,

-         Buluttaki radyoaktif maddelerin solunum yoluyla vücuda girmesi sonucu meydana gelen iç ışınlanma,

-         Toprak üzerinde toplanan radyoaktif maddelerden dış ışınlanma,                   (Sebze, meyve, içme suyu, süt, çay, fındık, et, balık, su ürünleri, ekmek ve unlu gıdalar, bakliyat v.s.) Radyoaktif maddelerle kontamine besin maddelerinin sindirim sistemi yoluyla vücuda girmesi sonucu meydana gelen iç ışınlama,

-          Havadan cilde bulaşan radyoaktif doz.

 

6.                 RADYOAKTİF  MADDELERİN İNSANLARA VERDİĞİ ZARARLAR

 

Radyasyon, hücre yapı taşı olan proteinler ve DNA gibi canlılar için önemli moleküllerle etkileşir. Bu etkileşim biyolojik moleküllere zarar verir. DNA’ larda oluşan hasar, gen kırılmaları, kopma ve çaprazlaşmalar tarzında mutasyonlara, bu da hastalıklara neden olmaktadır.

 

Radyasyonun sağlığa etkisi, alınan dozun büyüklüğüne ve ışınlanma süresine bağlı olarak değişmektedir. Erken etkileri; ölüm ve ciddi sağlık sorunları, gecikmiş etkileri; Her türlü kanser, katarakt, kısırlık, sakat doğumlardır.

 

7.                 RADYOAKTİF MADDELERDEN KORUNMA TEDBİRLERİ

 

İnsanların, hemen etkilenen bölge dışına tahliyesi yapılmalı ve bütün ürünler bol suyla yıkanıp tüketilmelidir.

 


--------------------------------------------------------------------------------

1986 ÇERNOBİL KAZASI RAPORU

 

1-                26 Nisan 1986’ daki Çernobil’ deki patlamada açığa çıkan radyasyon miktarı Hiroşima ve Nagazaki’ ye atılan atom bombasının, kimilerine göre 200 katı, kimilerine göre ise 1000 katı büyüklüğündedir.

27 – 30 Nisan günleri İskandinavya, Finlandiya, Belçika, 28 Nisan – 2 Mayıs tarihleri arası Doğu ve Orta Avrupa, Güney Almanya, İtalya, Yugoslavya, Ukrayna ve Doğu Bloku, 1 – 4 Mayıs tarihleri arası ise Balkanlar, Romanya, Bulgaristan, Türkiye (Kapıkule – Edirne),

7 - 9 Mayıs’ da ise, Doğu Karadeniz, çok yağış aldığı için Türkiye’ de en çok etkilenen bölge oldu. (Bu etkilenme tamamen gözden kaçırılmıştır.)

 

2-                29 Mayıs 1986 günü “Türkiye Radyasyon Güvenliği Komitesi” kuruldu.              Kurulan komitede, Genelkurmay Başkanlığı’ nın  uyarısıyla Doğu Karadeniz fark edildi. Yani, 7 – 9 Mayıs’ da yağan yağmurlar ve radyasyon fark edilmiyor yada atlanıyor. Zira TAEK başkanı Prof. ÖZEMRE 4 Mayıs 1986 tarihinde Türkiye’ nin kuzeyinin radyasyon bulutu etkisine girdiğini kamuya duyurmuştur. Ve hatta Edirne bölgesinde çeşitli tedbirler alınmıştı. 6 Mayıs’ ta ise Edirne’ den Sinop’ a, havada radyasyon kalmadığını, 8 Mayıs 1986’ da ise radyasyon önlemlerinin kaldırıldığını ve tehlike kalmadığını meclis araştırma raporlarında okuyoruz. (Edirne bölgesi ve Batı Karadeniz’ in dışında diğer bölgelerin adı hiçbir yerde geçmiyor.)

 

C. ARAL meclis komisyonuna yaptığı yazılı beyanda, fındık radyasyon ölçümlerinin sonuçlarını 15 Eylül 1986 tarihinde, çay ürününde ise, yüksek radyasyon seviyesini Eylül ayı sonunda Prof. ÖZEMRE tarafından, gece evinden telefonla aranması üzerine öğrendiğini belirtmiştir. Dolayısıyla, 4 Eylül Avrupa’ nın fındık alımını durdurması ve 29 Kasım Hollanda Sağlık Bakanı’ nın çayda 35.000 bekerel/kg radyasyon olduğu uyarısından sonra, çayla ilgili harmanlama ve depolama şeklinde tedbirler alınmıştır. Yani yöre insanı 4 ay kaderi ile başbaşa bırakılmıştır.

 

 

 

Ayrıca 28.08.86 yazısıyla radyasyon güvenliği komitesi, üniversitelere YÖK aracılığı ile hiçbir çalışma ve araştırma yapmaması, yapmış ise yayınlanmaması ile ilgili yasaklama getirmiştir.

 

8 Ocak 1993’ de ise bilimsel kurul ilk toplantısını yapıyor.

 

Bilimsel Kurul’ un sonuç bildirgesinde kanser ve doğumsal anormallikler ile radyasyon ilişkisini ortaya koyabilmek mümkün olmamıştır. Daha önce olmayan, sağlıklı çalışan bir kanser kayıt sisteminin oluşturulmasının gerektiği ortaya çıkmıştır.

 

( Bilimsel Kurul Bakanı, müsteşar ve yardımcıları, TAEK Başkanı, Tübitak, 9 üniversite ve çeşitli hastahanelerin temsilcilerinden oluşmaktadır.) Fakat bu kurul üyesi olan Prof. Dr. İnci GÖKMEN, 1994 çalışmalarında resmi kurumların tam aksi tezlerle kamuoyuna çalışmalarını ve tezlerini sunduğunu belirtmiştir..

 

2.2-              TAEK RAPORU

 

Türkiye genelinde değerlendirme yapılırsa radyoaktif bulutun geçişi sırasında yoğun yağış olması nedeniyle Trakya’ da, Edirne’ de eski kadın, İsmailce, Kapıkule, Büyükdoğanca bölgeleri ile Doğu Karadeniz’ de Hopa -  Pazar arasında kıyı bölgeleri en fazla etkilenen yerler olmuştur. Kişisel etki doz değerleri, Doğu Karadeniz bölgesinde Fındıklı, Hopa, Arhavi, Pazar, Rize ve Of civarında diğer bölgelere göre daha yüksektir. Edirne bölgesinde, kazayı takiben alınan önlemler ile bölge halkının aldığı dozun, Türkiye’ nin diğer bölgelerinin aldığı doz düzeyine düşürülmesi sağlanmıştır.

 

 

Fakat, TAEK raporunda Doğu Karadeniz ile ilgili alınan hiçbir önlem yoktur. Çünkü, Doğu Karadeniz’ deki etkilenme daha önce belirttiğimiz gibi Mayıs ayı sonunda fark edildi. Bunu, buradan da anlayabiliyoruz.

 

Çernobil nükleer santral kazası tarihin en büyük nükleer kazasıdır. Kazadan, başta eski Sovyetler birliği ülkesi olmak üzere, hemen hemen tüm kuzey yarımküre etkilenmiştir. Türkiye’ de, kazadan etkilenen diğer bazı Avrupa ülkeleri gibi ülkeler arasındadır. 

 

Doğu Karadeniz’ deki kırsal bölgelerde yaşayan yetişkinlerin yaşam boyu alacakları etkin doz değerinin ortalaması 4.49 MSV olarak hesaplanmıştır. Bu da akciğer tomografisinden alınan dozun yarısı civarındadır.

 

Radyasyon ve radyoaktif 100.000 kişilik kritik grup olarak alındığında ise 0 – 1 yaş arası 0.35 MSV, yetişkinler için,  0.594 MSV etkin eşdeğer doza maruz kaldıkları bulunmuştur. Yani bu da 59.4 mrem e eşittir.

 

TAEK tarafından bütün üniversitelerden bu rakam üzerinden (59.4 mrem) görüş istendi. Bazı üniversitelerde bu rakamın etkisi ne olur anlamında görüş bildirdiler. (bilirkişi anlamında) Bazıları ise, bizim, bu konuda araştırmamız mevcut değildir yazısı gönderdi.   

 


--------------------------------------------------------------------------------

 

3-                BAĞIMSIZ KİŞİ VE KURUMLARIN ÇALIŞMALARI

ODTÜ Kimya ve Biyoloji bölümünün, bakan Cahit ARAL’ a sunduğu rapor:

 

TAEK yetkilileri, kuru çaydaki aktivitamin deme geçme yüzdenin daha önceki iddiaların aksine %2 – 3, değil raporumuzda belirttiğimiz gibi %65 – 68 olduğunu kabul etmişlerdir. Dolayısıyla radyoaktivitenin “deme” geçme oranı     % 60 kabul edilerek, çaydan alınan radyasyon 30 kat daha az gösterilmiştir. Bugün ABD’ de, yılda 25 milirem, Almanya’ da 30 milirem olan en yüksek toplum dozuna izin verilmektedir. TAEK’ in hesaplarının doğru olduğu kabul edilse bile, 10.000 bekerel/kg kuru çaydan (%2 – 3) günde 5 bardak çay içilirse 34 milirem, 10 bardak için 65 milirem, 20 bardak için ise yılda 132 milirem radyasyon alınmaktadır. Bu bile dünyaki, doz limitlerinin üstündedir. Bunun 30 kat daha az gösterildiğini düşünürsek olayın büyüklüğünü anlayabiliriz.  Yani 10.000 bekerel olan çaydan; 20 bardak içen 900 mrem, 30.000 bekerel olan çaydan içen ise 600 mrem radyoaktif alacak demektir. (TAEK % 1.66 ile %3) iddia ediyor. 

 

İkinci çalışmaları ise çaydaki radyasyon miktarları üzerinedir. 1986’ da 0 ile 89.000 bekerel/kg arası değişen ve ağırlıklı ortalaması 30.000 bekerel/kg, yaklaşık 145.000 ton siyah çay üretilmiştir. 1985’ den kalan 55 ton çay ile ortalama 30.000 bekerel/kg olan 87.000 ton kirli çay harmanlandı. Ve yaklaşık 142.000 ton çay halkımız tarafından tüketildi. 58.078 ton ortalama aktivitesi 25.000 bekerel üzerinde olan kirlenen çay ortadan kalkmıştı.

 

Yine dönemin Cumhurbaşkanı’ nın gönderdiği çay numunesinde bir bardak çayda 5 bekerel/kg aktivite alındığı Cumhurbaşkanına rapor edilmiştir. Yani günde on bardak çay içen 50 bekerel/kg, yılda 18.250 bekerel/kg radyasyon alıyor demektir.

 

 

 

Meclis araştırma komisyonunda, Ağustos 1986 sonunda Almanya’ ya gönderilen fındıktan 1970 bekerel/kg radyasyon çıktığını, Sanayi Bakanının ifadelerinden öğreniliyor. Keza, Hollanda, çayda 35.000 bekerel/kg olduğunu 29 Kasım’ da açıklıyor ve önlemler alınıyor.

 

Toprak ölçümü ise; Tekirdağ’ da (1986) 39 bekerel/kg Sürmene’ de 40 bekerel/kg, Pazar’ da 4.300 bekerel/kg 01.09.1990 tarihinde ise Fındıklı’ da 2.536 bekerel/kg, Arhavi’ de 1.472 bekerel/kg, Pazar’ da ise 704 bekerel/kg tesbit edildi.

 

30 Aralık 1986’ da TAEK tarafından 58.000 ton radyoaktif (12.500-89.000bekerel/kg) çayın gömülerek yok edilmesine karar verildi. Bu karar ancak 20 ay sonra 19 Ocak 1988 tarihli resmi gazetede yayınlanmasıyla yürürlüğe girecekti. Fakat çayın miktarı 44.773 tondu, Ağustos’ ta yeni bir karar da 58.000 tondan söz ediliyordu. Yıllar boyunca o kadar çay depolardan çalındı ki yetkililer çayı boyamak zorunda kaldılar ve radyasyonla kirlenmiş çayların bir bölümü ancak yedi yıl sonra gömülebildi.

 

Yine 5 Ocak 1987’ de ARAL’ ın Çaykur Rize genel müdürlüğüne yolladığı kişiye özel – gizli damgalı mektupta (004) TAEK’ in şart koştuğu ölçümler istenmektedir.

 

40 mikroröntgen / saat radyasyon içeren çaylar paketlenecek 40 – 80 mikroröntgen çaylar depoda saklanıp temiz çaylarla harmanlanacak. 80 mikroröntgen / saat’ den fazla radyasyonlu çaylar ise bir depoda kilitli tutulacaktır.

 

1994 yılında ODTÜ öğretim görevlisi Prof. Dr. İnci GÖKMEN’ in yaptığı toprak ölçümlerinde ise sezyum aktivitenin %85 oranında, toprağın 12 cm’ lik katmana indiği, yani radyoaktif kirliliğin toprağın ortalama 10 cm’ sine inmiş olduğu belirlenmişti.

 

 

Prof. Nesrin ALGAN ve öğrencilerinin çalışmaları ise Çernobil kazasından sonra çalışmalara katılan gönüllüleri temsil eden Çernobil Sendikası, kaza nedeniyle ölen insan sayısını 15.000, sakat insan sayısını 50.000 olarak açıklamaktadır. Resmi Sovyet açıklamalarına göre bu rakam 31 görevli kişiyle sınırlı. Ayrıca, Dünya Sağlık örgütünün önderliğinde yapılan bir çalışmaya göre kaza günü 4 yaşın altında olan çocukların %36’ sında tiroit kanseri saptanmıştır. Beyaz Rusya’ da yaşayan kadınların yaşam süresi ortalama 74 iken, 58’ e inmiş, sakat doğum oranında ise %20 artış kaydedilmiştir. 2000 yılında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi ANNAN’ nın açıklamasına göre kazanın etkileri ancak 2016 yılında anlaşılabilecektir.

 

Çocuklarda tiroit kanseri 1991’ de Beyaz Rusya’ da 60 kat, Ukrayna’ da ise 30 katlık keskin bir artış göstermiştir. 

 

Kasım 1995’ de Cenevre’ de bir WHO konferansında ilk kez, tiroit kanseri uzmanları, bir çok vakadan Çernobil radyasyonunun sorumlu olduğunda görüş birliğine varmışlardır.

 

WHO’ da görevli bir radyasyon bilimci Keith Baverstock’ a göre uzun vadede cilt, meme, akciğer kanserinde artış olacaktır. Meme ve akciğer kanserindeki artış atom bombası patlamasından 20 yıl sonra ortaya çıkmıştı. Mide, bağırsak kanserlerindeki artış ise 30 yıl aldı.

 

9 Nisan 1986’ da Türkiye kanserle savaş vakfında görevli kemoterapist                   Dr. Mehmet ARAN, Türkiye’ de güvenilir kanser istatistikleri olmadığını belirtmiştir. Kanser, resmen bildirilmesi zorunlu hastalıklar kategorisine ancak 1985’ de alındı. 1985 öncesi dönemine ait kullanabileceğiniz rakam yoktur. İstatistikler söz konusu olduğunda ciddi araştırma yürütebilecek ne maddi kaynak, ne de uzmanlık vardır. Bilgisayar kullanımına 1993’ de geçildi. 1992 verileri ilk olarak bilgisayarda değerlendirilmiştir. Daha önceki çeteleme yöntemi terk edildi.

Dr. ARAN, Çernobil kazasından sonra “Türkiye’ de kanser hastalıklarında hiç artış olmadığını söyleyenlere inanamazsınız. Artış olduğunu söyleyenlere de.” diyerek görüş belirtmiştir.

 

13 – 22 Haziran 1986 tarihinde Hamburg üniversitesinden ve ABD’ deki Woodshole Oceanograpy Enstitüsü’ nden iki bilim insanı, Sinop kenti yakınlarında Karadeniz’ de araştırma yapmak üzere Dokuz Eylül üniversitesi Deniz Bilimleri ve

Teknolojisi Enstitüsü araştırma ekibine katıldı. 23 – 28 Haziran 1986 tarihinde ise bu araştırmayı yapan bilim insanları İzmir’ de bir atölye çalışmasına katıldı. 24 Haziran 1986’ da sonuçlar şöyle açıklanmıştır; Karadeniz’ deki yeni Sediman kapanının atıldığı alanda, sudaki Çernobil sezyum izotop düzeyleri bomba döküntüsü düzeyinden yaklaşık iki kat yüksektir.

 

(Yazan Ken O. Busseler)

Karadeniz’ de çalışma yapan Woods Hole Oceanopraphic’ den Batı Alman ve Türk Bilim adamları yaptıkları çalışmada ise (cilt 30. sayı 3  Sonbahar 1987 tarihli OCEANUS dergisi S. 23 – 28) Tuna ve Dinyeper nehirleri tarafından Karadeniz’ e Çernobil’ in radyonüklitlerin taşındığı belirtilmiştir. Bu nehirlerin su havzaları, Doğu Avrupa ve kaza alanındaki yüksek serpinti bölgelerinin çoğunu içermektedir. Karadeniz’ de boğazın ağzına yakın yüzeysulardaki sezyum 137’ nin metreküp başına 15’ ten 340 bekerel’ e yükseldiğini bulduk.

 

Ayrıca NS3 kaplarında ölçülen toplam spesifik aktivite, 1 kg partikül madde başına 670.000 bekerel/kg’ dır. Yani normalde deniz suyundan 1.000.000 kat daha yüksek ve insan besinleri için 600 bekerel/kg’ dan da 1.000 kat yüksektir. Mayıs ve Haziran 1986’ daki hızlı plankton artışı sırasında olağanüstü yüksek aktivitelere maruz kalmıştır.

 

 

Almanya’ daki Türk bilim insanı Dr. Yüksel ATAKAN (Fizik Mühendisi) 1990 yılında bir çalışma yayınladı.

 

17 Aralık 1986                Çay çiçeği   29.530         bekerel/kg

                                      Altınbaş      10.500         bekerel/kg

                                      Rize çayı       8.350         bekerel/kg

                                      Çay çiçeği   28.970         bekerel/kg

 

Türkiye’ de satın alınmış çaylardı. Haziran 1987’ de yapılan ölçümler 6.000 – 30.000 bekerel/kg kadar sezyum tesbiti var.

 

ODTÜ’ nün ölçümleri     Çay çiçeği             9.600 - 36.800      bekerel/kg

                                      Rize (yeşil paket)   18.000 - 33.400     bekerel/kg

                                      Lipton                  14.700 - 28.800     bekerel/kg

                                      Diğerleri                11.800 - 38.700     bekerel/kg


--------------------------------------------------------------------------------

 

4-                TAEK TARAFINDAN KAZA SONRASI EKSİK GÖRÜLÜP ALINAN TEDBİRLER.

 

4.1-         Radyasyon erken uyarı sistemi kurulması kararlaştırıldı. Daha önce hiç olmayan bu sistemin, Edirne, Ankara, İstanbul, Zonguldak, İnebolu, Rize, Giresun, Antalya, Hopa’ ya kurulmasına karar verilip gerekli cihazlar satın alınmıştır.

 

4.2-         TAEK’ in bünyesindeki cihazlar, gerek sayısal, gerekse kalite bakımından artırılmıştır. Ankara ve İstanbul’ da birer adet sabit, taşıyıcı treyler içinde 2 adet gezici olmak üzere toplam 4 adet vücut yükü sayım sistemi satın alındı.

 

4.3-         1986 Kasım ayında yetişmiş eleman sayısına, yöredeki eksiklikler nedeniyle takviyeler yapılmıştır.

 

4.4-         Çekmece Nükleer araştırma ve eğitim merkezi, modern cihazlarla takviye edilerek analiz kapasitesi arttırıldı.

 

4.5-         Fiskobirlik genel müdürlüğüne 1 adet, Karadeniz fındık mamülleri ihracatçı birliklerine 1 adet, İzmir ihracatçı birliklerine 1 adet olmak üzere toplam 3 adet spektrometrik analiz laboratuarı kurulmuştur.

 


--------------------------------------------------------------------------------

SONUÇ

1-                Beyaz Rusya’ da ve Ukrayna’ da kanser patlaması yaşanırken özellikle çocuklarda tiroit kanseri, 1991’ de Beyaz Rusya’ da 60 kat, Ukrayna’ da ise 30 kat artmışken. Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü, cilt, meme gibi kanserlerin 20 yıl içinde, mide, bağırsak gibi kanserlerin 30 yıl içinde çıkacağını belirttiği bu olayda. Hiçbir sağlık arşivlemesi olmayan sağlık bakanlığı kanser savaş devresi 1993’ de bilgisayar kullanmaya geçmiş ve 1992’ de veriler ilk olarak bilgisayarda değerlendirilmiştir. Daha önceki döneme ait kullanabileceğimiz sağlıklı istatistik bilgileri ve 1985 öncesi döneme ait hiçbir rakam yok iken, hangi istatistiklerden, arşivden ve çalışmadan bahsedebilir.

 

2-                TAEK’ in ölçüm raporları, Doğu Karadeniz’ in etkilendiğinden haberlerinin olmadığının göstergesidir. Zira, bilgiler Doğu Karadeniz’ deki ölçümlere 13 Mayıs’ ta başlanıldığını gösteriyor. (Bu ölçümlerin olduğu da şüphelidir.)

 

3-                Personel eksiği olduğunu kabul eden, bölge de erken uyarı sistemi bulunmayan ve laboratuarları eksik ve seyyar ölçüm araçları ve dedektörleri olmayan, TAEK neyin ölçümünü ve nasıl yapmıştır.

 

4-                TAEK’ in hiçbir raporunda Tuna nehri ve Dinyeper nehrinin taşıdığı radyoaktiviteden bahsedilmemektedir. Oysa, o nehirler radyasyona en çok maruz kalan bölgelerden Karadeniz’ e gelmekte idi.   

 

5-                28.08.1986 tarihli olarak üniversitelere araştırma yasağı neden konulmuştur.

 

6-                Meclis araştırma komisyonunun raporuna göre 29 Mayıs 1986’ da TAEK Karadeniz’ deki radyasyon yüksek değerlerini Genel Kurmay’ dan öğrenmiş bulunmaktadır. Bu kadar geç kalmış bir kurum iyot 131’ in ölçümünü nasıl yapmıştır ?

 

7-                TAEK’ e göre radyasyona maruz kalan ülkeler içinde Türkiye’ nin 15. sırada olduğu bildiriliyor. Peki, etkilenen ülkelerde nüfus yoğunluğuna göre kişi başına alınan doz miktarı ile, dolayısıyla, Türkiye’nin ilk  sıralarda olmasına nasıl bir cevap verecekler.

 

8-                Madem çaydaki radyasyon zararsızdı, neden harmanlandı ve geri kalanı depolandı. Yakılmasına bile izin verilmedi.

 

9-                Araştırma yaptırılmayan üniversitelere, sanki kendi bulguları gibi 59.4 miliremlik kişi başına doz alınmıştır, yazısı yazılarak cevap istenmiştir. Üniversitelerde, bu yazı doğrultusunda 59.4 miliremlik kişi başına doz olmanın ne ifade ettiği doğrultusunda cevap yazdı. Ve bu, sanki üniversitelerin yaptığı ve onların bulduğu bir sonuçmuş gibi TAEK raporuna konuldu.

 

10-           Avrupa ülkesinin ticari bir oyunu diye adlandırılan radyasyon rakamları eğer yanlışsa neden çaylar depolandı? Batılı ülkeler sadece o yıl alım yapmadı. Böyle bir düşünce olsaydı daha sonraki yıllarda alım yapmazlardı. Ve meclis araştırmasındaki bakan itirafları o zaman doğru değil miydi ?

 

11-           Ağustos 2006’ da sağlık bakanlığının açıkladığı Çernobil ile ilgili tarama raporunda radyasyonun neden olduğu, kısırlıklara, kadınlarımızın yaptığı düşüklere, sakat doğumlara ve 20 yıldır sessiz bir çığlık gibi mezarlarda yatanlara hangi metodla ve nasıl tarama yapmışlar ?

 


--------------------------------------------------------------------------------

 

Sonuç olarak 12 Eylül darbesinden çıkalı 3 yıl olmuş hala daha toplumsal kırıklığın ve travmaların yaşandığı basının olmadığı sadece tek bir siyah beyaz televizyon kanalının olduğu dönemde sivil kuruluşların ve sivil toplum örgütlerinin olmadığı, teknik ve teknolojik imkansızlıkların olduğu bir dönemde dünyanın ve insanlık tarihinin en büyük faciası tesbit edilemedi ve gerekli önlemler alınamadı. En büyük talihsizlik yetkili ve sorumlu kişilerin halkıyla alay edercesine bu olayı örtbas etme uğraşlarıdır. Teknik olarak hiçbir modern cihaza sahip olmayan, lokal ölçüm aletleri hiç olmayan böyle bir faciaya, dünya bile hazırlıksız yakalanmışken, TAEK kurumu hala başarıdan ve ölçümlerden ve de inandırıcılıktan bahsetmektedir. Bakan ve bu düzeydeki yetkililer ise biraz radyasyon iyidir, radyasyon cinselliğe iyi gelir gibi söylemlerle insanlarla alay etmekte idiler.

 

Elde kalan radyasyonlu ürünleri aganigi reklamlarıyla halka satma peşindelerdi. Ayrıca geri kalanını ise askerlere ve okullara ücretsiz dağıtarak çözüm üretme peşindelerdi. 

 

Dolayısıyla o dönemin şartları gereği özellikle Doğu Karadeniz’ deki radyasyon ve buna bağlı etkileşimler tamamen bir muamma şeklindedir. Etkilenme olmuştur. Ama neye ve ne kadara sebep olmuştur ? sorusunu sormak imkansız gibi bir şeydir. Bu zamandan sonra bölgede tarama ve erken tanı ve tedavi merkezleri hatta hastaneleri kurup iyi gözlemler ve arşiv çalışmalarıyla bundan sonrası için bir veri oluşturabilinir. Önceki yıllar içinse hiçbir tez çalışmasına dayanmayan uydurma ve dikte ettirilmiş raporlarla daha fazla insanlarla alay edilmemelidir. Bölgede kanser artışı vardır. Bunun nedenleri için çok kapsamlı ve bilimsel verilere dayanan tezler geliştirilmeli ve biraz daha özür niyetine insanların tıbben yaraları sarılmalıdır. Aksi takdirde daha önceki sorumluların tarih önündeki yüzlerinin kızarıklığı, şu anki yetkili ve sorumlu olanlarınkini de kızartacak, tarih ve büyük insanlık yüzlerine bakmayıp, sırtını dönecektir. Dolayısıyla tarihin çektiği fotoğrafta sorumlu insanların gözleri kapalı çıkacaktır.

 

 

 

NOT:

 

·                    Bu araştırma ne popülizm ne de siyasi bir içerikli bir çalışma değildir.

 

·                    Bilim adamları arasında koordinasyon yok. Fizikçiler, Radyasyon uzmanlarıyla, Kimyacıların, Atom enerjisi kurumu ile diyalogları yok veya kavgalı. Birinin ak dediğine diğeri kara diyor.

 

·                    5.000 sayfalık bir çalışma yapıldı ve bilgi edinildi. İnsanlar çernobili bahane ederek iyice kaderci olmuşlardır. Çernobille hiç ilgisi olmayan erken teşhisle kurtulacak hastalık vakaları bu yüzden gözden kaçırılıyor. Çernobilin etkisi varsa da; daha çok tıbba, bilime, bilim ve tıp insanlarına inanıp önceden tedbirini almayız.

 

Bu çalışmada daha önce hiçbir çalışmada olmayan fizik, radyasyon, kimya ve biyoloji alanında çalışmalar yapılarak bulguların ne anlama geldiği ve kıyaslama yapma imkanları sağlandı. Ve çeşitli bilim dallarında bilgi koordinasyonu sağlandı. 

 


--------------------------------------------------------------------------------

KAYNAKLAR

 

TAEK, TBMM Araştırma komisyonu raporu, ODTÜ Kimya ve biyoloji Bölümü çalışmaları, Türk Tabipler Birliği, Hamburg Üniversitesi, ABD Woods Hole Oceenegraphy Enstitüsü, Dokuz Eylül Üniversitesi, Deniz Bilimleri, İstanbul Üniversitesi, Nükleer Tıp Anabilim Dalı, Siyasal Bilgiler Öğrenci Komitesi, Türkiye Kanserle Savaş Dairesi, Ayrıca TAEK’ ten Prof. Sayhan TOPÇUOĞLU, ODTÜ Prof. İnci GÖKMEN, Siyasal Bilgiler Fakültesinden Prof. Nesrin ALGAN, Maçka Belediye Başkanı Ertuğrul GENÇ.

 

NOT:

Ankara - İstanbul çalışmalarının koordinasyonunu sağlayan

Gizem TOPRAK

 

Yurtdışında yayınlanan çalışmaları Türkçe’ ye çeviren

Kadir KARA’ ya ve yukarıda yazılan tüm kurum ve değerli bilim adamlarına,

 

Teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarım,

 

Volkan KONAK
Biz Karadeniz ' in asi çocuğunu kaybetmedik . Biz Kazım ' ı , yani Karadeniz ' in hırçın çocuğunu notaların sonsuzluğuna uğurladık . Ve Köroğlu , Dadaloğlu , Aşık Veysel gibi kuşaktan kuşağa yaşayacak , yaşatacağız . Sen Bizimlesin Kazım....

Çevrimdışı dalgacıdeniz61

  • Banned
  • *
  • İleti: 545
  • Rep Puanı: +36/-1
  • BENDEN GEÇMEK ZORDUR FERYAD EDER ATEŞ SÖZLERİME
Ynt: ÇERNOBİL - Volkan Konak (Karadenizin Kanayan Yarası)
« Yanıtla #1 : Mart 14, 2007, 09:38:09 ÖÖ »
evet artık her nedense kanseri kabullenmiş kader die benimsemiş bir halimiz var...
Volkan abimiz girdiği bu davada yanlız kalmaması için biz ne yapabiliriz ppeki.. bunun  çabasını sitece verebilir miyiz acaba?

böle ilgili konular açıklandıkça en azından bilgimiz olur ve duyarlılık kazanırız...
saol kardeş + rep ^t
GÖNüLDEN GÖNÜLE DÜŞTÜK KARADENİZE

Çevrimdışı dalgacıdeniz61

  • Banned
  • *
  • İleti: 545
  • Rep Puanı: +36/-1
  • BENDEN GEÇMEK ZORDUR FERYAD EDER ATEŞ SÖZLERİME
Ynt: ÇERNOBİL - Volkan Konak (Karadenizin Kanayan Yarası)
« Yanıtla #2 : Mart 14, 2007, 03:25:35 ÖS »
nasıl bir destek olabilir acaba bi fikri olan var mı?
GÖNüLDEN GÖNÜLE DÜŞTÜK KARADENİZE

Çevrimdışı lazcaptan

  • Süper Üye
  • *****
  • İleti: 430
  • Rep Puanı: +14/-0
  • t4A1'lİ mAnyAxs
Ynt: ÇERNOBİL - Volkan Konak (Karadenizin Kanayan Yarası)
« Yanıtla #3 : Mart 14, 2007, 05:02:23 ÖS »
teşekkurler