Arkadaşlar, öncelikle Filistin'li kardeşlerimize Allah'tan yardım diliyorum.
Gelelim tartışma konusu olan duruma!
Mademki ayetler ışığında ayetlerle konuşmak gerekiyor:
Kur'ân-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz şöyle buyurur:
"De ki; herkes kendi (hali) ne uygun yolda hareket eder. Rabbimiz, kimin en doğru yolda olduğunu daha iyi bilir" (el-İsrâ, 17/84).
"Her kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür, kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür" (Zilzâl, 99/7–8);
"O (Allah) yaptığından sorumlu değildir. Onlar ise, sorumlu tutulacaklardır" (el-Enbiya, 21/23).
Dinimiz, insanlara iyi yolu da kötü yolu da göstermiştir (el-Beled, 90/10).
İnsan kendi yolunu kendisi seçer ve belirler. Fakat yapacağı her iyi ve kötü hareketin sorumlusu kendisidir.
İslam’ın sorumluluk anlayışına göre her insan, hatta peygamberler bile yaptıklarından sorumludurlar. Kur'ân-ı Kerim'de Yüce Rabbimiz buyuruyor ki:
"Andolsun ki, kendilerine peygamber gönderilenlere soracağız. Peygamberlere de soracağız" (el-Araf, 7/6).
Peygamber Efendimiz ise, Vedâ hutbesinde yer yer konuşmasını keserek, kendisini dinleyen Ashabına üçer defa: "Tebliğ ettim mi?" diye sorarak, her defasında “Evet!” cevabını aldıkça: "Şahid ol yâ Râb!. " demiştir. Peygamber Efendimiz bu ifade ve tavrıyla, ayette belirtilen sorumluluktan kurtulma arzusunu izhar etmiştir.
"Hiç bir günahkâr, başkasının günahını çekmez. Eğer yükü ağır gelen kimse onu taşımak için (başkalarını çağırsa) onun yükünden hiç bir şey (alınıp) taşınmaz. Akrabası dahi olsa (kimse onun yükünü taşımaz)" (Fâtır, 35/18).
" De ki; Allah’a itaat edin! Peygambere itaat edin! Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki o peygamber; kendisine yükletilenden ve siz de kendinize yükletilenden sorumlusunuz" (en-Nur, 24/54);
"Ey iman edenler! Rabbinize karşı gelmekten sakının! Babanın oğlu, oğlun da babası için bir şey ödeyemeyeceği günden korkun!" (Lokman, 31/33)
Bazı durumlarda ise; Hatayı yapan, yaptığı işin zararını sadece kendisi görmez, hatanın sonuçlarını kendinden sonra gelenler de çeker. Fakat bu sonuçlar dünyadaki sonuçlarıdır. Günah veya sevap yönünden sonra gelenlere bir yükümlülük yüklemez.
Örnek verecek olursak; Ben eğer evimi (herhangi bir sebepten dolayı) satar ve yerine başka bir eve taşınmazsam, benim evsizliğimi, sokakta kalmışlığımı, benimle birlikte çocuklarım da yaşamak zorunda kalırlar. Ta ki, hayırsever birileri yardım edip, gerek ailemi, gerek ise sadece çocuklarımı bir eve yerleştirene kadar. Yahut da, çocuklarım kendileri bir ev alana kadar bu durumu yaşamak zorundadırlar.
Filistin durumu da buna benzer bir durum söz konusu. Ataları topraklarını satmışlar, cezasını şimdi torunları da çekiyor. Eğer her kavim ve topluluk, atalarının cezalarını çekecek olurlarsa vay bizim halimize! Bizim atalarımız da İslam’a girmeden önce Şaman dinine mensuptular. O halde bizler, atalarımızın bâtıl dinlerinden dolayı çekeceğimiz mi var? Hadi o zamanlar İslam yoktu, İslam gelince Müslüman oldular diyelim; Bulgarlar da Türk soylarından gelmekteler ve İslam’ı kabul etmemekteler. Ne yani; ırk akrabamız olan Bulgarlar İslam’a girmiyorlar diye, onların günah ve cezalarını bizler de mi çekeceğiz?
Diyeceğim O ki; Filistinlilerin şimdiki halinde, atalarının hataları var elbet, fakat bu hataların sorumluluğu ve günahı şimdiki Filistin'li kardeşlerimize ait değil. Eğer bizler şimdi Filistinli kardeşlerimize yardımda bulunmazsak (dua da bir yardımdır) bu yaptığımız hatanın vebali kesinlikle bizim çocuklarımıza değil, bizlere yazılacaktır.