Gönderen Konu: “Şekerli bisküvi verme kuşlara!”  (Okunma sayısı 1049 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı nigner

  • Administratör
  • *
  • İleti: 17942
  • Rep Puanı: +277/-9
  • ŞİMAL@KUZEY YILDIZI@ YURTTA SULH, CİHANDA SULH
“Şekerli bisküvi verme kuşlara!”
« : Ağustos 10, 2011, 11:33:22 ÖS »

Havaların sürekli kapalı gittiği, bulutsuz gökyüzü özleminin giderek daha çok duyumsandığı günlerdeydik. Kış gitmiyor, bahar bir türlü kendini göstermiyordu. Karamsarlık ve iç sıkıntısı havayla birlikte sanki insanların yüreğine de çökmüştü.

Oysa baharın müjdecisi “yörük güzelleri” çiçeğe durmuştu, hastanemizin bahçesinde.
...
Bahar gelmişti de sanırım yüzünü gösterecek güneşi bekliyordu. O gün öğleden sonra güneş sıcak yüzünü gösterir gibi oldu. Hastane ortamından kurtulup kaçma isteği ile işlerimi toparlayıp yakınımızdaki park alanına yöneldim. Ağaçların arasında amaçsızca bir süre yürüdüm. Islıkla kuşlara eşlik ettim. Park kalabalıktı ama kimsenin kimseyle ilgilendiği de yoktu.

Boş banklardan birine oturup koltuğumun altındaki gazetenin yapraklarını çevirmeye başladım. Yaşlıca bir bey izin isteyerek bankın öteki ucuna oturdu. Cebinden çıkardığı ekmeği ufalayarak sağa sola atmaya başladı. Attığı kırıntılara gelen serçeler sunulan yemekten pay kapabilmek için çırpınıyordu.

Serçelerin coşkuyla ekmeği ufalama çabaları o denli güzeldi ki ürkütmemek için gazeteme döndüm. Bir süre sonra adamın kuşlara bir şeyler söylediğini daha doğrusu konuşmaya çabaladığını görünce ilgisiz kalamadım. Mırıl mırıl bir şeyler anlatıyordu kuşlara ancak tam duyamıyordum. Cebimdeki bisküvilerden birini ufalayıp ben de kuşların ziyafetine katkıda bulunmak istedim. Adam elimi tutarak engel oldu.

“Onlar şekerli bisküvi değil mi?”

“Evet.”

“Şekerli bisküvi verme kuşlara!”

“Niçin? Onlara zarar mı verir?”

“Anlatması uzun sürer şimdi. Kuşlara iyilik yapmak istiyorsan şekerli bisküvi verme o kadar...”

Şaşırmıştım. Sert ve biraz kaba üslupla söylenen bu sözler merakımı uyandırmıştı. Bisküvileri cebime koydum.

“Minicik kuşlara zararlıysa bizler de mi yemesek bu bisküvileri acaba?” diyecek oldum.

Baştan aşağı dikkatlice süzdükten sonra “Kentte doğup büyümüş birine benziyorsun. Sen yiyebilirsin. Sana zarar vermez” dedi.

“Çattık” dedim içimden. A-dam biraz kaçık diye düşünmeye başlamıştım.

Sanki içimden geçenleri anlamış gibi başladı anlatmaya...

“Beyim, ben köyde doğup büyüdüm” dedi. “Kentten hep uzak durdum. Ne zaman ki torunum dünyaya geldi onun hatırına kışları kente, torunumun yanına geliyorum. Ama, kentten nefret ediyorum. Bir türlü alışamadım. Biraz güneş açtığında hemen parka çıkıyorum. Şu, ilerde salıncakta sallanan kırmızılı kız da benim torunum.”

“Allah bağışlasın. Kaç yaşında?”

“Dört yaşında. Seneye yuvaya gidecek inşallah. O zaman ben de onun başını beklemekten kurtulup kaçacağım bu kentten.”

“Nedir seni rahatsız eden kentte?” dedim. “Neden kaçıyorsun, burada herşey var?”

Anlatsam da anlamazsın gibilerden bir bakış attı.

“Herşey var diye kaçıyorum zaten” dedi.

Şaşırmaya devam ediyordum.

“Nasıl yani?” gibilerden saçma sözcükler döküldü ağzımdan.

“Şu kuşlara bir bak hele. Ekmek kırıntıları ile karınlarını doyurur ve şakırlar. Karınlarının doyması için kuru ekmek yeterlidir. Onlara şekerli bisküvi verirsen daha da severek yerler. Ama bisküvinin tadını alan kuru ekmeğe bakmamaya başlar. Bir süre sonra aç kalırlar. Dahası, şekerli bisküvi iştahlarını açar. Doysalar bile yemeğe devam ederler. Çatlayıncaya dek yerler. İşte o yüzden engel oldum onlara bisküvi vermene...”

“Eee?”

“Anlamıyor musun? İnsanlar da böyle. Kentte herşeyden bol bol var. Kente alışan bu kuşlar gibi oluyor. Ne yese doymuyor, köye dönse aç kalıyorlar. Kent bozuyor insanları. Ben de kent insanları gibi olmadan bir an önce gitmek istiyorum.”

Anlattıklarına yanıt veremiyordum.

“Dedim ya anlatması zor. Kentte herşey bol bol var.”

“Bilir misin?” diye sürdürdü konuşmasını.

“Çiçeğe gereksiniminden çok su verirsen boğulduğunu anlamadan yaşar ama yavaş yavaş kökleri çürür. Kent insanları da böyle...”

Derin bir iç çekti. Cebinde kalan son ekmek kırıntılarını da saçtıktan sonra ayağa kalktı. Kaygılı gözlerle salıncakta sallanan torununa baktı. “Kentliye anlatması zor” dedi. Ağır ağır yürüdü...
( Alıntı )
@ŞİMAL RÜZGARI@KUZEY YILDIZI@
YURTTA SULH CİHANDA SULH