Gönderen Konu: Cumhuriyet  (Okunma sayısı 679 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı @sen@

  • Moderator
  • *
  • İleti: 4979
  • Rep Puanı: +100/-0
Cumhuriyet
« : Ekim 29, 2010, 04:43:09 ÖS »
Sabaha erdi gece. Tanyeri ağarmaya başladı. Laleler, zambaklar, yaban çiçekleri her yanda. Nefis bir sabah doğmak üzere heyecandaydı. Doğum öncesi sessizliği vardı her yerde. Böcekler, kuşlar, ağaçlar dikkat kesmiş; her yanda harika bir kızıllık vardı.

Ayağına bir kat bez daha sardı Sadri onbaşı. Birazdan Büyük taarruz başlayacaktı. ''Size verecek ayakkabılarımız yok evlatlarım'' demişti Yüzbaşı. '' Lakin sizin yüreğiniz, bütün siperlerin üstünden atlayacak olan ayaklarınızdır'' demişti. Parmaklarını içeri aldı, bezi iyice sağlamlaştırdı Sadri onbaşı. Son karavana yendi az önce. Karavana dediğim herkese bir kap çorba dağıtılmıştı. Binlerce can hep birlikte içti çorbayı. Böyle bir ahenk bu ovada hiç yaşanmamıştı.
Yunan Karagahında General Trikopis keyifli keyifli anlatıyordu. '' Merak etmeyin dedi. Biz bu siperleri bir yılda yaptık. Ama bu Türkler bir yılda geçemezler bile'' Diğer komutanlarda gevrek gevrek güldü . Birer kahve daha söylediler muhabbetin zevkinden.

Şimdi artık herşey tek bir şey içindi. Süngüler parlatıldı, mermiler sürüldü, mataraya su kondu. Şimdi yaşamak yaşamamak mesele değildi. Şimdi artık herşey zafer içindi. Köyünü düşündü Sadri onbaşı. Anasını, kardeşini, babasını düşündü. Dönebilirse evlenmeyi düşündüğü kınalı zeynebini düşündü. Onun, çeşme başında güğümü devirdiği gün kendisine bakarken nasıl kızardığını düşündü . Sigarası, parmaklarının ucunu yaktı düşünürken . Sigarasının ucunu içti son kez, gözlerinde mutlu bir ıslaklık vardı.

Telefonu kapattı Mustafa Kemal. Telefonda '' Taarruz başlasın, gazanız mübarek olsun'' demişti. Binlerce süngü aynı anda kalktı. Bütün ova, Dağlar , tüm Dünya '' Allah Allah'' diye çınladı. Ağaçlar, çiçekler, ağır ağır akan dere eşlik etti Türklere'' Allah, Allah ,Allah''

Her yer topçu ateşi, her yer bomba, her yer de mermi kokusu. Ölüme şarkı söyleyip, kanatlanıp uçarak giden bu insanlar Türk'tü. Ve onlara mevzilerinden bakan Yunan askerleri bu cesaretten mi, yoksa ölümden mi, bilinmez müthiş bir korkuyla ürktü. Ayaklarında ayakkabısı bile olmayan bu mucizevi insanlar; üç metrelik telleri, siperleri üstüne basa basa geçti . Dikenli, iğrenç teller bu mübarek ayaklar altında sanki bir güldü. Binlerce şanlı sancak, binlerce şanlı al bayrak yokuş yukarı son sürat uçarak yol alıyordu. Alın yazısı ;ya zafere ya ölüme dönüşüyordu tepelerde.

O gün ne oldu diye sorarsanız, 30 Ağustos'da Zafere ve Kurtuluşa eriştik. Sadri onbaşı'yı sorarsanız binlerce canım vatan evladı gibi şehit oldu. Öldüklerinde villaları, yatları, dubleks katları yoktu. Ne midelerinde yiyecek birşey ne de kursaklarında haram vardı. Onlar, bu toprakların üstüne düşmüş ataları gibi şerefli, şahane insanlardı. Hiç deniz görmeden, hiç dondurma yemeden, hiç yalan söylemeden öldüler. Onlar belki Dedeniz, belki komşunuz, bin yılda bir gelecek Şanlı kahramanlardı.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum şimdi. Sarışın bir kurt gibi camdan dışarı bakıyor. Bir sigara daha yakıyor, düşünüyor sonra bir sigara daha yakıyor. Sabah ışıyor; bir Millet özgürlüğü için, şerefi için , namusu için savaşacak. Bu Cumhuriyet binlerce şehidin omuzlarında yükselip, boy atacak.
Zordur benimle yürümek. Bunu benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler. Suç kimde? Ben zoru seviyorum, onlar sevmiyor. Yapacak bi şey yok. Suçum var mı? Tabi ki var. 'Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam'.


Çevrimdışı MAHMUTOĞLU

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4219
  • Rep Puanı: +62/-0
  • GURURLA BAKIYORUM DÜNYAYA
Ynt: Cumhuriyet
« Yanıtla #1 : Kasım 01, 2010, 03:06:33 ÖS »
 \up \up
Hamsi küçük bir balık, sakın ha aldanmayın, soyu çok kalabalık, yan göz ile bakmayın