Allah dostlarından
Ebû Abdullah Dîneverî hazretlerinin
“rahmetullahi aleyh”
zamanında gencin biri, fenâ halde
âşık olmuştu bir kıza.
Onunla evlenmek istiyor, ama
annesi rızâ göstermiyordu.
Haklıydı da. Zira uygun değildi
kızın hâli.
Ama genç, kaptırmıştı gönlünü bir defa.
Annesini de kırmak istemiyordu.
İki arada, bir derede kalmıştı.
Düşündü taşındı sonunda bu zâta
gelip arzetti:
Efendim, ben uygunsuz bir kıza âşık oldum.
Elimde değil, onu deli gibi seviyorum,
dedi ve ekledi:
Gücünüz yetiyorsa soğutun beni bu kızdan.
Kalbimden çıkıp gitsin sevgisi.
Onun yerine sizi seveyim.
Gencin bu samîmî îtirafı ve hâlis niyeti,
hoşuna gitti bu Velî’nin.
Ona şefkatle bir defa bakıp;
Seni sevdim, sen artık benimsin!
buyurdu.
O anda o kızın sevgisi çıktı kalbinden.
Yerine bu “Velînin sevgisi” girdi.
Kızdan soğuyup “bu Velî”ye
âşık oldu.
İşte Allah adamları böyledir.
Bir nazarla çalarlar insanların kalbini.
Fethederler içten içe.
İşte asıl “Kerâmet” de
budur zâten