Gönderen Konu: Hayat Geçip Gidiyor ! Hoş Bir Yazı  (Okunma sayısı 1015 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı uSLaNMaZ

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 9942
  • Rep Puanı: +163/-17
Hayat Geçip Gidiyor ! Hoş Bir Yazı
« : Ağustos 13, 2011, 09:02:58 ÖS »
Bir köşede sessizce bekleyip acı çekerek yaşamak mı, yoksa yazarak, çizerek, rol yaparak, seslerle, renklerle oynayarak, yani bir şeyler üreterek içinizdeki şeytanları kovmak mı? Biz sıradan insanlardan farklı mahluklar olan sanatçılar “yaz, kurtul” yöntemiyle ayakta kalırlar. Ruhlarında öldürücü zehirler taşırlar ama onlar, bu zehri akıtmanın türlü yollarını da keşfetmişlerdir. Peki ya diğerleri? Yani günün birinde yazmayı, sahneyi, müziği, resmi, yani bu dünyayı yegâne anlama ve anlatma yöntemlerini bırakanlar... Sanatı reddeden sanatçılardan söz ediyorum. Kalemlerini fırlatıp atanlardan, oyunculuğu artık heyecan verici bulmayanlardan, müziğe kulaklarını tıkayıp resimden vazgeçenlerden... Susma hakkını kullananlardan... Veya o zehri akıtmanın hiç akla gelmeyen başka yöntemlerini keşfedenlerden...

Müzisyen ve söz yazarı Teoman’ın müziği bırakma kararı geçen haftanın en çok konuşulan popüler kültür hadiselerindendi. Şöhretli birinin mesleğini bıraktığını bir mektupla açıklamasına alışık değildik çünkü. Bir ilke imza attı Teoman ve “Bu hayat benim; izninizle, bir an evvel ona yetişmeyi deneyeceğim” mektubuyla veda etti. Üzülenler, sevinenler, hatta kızanlar oldu. Ben sevinenlerdenim; ne kadar şöhretli olursa olsun, yaptığı işten ne büyük paralar kazanırsa kazansın, artık kendini mutlu hissetmediği bir yerden gittiği ve hayallerinin peşine düştüğü için. O hayallerin ne olduğunu göreceğiz. Teoman belki bir müddet köşesine çekilip ruhunu dinlendirecek, ardından hep hayal ettiği gibi romanını yazacak ya da yeniden film çekecek. Ne bileyim, Paris’te moda tasarımcılığı yahut Milano’da cam işçiliği dersleri alacak... Üstelik çıktığı yeni yolda yalnız değil. O halde Teoman’ın verdiği ilhamla, çeşitli sebeplerden parayı, şöhreti, hayran kitlelerini terk ederek yeni bir hayat kurmayı deneyen ötekileri hatırlamaya ne dersiniz? Sanat kimi zaman başkaldırı için veya sadece yorgunluktan, kimi zamansa hazin trajedilerin ya da göz alıcı başarıların ardından terk edilebiliyor.

ÇİÇEĞİ BURNUNDA KAÇAK: AUDREY TAUTOU
Sıra dışı firarilere en yeni örnek, tesadüfen Teoman’dan hemen sonra sinemayı bıraktığını açıklayan genç Fransız aktris Audrey Tautou. Eğlence dünyasının zorluklarıyla baş etme mücadelesi belli ki Tautou’nun şimdiden canına yetmiş. Flaşlardan kamaşan gözlerini dinlendirmek için eliyle yüzünü kapattığı fotoğafı ne kadar buruk.

“Gelmiş geçmiş en güzel kadın” diye anılan Greta Garbo emeklilik kararını açıkladıktan sonra hiçbir filmde görünmemişti. Büyük siyah gözlüklerle yüzünü gizleyip New York caddelerinde uzun yürüyüşler yaparak sürdürdü hayatını. Öyle akıl almaz kendini gizleme teknikleri geliştirmişti ki, fotoğrafını çekmek bile maharet istiyordu. Ölene dek Greta Garbo kaçtı, fotoğrafçılar kovaladı...

Ateşli Fransız aktris Brigitte Bardot da sinemayı gençken, kendi deyişiyle “zarafetle” bırakanlardan değil mi? Emekliliğin ona iyi gelmediği, göz alıcı güzelliğini belki de bu yüzden hızla kaybettiği söylenir. O şimdi yalnızca ateşli bir hayvan hakları savunucusu.

RESSAMKEN SATRANÇ ÜSTADI OLAN MARCEL DUCHAMP
Ani bir manevrayla sanatı bırakıp başka bir yaşam şeridine geçen ünlülerden biri de dadaizm ve sürrealizm akımlarının önde gelen temsilcisi Henri Robert Marcel Duchamp’dı. Geleneksel sanat yapıtlarını ve yöntemlerini yıkmayı deneyen Duchamp, buluntu nesnelerle oluşturduğu eserlerle sanat dünyasında bir nevi ihtilale yol açmıştı.

En ünlü yapıtları baş aşağı duran bir pisuar ve bıyıklı Mona Lisa röprodüksiyonuydu. Çok geçmeden ihtilalin etkisi hafifledi. Duchamp da kendini sürekli tekrarlamak yerine, her şeyi terk etmeyi seçti. “Bende artık yeni fikir kalmadı” diyordu. Sonraki 50 yıl sadece satranç oynadı. Dahası “Büyük Usta” olarak milli şampiyonalara ve beş yıl satranç olimpiyatlarına katıldı.

EDEBİYATTAN KAÇIP HOMEOPATİYE SIĞINDI
Fakat sanata elveda diyenlerin en ünlüsü herhalde bir süre önce ölen Amerikalı münzevi yazar Jerome David Salinger’dı. 1970’te, şöhretinin doruğundayken bir daha yazmayacağını ve söyleşi vermeyeceğini açıklamıştı. Uzak bir kasabada bir ev alıp etrafını yüksek çitlerle çevirdi ve o evden hiç çıkmadı. 40 yıl boyunca adeta adını anan, mektuplarını kullanan, onunla anılarını yazan, gizlice fotoğrafını çekmeye çalışan herkesi mahkemeye verdi.

Gene de rahat bırakılmadı. Öz kızı Margaret bir kitap yazarak babasının homeopati, zen, budizm, hinduizm, akupunktur ve scientology gibi yeni çağ öğretilerine sardırdığını, zinde kalmak için sabahları idrarını içtiğini, “çatlak dahi” Wilhelm Reich’ın icat ettiği Orgon kutusunda saatlerini geçirdiğini anlattı. Ardından eski sevgilisi Joyce Maynard birbirlerine gönderdikleri mektupları kitap haline getirdi. Kısacası Salinger gizlenmek istedikçe, insanlar ölümüne kadar hayatını kurcalamayı ve onun şöhreti üzerinden servet kazanma çabalarını sürdürdü. Fotoğrafını çekmek isteyen gazeteciye saldırdığı fotoğrafa dikkatle bakın! Çektiği acıyı ve büyük öfkesini göreceksiniz.

EDEBİYATTAN GİZLİCE KAÇANLAR
Bizden örnek pek az. Olsa olsa yönetmen Metin Erksan, öykücü Gülderen Bilgili ve şair Celal Sılay’dan söz edilebilir. Türk sinemasının en büyük yönetmenlerinden Erksan yıllardır ne film çekiyor, ne röportaj veriyor. Bir Gece Yolculuğu adlı kitabıyla 1988’de Sait Faik Hikâye Armağanı’na değer görülen Gülderen Bilgili de bir daha hiç öykü yazmadı. Belki yazdı da biz okumadık.

Cemil Meriç’in şiirlerine bakarak “Türkiye’nin Oscar Wilde’ı” dediği Celal Sılay ise gençliğinde az rastlanır bir ün kazandığı halde zamanla edebiyata küserek yazmamayı tercih etti. Tıpkı benzetildiği Oscar Wilde gibi o da edebiyat dünyasına küskün öldü.

Öldürüldü mü yazmayı mı bıraktı?

Altına Hücum ve Köprü gibi romanların efsane yazarı B. Traven için Amerikalı, İngiliz, Nikaragualı, Hırvat, Meksikalı, Alman, Avusturyalı, Kuzey Amerikalı, Litvanyalı ya da İsveçli olabilir deniyor. Yazmak için yüzlerce başka mahlas da kullanan B. Traven bazılarına göre çokuluslu AEG firmasının kurucusunun oğlu Maurice Rathenau’ydu. Kayser II. Wilhelm’in oğlu olduğunu söyleyenler de vardı. Nasıl öldüğü de bilinmiyor. Bir cinayete kurban gittiği veya açlıktan öldüğü söyleniyor. Bazılarına göreyse yazmayı bırakmış ve kendini unutturmuş.

Şiirden 19’unda vazgeçti

Fransız şair Arthur Rimbaud, 16 yaşında ünlü Şarhoş Gemi şiirini yazdı. 19 yaşına kadar dönemin edebiyat dünyasının pop starı oldu. 19’unda şiiri terk etti ve 37 yaşında ölene dek bir daha yazmadı.

Amcası ölünce yazarlığı bıraktı

Juan Rulfo önce Pedro Paramo adlı müthiş güzel romanı, ardından amcasının anlattıklarından esinlenerek Kızgın Ova’yı yazdı. Sonra edebiyatı bıraktı. Soranlara, “Yazmıyorum çünkü bana bu öyküleri anlatan Celerino amcam öldü” diyordu.

Şairdi akbaba gözlemcisi oldu

İsyancı şiirlerle dikkat çeken İspanyol şair Ferrer Lerin, 60’larda Jaca adlı bir köye yerleşerek kuş gözlemciliği yapmaya başladı. 30 küsur yıldır bu yoksul köyde incelemek için akbabaların peşinde.

Okyanusta kaybolan boksör şair

Kesin olarak milliyeti bilinmeyen ama ortalıkta İrlandalı edebiyatçı Oscar Wilde’ın yeğeni olduğu iddiasıyla dolaşan şair Cravan şiiri bıraktıktan sonra boksör olarak nam saldı, hatta şampiyonluklar kazandı. Günün birinde derme çatma bir salla okyanusa açıldı, bir daha da geri dönmedi.

Karısının acısı yüzünden yazmaktan nefret etti


İspanyol yazar Juan Ramon Jiménez, Nobel Ödülü’ne layık görüldükten bir süre sonra karısı Zenobia’yı kanserden kaybetti. Ödülü yere fırlatıp üzerinde tepindiği anlatılır. O günden sonra o da yazmadı. “En iyi yapıtım, yapıtlarımdan pişmanlık duymaktır” diyordu.

Ölümsüz olmadığını anladıktan sonra bir daha yazmadı

Annesi, Guy de Mauppassant’ı gençken Madam Bovary’nin yaratıcısı Gustave Flaubert’e emanet etmişti. 30 yaşında ünlü bir öykücü oldu. Ama aynı zamanda ölümsüz olduğunu sanıyordu. Sadece sanatsal olarak değil, fiziksel olarak da! İki kez kafasına sıktı ama tabancadan çıkan kurşunlar tenini sıyırıp geçtiği için kurtuldu. Uşağını çağırıp “Bak, bana kurşun işlemiyor. Ben ölümsüzüm” bile demişti. Lakin aynı denemeyi hançerle yaptığında, kanlar içinde bulundu. Ölene kadar tek satır yazmadı.
***KiMiNe GöRe KRaLıZ, KiMiNe GöRe YaLaNıZ, HeRKeS KeYFiNe BaKSıN, aDaMıNa GöRe aDaMıZ***


Çevrimdışı nigner

  • Administratör
  • *
  • İleti: 17942
  • Rep Puanı: +277/-9
  • ŞİMAL@KUZEY YILDIZI@ YURTTA SULH, CİHANDA SULH
Ynt: Hayat Geçip Gidiyor ! Hoş Bir Yazı
« Yanıtla #1 : Ağustos 14, 2011, 03:02:57 ÖS »
Allah'u Ekber...

hepsi çok etkileyici idi... ilgiyle okudum...

ve şu soru oluşuverdi bende... "ne oluyor ki bu sanatçılara?..."
@ŞİMAL RÜZGARI@KUZEY YILDIZI@
YURTTA SULH CİHANDA SULH