--------------------------------------------------------------------------------
Ömrümde ilk kez şampiyonluk kutlamasına şahit oldum bugün.
Sen orada yoktun Trabzonspor!
Beşiktaş'ta Trabzon Derneği'nde izledim maçını, gariptir ki maçta da yoktun!
Bana bu eziyeti yaşatmak zorunda mısın bilmiyorum. Senin son dakika hezimetlerinden bıktım usandım artık, bizler yine üzüntüden tırnaklarımızı yiyorduk; sen yine yoktun Trabzonspor!
Yenildin. Çıktım dernekten. İki elimde senin şampiyonlar ligi vizeni kutlamak için satın aldığım meşaleler, üç beş arkadaş boynu bükük girdik Çarşı'ya.
Etraf saçma sapan renklere bürünmüş, insanlar kendilerinden geçmiş eğleniyordu. İlk kez şampiyonluk kutlaması görüyordum. Kimi elimden meşaleleri çaldı, kimi omuz attı; ezildim, büzüldüm...
Neredeydin ey Trabzonspor?
Bir aralık, kolbastı sesleri geldi kulağıma. Ömrümde ilk kez, ilk kez (!); bu sesi duyduğumda ayaklarım kendiliğinden kımıldamaya başlamadı. Ömrümde ilk kez iğrendim bu müzikten. Haykırmak, çıldırmak istedim; fakat elimden gelen yalnızca bolca meşale dumanı yutmak, dakikalarca öksürmek oldu. Atkın yine de omuzlarımdaydı da, sen neredeydin Trabzonspor?
Baktım senden hayır yok yine, saklanıyorsun yine 25 yıldır yaptığın gibi... Yürüdüm deniz kenarına doğru. Kapadım gözlerimi. Hayalini kurdum yine. Her yer bordo-mavi idi. Duyduklarım Beşiktaş'ın marşları değil; kemençe sesi, Trabzonspor marşlarıydı. İyice sarındım atkına. Hayalinle ısındım.
Fakat dakikalar sonra gözlerimi açtığımda, sen yoktun!
Neredeydin ey koca Trabzonspor!
Dayanamadım, taktım kulaklıkları kulağıma, Kazım Koyuncu'yu açtım son ses. Senin kıyılarına indim onunla. Senin rüzgarını soludum. Yürüdüm sokaklarında.
Fakat kendimi teslim etmedim sana.
Çünkü biliyordum, kendime geldiğimde sen yine orada olmayacaktın...
((bu yazı istanbulda oturan bir renktaşımız tarafından yazılmıştır))