Gönderen Konu: Erkan Ocaklı  (Okunma sayısı 1577 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı blackseastorm

  • Banned
  • *
  • İleti: 187
  • Rep Puanı: +50/-1
  • Ne Mutlu Türküm Diyene
Erkan Ocaklı
« : Mart 03, 2007, 07:57:30 ÖS »


Karadeniz müziğine klasik eserler armağan eden ve son dönemlerde pek fazla göz önünde olmayan Erkan Ocaklı, otuz beşinci sanat yılını kutluyor. Ocaklı, “Trabzonspor da, ben de aynı dönemlerde ortaya çıktık. Kulvarlarımız farklıydı. Trabzonspor ligin, ben de müzik dünyasının geleneklerini değiştirdim” diyor

Erkan Ocaklı, otuz beşinci sanat yılında*



Yaş Otuz beş, yolun yarısı demek


‘Misiri kuruttun mi, Ula Ula Niyazi’ gibi Karadeniz klasiklerine imza atan Erkan Ocaklı, derin bir inzivadan “Kurtlar Sofrası” adlı albümle uyandı. 1970’li yılların başında, elinde bağlamasıyla Karadeniz’in hiç de alışık olmadığı bir yoldan müzik dünyasına girdi, hit parçalar üretti. Yaptığı plak ve albümlerin sayısını unuttuğunu söylese de, kırka yakın albüm, üç yüz elli civarında besteye imza attı. Taş plaktan, cdli albüme kadar her dönemde söyleyecek bir türküsü mutlaka oldu. Ocaklı bu günlerde, daha da olgunlaşmanın verdiği birikimle, daha çok evrensel mesajlar veriyor ve

“İki tane yavrum olsun, biri Sevda, biri Barış

Özgürlüğün yollarında yarış Ocaklı yarış.

Denizlerden karalara ulaş sevdam, ulaş sevdam

Barış dolu bir dünyada, dolaş sevdam, dolaş sevdam” diyor.

Türk Halk Müziği’ne verdikleri ve vermedikleriyle her dönemde adında söz ettirdi. Son dönemlerde, yeni çıkan seslerin ve yüzlerin gölgesinde unutulmuşluğu yaşadı. Bu bir anlamda, o piyasanın ve hızlı tüketimin bir sonucuydu. Ocaklı ile söyleşimiz, daha çok müzik yolculuğu üzerine. Futbola girmek istedik ancak, Türk Halk Müziği’nin köklü isimlerinden Ocaklı, notalı geçişlerle, konuyu müziğe getirmeyi başardı.



Doktor olmak istedim

- Sondan başlayalım isterseniz, Erkan Ocaklı neler yapıyor?

Türkücü Erkan Ocaklı, 56 yaşına girmesine rağmen hala türkü imal etmeye çalışıyor. Türkü okumakla kalmıyor, yazıyor, besteliyor, velhasıl görüntüsünü veriyorum.



- Çok bilindik bir hikaye ama müzikle yolunuz nasıl kesişti? Babanız ormancıydı, siz müzik adamı oldunuz...

Ben bir bağlama sanatçısıyım aslında. On üç-on dört yaşlarında sevdalıklara başladım. Köyde bağlama çaldığım sıralarda eğitim için önce Trabzon’a, ardından da üniversite okumaya İstanbul’a geldim. Galatasaray Üniversitesi Kimya Mühendisliği’ne girdim. Ardından orayı bırakıp İstabul Üniversitesi Zoobotanik Bölümü’ne girdim. Tıp okumak istedim. Puanım da yetmesina rağmen bu bölümü yazmadığımdan başka bir bölüme girdim. Ancak İstanbul’a gelmek müzik hayatımı çok etkiledi. Cemiyetlerde, müzikle ilgili yerlerde çalmaya başladım. 1970’li yılların hemen başında Mine Koşan’a bağlama bile çaldım. Müzik piyasasında tanınmaya başlayınca, yolum Harika Plak’a düştü. Ayhan Güçlücan adlı Oflu bir hemşehrimiz. Yirmi sene ondan ayrılmadım. Harika Plak’tan çok para kazandım diyemeyeceğim. Çünkü bir Oflu’dan ne kadar para kazanabilirsiniz? Bu laf bir espiri olduğu kadar, gerçektir de...



- Hangi yıllar arası Harika Plak’tan albümleriniz çıktı?

1971-91 arası... Hit olan tüm albümlerim bu firmadan çıktı.





- Plaktan cdye geçiş döneminden sonraki değişiklikler, müzik piyasasını nasıl etkiledi?

Plakta ancak iki eser okuyabiliyordunuz. Kaset, ya da cdye on beş eser sığıyordu. Tabii, iş daha yorucu ama hızlı olmaya başladı. Çıkardığım tüm plaklar tuttu. Hatta Trabzonspor türkülerim de çok sevilmişti.



80’lerde Karadeniz pop!

- Trabzonspor’a plak mı yaptınız?

Evet, 1975’te… Trabzonspor 1.Lig’e çıktığında yaptım. Bir eserin sözlerinde,

‘Yeşil sahaları yıktık uşaklar yıktık.

Yaşasın Trabzonspor, 1.Lig’e çıktık’ dedik.

Ardından 80’li yıllar ve radyo günlerim. Radyo’dan sonra, o formatta türküler yapmaya başladım. Mesela, ‘Maçka yolları taşli, geluyi sarı saçlı.’ Ula ula Niyazi, Misir’i kuruttun mi’ gibi eserleri yaptık. Bu dönemde tekno tarzı Karadeniz müzikleri de yaptım…



- Yani kemençenin yanına bas formatı dediğimiz diğer enstrümanlarla o yıllarda müzikler yaptınız yani…

Evet, en az yirmi sene önce biz Karadeniz-pop yaptık ve o zaman da tutmuştu. 85’ten sonra disko tarzı müziklere devam ettik. Çünkü, gençlik bu tür müzikleri seviyordu. Hayatın akışını iyi takip ediyordum, sokaktaki insanların ne istediğini biliyordum. Lahana disko, mısır disko formatları denedik. 90’lardan sonra pop soundlu Karadeniz tekrar çıkmaya başladı. Oysa ben bu müziği daha önce denemiştim.



- 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren yeni yüzler ortaya çıktı. Bu dönemde siz Karadeniz-pop, Karadeniz tekno ile karşımıza çıkabilirdiniz.

Plak şirketi… İyi bir plak şirketiyle çalışmak, üreteceklerinizden daha önemlidir. 1990’dan sonra da iyi şeyler ürettim. Ki bu ürettiklerim, yirmi sene önceki eserlerimden kat kat daha iyi. Ama birileri benim önüme set çekti.



- Kim onlar ve sizi nasıl engellediler?

Buna cevap veremem. Benim yapımda suskunluk var. Suskun yapım nedeniyle ilk hanımımdan ayrılmak zorunda kaldım.



- Kim ayırdı sizi ve bunun sanat camiasında dışarıda tutulmanızla ne ilgisi var?

Çok ilgisi var. Tüm sanatçılar için bu geçerlidir. Bağırmak, çığırmak asaletime yakışmazdı, sustum.





Plak şirketim, korsan

- Erkan Bey, anlamadığım noktalar var. Şimdi siz eskiye göre kat kat iyi eserler ortaya koyuyorsunuz ve ama birileri sizin bu camiada olmanızı istemiyor. Yani kasetiniz iyiyse halk alır zaten ve o birileri neden sizle uğraşsın?

İsim veremem ama bu mafya grupları MESAM ve Kültür Bakanlığı’ndan 40 bin kasetimi alıp, “Erkan Ocaklı 40 bin sattı’ dedirtiyorlar. Yani gizli satış. Bu gizli satışla ne İbrahim Tatlıses, ne de Orhan Gencebay uğraşabildi.



- Gizli satış nedir?

Korsan…



- Korsan, bir ülke gerçeği efendim…

Benim firmam yaptırtıyordu korsanı.



- Hangi firma?

İsim vermek istemiyorum.



- Efendim, buna mecbur değilsiniz ama, insanların haber alma hakkını da görmezden gelemezsiniz…

Karadeniz Müzik Üretim… Adnan Yilmaz’in şirketi…Babam yıllar önce bana, ‘Oğlum, malını hırsıza emanet et, çalınmaz’ demişti. Bu laf beni çok düşündürmüştü. Anladım ki, hırsız malı yesin de, beni yemesin.



- Sizin geri plana itilmenizde, bizim anlamadığımız, sizin de anlatmak istemediğiniz çok değişik şeyler var.

Bir misyonum vardı ve o birilerini rahatsız etti. ‘Ezanlar Bizim İçin’i yaptım, bazıları bu eserden çok rahatsız oldu. Trabzonspor’un kuruluşundan bu yana varım, ama sonradan buradan da dışlandım.



- Trabzonspor’dan da dışlandığınızı söylüyorsunuz. Peki, bunda kimin suçu var?

Nedenini ve kimler olduğunu siz bulursanız, bana da söyleyin…



- Efendim, biz böyle bir şey var demiyoruz. Siz diyorsunuz. Nedenini söyleyin diyoruz sadece…

İlk çıktığımdan bu yana, planlı bir şekilde benim üzerime oyunlar oynandı. Cebime para koydular, şöhretimi aldılar.



- Dediğiniz gibi sizin bu camiadan silinmenize karar verilmişse, yerinize birilerini ikame etmiş olmaları lazım…

O kişinin kim olduğu bellidir.



- Yakın zamanda size, ‘Erkan abi, gel seni eski günlere döndürelim’ diye bir teklif geldi mi?

Yoo, bana böyle bir teklifle gelemezler. Ben, ezilirim, yatarım, sürünürüm ama idealim bir gün gerçekleşir. Maddi bir yönden sıkıntım yok, çok şükür. Hafta sonlarım doludur, eğer hafta sonu randevu isteseydin, sana randevu veremezdim.





Hesap vaktim gelecek

- Siz, planlı bir şekilde arka plana itildiğinizi ifade ediyorsunuz. Karadeniz’de klasik türkülerde hep sizin imzanız var. . Yanılıyor olabilirim ancak, buna rağmen, halktan sizi tekrar istediğine dair bir işaret gelmedi.

Hayır, yanılıyorsunuz. Her hangi bir gecede, davette, insanlar benimle fotoğraf çektirmek için sıraya giriyor. Halkın sevgisi bitmez…



- Bu sevgi elbette vardır ama kaç kişinin bundan haberi var…

O tür gecelerde medya temsilcileri olsa, herkesin haberi olurdu.



- Şimdilerde, daha çok Volkan Konak, Kazım Koyuncu, Fuat Saka gibi Karadeniz müziğini batı enstrümanlarıyla başarıyla uygulayan sanatçılar ön planda…

Ben, bu dediğin sanatçıların yaptığını, on beş sene önce yapıyordum. ‘Burun disko’ adlı bir eser yaptım, yıllarca dinlendi.



- Bundan sonra, kendiniz adına bir yol haritanız var mı?

Allah, bedenime, sesime zeval vermesin. Kimse, bu saatten sonra susturamayacak beni. Benim hesap vaktim de gelecek.



- Sanatçıya yakışır üreterek bir hesaplaşma olacak sanırım…

Tabii, dediğiniz gibi sanatçıya nasıl yakışıyorsa öyle olacak…



- Bir dönem Kanal 7’ye de program yapıyordunuz. Neden bıraktınız?

Bıraktırdılar…



- Kim onlar?

İsim veremem. Planın devamı bir süreçtir o... Daha sonra bana bıraktırıp, başkalarını başlatanları da bıraktırttılar. Kanal 7 televizyonuna çıkabiliyorum, ancak mesela ATV, Kanal D gibi kanallarda yokum.



- En son hangi albümü çıkardınız?

İki ay kadar önce Kurtlar Sofrası adlı albümüm piyasaya çıktı.



- Hangi plak şirketinden?

Karadeniz Müzik...



- İsmail Türüt bir zaman, İbrahim Tatlıses ile birliktelik yapınca asıl sıçramayı yapmış ve halkın zihnine kazınmıştı. Siz de İbrahim Tatlıses’in plak şirketinden albümünüzü çıkarmayı deneyebilirdiniz...

Olabilirdi aslında. Belki ileriki günlerde bu birliktelik sağlanabilir.



- Sizin hakkınızda, ‘yaşı ilerledi, artık kenara çekilsin’ diye bir düşüncenin sadır olduğunu düşünüyor musunuz?

Bu tür düşünceler, basit insanların düşüncesi. Benim ne eksiğim var. Sanatım hepsinden ileride ve de daha yakışıklıyım.



- Sahne sanatlarını tümünü düşünün; eskile bugün arasında ne farklar var.

Eskiyle kıyaslanmayacak şekilde imkanlar çok rahat. Bu imkanlarla eskiden olsa çok daha iyi işler çıkardı.



- Karadeniz müziğinin geldiği noktada, iyi ya da kötü emeği olanlar kimler?

En büyük katkıyı Meltem Tv yaptı. Kemençenin kırsaldan kente inişinde bu televizyonun katkısı yadsınamaz. Şahıs olarak da ben...



- Sizin katkınız nedir?

Yumuşak geçişle kemençeyi geniş halk kitlelerine sevdirdim. Kemençeyi önce bağlamayla, daha sonra org gibi diğer enstrümanlarla buluşturdum. Davut Güloğlu, sahneye çıkmadan bana, ‘Nasıl yapayım abi?’ dedi. Ona, ‘sakın takım elbise giyme, kravat takma; yırtık bir tişört ve pantolonla sahneye çık’ dedim. Sonuçlarını gördünüz...



- Karadeniz’in geleneksel çalgısı kemençe; daha doğuda tulum var. Bağlama, özellikle sahilde hiç yok. Ancak iç kesimlerde ve yüksek yerlerde çalındığını biliyoruz. Siz bağlamayla Karadeniz’i temsil etmeye başladığınızda, tepki aldınız mı?

Erkan Ocaklı, kemençeyi sildi’ diye çok üzerime gelinmişti. Bağlamasız türkü mü söyleniyor? Şimdi Karadeniz müziğinde her bir enstürüman var. Bağlama Türk müziğinin ana çalgısı. Kemençe ile bağlamayı yan yana getirebilmek başarıdır.



- Kemençenin Karadeniz’den başka mesela Yunanistan’da çokça çalınıp dinlenmesini nasıl açıklayacaksınız?

Yunanlılar’ın çalıp dinlediği kemençe değil, buzukidir. Kemençe, Karadeniz’den oraya gidenlerin çalgısıdır.



- Sizinle karşılaşınca mutlaka soracağım dediğim bir soru var aklımda: ‘Ula ula Niyazi’ türkünüzdeki Niyazi, gerçek biri mi?

Evet, gerçek biridir, öldü tabii... Kokoş Niyazi, Maçka’da yaşayan Kapıköylü Kokoş Niyazi derlerdi ona... Onlar ilk gençlik zamanlarımızın tip adamlarıydı.





Kara kedi Şenol

- Bir gün her şeyi bırakıp Maçka’ya dönmeyi düşünüyor musun?

Hayır, asla! Gerek Maçka’da, gerekse asıl vatanım olan Artvin Arhavi’de yerimiz yurdumuz var ancak oralara dönme gibi bir niyetim yok.



- Aslen Artvinli’siniz? Laz’mısınız?

Evet. Annem de babam da mohdi idi. Ben de Lazca bilirim.



- Kazım Koyuncu da mohdi?

Evet, tanıyorum ama daha tanışmadık.



- Futbol ve Trabzonspor hiç konuşmadık. Halbuki sizin parladığınız yıllarda, Trabzonspor da ligin tozunu atıyordu. O yılları bir sanatçı olarak nasıl hatırlıyorsunuz?

Bak, o zamanın Trabzonspor’unun, ona buna yol vereyim diye bir düşüncesi olmazdı. Herkesi yenmek için sahaya çıkardı; ama içerde ama dışarda... Arafilboyu’nda rahmetli Cemil’e, ‘Naber he? Dün o golü nasıl yazamadun?’ denmesinden korkardı. Futbolun son noktas neyse, Trabzonspor onu oynuyordu. Ne zamanki menfaatlerin çarpışma alanı haline geldi, işte bu bizi bitirdi...



- O dönemden hangi futbolcular yakın arkadaşınızdı?

Hüseyin Tok, Ali Kemal Denizci, Şenol Güneş... Şenol’a ‘Kara Kedi’ derlerdi. Öyle karayağız bir panterdi.



- Mevcut Trabzonspor ne yapar?

Başkanı çok beğeniyorum, Trabzonspor’u yakışır biçimde temsil ediyor. Şenol Güneş’in dönüşü muhteşem bir olaydır. Kulüp, kendi çocuklarıyla birlik-bütünlük içinde hedefe ulaşacaktır.



- Kaçıncı sanat yılınız?

Otuz beş...



- Kırkıncı sanat yılınızda görkemli bir gala yapayım diye bir düşünceniz var mı?

Yok, gala dilencilik gibi geliyor bana. Halk kıymetimi bilsin yeter.



- Teşekkür ederim, bize vakit ayırdınız...

Ben teşekkür ederim. Çalışmalarınızda başarılar dilerim...



Spt- Erkan Ocaklı, Trabzonspor 1.Lig’e çıktığında Trabzonspor plağı yaptı. Trabzonspor adına yazılan ve bestelenen bu plak, bir anlamda ilklerden. Çünkü, Erkan Ocaklı’nın Trabzonspor plağı, ulusal anlamda seslendirilen ilk Trabzonspor türkülerini içeriyordu. İşte o plaktan:

‘Yeşil sahaları yıktık uşaklar yıktık.

Yaşasın Trabzonspor, 1.Lig’e çıktık’ dedik.
Spt-

Ocaklı, 80’li yıllardan sonra, radyo yayınlarının da başlamasıyla, radyo formatında türküler yapmaya başladı. ‘Maçka yolları taşli, geluyi sarı saçlı.’ Ula ula Niyazi, Misir’i kuruttun mi’ gibi köşebaşı eserleri, halkın diline düşürdü.

“Yumuşak geçişle kemençeyi geniş halk kitlelerine sevdirdim. Kemençeyi önce bağlamayla, daha sonra org gibi diğer enstrümanlarla buluşturdum. Davut Güloğlu, sahneye çıkmadan bana, ‘Nasıl yapayım abi?’ dedi. Ona, ‘sakın takım elbise giyme, kravat takma; yırtık bir tişört ve pantolonla sahneye çık’ dedim. Sonuçlarını gördünüz...”



70’li yılların efsane Trabzonspor’u, ona buna yol vereyim diye bir düşüncesi olmazdı. Herkesi yenmek için sahaya çıkardı; ama içerde ama dışarda... Arafilboyu’nda rahmetli Cemil’e, ‘Naber he? Dün o golü nasıl yazamadun?’ denmesinden korkardı. Futbolun son noktas neyse, Trabzonspor onu oynuyordu. Ne zamanki menfaatlerin çarpışma alanı haline geldi, işte bu bizi bitirdi...”



Kimdir??

Sanatçı

1949 Trabzon doğumlu

Aslen Arhavili. Çocukluğu Maçka’da geçiyor

Kırka yakın albüm yaptı

Alt da filmde oynadı; yönetmenlik yaptı

İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi mezunu.

İki kere evlendi, iki çocuğu var
Biz Karadeniz ' in asi çocuğunu kaybetmedik . Biz Kazım ' ı , yani Karadeniz ' in hırçın çocuğunu notaların sonsuzluğuna uğurladık . Ve Köroğlu , Dadaloğlu , Aşık Veysel gibi kuşaktan kuşağa yaşayacak , yaşatacağız . Sen Bizimlesin Kazım....

Çevrimdışı blackseastorm

  • Banned
  • *
  • İleti: 187
  • Rep Puanı: +50/-1
  • Ne Mutlu Türküm Diyene
Ynt: Erkan Ocaklı
« Yanıtla #1 : Mart 03, 2007, 08:12:42 ÖS »
Elimden Gelenini Yapıyorum Karadenizde Tanımadığım Sanatçı yoktur Gelmiş Geçmiş Hepsini siz Hemşerilerimle Paylaşacağım Bundan Kuşkunuz Olmasın Dostlukla....
Biz Karadeniz ' in asi çocuğunu kaybetmedik . Biz Kazım ' ı , yani Karadeniz ' in hırçın çocuğunu notaların sonsuzluğuna uğurladık . Ve Köroğlu , Dadaloğlu , Aşık Veysel gibi kuşaktan kuşağa yaşayacak , yaşatacağız . Sen Bizimlesin Kazım....