Gönderen Konu: Resulullah (S.A.V.) ve Hediyeleşmek  (Okunma sayısı 955 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ali bakkal

  • Co-Admin
  • *
  • İleti: 7032
  • Rep Puanı: +334/-14
  • Teslim ol HAK dostuna, düşen bir yaprak gibi
Resulullah (S.A.V.) ve Hediyeleşmek
« : Aralık 05, 2009, 03:46:13 ÖS »
Sahabilerinin dilinden Resulullah ve hediyeleşmek Müminlerin Annesi, Hz. Aişe radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, hediyeyi kabul eder, ona karşılıkta bulunurdu." [Buhari, Ebu Davud, Tirmizî]

"Hediyeleşin"

Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Hediyeleşin, zira hediye, kalpteki kuşkuları giderir. Komşu kadın, komşusu kadından gelen (hediyeyi) hakir görmesin, bir koyun paçası olsa bile." [Tirmizî]
Küçük de olsa hediyeyi kabul edin!

Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bana bir koyunun inciğe kadar ayağı hediye edilse kabul ederim, böyle bir yemeği yemeye çağırılsam icabet ederim." [Tirmizi]

Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Kisra, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a bazı şeyler hediye etti, Aleyhissalâtu vesselâm ondan bu hediyeleri kabul etti. Diğer krallar da ona hediyede bulundular, o da onlardan bunu kabul etti." [Tirmizî]
Müşriklerden hediye almıyor

İyâz İbn Himâr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a bir hediyede bulunmuştum. Bana: "Müslüman mı oldun?" diye sordu.

Hayır, dedim." Resulullah: "Ben müşriklerin hediyesini almaktan menolundum!" buyurdular (ve hediyemi almadılar)." [Ebu Davud, Tirmizî]


Hediye ve riba!

Ebu Ümâme radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim bir kimse için şefaatçi olur, o da bu şefaatine karşı bir hediyede bulunursa hediyeyi kabul ettiği taktirde, riba kapılarından büyük bir kapıya girmiş olur." [Ebu Davud]


Öğretmenin aldığı hediye ateşten bir halkadır

Ubade İbnu's-Sâmit radıyallahu anh anlatıyor: "Ben ehl-i Suffa'dan bir kısım insanlara yazı ve Kur'an'ı öğretmiştim. Onlardan bir adam bana bir yay hediye etti. Ben de: "(Bu yay) benim için (büyük) bir mal değil, onunla Allah yolunda atış yaparım, gidip Resûlullah Aleyhissalâtu vesselâm'a soracağım" dedim.

Gidip sordum: "Ey Allah'ın Resûlü! dedim. Kendilerine yazı ve Kur'ân öğrettiğim kimselerden biri bana bir yay hediye etti. Bu benim için bir mal da değil. Ben onunla Allah yolunda atış yaparım!" dedim.

Aleyhissalâtu vesselâm bana: "Eğer ateşten bir takı takınmayı seversen kabul et!" diye cevap verdi." [Ebu Davud]


Resulullah'a hediye edilen genç deve

Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Bir bedevî Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a genç bir deve hediye etti. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ona mukabil altı genç deve verdi. Bedevî, memnun kalmadı. Bu hal, Aleyhissalâtu vesselâm'a ulaştı. Allah'a hamd ü senadan sonra: "Falan kimse bana bir deve hediye etti. Ben ona mukabil altı deve verdim. Buna rağmen memnun olmamış. (Allah'a) yemin olsun, (Şu günden sonra muhacirler), Kureyşliler, Ensârîler, Sakîtliler veya Devsliler dışında kimseden hediye almamaya azmettim" buyurdular." [Tirmizî, Ebu Dâvud, Nesâi]
"İnsanlara teşekkür etmeyen Allah'a da şükretmez"

- Üsame İbn Zeyd'in naklettiğine göre: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim, kendisine yapılan bir iyiliğe karşı, bunu yapana: "Cezakellahu hayran (Allah sana hayırlı mükâfat versin)" derse teşekkürü en mükemmel şekilde yapmış olur."

- Cabir radıyallahu anh naklediyor: Resulullah aleyhissalâtu vesselâm: "Kim bir ihsana mazhar olursa, bulduğu takdirde karşılığını hemen versin, bulamazsa, verene senada bulunsun. Zira onu övmekle, teşekkürünü yerine getirmiş olur. Ketmeden (karşılık vermeyen) nankörlük etmiş olur" dedi. Tirmizi'nin rivayetinde şu ziyade var: "... Kim de kendisine verilmeyenle süslenirse iki yalan elbisesi giyen gibi olur."

- Resulullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur: "Halka teşekkürde bulunmayan Allah'a da şükretmez." [Ebu Said]

- Enes radıyallahu anh anlatıyor: Muhacirler hicretle Medine'ye gelip (Ensarın yardımlarını gördükleri) vakit şöyle dediler: "Ey Allah'ın Resulü! Biz, çok maldan böylesine cömertçe veren, az maldan da yardımı böylesine güzel yapan aralarına inmiş bulunduğumuz şu Medinelilerden başka bir kavmi hiç görmedik! Bize bedel işlerimizi yaptılar, hayatımızı düzene koymada yardımcı oldular. Biz (hicret ve ibadetlerimizle kazandığımız) sevapların hepsini onlar alacak diye korkuyoruz."

Resulullah (sav) onlara şu cevabı verdi: "Hayır! Onlar sizin dua ve teşekkürlerinizden hâsıl olan sevabı alacaklar."


Teşekkür etmek!

Ebu Hureyre radıyallahu anh'ın rivayet ettiği bir hadiste Resulullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur: "İnsanlara teşekkür etmeyen, Aziz ve Celil olan Allah'a da şükretmez." [Ahmed bin Hanbel]

İyiliklere teşekkür etmek sadece insanoğlunun değil, bütün yaratıkların bir özelliğidir. Karnını doyurduğumuz, susuzluğunu giderdiğimiz, hatta sevgiyle okşadığımız bir hayvanın bile hâl diliyle bize nasıl teşekkür ettiğine birçoğumuz şahit olmuşuzdur.

Teşekkür konusunda ihmali görülen tek varlık herhalde insandır. Onun için Sevgili Peygamberimiz, hemcinslerine teşekkürü ihmal eden kimselerin, Rablerine karşı göstermeleri gereken şükrü de ihmal edeceklerini bildirmektedir. Yani, yapılan iyiliklere karşı teşekkür âdeti olmayan bir kimsenin, kendisini Yaratan ve sayısız nimetleriyle donatan Rabbine karşı şükrünü eda etmemesi de kuvvetle muhtemeldir.


"İyiliğin karşılığı ancak iyiliktir"

"İyiliğin karşılığı ancak iyiliktir." [Rahman, 60] ayeti uyarınca, iyiliklere iyilikle karşılık vermesi gereken insanoğlu, gördüğü iyilik karşısında bazen bir teşekkürü esirger hâle gelmekte, hatta iyiliklere kötülükle mukabele edecek bir nankörlüğü bile göze almaktadır. Arapça'da: "iyilik yaptığın kişinin kötülüğünden sakın"; Türkçe'de: "besle kargayı oysun gözünü" gibi atasözlerinin bulunması, bu nankörlüğün pek nadir olmadığının bir göstergesidir. Beslediğimiz karganın aç kalınca gözümüzü oyması mazur görülse bile, iyiyi kötüden ayırsın diye Allah'ın akıl verdiği insanoğlunun iyiliğe karşı nankörlük yapması makul görülemez.

Arapçada "şükr"ün karşılığı "küfr"dür. Küfür, hakikati örtmek, gizlemek anlamına geldiği gibi nankörlük anlamına da gelir. "Küfrân-ı nimet", Allah'ın verdiği nimetlere karşı yapılan nankörlüğü ifade eder. "Kâfir" ise, hem peygamberlerin kendisine sunduğu hakikati gizleyip inkâr eden, hem de başta akıl olmak üzere Allah'ın verdiği nimetlerin şükrünü eda etmek yerine nankörlük yapandır. İşte Sevgili Peygamberimiz, insanlara karşı teşekkür etmeyip nankörce davranmaya yol açan ahlakî zaafın, Allah'a karşı nankörce davranmaya da götürebileceği konusunda bizleri uyarmaktadır.

"O, istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür." (İbrahim, 34) buyuran Cenab-ı Hakk'ın nimetlerinin şükrünü eda etmek hem zor, hem kolaydır. Zordur, çünkü sınırını idrak edemediğimiz nimetlerin şükrünü kâmil manada eda etmek mümkün değildir.

Hikâye edildiğine göre, İsrailoğullarından bir âbid, uzun yıllar yaptığı ibadetine çok güvenerek, ahirette Cenab-ı Hakk'ın; "ihsanımla cennetime koyun" iradesine, "hayır ben ibadetimle cennete girmek istiyorum" diyerek karşı çıkınca, Allah, "öyleyse hesabını görün" buyurmuş, yapılan hesaba göre bütün ibadeti, bir göz nimetinin şükrünü karşılamayınca, âbid Allah'ın ihsanına sığınmak zorunda kalmıştır. Burada verilmek istenen mesaj, kişinin yaptığı ibadetlerin önemsiz olduğu değil, Allah'ın nimetleri ile kulun buna karşı yaptıklarının mukayese edilemeyeceği gerçeğidir.

Bir başka açıdan bakarsak, Allah'a şükrümüzü eda etmek aynı zamanda kolaydır. Çünkü insanlara ve diğer yaratıklara karşı görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmek, örneğin, onların teşekkürünü hak ederek ve gerektiği yerde teşekkürümüzü sunarak kalplerini kazanmak da, Allah'a karşı şükrümüzü eda ederken yaptığımız kulluk vazifesi cümlesindendir. Allah'ın hoşnut olduğu ameller, iyiliklerin yayılıp çoğalmasına, kötülüklerin azalıp yok olmasına vesile olacak işler olduğuna göre, böyle bir çaba, hem yaratılanın teşekkürünü celb edecek, hem de yaratıcıya şükrümüzü eda etmeye imkân sağlayacaktır.

Onun için, "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükretmez" buyuran Allah Resûlü, basit gibi gördüğü işlerde ihmalkâr davranan kimselerin, daha önemli görevlerin ifasında da aynı ihmali gösterebileceklerini, başka bir ifadeyle, Allah'a şükretmenin yolunun, gerektiği yerde insanlara teşekkür etmekten geçtiğini bize hatırlatmaktadır.

Geçici dünya için "GAYRET ÜSTÜNE GAYRET", Ebedî dünya için "GAYRET YOK HAYRET"!
Biz aşkı İLKOKULdan değil; İLK O KUL'dan (S.A.V.) öğrendik. :gul: