Gönderen Konu: Resulullah'ın S.A.V. Hacc'ı (Veda Hacc'ı)  (Okunma sayısı 3133 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ali bakkal

  • Co-Admin
  • *
  • İleti: 7032
  • Rep Puanı: +334/-14
  • Teslim ol HAK dostuna, düşen bir yaprak gibi
Resulullah'ın S.A.V. Hacc'ı (Veda Hacc'ı)
« : Kasım 06, 2008, 04:50:48 ÖS »

Huzû ‘annî menâsikekum

(“Haccınızı benden alınız”)


“Haccın fıkhını nereden öğreneyim?” sualine verilecek en güzel cevap hiç şüphe yok ki “Allah Rasulü’nün sünnetinden” cevabıdır. Zira sünnet, kendisine uyulmaya layık olandır. Bir hususta sünnette açık kapı bırakılmışsa, o konuda ibadet sahibine geniş bir manevra alanı tanınmışsa, birden fazla seçenek gösterilmiş veya sükût geçilmişse, bütün bunlar da sünnetin bir parçasıdır. Biz Rasulullah’ın ömründe yaptığı tek haccı, hac fıkhını kaynağından öğrenmek isteyenler için özetledik. Bunu yaparken birden çok kaynağa başvurduk. Sahabenin aynı konudaki farklı görüş ve uygulamalarını da dercettik ki, genişlik bulunan hususlarda darlık dayatılmasın.

***

Tarihen sabittir ki, Hz. Peygamber hicretten sonra 9 yıl haccetmeden durmuş, 10. yıl haccedeceğini ilan etmiştir. Rasulullah’ın bu tek haccı tarihe “Veda Haccı” olarak geçmiştir. Bu hac sırasında müminlere “Haccınızı benden alın” diye emretmiştir. Çünkü hac ibadeti İbrahimî bir gelenek olarak Cahiliyye döneminde de îfâ ediliyordu. Fakat hem amacından saptırılmış, hem de yöntemi tahrif edilmişti. Hz. Peygamber, cahiliyye insanının elinde aslı tanınmayacak şekilde tahrip ve tahrif edilen hac ibadetini yeniden inşa ve ihya etti.

Veda Haccı, Rasulullah’ın vefatından hemen önce yapılmıştır. Zaten, “Veda” ismini almasının nedeni de budur. Bu hac, “dinin ikmal, nimetin itmam edildiğini” müjdeleyen ayetin (5.3) fiili bir ezahürü olmuştur. Rasulullah, on binlerden oluşan müminler selinin huzurunda elçilik görevini yaptığına dair insanların tanıklığına başvurmuş, kendisi de bu tanıklığa Allah’ı şahit kılmıştır.

23 yıllık nübüvvet sürecinin sonuna denk gelmesi açısından hac ibadeti, tüm diğer ibadetlerin de taç yaprağını oluşturmuştur. Bu nedenledir ki hac ibadeti, Muhammedi şeriatın dayandığı temel ilkelere ilişkin birçok uygulama ve delili de bünyesinde barındırır. “Dinin ikmal edildiği” bir döneme denk düşen bu ibadet, İslam ibadet fıkhı için kurucu özne rolü oynayacak denli ayrıntılı ve zengin bir referans oluşturur. Tevatür derecesine ulaşmış ana çatısı ve en ince ayrıntılarına varana dek kayıt altına alınmış tabiatıyla hac ibadeti, ibadetlerin hikmetini kavramak isteyenler için de zengin bir veri kaynağıdır.

Hadisle iştigal edenler bilirler ki, gerçek bir  “mütevatir haber” hadis eleştirisinin (cerh ve tadilin) konusu olamaz. Çünkü, buna kimsenin gücü yetmez. Zira hakiki tevatür, kayıt ve kuyûdât altına alınamayacak kadar çok ve farklı insanın naklettiği haberdir.

Biz burada, hadislere konu olan Veda Haccı’nı nakledeceğiz. Bunu yapmadaki amacımız, “hac ilmihalini” öğrenmek isteyen herkese haccın gerçek ilmihalinin Rasulullah’ın haccı olduğu hakikatini söylemektir.

Müslümanların zihnindeki peygamber tasavvurları farklı farklı olsa da, gerçekte Peygamber bir tanedir. O da bir tek hac yapmıştır ve bu haccı tüm Müslümanlara “model” olarak takdim etmiştir. Bu takdimi talimatıyla pekiştirerek “Haccınızı benden alınız” buyurmuştur.

Rasulullah’ın Veda Haccı’nı birçok sahabi nakletmiştir. Bu nakillere farklı versiyonları ve lafızlarla birçok hadis derlemesi yer vermiştir. Biz bu rivayetlerin en sahih ve en meşhurlarını bir potada cem ederek nakledeceğiz. Rivayetlerin çoğu Cabir b. Abdullah, Âişe bt. Ebubekir, Abdullah b. Abbas, Abdullah İbn Ömer gibi önde gelen sahabilere dayanmaktadır. Bu rivayetleri başta Buhârî ve Müslim olmak üzere, birçok hadis kaynağı müştereken ya da münferiden nakletmişlerdir. Rasulullah’ın sünneti olan Veda Haccı’nı naklederken, yeri geldikçe hadislere de başvuracağız. Bu ayrımı, “sünnet” ve “hadis”in aynı olduğunu zannedenleri uyarma maksadıyla yaptığımızı da hemen vurgulamış olalım.

Şimdi Veda Haccı’nı anlatmaya geçebiliriz.

***

Rasulullah’ın hac ilanını duyan insanlar, onunla birlikte hac ibadetini yapabilmek için akın etmişti. Rasulullah Medine’den çıkmış ve Zülhuleyfe denilen yere gelmişti. Burada önce yıkandı, koku süründü, iki rekât namaz kıldı. Beline belden aşağısını örten bir örtü (izar) doladı. Omuzlarından aşağıya da yine bir başka örtü (rida) alarak ihrama girdi. Cinsel birleşme dışında ihram yasaklarından birini çiğneyene üç alternatifli bir fidye gerektiğini, Rasulullah’ın şu hadisinden öğreniyoruz: “Ka’b b. Ucra’dan: Hudeybiye zamanında Rasulullah onun yanına uğrayarak “Başına musallat olan haşere sana eziyet mi etti?” diye sormuş, Ka’b da “Evet” demiş, bunun üzerine Rasulullah şöyle yol göstermiştir: “Başını tıraş et. Sonra ya kurban olarak bir koyun kes, ya üç gün oruç tut, ya da üç sa’ hurmayı altı fakire yedir.” (Müslim, Hac, 80-86; ayrıca, Buhârî ve Ebu Davud) Bu üç şıktan kolay olanı yapmak ruhsat, zor olanı yapmak azimet sayılsa gerektir.

“İbn Abbas’la Misver b. Mahreme, Ebva denilen yerde ihtilaf etmişler. İbn Abbas “İhramlı bir kimse başını yıkayabilir” derken Misver “yıkayamaz” der. Ravi Abdullah b. Huneyn dedi ki: “Bunun üzerine İbn Abbas beni Ebu Eyyub el-Ensari’ye gönderdi. Ebu Eyyub’a durumu arz ettim. O elbisesini başı görününceye kadar çekip indirdi. Başına su dökülmesini istedi ve başını elleriyle ovarak yıkadı ve dedi ki: “Ben Rasulullah’ın işte böyle yaptığını gördüm.” (Buhârî, Müslim, Nesâi, Ebu Davud, İbn Mâce)

“Âişe’ye ihramlının vücudunu kaşıyıp kaşıyamayacağı soruldu. Âişe, “Evet, bedenini kaşısın, hatta var gücüyle kaşısın” dedi.” (Buhârî, Müslim) Malik’te şu fazlalık yer alır: “Ellerim bağlansa ve ayaklarımdan başka kaşıyacak yerim olmasaydı, ayaklarımla kaşırdım.” (Aynı rivayet İbn Abbas, Cabir, Said b. Cübeyr, ‘Atâ ve İbrahim Nehaî’den de gelmiştir.)

“Rasulullah ile Ebubekir’in tüm yol eşyalarını bir deve taşıyordu. Bu deveyle ilgilenmesi için bir köle görevlendirilmişti. Arc denen yere gelindiğinde, geride kalan bu deveyi bekleyen Ebubekir, kölenin devesiz geldiğini gördü. Sorduğunda, kölenin deveyi kaybettiğini öğrendi. “Bir tek deveye sahip çıkamadın mı?” diyerek köleyi dövdü. Rasulullah, bir yandan tebessüm ediyor, bir yandan da “Şu ihramlıya bakın, ne yapıyor!” diyordu. Bundan başka bir şey söylemedi.” (Esma’dan; Ahmed, Ebu Davud ve İbn Mâce)

“Nebi aleyhisselam Arafat’ta bir hutbe okuyarak şöyle buyurdu: Alta sarınacak ihram bulamayan Müslüman don giysin; takunya bulamazsa mestlerini giysin.” (İbn Abbas’tan, Buhârî, Müslim ve Ahmed)

“İhramlıyken biri öldü. Rasulullah şöyle buyurdu: “Bunun başını örtmeyin ve koku sürmeyin; çünkü o kıyamet günü telbiye getirerek dirilecektir.”

Rasulullah ihrama girdikten sonra telbiye getirmeye başladı:

Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke la şerike leke lebbeyk, inne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk, lâ şerike lek.

Rasulullah’ın haccının türü neydi? Hz. Aişe’den gelen rivayet buna cevap niteliğindedir: “Veda Haccı senesinde Rasulullah ile birlikte çıktım. Kimimiz yalnız umreyi, kimimiz hac ile umreyi, kimimiz de yalnız haccı niyetine almıştı. Rasulullah ise yalnız hacca niyetlendi (Buhârî ve Müslim). Müslim’in Atâ’dan rivayetine göre Rasulullah yanında kurbanını getirmeyenlerin umreyi yaptıktan sonra ihramdan çıkmalarını emretmiş, bunu kötü gören cahiliyye geleneğinin etkisinde kalanlara da “Yanımda kurbanım olmasaydı mutlaka ben de sizin çıktığınız gibi ihramdan çıkardım. Geride bıraktığım bu iş bir daha başıma gelecek olsa yanımda kurban getirmezdim. Fakat siz ihramdan çıkın.”

“İnsanlardan bazıları farklı şekillerde telbiye getirdiler. Rasulullah onlara müdahale etmedi” (Cabir’den; Müslim)

“Abdullah b. Ömer “Lebbeyke lebbeyk, lebbeyke ve sa’deyk, ve’l-hayru bi-yedeyk, lebbeyke ve’r-rağbâ’, ileyke ve’l-‘amel” diye telbiye getirirdi. (Nafi’den; Malik)

“İbn Ömer sahabenin telbiyeye yaptıkları fazlalıkları duymuş, fakat onlara bir şey dememiştir.” (Ebu Davud ve Beyhaki)

Hz. Peygamber telbiye getirmeyi, evrendeki varlıkların ilahi korosuna bir katılım olarak görmüştür. Bu görüşünü de şöyle dile getirmiştir: “Hiçbir Müslüman yoktur ki, telbiye getirsin de, yeryüzünün bir ucundan öbür ucuna sağında ve solunda olan taş, ağaç, toprak onunla birlikte telbiyede bulunmasın.” (Tirmizi, Hac, 14; İbn Mâce, Menasik, 15)

Hz. Peygamber, bu ulvî sloganın yüksek sesle söylenilmesini emretmiştir.

Rasulullah’ın ihrama girdiği Zülhuleyfe’de Esma bt. Umeys doğum yapmış ve kendisinin nasıl yapması gerektiğini sormuştur. Bunun üzerine Rasulullah ona “Yıkan ve (ped görevi görecek) bir giysi, bir kuşak sarın, sonra da ihrama gir!” buyurmuştur. (Müslim, Hacc, 147)

Rasulullah’ın bu hac yolculuğu sırasında, hayata ait farklı durumlar zuhur etmiştir. O da bu durumlara uygun çözümler geliştirmiştir. Bu bağlamda kafile Serif adlı mevkiye geldiğinde Rasulullah’la birlikte hac yolculuğuna çıkan eşi Hz. Aişe hayız görmüş ve bunun üzerine ağlamaya başlamıştır. Rasulullah onu şöyle teselli etmiştir:

“Fesübhanallah. Niçin ağlıyorsun ey Aişe? Bu Allah’ın Âdem kızlarına takdir buyurduğu bir şeydir. Bir hacı ne yapacaksa sen de onu yap. Yalnız tavafı temizlendikten sonraya bırak.” (Müslim, Hac, 132 ve 133; ayrıca, Buhârî, Hayd, 7)

Rasulullah Kâbe’ye vardığında Hacerülesved’in bulunduğu köşeyi selamlamış ve yedi kez tavaf etmiştir. Bu turların ilk üçünde hızlı yürümüş (remel) son dördünde normal yürümüştür. İhramın ucunu sağ koltuğun altından çıkarıp sol omuza alarak omuzu açıkta bırakmak demek olan “ıztıba”nın sünnet olmayıp tavafta kolaylık olsun diye yapıldığı çoğunluğun görüşüdür. İmam Malik “Böyle yapmak müstehap olmaz. Çünkü ızdıba bilinmeyen bir şeydir. Rasulullah’ın böyle yaptığını da kimse görmemiştir” der.

“İbn Ömer’den: “Rasulullah Hacerülesved’e döndü. Onu selamladıktan sonra dudaklarını taşın üzerine koyarak için için gözyaşı dökmeye başladı. Ömer de onun ağladığını görünce içten ağlamaya başladı. Onun gözündeki yaşları gören Rasulullah dönüp dedi ki: “Ey Ömer! Burada yaşlar dökülür.” (Hakim, Müstedrek) Rasulullah’ın Hacerülesved’i öpmesi, Kâbe’yi yeniden inşa ve ihya eden Hz. İbrahim’in elini öpmesini sembolize eder. Çünkü Hacerülesved Hz. İbrahim’den geriye kalan tek orijinal hatıradır. Bunu Mühelleb’in şu sözünden de çıkarmak mümkündür: “İbrahim aleyhisselamın Kâbe’yi yaparken kullandığı taşlardan sadece Hacerülesved’in kalmış olduğu ancak böylece kesin bir şekilde bilinmiş olur. (Nakleden: Seyyid Sabık, Fıkhu’s-Sünne, II, 133)

“Ömer’in oğlu Hacerülesved’de sıkışır, hatta burnu kanardı. Rasulullah Ömer’e dedi ki: “Ey Hafs’ın babası, sen güçlü bir adamsın. Hacerülesved’de insanları sıkıştırma. Yoksa zayıflara eziyet verirsin. Eğer bir boşluk bulursan selamlama yap, şayet bulamazsan tekbir al geç.” (İmam Şafii, Sünen)

Turlar sırasında sadece Yemen tarafındaki iki rüknü selamlamış ve diğer ikisini selamlamamıştır. Bakara Sûresi’nin 201. âyetini dua olarak okumuştur: “Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru!”

Sonra Kâbe’nin makam denilen taşın bulunduğu mevkiinde, Kâbe’ye yönelerek iki rekât namaz kılmış, birinci rekatta Kafirûn, ikinci rekâtta İhlas sûrelerini okumuştur.

Sonra kapıdan Safâ’ya çıkmış ve oraya yaklaşınca İnne’s-Safâ ve’l-Mervete min şe’airillah (“Hiç şüphesiz Safâ ve Merve Allah’ın sembollerindendir” 2:158) âyetini okumuştur. Âyette ilk geçen “Safâ”yı kastederek “Allah’ın başladığı yerden başlayın” buyurmuş ve sa’yine Safâ’dan başlamıştır.

Kâbe’yi görecek şekilde Safâ tepesine çıkmış, orada kıbleye yönelmiş, şöyle tevhid ve tekbir getirmiştir:

Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh.

Lehu’l-mulku ve lehu’l-hamdu ve huve ‘alâ kulli şey’in kadîr.

Lâ ilâhe illalâhu vahdeh.

Enceze va’deh.

Ve nasara ‘abdeh.

Ve hezeme’l-ahzâbe vahdeh.

(“Bir tek Allah’tan başka hiçbir tanrı yoktur, O’nun ortağı yoktur.

Mülk O’nundur ve hamd yalnızca O’na mahsustur ve O her şeye güç yetirendir.

Bir tek Allah’tan başka tanrı asla yoktur.

O vaadini yerine getirdi.

Kulunu zafere erdirdi.

Tek başına (küfrün) bütün müttefiklerini bozguna uğrattı.”)

Sonra dua etti. Yukarıdaki sözlerini tekrarladı. Merve tepesinde de böyle yaptı. Böylece bu iki tepe arasında yedi kez gidip gelerek sa’yini tamamladı.

“Rasulullah sa’y yaparken damadı Ali, yanında develerle birlikte Rasulullah’a kavuştu. Eşi Fatıma’yı ihramdan çıkmış buldu. Üzerinde ihramlının giymesi mahzurlu olan kokulu bir boyayla boyanmış elbise vardı. Gözlerine de sürme çekmişti. Onun bu durumu Ali’nin hoşuna gitmedi. Fâtıma, “Babam böyle emretti” dedi. Ali, doğruca Rasulullah’a gidip durumu arz etti. Rasulullah da “Fâtıma doğru söylemiş. Sen hacca hangi niyetle çıktın?” diye sordu. Ali dedi ki: “Ya Rabbi! Rasulünün niyetiyle çıkıyorum, dedim”. Rasulullah “Ama ben yanımda kurban getirdim” dedi ve ekledi: “Şu halde ihramdan sen de çıkma”. (Müslim ve Ebu Davud) Dihlevi der ki: “Kurbanlık sevk etmek ihramdan çıkmaya engeldi. Çünkü kurban sevk etmek onu boğazlayıncaya kadar ihram üzere devam edeceğine dair bir tür nezirdir. İnsanın üstlendiği şey sadece içinden geçen bir düşünce ya da mücerret bir niyetse, bir eylemle kayıtlı değilse, bir önemi yoktur. Ama bir eylemle tesbit edilmiş ve kayıtlanmışsa, artık ona riayet gerekir. Bunu belgelemek ise çeşitli şekillerde olur. Bunun en alt mertebesi dil ile söylemektir (dille niyet). En güçlüsü ise sözle birlikte murad ettiği hale özel aleni bir fiilin bulunmasıdır. Kurbanlık sevki işte bu cümledendir. (Huccetullahi’l-Baliğa, Daru’t-Türas, Kahire-1355, II, 63) Kemal ibn Hümam şöyle der: “Rasulullah’ın haccını rivayet edenlerden hiç birinin Rasulullah (sav)’den “Umreye niyet ettim” veya “Hacca niyet ettim” sözünü işittiğini bilmiyoruz” der.

Zilhiccenin 8’ine denk gelen Terviye Günü Rasulullah Mina’ya çıktı. Öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını Mina’da kıldı. Güneş doğuncaya kadar bekledi ve sonra yola koyularak bir tarafı Arafat diğeri Müzdelife'ye açılan Nemire vadisinde konakladı.

Rasulullah’ın Mina’da mola vermesi, kafiledeki insanların ihtiyaçlarını giderme amacını taşıyordu. Bir diğer gerekçesi de vaktinden önce Arafat’a çıkmamak istemesiydi. Eğer Arafat’a erken çıksaydı insanlar bunu sünnet edinirler vaktinden önce oraya varmaları gerektiğini düşünürlerdi.

Nemire’de gün ortası olunca Rasulullah devesi Kasvâ’nın hazırlanmasını emretti. Vadinin ortasına geldi ve meşhur Veda Haccı hutbesini irat etti. Bu hutbede, sanki bütün bir insanlık onu dinliyormuş gibi, tüm insanlığa hitap etti. Yeryüzünün en kapsamlı ve ilk insan hakları bildirisi olma vasfını taşıyan bu hutbe şöyle kayıtlara geçti:

“Ey İnsanlar!

Kanlarınız, mallarınız ve namuslarınız, tıpkı şu içinde bulunduğunuz gün gibi, bu ay gibi, şu belde gibi dokunulmaz ve mukaddestir.

Biliniz ki, cahiliyyenin her şeyi ayaklarımın altındadır.

Cahiliyye döneminden kalan kan davaları hükümsüzdür. İptal ettiğim ilk kan davası bizim kanlarımızdan İbn Rebia b. Haris’in kanıdır.

Cahiliyyeden kalma faizler de hükümsüzdür. İptal ettiğim ilk faiz, bizimkilerden Abbas b. Abdulmuttalib’in faizidir. Bundan böyle faizlerin tümü hükümsüzdür.

Kadınlarınız hakkında Allah’tan korkun Allah’tan. Onları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Yine Allah adına onları kendinize helal kıldınız. İstemediğiniz kimseleri hanenize almamaları sizin onların üzerindeki hakkınızdır. Onların da sizin üzerinizde (karşılıklı hak ve sorumluluk esasına) uygun hakları vardır. Nafakalarını, giysilerini temin bunlardandır.

Size sımsıkı sarıldığınız takdirde bundan böyle dalalete sapmayacağınız bir şeyi, yani Allah’ın kitabını bırakıyorum. Ahirette beni sizden soracaklar. Buna ne cevap vereceksiniz?

Hep bir ağızdan “Şehadet ederiz ki, sen Risaletini tebliğ ettin, görevini yaptın ve bize hayır öğüt verdin!”

Bunun üzerine Rasulullah işaret parmağını kaldırıp şöyle dedi:

Şahit ol ya Rab!

Şahit ol ya Rab!

Şahit ol ya Rab!

Sonra ezan okunmasını ve kamet getirilmesini emretti. Önce öğle namazını kıldırdı. Sonra yeni bir kametle ikindi namazını kıldırdı. Bunların arasında başka bir namaz kılmadı. Sonra hayvanına bindi. Bir kayanın yanına geldi ve orada vakfe yaptı.

Sonra Müzdelife’ye hareket etti. Burada Akşamla Yatsı namazını birlikte kıldırdı. Sonra şafak atıncaya kadar istirahat etti. Yine aynı yerde ezan ve kametle sabah namazını kıldırdı. Kasva’ya binerek Meş’arilharam’a geldi. Orada kıbleye döndü, tekbir, tehlil ve tevhid getirdi. Ortalık ağarınca, güneş doğmadan hemen önce oradan Mina’ya doğru hareket etti.

Rasulullah Müzdelife gecesi hiç aksatmadığı gece namazını (teheccüd) kılmamıştır. Dihlevi, bunu şöyle açıklar: “Çünkü o, müstehap olan birçok şeyi yapmayı arzu ettiği halde, insanlar sünnet edinirler kaygısıyla yapmamış, terk etmiştir.” (Huccetullahi’l-Baliğa, II, 64)

Sonra Akabe cemresine geldi. Burada, vadinin içinde durarak 7 ufak taş attı. Dihlevi, Rasulullah’ın ilk gün erken vakitte şeytan taşlamasının illetini “kolaylık” olarak zikreder. Böylece daha sonra gelen yoğun vazifelere zaman kalmış olacağını îmâ eder. (Age, II, 64). Gazzali Şeytan taşlama konusunda, “Şeytan İbrahim’e musallat oldu. İbrahim de Şeytanı gördüğü için taşladı. Ama bana Şeytan musallat olmadı ve görünmedi” diyerek akılcı bir yaklaşımla Şeytan taşlamaktan vazgeçecek birine şöyle söyler: “Bil ki hatırına gelen bu fikir tam da Şeytandandır. Senin taşlamadaki azmini kırmak, sana faydalı olmayacak şeyleri hayal ettirmek ve “Bu hareketin oyuna benziyor, niçin buna zaman ayırıyorsun?” demek için senin kalbine bu fikri koymuştur. Ciddi bir gayretle ve Şeytanı taşlayarak bu fikri içinden kov. Bu şekilde Şeytanın burnunu yerde süründürmüş olursun. Bil ki sen görünüşte Akabe’de çakıl taşları atıyorsun. Gerçekteyse o taşları Şeytanın kendisine atarak belini kırıyorsun. Çünkü Şeytanın burnunu sürtmek ancak Allah’ın emrine tam bir teslimiyetle uyarak olur.” (İhyau ‘Ulumi’d-Dîn, Kahire, 1998, I, s. 351)

Saîd b. Malik’ten: “Hacda Nebi ile birlikte döndüğümüzde, içimizden bazıları “Ben altı taş attım”, bazılarıysa “Ben yedi taş attım” diyordu da birbirimizi ayıplamıyorduk. (Seyyid Sabık, Age, II, 161)

Sonra Rasulullah kurban keseceği yere geldi ve kendi eliyle 63 kurban kesti. Bunu Allah’ın kendisine bahşettiği her yıla bir şükür nişanesi olsun için yapmıştı. Kestiği kurbanın etinden yedi ve onun suyuyla pişirilen çorbadan içti.

Abdullah b. Amr’den: Rasulullah Mina’da insanların arasında duruyor, insanlar ona durmadan soru soruyorlardı. Biri geldi “Ya Rasulallah! Bilmeyerek kurban kesmeden önce tıraş oldum” dedi. Nebi “Kurbanını kes, sana bir vebal yoktur” dedi. Bir başkası gelerek “Ben bilmeden şeytan taşlamadan önce kurban kestim” dedi. “Git taşını at, sana da bir vebal yoktur” dedi. Ravi diyor ki: Rasulullah o gün bu mesele hakkında “şu işi önce yaptım veya sonraya bıraktım” şeklinde ne kadar soru sorulduysa onlara “yap, bir günah yoktur” diye cevap verdi. (Seyyid Sabık, Fıkhu’s-Sünne, II, 157)

Bu meyanda, Şah Veliyyullah Dihlevi şöyle der: “Kurban kesmeden önce tıraş olan, şeytan taşlamadan önce kurban kesen, akşamdan sonra şeytan taşlayan, tıraş olmadan önce ifada tavafı yapan kimseler hakkında “la harac” (bir beis yoktur) diyerek kendilerine keffaret lazım gelmeyeceğini beyan buyurmuştur. Doğrusu müstehaplığı ifade için “La harac” ifadesinden daha açık bir söz olduğunu bilmiyorum (Huccetullahi’l-Baliğa, II, 65)

Daha sonra Rasulullah Kâbe’ye doğru yola koyulmuş, öğle namazını Kâbe’de kılmış, tavaf yapmış ve Zemzemden içmiştir.

Mina günleri bitince Ebtah’a inmiş, veda etmeden önceki son tavafını yapmış ve oradan ayrılmıştır.

Bir rivayete göre, Rasulullah bu hacdan 55 gün sonra dâr-ı fena olan bu dünyadan dâr-ı bekâ olan ahirete yürümüştür.

Geçici dünya için "GAYRET ÜSTÜNE GAYRET", Ebedî dünya için "GAYRET YOK HAYRET"!
Biz aşkı İLKOKULdan değil; İLK O KUL'dan (S.A.V.) öğrendik. :gul:

Çevrimdışı kuzeydenizi

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 23498
  • Rep Puanı: +338/-14
  • çok şükür...
Ynt: Resulullah'ın S.A.V. Hacc'ı (Veda Hacc'ı)
« Yanıtla #1 : Kasım 06, 2008, 05:39:30 ÖS »
En kısa sürede de okuyacağım inş.

Değerli konu için teşekkürler ali bakkal \)
"Annesi nin Gülü,bitanesi ve canım oğlum-2"

Çevrimdışı ali bakkal

  • Co-Admin
  • *
  • İleti: 7032
  • Rep Puanı: +334/-14
  • Teslim ol HAK dostuna, düşen bir yaprak gibi
Ynt: Resulullah'ın S.A.V. Hacc'ı (Veda Hacc'ı)
« Yanıtla #2 : Kasım 06, 2008, 05:41:14 ÖS »
Ben teşekür ederim Kuzeydenizi \) :-*

Geçici dünya için "GAYRET ÜSTÜNE GAYRET", Ebedî dünya için "GAYRET YOK HAYRET"!
Biz aşkı İLKOKULdan değil; İLK O KUL'dan (S.A.V.) öğrendik. :gul:

Çevrimdışı *Laz kızı*

  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّح
  • Co-Admin
  • *
  • İleti: 36918
  • Rep Puanı: +616/-19
  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّح
Ynt: Resulullah'ın S.A.V. Hacc'ı (Veda Hacc'ı)
« Yanıtla #3 : Kasım 06, 2008, 06:34:43 ÖS »
:alkş: :alkş: :alkş: :alkş: :alkş: :alkş:

Abim nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum öyle değerli paylaşımlar yapıyorsun ki insanın içi gidiyor keşke bu yazılar hiç bitmese diyor..!! Rabbim razı olsun senden inşAllah...

Değerli konun için teşekkürler, herşey ap açık ortada..!!

Selam ve dua ile... :-* :-* :-* :-*
"İnsanların En Hayırlısı, İnsanlara Faydalı Olandır." Hz.Muhammed (S.A.V)..!!!"

Çevrimdışı ali bakkal

  • Co-Admin
  • *
  • İleti: 7032
  • Rep Puanı: +334/-14
  • Teslim ol HAK dostuna, düşen bir yaprak gibi
Ynt: Resulullah'ın S.A.V. Hacc'ı (Veda Hacc'ı)
« Yanıtla #4 : Kasım 06, 2008, 06:36:31 ÖS »
Asıl ben teşekür ederim Özlem benim için yaptığınız o içten dualar için; Bu dualardan daha büyük ödül olur mu \)

Geçici dünya için "GAYRET ÜSTÜNE GAYRET", Ebedî dünya için "GAYRET YOK HAYRET"!
Biz aşkı İLKOKULdan değil; İLK O KUL'dan (S.A.V.) öğrendik. :gul:

Çevrimdışı *Laz kızı*

  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّح
  • Co-Admin
  • *
  • İleti: 36918
  • Rep Puanı: +616/-19
  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّح
Ynt: Resulullah'ın S.A.V. Hacc'ı (Veda Hacc'ı)
« Yanıtla #5 : Kasım 06, 2008, 09:11:44 ÖS »
sağol alibakkal...çok uzun gözlerim bunu kaldırmaz şuan..inşallah birgün okurum.. :hıhı:

yaşlı şeyyyy  :hihh: :hihh: :hihh: :hihh: :hihh: :hihh:
"İnsanların En Hayırlısı, İnsanlara Faydalı Olandır." Hz.Muhammed (S.A.V)..!!!"

Çevrimdışı ali bakkal

  • Co-Admin
  • *
  • İleti: 7032
  • Rep Puanı: +334/-14
  • Teslim ol HAK dostuna, düşen bir yaprak gibi
Ynt: Resulullah'ın S.A.V. Hacc'ı (Veda Hacc'ı)
« Yanıtla #6 : Kasım 06, 2008, 11:49:22 ÖS »
İnşallah en kısa zamanda ve kendini hazır hissettiğin bir zamanda okuma fırsatı bulursun albayım

Geçici dünya için "GAYRET ÜSTÜNE GAYRET", Ebedî dünya için "GAYRET YOK HAYRET"!
Biz aşkı İLKOKULdan değil; İLK O KUL'dan (S.A.V.) öğrendik. :gul:

Çevrimdışı Cidde

  • Bağımlı Üye
  • ***
  • İleti: 68
  • Rep Puanı: +3/-0
Peygamberimizin s.a.v. Veda Haccı
« Yanıtla #7 : Kasım 19, 2009, 12:47:19 ÖS »

Hicretin onuncu yılında Resulullah s.a.v. hacca gideceklerini haber vermişlerdi. Bu haber yıldırım hızı ile hemen her tarafa yayılmış, bütün Müslümanlar bu büyük hac kervanına katılmaya can atmışlardı. O sene, hac ibadeti bir kat daha önem taşımakta idi. Çünkü Allah’ın Rasulü s.a.v. Bu ilahi farızayı yerine getirebilmek için ashabının arasında idi.
Bu hac ibadetinin ifasını gerçekleştirebilmek için Nebi-i s.a.v. Medine-i Münevvere’den Mekke’ye doğru 60 bin Sahabeyi Kiramla beyaz ihramlarını giyerek ‘’Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk ‘’ (Emret Allah’ım! Emret Allah’ım!) sedalarıyla, o güvenli Mekke şehrine doğru ilerlediler.
Mekkeye vasıl olduktan sonra Nebi-i s.a.v. Kabe’yi muazzamayı ashabıyla tavaf etti.
Efendimiz ve Ashabı Beytullah’ın etrafında pervaneler gibi döndükleri görkemli manzara, Hakka kulluğu çağrıştıran bir vuslat bir güzellik, dünyada ulaşabilecek olan mutlulukların en yücesi idi. Zil Hicce ayının 8. Günü Mina’ya çıktılar. Oradan da Arafat’a geçtiler.
Arafat’da devesinin üzerinde veda hutbesini okuyan Rasulullah’a s.a.v. ‘e o esnada Cibril’i Emin Maidenin suresinin 3. Ayeti kelimesini peygamber efendimize getirdi. Yüce Allah C.C. şöyle buyurmakta idi:
‘’Bu gün sizin dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din oarak Müslümanlığı seçip hoşnut oldum’’.

Fahri Kainat efendimiz veda hutbesinin içerisinde, sözlerine devam ederek şöyle hitap etti:

‘’ Ey Ashabım! Bu senemden başka belki sizinle burada buluşamıyacağım. Haccınızı bu farz ibadetinizi, bana bakarak iyice yapın. Bu senemden başka sizinle burada buluşamıyacağım’’.
Bu konuda Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
'Hac ve umreyi Allah için tamamlayın” Bakara 96.

Hac farızasını yerine getirerek Müzdelife’den Mina’ya gelmişlerdi.Orada haccın vecibelerini yerine getirdikten sonra Kabeye vasıl oldular. Yapılması gerekli tüm ibadetleri ashabıyla yaptılar. Peygamber Efendimizin s.a.v. bu hac esnasında ömrü, 63 yaşında idi.
Bu büyük hac farızasını tamamladıktan sonra Medine’ye döndü.

Medine-i Münevvere:
Ebu Hureyre r. anh anlatıyor: 'Resûlullah s.a.v. buyurdular ki:
'Ben karyeleri yiyen bir karye(ye hicret) le emrolundum. Buna Yesrib diyorlar. Burası Medine'dir. Medine, tıpkı körüğün curufu ayırması gibi insanları(n kötüsünü) defedip ayırır.'
Buhari, Müslim, Muvatta.

Hz. Aişe r.anh’dan: Resülüllah s.a.v. Buyurdular ki:
'Allahım bize Medine'yi sevdir. Tıpkı Mekke'yi sevdiğimiz gibi, hatta fazlasıyla! Allahım onun havasını sıhhatli kıl. Onun müddünü, sâ'ını hakkımızda mübarek eyle. Onun hummasını al, Cuhfe'ye koy! ’’ Buhari, Müslim, Muvatta.

Ebu Hureyre r.a. dan:
'Resûlullah s.a.v. buyurdular ki:
'Medine'nin sıkıntı ve meşakkatlerine ümmetimden sabır gösteren herkese, Kıyamet günü şefaatçi ve (hayır ameline) şahid olacağım.'Müslim, Tirmizi.

Ebu Hureyre r.a. anlatıyor:
'Resûlullah s.a.v. buyurdular ki:
'Evimle minberim arası cennet bahçelerinden bir bahçedir. Minberim havuzumun üzerindedir.' Buhari, Müslim, Muvatta.

Mekke’ye 435 Km. uzaklıkda ki, bu Aydınlık şehir Medine-i Münevvere ‘nin Faziletini kısaca anlattıktan sonra, kutsal olan bu hac ibadetini hadisi şeriflerle açıklıyalım:

İki cihan güneşi, kurtarıcımız yol göstericimiz Hatemül Enbiya, Fahri Kainat Efendimize s.a.v. Salât ve selâm olsun ‘aline ashabına etbaına.. Şanı Yüce ve büyük olan Cenab-ı Hak Teala Şöyle buyuruyor:

Bismillahirrahmenirrahim.

“Oraya bir yol bulabilenin Beyt'i haccetmesi Allah'a karşı insanların görevidir.” Âl-i İmrân 97

“Safâ ile Merve Allah'ın koyduğu işaretlerdendir. Her kim hac veya umre niyetiyle Kâbe’yi ziyaret ederse, bu ikisi arasında say etmesinde bir günah yoktur. Kim içinden gelerek bir iyilik yaparsa, Allah onun karşılığını verir, o her şeyi bilir.” Bakara 158


İbnu Abbas r. anhüma anlatıyor:
Ebu Hüreyre r.a. dan: “Bir gün Resûlullah s.a.v. bize şöyle hitab etti:
“Ey insanlar, size Hac farz kılınmıştır. Şu halde Haccı edâ edin! ”
Cemaatte bulunan bir adam:
“Her sene mi, Ey Allah’ın Resûlü? ” diye sordu. Resûlullah (s.a.v.) cevap vermedi. Adam sorusunu üç kere tekrar etti. Bunun üzerine:
“Ben sizi bıraktıkça siz de beni bırakın. (Madem ki sükût ettim, niye sormada ısrar ediyorsunuz?) Şayet (sorunuza) “Evet! ” deseydim, her yıl haccetmek vacib oluverirdi ve buna güç yetiremezdiniz. Şunu bilin ki, sizden öncekileri helak eden şey, çok sual sormaları ve peygamberleri hakkında ihtilaflarıdır. Size bir iş emrettiğim zaman, bunu gücünüz yettiğince Îfa edin, bir yasaklamada bulunduğum vakit de ondan kaçının (bu emir ve yasakla ilgili olarak aklı¬nıza gelen her şeyi sormaya kalkmayın! ”Buhârî, Müslim, Nesâî.

İbnu Abbâs r.a. anlatıyor:
“Resûlullah s.a.v. buyurdular ki: “Hacla umrenin arasını birleştirin. Zîra bunlar günhı, tıpkı körüğün demirdeki pislikleri temizlemesi gibi temizler.” Nesâî, İbnu Mâce.

Ebu Hüreyre r.a.dan:
“Bir umre, diğer umreye arada işlenenler için kefarettir. Hacc-ı Mebrûr’un karşılığı cennetten başka bir şey olamaz! ” Buharî, Müslim, Tirmizî, Nesâî, İbnu Mâce, Muvatta.

Hz. Ali r.a. anlatıyor: “Resûlullah s.a.v. şöyle buyurdular:
“Kim kendisini Beytullahı’1-haram’a ulaştıracak kadar azık ve bineğe sahip olduğu halde haccetmemişse onun Yahudi veya Hıristiyan olarak ölmesi arasında fark yoktur. Zîra, Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur: “Oraya yol bulabilen insana, Allah için Kâbe’yi haccetmesi gerekir” Âl-i İmrân 97. Tirmizî.

Mikat Mahalli Zülhuleyfe:

Ebu Zübeyr r.a. “Hz. Câbir r.a.’ ihrama girme yerinden sorulmuştu. Şu cevabı verdi: “Ben Resûlullah s.a.v. bu hususta şöyle söylediğini işittim.

“Medineliler’in ihrama girme yeri Zülhuleyfe’dir. Diğer yol Cuhfe’dir. IrakIılar ‘ın ihrama girme yeri Zât-ı Irk’dır. Necidliler’in ihrama girme yeri Karnı’lMenâzil’dir. Yemenliler’in ihrama girme yerleri Yelemlem’dir.” Müslim.

İbnu Ömer r.a. anlatıyor:
“Resûlullah s.a.v. muhrimin giyeceği şeylerden sorulmuştu, şu cevabı verdi: “Muhrim ne kamis (gömlek) , ne sarık, ne bürnus. ne şalvar ne de vers veya zaferân bulaşmış bir giysi taşımaz. Aya¬ğında da mest (ve benzeri ayakkabı) yoktur. Ancak nalın bulamazsa, mestlerin topuktan aşağı kısmını kesmelidir.” İbni Mace.

Hz. Aişe r.ah İbnu Ömer’in, bu sözü haber verilince:
“Ben, Resûlullah s.a.v. ihrama gireceği sırada tîb sür¬düm. Bu halde hanımlarına uğradı. Sonra da ihrama girdi, koku neşrediyordu” dedi. Buharî, Müslim, Nesâî.
Resûlullah s.a.v. hac maksadıyla Medine’den yola çıktı. Zülhuleyfe Mescidi’ne gelip iki rekatlık ihram namazını kılınca, haccı fiilen olduğu yerde başlattı. Namazı bitirince de hacc için telbiyede bulundu. İşte bu telbiyeyi bır kısım insanlar işitti. Bunu kendisinden ben de işittim ve hatırımda tuttum. Sonra hayvanına bindi. Devesi onu yerden kaldırınca tekrar telbiye getirdi. Bu ikinci telbiyeyi de işitenler oldu. Her seferinde telbiyeleri farklı kimselerin işitmesi, insanların dağınık ve hareket halinde olmalarındandı. Böylece, devesi onu kaldırdığı zaman çektiği telbiyesini de yeni insanlar işitti. İşte bunlar: “Resûlullah s.a.v. devesi kaldırdığı zaman telbiye getirdi”dediler. Resûlullah s.a.v. yoluna devam etti. Beydâ tepesine çıkınca da telbiye getirdi. Bu telbiyeyi de işiten başkaları vardı. Bunlar: “Resûlullah s.a.v. Beydâya çıkınca telbiye getirdi” dediler. Allah’a kasem olsun! Resûlullah namazgâhında haccı başlattı. Devesi kaldırdığı zaman telbiye getirdi, sonra Beydâ tepesine çıkınca orada da telbiye getirdi.” Ebu Dâvud.
Saib İbnu Hallâd el-Ensâarî r.a. anlatıyor:
“Resûlullah s.a.v. şunu söylediler: “Cibril a.s. bana gelip, ashabıma ve beraberimde olanlara telbiye -veya ihlâl dedi, çekerken seslerini yükseltmelerini emretmemi emir buyurdu.” Muvatta, Ebu Dâvud, Tirmizî, Nesâî İbnu Mâce.

İbnu Ömer r.a. dan:
“Resûlullah s.a.v. telbiye çekerken -bir rivayette mülebbiyen değil, mülebbiden demiştir- işittim şöyle diyordu: “Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyk lâ şerîke leke lebbeyk. İnne’l-hamde ve’nni’mete leke ve’l-mülk, lâ şerîke leke.” Bu kelimelere başka ilâvede bulunmuyordu. Buharî, Müslim, Muvatta, Tirmizî, Ebu Dâvud, Nesâî.
Peygamber efendimiz s.a.v. bir kişinin: Ben Şubrume (bir kişinin adıdır) için ihrama giriyorum dediğini duymuş bunun üzerine Ona: Kendi yerine hac yaptınmı? diye sormuştur. Oda ccvap olarak hayır deyince Peygamber efendimiz s.a.v. İlk önce kendi yerine hac yap daha sonra Şubrume yerine hac yap” buyurmuştur. Ebu Davut, İbnu Mace.
Başkası yerine hac yapmak:
Kadın erkeğin, erkek kadının yerine hac ve umre yapabilir.
Peygamber efendimize s.a.v. bir kadın şöyle bir soru sormuştur:
‘’ Ya Resulallah! Şübhesizki Allah hac ibadetini kulları üzerine farz kılmıştır. Benim babam yaşlı bir ihtiyardır. Onun hac yapmaya ve yolculuğa çıkmaya gücü yetmez. Onun yerine hac yapabilirmiyim? Peygamber efendimiz s.a.v. Ona: “ Evet Onun yerine hac yapabilirsin” diye buyurmuştur. Buhari, Muslim.

“İhramlı kadın yüzünü örtmez, eldiven de giymez.” Buhari, Müslim, Muvatta, Tirmizî, Ebu Dâvud, Nesâî.

Hz. Aişe r.ah. anlatıyor:
“Biz kadınlar ihramlı olarak Resûlullah s.a.v. beraber iken, binekliler bize uğrardı. Onlar tam hizamıza gelince, herbirimiz cilbabını başından yüzünün üzerine sarkıtıverirdi. Bizi geçtiler mi tekrar kaldı¬rırdık.” Ebü Dâvud.

Ümmül- Kura, Mekke:

Mescid-i Haram Mekke’de Kâbe’nin bulunduğu alandaki caminin adıdır. Hürmet ve saygı gösterilmesi gereken mescid anlamında bu ad verilmiştir. Yeryüzünde inşa edilen ilk mescid ve Müslümanların kıblesidir. Buraya Mescid-i Haram denildiği gibi, Harem-i Şerif de denir.

Câbir ve Ebu Saîd el-Hudrî r.a. şöyle demişlerdir:
“Biz Resûlullah s.a.v. ile birlikte hacc için avazımızın çıktığı kadar yüksek sesle telbiye getirerek Mekke’ye geldik.” Müslim.

Câbir r.a. anlatıyor:

“Resûlullah s.a.v. Mekke’ye geldi. Doğru Mescid-i Haram’a girdi ve Haceru’l-Esved’i istilâm buyurdu. Sonra sağ kolu üzerinde ilerleyerek üç tur remel yaptı, dört tur da yürüdü. Sonra Makam-ı İbrahim’e geldi ve “Siz de İbrahim’in makamından bir namazgâh edinin...” Bakara 125 âyetini okudu. Ardından makam, Beytullah’la kendi arasında olacak şekilde iki rek’at namaz kıldı. Bu namazı bitirince tekrar Haceru’l-Esved’e geldi ve istilâmda bulundu. Sonra Safâ ve Merve’ye gitti. Zannedersem orada:

“Şüphe yok ki Safâ ve Merve Allah’ın şeâirindendir” Bakara 158 âyetini okudu.” Müslim, Muvatta, Tirmizî, Nesâî, İbnu Mâce.

Amr İbnu Şuayb babası tarikiyle bildiriyor:
'Abdullah`la -ki babasıdır- tavafta bulundum. Kabe`nin arka kısmına gelince: 'istiazede (sığınmada) bulunmuyor musun? ' dedim. 'Ateşten, Allah`a sığınırım! ' dedi ve yürüdü. Haceru`l-Esved`e kadar gelip istilamda bulundu. Rükn ile kapı arasında (Mültezem`de) durarak göğsünü, yüzünü, kollarını ve avuçlarını şöyle yamadı -onları iyice açarak gösterdi- ve sonra: 'İşte Resulullah`ı aynen böyle yaparken gördüm! ' dedi.' İbni Mace.

İbnu Ömer r.a. şöyle demiştir:

'Ben Resûlullah s.a.v. Kâbe'den sadece iki rüknü öperken gördüm, bunlar da iki rükn-i Yemânî'dir.' Buharî, Müslim, Ebu Dâvud Nesâî,

Yemânî'den murad: Haceru'l-Esved'in konmuş olduğu köşe ile ondan önce gelen köşedir.

Haceru'l-Esved Taşı:
İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor:
'Resûlullah s.a.v. buyurdular ki: 'Haceru'l-Esved, cennetten indi. İndiği vakit sütten beyazdı. Onu insanların günahları kararttı.' Tirmizi.
İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor:
'Resûlullah s.a.v. buyurdular ki: 'Rükn ve makam iki cennet yakutu idiler. Allah onların nurlarını aldı. Eğer onların nurlarını almamış olsaydı, o ikisi mağrible maşrık arasını aydınlatırdı.' Tirmizi.
Zemzem İçerken:
Zemzemi peygamberimiz oturarak da içmiş ayakta da içmiştir. Kıbleye dönerek, üç yudumda içmek sünnettir.
Peygamber Efendimiz s.a.v.:“Zemzem ne maksatla içilirse o yönde faydalı olur.” Buyurdu. Ebu Davud.

Câbir r. anh anlatıyor:

'Resûlullah s.a.v. Mescid-i Haram'dan çıkıp Safâ'ya yönelirken: 'Allah'ın başladığı ile başlayalım' deyip (sa'ye) Safâ' dan başladığnı gördüm.' Tirmizî,Nesâî, ibni Mâce, Muvatta,

Câbir r.a. dan:
‘’ Resûlullah s.a.v. Safâ'dan indiği zaman normal yürürdü. Ayakları vâdinin tabanına değince de koşardı. Koşması vâdi tabanının bitimine kadar devam ederdi.' Nesâî. Muvatta.
“Resûlullah s.a.v. sulh antlaşması yaptığı sene umre için gelince müşrik¬lere kuvvetlerini göstermeleri için “hızlı yürüyün! ” diye emretti. Müşrikler bu sırada Kuaykıân dağı tarafına oturmuş seyrediyorlardı.” Buharî.
Bir diğer rivayette İbnu Abbas şöyle demiştir: “Resûlullah s.a.v. Beytullah’ın etrafında, Safâ ile Merve ara-sında, müşriklere kuvvetini göstermek için sa’y etti.”
Eğer bir kimse tavaf ve sa’y esnasında kaç defa döndüğünü karıştıracak olursa, kendince hangi sayıda kaldığını zannediyorsa o sayından itibaren devam eder ve tavafını ve sayını tamamlar. Eğer her hangi bir rakamdan kesin emin olamayacak olursa aklında bulunan en küçük rakam üzerine tamamlar.

Saçı Kesmek veya Kısaltma:

Erkekler sa’yı bitirdikten sonra saçlarını ya tamamen kökten kazıtırlar yada tamamen kısaltırlar. Peygamber efendimiz s.a.v. ve ashabı ya başlarının tamamını kazıtıyorlar yada kısaltıyorlar idi. Saçı kökten kazıtmak en efdal olanıdır. Çünkü Yüce Allah kitabında saçı kazıtmayı kısaltmadan daha önce zikretmiştir.
‘’Peygamber efendimiz s.a.v ’de saçını kazıtanlara Allahın rahmetini kazanmaları için üç defa, saçlarını kısaltanlar için ise bir defa dua etmiştir. ‘’

Çünkü saçı kazımak bu yapılan ibadette daha fazla fedakârlıkta bulunmaktır. Kul için yazılan ecir, kulun ibadet esnasındaki fedakârlığına göre farklılık gösterir. Velakin eğer yapmış olduğu umre hac zamanına yakın bir zamanda yapılmış ve hac yapmakta isteniyor ise saçı kısaltmak daha efdaldir. Kadınlar ise saçlarını toplayıp 2 cm kadar kısaltırlar.

Saçlar kazınıp ve kısaltılırken başın sağ tarafından başlamak sünnettir. Çünkü Peygamber efendimiz s.a.v. veda haccında böyle yapmıştır. Muslim.

Peygamber efendimiz s.a.v. veda haccında beraberinde bulunan sahabelerden temettu haccına niyet etmiş olanlara umreyi tamamladıktan sonra saçlarını kısaltmalarını emretmiştir.Buhari, Muslim.

Terviye:
Terviye günü: Zilhicce'nin sekizinci günü, hacıların Mekke'den hareket günüdür.
Terviye denmesinin sebebi, hacca gidenler umûmiyetle bu günde susuz bir sâhayı katetmeye hazırlık olmak üzere hayvanlarını bol bol suladıkları, zemzem suyundan çok içip kandıkları, yanlarına gerektiği kadar su aldıkları ve böylece Minâ' ya hareket ettikleri içindir.

Terviye günü oruç tutmak çok faziletlidir. Allah’ın Rasülü s.a.v. buyurdular ki:
‘’ Beş gece vardır ki, bu geceleri uyanık kalarak ibadetle geçiren kimse Allah’ın rızasını kazanır ve cennete girmeyi hak eder. Bu geceler, Zilhiccenin Terviye gecesi, Zilhiccenin Arefe gecesi, Zilhiccenin bayram gecesi, Ramazan Bayramı gecesi, ve bir de Şaban’ın 15. gecesi olan Berat gecesidir.’’ Ettergip Vetterhip.

İbnu Abbâs r. anhümâ anlatıyor:
'Resûlullah, terviye günü, Mina'da bize öğleyi, ikindiyi, akşamı, yatsıyı ve ertesi günü Zilhicce'nin dokuzu sabahı kıldırır, sonra Arafat'a hareket ederdi.' Tirmizî.

Mina:
Haccın mühim menasikinden bir kısmının icra edildiği bir yerdir. Müzdelife ile Mekke arasında yer alır, Harem bölgesine dahildir. Müzdelife vakfesinden sonra hacılar, sabah namazından sonra buraya gelirler. Burada kurban kesip ihramdan çıkarlar ve traş olurlar. Şeytan taşlama yerleri de buradadır. Buraya Mina denmesi, kurban kesilerek kan akıtılmasındandır. Hz. İsmail'e bedel koçun burada kesildiği kabul edilir.
Terviye gününü arefe gününe bağlayan gece ile, bayram gecelerini burada da geçirmek sünnettir.
İbnu Ömer r.a. anlatıyor:
'Resûlullah s.a.v. Arefe günü sabahı, sabah namazını kılınca Mina'dan hareket ederek Arafat'a geldi, Nemire'ye indi. Burası, Arafat'a gelen ümerânın indikleri yerdir. Öğle namazı vakti olunca Resûlullah s.a.v. sıcakta Nemire'den yürüdü. Öğle ile ikindiyi birleştirdi, sonra halka hitab etti. Sonra yürüyüp Arafat'taki vakfe yerinde durdu.' Ebu Dâvud.
İbni Abbas r.a. dan:Rasülüllah s.a.v.şöyle buyurdu:
‘’Ey insanlar! Bu, hangi gündür? ’’ Ashab:
-Haram günüdr diye cevap verdiler.
-‘’Bu hangi beldedir? ’’
-Haram beldedir.
‘’Bu hangi aydır? ’’
-Haram aydır. Rasulullah s.a.v.:
-‘’Sizin mallarınız, kanlarınız, ırzlarınız, birbirinize şu beldenizde, şu ayınızda, şu gününüzün haram olduğu gibi haramdır’’ dedi.
Bunu bir kaç defa tekrar ettikten sonra başını göğe kaldırıp üç defa:
‘’Allahım! Tebliğ ettim mi? ’’dedi. sonra şunuda ilave etti:
‘’Burada bulunan bulunmayana tebliğ etsin.sakın benden sonra birbirinizin boyunlarını vuran kafirlere dönmeyin’’. S. Buhari, S. Müslim, Tirmizi, Ebi davud, İbn Mace, M. Ahmed.
Nemire:
Harem'in dışında Arafat'a yakın, Arafat'la Harem arasında bir dağın adıdır. Harem bölgesini ayıran işâret oradadır. Rivâyette, Veda haccı sırasında, Mina'dan yola çıkan Resûlullah s.a.v. önce bu hudud bölgesine indiğini belirtir. Hacc sırasında Resûlullah s.a.v. indiği yerde konaklamak müstehabtır. Bu nokta, Arafât'a doğru giden yolcunun sağında, dağın dibine inen kayanın yanıdır.
Nübeyt İbnu Şerît el-Eşcaî r.a. anh anlatıyor:
'Resûlullah s.a.v. arafe günü, kızıl bir devenin üzerinde hutbe verirken gördüm.' Ebu Dâvud, Nesâî.

Resûlullah s.a.v. Arafat hutbesini devesinin üzerinde irad buyurmuştur. Bu hususu te'yid eden başka rivayetler de mevcuttur. Şüphesiz bu Vedâ hutbesidir. Nitekim haccın sünnetlerinden biri Arafat hutbesidir.

Vakfe:

arefe günü, yâni Zilhicce'nin dokuzunda zevâl vaktinden itibaren Arafat hududu içerisinde bulunmak mânasına gelir.
Cenâb-ı Hakk, Peygamberine s.a.v. Arafat'a gidip orada vakfe yapmalarını, sonra da oradan topluca ayrılmalarını emretti. Şu âyet bu hususu beyan eder:
'Sonra, insanların toplu olarak akın ettiği yerden siz de akın edin...' Bakara 199
Arafat:

Hacc menâsikinde mühim yer tutan bir mevkiin adıdır. haccın iki ana rüknünden biri Arafat'da vakfedir. Arafat Mekke'ye 12 mil mesafede bir dağın adıdır. Civarındaki diğer dağlara nazaran daha yüksektir. Hacılar arefe günü orada vakfeye dururlar. Dokuzuncu günü ise Arafat'da vakfe günüdür ve arefe günü denir. Hz. Havva ile Hz. Âdem, cennetten çıkarıldıktan sonra burada birleşip birbirlerini tanımışlardır. Hz. İbrahim as. burayı görünce önceden kendisine yapılan tavsife uygun bularak derhal tanımıştır. Hz. İbrahim, Cebrâil'in öğretmesiyle hacc menâsikini ilk defa burada tanıyıp öğrenir.
Hz. İsmâil, annesinden bir müddet ayrıldıktan sonra burada buluşup tanışırlar.

Hacılar burada topluca biraraya gelip tanışırlar Hacılar burda vakfe ile, Hakk Teâlâ'nın rububiyet ve celâlini tanıyıp kendi acz ve zaaflarını, meskenet ve hakirliklerini itirâf ederler. Hacılar, burada, makbul olan tevbeleri, istiğfar ve duaları sonunda geçmiş günahlarından arınarak cennete lâyık mânevî kokular kazanmaktadırlar.
Şu halde Rabb-ı Rahim'in, bir lütuf olarak bu vasıflarla mümtaz kıldığı bu mübarek beldeye Arafat denmesi, bütün bu mânaları taşımasındandır. Arafe günü bu dağın günü demektir. Bugüne, yevm-i iyâs-ı küffâr (kafirlerin ye'se düştükleri gün) , yevm-i ikmâl-i din [dinin tamam olduğu gün,yevm-i itmâm-ı nimet, yevm-i rıdvan (Allah'ın razı olduğu gün) de denmiştir.

Ebu Katade r.a. anlatıyor:
Resulullah s.a.v. şöyle buyurmuştur:
“Arefe günü tutulan orucun, geçen yılın ve gelecek yılın günahlarına keffaret olacağına Allah’ın rahmetinden ümidim var.” Tirmizî, İbni Mâce, Müslim.

Hâris binti Ümmü’l-Fazl rivayet ediyor:
Arafat’ta Arefe günü insanlar Resulullah s.a.v. orucu hakkında ihtilafa düştüler. Bazısı, “O oruçludur” dedi, bazısı da, “Hayır, oruçlu değildir” dedi.

Atâ el-Horasânî r.a. anlatıyor:
Ebu Bekir’in oğlu Abdurrahman, Arefe günü Hz. Âişe’nin huzuruna girdi. Hz. Âişe oruçlu idi. Hararetten dolayı üzerine su serpiliyordu. Abdurrahman ona, “Orucunu boz” dedi.


‘’Resulullah s.a.v. Arafat’ta devesi üzerinde vakfede iken ona bir bardak süt gönderdim de onu içti.’’ Müslim.


Ebu Hüreyre r.aç dan:
“Resulullah s.a.v. Arefe günü Arafat’ta oruç tutmayı yasakladı.”
Ebu Dâvud.

Hadis âlimlerinin bu husustaki açıklamaları şöyledir:
Hafız der ki: “Âlimler, Arefe günü Arafat’ta oruç tutulmasında ihtilaf ettiler.”

İbni Ömer dedi ki: “Resulullah s.a.v. Ebu Bekir, Ömer ve Osman, Arefe günü oruç tutmadılar, ben de tutmuyorum.”
İmam Malik ile İmam Sevri oruç tutmayı tercih ediyorlardı.


Meşâir: Hacla ilgili âlemler, yani hacc menâsikinin icra edildiği yerler demektir.

Resûlullah s.a.v 'Hacc Arafat’ta vakfe dir' buyurmuştur. Yani burada da 'Haccın büyük kısmı Arafat vakfesidir.' denmektedir. Vakfe zamanı Sünnet olanı zevâlden gün batımına kadar geçen vakittir. Akşam vakti girince yola çıkıp, akşam ve yatsı namazını cem-i te'hirle yani birleştirerek Müzdelife hududu içerisinde kılmak esastır.

Hz. Aişe r. anha anlatıyor:
'Resulullah s.a.v. buyurdular ki:
'Allah, hicbir günde, arafe günündeki kadar bir kulu ateşten çok azad etmez. Allah (mahlukata rahmetiyle) yaklaşır ve onlarla meleklere karşı iftihar eder ve:
'Bunlar ne istiyorlar? ' der.' Muslim, Nesai.
Müzdelife:
Hacc menâsikinin cereyan ettiği mühim âlemlerden biridir. Arafat'la Mina arasında yer alan dar bir bölgedir. Bu bölgeye Müzdelife denmesinin sebebi ihtilâflıdır. Bâzı âlimler:
Hz. Havva ile Hz. Âdem'in burada birleşmeleri sebebiyle bu ismin verildiğini söylemiştir. Bu mânada olmak üzere, yani Hz. Havva ile Âdem'in birleşme yeri mânasında Müzdelife'ye Cem' dahi denmiştir. Hadislerde sıkca Müzdelife'nin Cem' ismiyle zikredildiğine rastlarız.
Bir başka görüşe göre kelimenin kökü olan zülfet, 'kurbet' yani yakınlık mânasına da gelir. Hacılar bu yerde Harem bölgesine yaklaştıkları için Müzdelife 'yaklaşma yeri' denmiştir. Nitekim burası Harem' le Arafat arasında hudud noktasındadır. Şu da söylenmiştir:
'Hz. Âdem as. cennetten yeryüzüne indiği zaman, Hz. Havvâ ile, Arafat'ta tanışıncaya kadar yakınlık kuramadı. Orada tanışıp, Müzdelife'de birleştiler. Bu sebeple oraya Müzdelife ve Cem' denmiştir.'
Arafat'tan gelen hacılar akşamla yatsıyı burada cem-i tehirle kılarlar. Bayramın birinci gününün sabah namazı da burada kılınır. Sabahtan sonra Mina'ya geçilir.

Meş'aru'l-Harâm:

Müzdelife hududu içerisinde yer alan Kuzeh dağında bir tepenin adıdır. Kur'ân-ı Kerimde:
'Arafat'tan (seller gibi) boşanıp akdığınız zaman Meş'ar-i Haram'ın yanında Allah'ı zikredin...'
şeklinde zikri geçen mübârek parçadır. Bazı âlimler Cem' ve Müzdelife diye isimlenen bölgenin tamamına Meş'aru'l-Harâm dendiğini kabul eder. Müzdelife'de hacılar, Mina'da şeytan taşlamak üzere küçük çakıl taşları toplarlar.

Peygamber Efendimiz s.a.v.Buyurdular ki:

‘’Hac ve Umre yapanlar Allah'ın misafirleridir. O'ndan bir şey isterlerse, onlara cevap verir. Af isterlerse, onları affeder. ‘' İbn Mâce.

‘’Bir kimse hacceder ve hac esnasında fena lakırdı söylemez, büyük günahlardan çekinir, küçük günahları işlemekte ısrar etmezse, o kimse günahlarından arınarak annesinden doğduğu gibi hacdan döner.’’. S. Buhari.

‘' Kim hac yapar, bu esnada cinsî temastan korunur, çirkin söz ve davranışlardan uzak durursa, annesinden doğduğu gündeki gibi günâhlarından kurtulur’'. S. Buhârî, Nesaî, İbn Mâce, Dârimî, Ahmed b. Hanbel.
İhramlı Olarak Ölürse:

İhramlı olarak o topraklarda ölürse? O kişi kabrinden Telbiye getirerek kalkacak. Bu hususta ki hadislere bir göz atarsak: İbni Abbas r.a.hüma dan:
‘’İhramlı bir sahabi devesinde düştü, kendine gelemedi ve öldü. Peygamber efendimiz:
Sidr kokulu su ile yıkayınız, başını ve yüzünü örtmeyin ihramıyla kefenleyin. Çünkü o Kıyamet günü mülebbiyen olarak dirilecek.’’ Buyurdular. İbni Mâce.

Arafat’da ihramlı iken kendisini hayvanın çiğnemesi sonucu ölen sahabi için:
“Onu sidir ve su ile yıkayın ihram elbiseleri ile kefenleyin, koku sürmeyin ve başını örtmeyin” diye buyurmuştur. Başka bir rivayette ise: “Başını ve yüzünü örtmeyin. Çünkü o Kıyamet günü telbiye getirerek haşrolonacaktır” Muslim.
Ebu Hüreyre r.a. anlatıyor:
'Bir umre, diğer umreye arada işlenenler için kefarettir. Hacc-ı Mebrûr'un karşılığı cennetten başka bir şey olamaz! ' Buharî, Müslim, Tirmizî, Nesâî, İbnu Mâce, Muvatta.

Ümmü Seleme r. Anhâ anlatıyor:
'Resûlullah s.a.v. buyurdular ki: 'Kim, hacc veya umre için Mescid-i Aksa'dan Mescid-i Haram'a kadar ihrâma girerse, geçmiş ve gelecek bütün günahları affedilir veya cennet kendisine vâzcib olur.' Ebu Dâvud, İbnu Mâce.
Abbas bin mirdâs es- selemî r.a. şöyle buyurmuştur:
‘’Resûlullah s.a.v. ümmeti için Arefe günü akşamı (Arafat'da) mağfiret duasında bulundu. O'na şöyle cevap verildi:
-Zâlim müstesna onları bağışlarım! . Çünkü ben mazlûmun hakkını zâlimden şüphesiz alırım! .
Resûlullah s.a.v.:
-Ey Rabbim, eğer dilersen mazlûma (hakkını) Cennet'ten verir ve zâlimi bağışlarsın? ..
diye dua etti. Fakat o akşam bu duası kabûl olunmadı. Sonra Resûlü Ekrem (ertesi sabah) Müzdelife'de sabahlayınca anılan duayı tekrarladı ve duası kabûl olundu.
Abbas bin Mirdâs:
Sonra Resûlullah güldü. Bunun üzerine Ebû Bekir ve Ömer:
- Babam anam sana fedâ olsun! . Bu saatte gülmezdin! . Seni güldüren şey nedir? .. Allah seni sevindirsin.
Resûlü Ekrem:
-Allah düşmanı İblîs, Allah c.c. benim duamı kabûl edip ümmetimi bağışladığı bilince toprağı alıp başına dökmeye ve mahvoldum, helâk oldum diye bağırmaya başladı. Gördüğüm onun bu sabırsızlığı ve üzüntüsü beni güldürdü.’’ Buyurdu. İbni Mâce, Tirmizi, İbni Mace.


Çocukların yapmış oldukları umre geçerlidir. İbnu Abbas r.a. onüç yaşında iken Peygamber efendimiz s.a.v. ile hac yapmıştır.Veda haccından dönerken bir kadın bineğinin üzerinden bir bebeği uzatmış ve: Bu çocuk hac yapabilirmi diye sormuştur. Bunun üzerine:
Peygamber efendimiz s.a.v. Ona: ”Evet Senin içinde ecir yazılır” buyurmuştur. Muslim.
Mina ve Kurban:
Müzdelife’de bayram sabahıyla birlikte yola koyuluruz.. Şeytanın içimize attığı vesveseleri def etmek ve asırlar önce atamız Hz. İbrahim’in a.s. yaptığı gibi İblis’i taşlamak üzere Mina’ya dönülür. İbadet sırasında, yer yer içimize bir kısım şüphe ve tereddüt okları atmaya çalışan şeytanı taşlamak üzere Mina’ya gelir, Akabe’de şeytana ilk taşı atarız. O gün büyük şeytana attığımız yedi adet taştan sonra bu ibadetimizi eda etmiş olmanın şükranesi olarak kurban keser, günahlarımızla beraber saçlarımızı da tıraş eder, bir kefen mahiyetindeki ihramdan çıkar normal hayata döneriz.
Taşlama:
Zilhicce 10. gün: Akabe cemresi büyük şeytan taşlama. Sabahleyin 7 taş ile taşlanır. Kurban kesildi haberi gelince, saçlar traş edilir, ihramdan çıkılır.
Zilhicce 11. gün: Bayramın 2. günü öğleden sonra sırayla küçük, orta, büyük şeytana 7'şer taş atılır.
Zilhicce 12. gün: Bayramın 3. günü öğleden sonra sırayla küçük, orta büyük cemreler 7'şer taş atarak taşlanır.
Zilhicce 13. gün: Bayramın 4. günü Mina bölgesine yakın yerde konaklanıyorsa, şeytanlar sırayla taşlanır...

Câbir r.a. anlatıyor:
'Yevm-i nahrde (kurban gününde) Resûlullah s.a.v.'i, taşlamayı binerek yaparken gördüm. Taşlarını devesinin üzerinde iken atmış ve şöyle demişti:
'Menâsikinizi benden alın. Bilemiyorum, belki de bu haccdan sonra hacc yapamam.' Müslim, Ebu Dâvud, Nesâî.

Hz. Enes r.a. dan:
'Resûlullah s.a.v. cemretu'l-Akabe'ye geldi, taşlarını attı, sonra Mina'daki menziline konakladığı yere geldi ve kurbanını kesti. Sonra berbere:
'Al! ' dedi ve sağ yanını işaret etti. Sonra sol tarafını işaret etti, sonra kesilen saçları halka vermeye başladı.'
Bir rivayette şöyle denir: 'Sağ yandan kesileni sağındakilere, sol yandan kesileni de Ümmü Süleym'e verdi.' Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ebu Dâvud.

İbnu Ömer r. anhümâ anlatıyor:
'Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) : 'Ey Allahım, traş olanlara rahmet et' diye dua etmişti. Yanındakiler:
'Kısaltanlara da ey Allahın Resûlü! ' dediler. Resûlullah s.a.v. efendimiz:
'Ey Allahım traş olanlara rahmet et! ' diye duasını tekrar etti. Yanındakiler tekrar:
'Kısaltanlara da Ey Allah'ın Resûlü! ' dediler, bu sefer:
'Kısaltanlara da! ' buyurdu.' Buhârî, Müslim, Muvatta, Tirmizî, Ebu Dâvud.

Abdu'llâh b. Amri'bni'l-Âs r. anhümâ'dan: Şöyle demiş:
Resûlu'llâh s.a.v. Haccetü'l-Vedâ'da halk sorup öğrensin diye Minâ'da durdu. Yanına biri gelip 'Bilemedimde Kurban kesmeden tıraş oldum.' dedi. 'Kurbanını kes, günâhı yok.' buyurdu. Diğeri gelip 'Bilemedimde Remiy'den evvel kurban kestim.' dedi 'Remyet, günâhı yok.' buyurdu. Nebiyy-i Mükerrem s.a.v. e (o gün Remy, nahr, halk, tavâf gibi yevm-i Iyd a'mâlinden) takdîm veya te'hîr edilmiş hiçbir şey sorulmadı ki (cevâbında) 'Yap, günâhı yok.' buyurmasın. Buhârî, Müslim, Muvatta,Tirmizî, Ebu Dâvud, İbnu Mâce.

Ümmü Seleme r. Anhâ anlatıyor:
'Veda haccında yevm-i nahrın gecesinde Resûlullah s.a.v. 'ın beraber olma nöbeti bende idi. O akşam, Vehb İbnu Zem'ave beraberinde Ebu Ümeyye ailesinden bir adam olduğu halde, gömleklerini giymiş o1arak yanımıza geldiler.
Resûlullah s.a.v. Vehb r.a. 'a:
'Sen ifâza tavafını yaptın mı Ey Ebu Abdillah? ' diye sordu. Vehb:
'Hayır! Vallahi ey Allah'ın Resûlü, yapmadım! ' deyince, Resûlullah s.a.v.: 'Öyleyse şu gömleği çıkar! ' dedi. Vehb, onu başından çıkardı. Arkadaşı da gömleğini başından çıkardı. Sonra Vehb sordu:
'Niçin çıkarıyoruz Ey Allah'ın Resûlü`? '
'Çünkü bugün, cemreye taş attığınız takdirde ihramdan çıkmanıza, yâni size haram edilen her Şeyin -kadın hariç- helâl olmasına ruhsat tanındı. Eğer siz, Beytullah'ı tavaf etmeden akşama girerseniz, cemretü'l- Akabeye taş atmazdan önceki gibi haram olursunuz, bu hal Beytullah'ı tavaf edinceye kadar devam eder' diye cevap verdi.' Ebu Dâvud.

“Resûlullah s.a.v. buyurdular ki: “Hiç bir kul, kurban günü, Allah indinde kan akıt¬maktan daha sevimli bir iş yapamaz. Zîra, kesilen hayvan, Kıyamet günü boynuzlarıyla, kıl1arıyla, tırnaklarıyla gele¬cektir. Hayvanın kanı yere düşmezden önce Allah indinde yüce bir mevkiye ulaşır. Öyle ise, onu gönül hoşluğu ile ifâ edin.” Tirmizî, İbnu Mâce.

İbnu Ömer r.a. anlatıyor:
“Resûlullah s.a.v. Veda Hacc'ında Umre ile Hacc'a kadar temettuda bulundu ve kurban kesti. Kurbanını Zülhuleyfe’den itibaren beraberinde götürdü. Menâsikin icrasına (Umre için niyetli) başlayıp, Umre telbiyesi getirdi. Sonra hacc için telbiye getirdi. Beraberindeki ashabı da umre ile hacca kadar temettuda (istifade) bulundu. Hac kafilesi içerisinde kurbanı olanlar da vardı, olmayanlar da. Resûlullah s.a.v. Mekke’ye geldiği zaman halka hitâben: “Kimin kurbanı varsa, haccını tamamlayıncaya kadar ihram¬dan çıkmasın, kimin kurbanı yoksa tavaf ve sa’yini yapsın, saçını kısaltarak ihramdan çıksın. Sonra hacc için tekrar ihrama girip kurbanını kessin, kim kurban bulamazsa Hac sırasında üç gün, evine dönünce de yedi gün olmak üzere (on gün) oruç tutsun” buyurdu.” Buharî, Müslim, Ebu Dâvud, Nesâî.

İbni Ömer r.a. 'Şeytan taşlamanın bize faydası nedir? ' diye sordu. Resulullah s.a.v. 'En muhtaç olduğun bir zamanda Rabbin katında onun sevabını bulacaksın'.


Abdullah Ibnu Kurt anlatıyor:
'Resulullah s.a.v. buyurdular ki:
'Allah indinde günlerin en büyüğü Kurban bayramı günüdür, bunu, fazilette Nefr günü (teşrik günlerinin ikinci günü) takib eder.' Ebu Davud.

Zilhiccede On Gün:

Cenab-ı Hak Teala şöyle buyuruyor:
“O on geceye yemin olsun ki...” Fecr 2
“Zilhiccenin ilk günlerinde tutulan oruç, bir yıl oruç tutmaya, bir gecesini ihya etmek de Kadir gecesini ihya etmeye bedeldir.” Tirmizi, İbn Mace.
“Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutana, her günü için bir yıllık oruç sevabı verilir.” Tirmizi.


İbnu Abbas r. anhuma anlatıyor: 'Resulullah s.a.v.:
'Salih amellerin Allah'a en ziyade sevgili olduğu günler bu on gündür! ' buyurmuştu. Cemaatten:
'Allah yolundaki cihaddan da mı? ' diye soran oldu.
'Cihaddan da! buyurdu. Ancak bir kimse, canını, malını muhataraya atarak çıkar, hiçbir şeyle dönmezse (yani cihad sırasında ölürse) o kimse hariç.'
Buhari, Ebu Davud, Tirmizi.

İbnu Ömer r.a. dan:
“Resûlullah s.a.v. buyurdular ki: “Beş hayvan vardır, bunların öldürülmesi ihram¬lıya günah değildir: Karga, çaylak, akrep, fâre, kelb-i akûr.” Buharî, Müslim, Muvatta, Ebu Dâvud, Nesâî.

Hac’da Diğer Hususlar:
Resulullah Efendimiz s.a.v. buyurdular ki:
'Hiç bir kadın mahremsiz yolculuğa çıkamaz” bunun üzerine bir kişi kalkıp: Ey Resulullah! Benim karım hac yapmak niyeti ile yolculuğa çıktı ve bende filan savaşa katılmak üzere yazıldım. Dedi bunun üzerine Peygamber efendimiz s.a.v. şöyle buyurdu: “Git ve hanımınla beraber hac yap” dedi. Buhari, Muslim.
Peygamber efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur:
'Muhrim evlenmez, kız istemez ve evlendirmez” Muslim.

Koku sürünmemeli, tırnak kesmemeli, saçından bir şey koparmamalı, avlanmamalı.
‘’Kara hayvanlarını avlamak size ihramlı iken haram kılınmıştır’’ Maide 96.

Dikili elbise giyilmemeli, eldiven takmamalı, başı ve yüzü örtmemelidir. Peygamber efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur:
'Muhrim gömlek, sarık, pantalon, cubbe ve üzerine zaferan ve veres sürülmüş elbise giymez Za’feran ve veres bir çeşit bir bitkidir. Bu bitkilerin kokusu olduğundan ötürü, bu bitkilerin sürülmüş olduğu elbiselerin giyilmesi yasaklanmıştır.” Buhari, Muslim.
İhramlı kişi yıkanabilir, saçını tarayabilir.
Çünkü Peygamber efendimiz s.a.v. Aişe validemize ihramlı iken yıkanmasını ve saçlarını taramasını emretmiştir. Hadis Buhari ve Muslimde geçmektedir.

Umre esnasında şemsiye ve benzeri bir şeylerle gölgelenmekte her hangi bir sakınca yoktur.

Çünkü Peygamber efendimiz s.a.v. Arafat’da kendisi için kurulmuş olan çadırda istirahet etmekte, cemreleri taşlarkende Bilal r.a. ve Usame r.a. bir elbise ile Onu gölgelendirmekte idi. Muslim.

İhram esnasında kan bağışında bulunulabilir.
Çünkü Peygamber efendimiz s.a.v. ihramlı iken hacamat (vucuttan belli bazı yollarla kan aldırmaya hacamat denir) olmuştur. Buhari, Muslim.

Yüce Allah saçını zorunluluktan ötürü tıraş etmek zorunda kalan kimse için şöyle buyurmuştur:

'sadaka vererek yada oruç tutarak veya kurban keserek fidye versin” (Bakara 196

Peygamber efendimiz s.a.v. Kâ’b ibnu Acera r.a. için şöyle buyurmuştur:

'Seni başındaki bitler rahatsızmı ediyor? Oda cevab olarak: Evet dedi. bunun üzerine Peygamber efendimiz s.a.v. Ona başını tıraş et (kazıt) sonrada ya üç gün oruç tut veya altı kişiye sadaka dağıt (karnını doyur) yada bir kurban kes (kurbandan kasıt küçük baş hayvandır) dedi” Buhari, muslim.

Duba’a bintu Zubeyr ibnu Abdulmuttalib r. Anha ’nın Peygamber efendimize:
‘’Ya Resulullah ben hac etmek istiyorum velakin rahatsızım yani hastayım ve hastalığımın beni haccımı tamamlamaktan alıkoyacağını zannediyorum dedi. Peygamber efendimiz de Ona: “Haccını eda et ve şart koş Benim ihramdan çıkacağım yer engellendiğim, her hangi bir engel ile karşılaştığım yer olsun” de diye buyurmuştur. Buhari,Müslim.

Bu farızanın tamamlanamayacağından korkulacak olursa niyetini hadisi şerifi dikkate alarak yada bu manayı ifade eden başka her hangi bir sözde söyleyebilir.
Hz. Aişe r.a. anlatıyor:
“Biz Hac aylarında, Resûlullah s.a.v.’la birlikte, Hac için ihrama girmiş olarak, Hac gecelerinde yola çıkıp Seref nâm yere indik. Orada Resûlullah s.a.v.: “Kimin beraberinde kurbanlığı yoksa, haccını umre yapmak isteyen umreye çevirsin. Beraberinde kurbanlığı olan bunu yapmasın” dedi. Hz. Aişe sözünde devamla der ki: “Ashab’tan bazısı Umreye niyet etti, bazısı da terketti. Resûlullah s.a.v. ile, gücü yerinde olan bazısının yanında kurbanlığı vardı. Bir ara Resûlullah yanıma gelince beni ağlar buldu. “Niye ağlıyorsun? ” diye sordu.
“Ben ashabına söylediklerini işittim ve Umre yapmaktan engel olundum! ” dedim. Bunun üzerine:
“Neyin var? ” diye tekrar sordu.
“Namaz kılamıyorum (hayız oldum) ” dedim.
“Bu sana zarar vermez. Sen Hz. Âdem a.s.’in kızlarından bir kadınsın. Allah öbürlerine yazdığı kaderi sana da takdir etti, bu bir kusur sayılmaz. Sen Hacc'ına devam et. Cenab-ı Hakk inşaallah, Umre'yi de sana nasib edecek” dedi.

Bir diğer rivayette Hz. Aişe r.a. şöyle der:

“Hayız halim Arefe gününe kadar devam etti, o gün temizlendim. Ben de sadece Umre'ye niyet etmiştim. Resûlullah saçımı çözüp taramamı, Umre'yi bırakıp, Hac niyetiyle ihrama girmemi emretti. Emrini yerine getirdim ve Hacc'ımı eda ettim.”

Bir başka rivayette Hz. Aişe şöyle der:

“Resûlullah s.a.v. ’le birlikte çıktık, kurban günü Mina’ya geldik. Ben (orada) temizlendim. Sonra Mina’dan çıktım. Beytullah’a koştum. Sonra, Resûlullah’la birlikte nefr-i âhir (teşrik günlerinin üçüncüsü, yani bayramın dördüncü günü (onüç Zilhicce) günü çıktık, Muhassab’a indik. Abdurrahman r.a. ’ı çağırdı ve: “Kızkardeşini Harem bölgesinden çıkar (Tenim’e kadar götür. Orada) Umre için ihram giysin. Umre'yi yapınca buraya gelin, sizi dönünceye kadar burada bekliyorum! ”dedi. Ben ayrılıp (Tenim’e gidip ihram giydim, Umre yaptım) tavaftan boşalınca, seherde yanına geldim. Yola çıkma emri verdi. Herkes göç yükleyip Medine’ye müteveccihen hareket etti.” Buharî, Müslim, Muvatta, Ebu Dâvud, Nesâî, Tirmizî,

Veda Tavafı:

Niyet edilir: ‘Allahım senin rızan için tavaf yapmak istiyorum bunu bana kolaylaştır ve benden kabul eyle’
Peygamber Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmuşlar:
'Hiçbir kimse son ziyareti Beytullahı tavaf olmadıkça Mekke’den ayrılmasın'
Tavafdan sonra namaz kılınır. Zemzem içilir. İçerken; (Rabbim senden faydalı ilim, bol rızık, her türlü hastalığa şifa isterim, rızanı isterim) diye dua edilir.
Mültezemede yüzünü ve göğsünü Kabe'nin duvarına yapıştırarak, Kabenin örtüsüne tutunarak dua ve niyaz edilir. Önceki işlediğin günahlarına gözyaşı dökülerek af ve mağfiret dilenir.

Sizlerle bu bahsi, şu mübarek sözlerle tamamlayalım.

İbnu Abbas r. anhüm anlatıyor:
'Resûlullah s.a.v. Fetih günü buyurdular ki: 'Fetihten sonra artık hicret yoktur. Ancak cihad ve niyet vardır. Öyleyse askere çağırıldığınız zaman hemen asker olun! ' Resûlullah s.a.v. sözlerine şöyle devam etti:
'Allah, bu beldeyi semâvat ve arzı yarattığı zaman haram kıldı. Burası, Kıyamete kadar Allah'ın haramıyla haramdır (onu insanlar haram kılmamıştır) . Benden önce kimseye orada kıtal helal olmadı. Bana da günün bir müddetinde helal kılındı. Burası Kıyamete kadar Allah'ın haramıyla haramdır. (Allah'a ve ahirete inanan hiçkimseye, orada kan dökmesi helal değildir. Ayrıca) onun dikeni koparılmaz, av(hayvan) ı ürkütülmez, buluntusu da alınmaz (yerinde bırakılır) . Ancak ilan edip sahibini arayacak olanlar alabilir. Mekke'nin otu da biçilmez! '
Abbas radıyallahu anh atılarak: 'Ey Allah'ın Resûlü! İzhir otu hariç olsun' dedi. Aleyhissalatu vesselam: 'İzhir hariç! ' buyurdu.' Buhari, Müslim, Nesai, Ebu
Davud.

İbnu Abbas r.anhüma anlatıyor:
'Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Mekke'ye hitaben şöyle buyurdular: 'Sen ne hoş beldesin. Seni ne kadar seviyorum! Eğer kavmim beni buradan çıkmaya mecbur etmeseydi, senden başka bir yerde ikâmet etmezdim.' Tirmizi.
Cenabı Hakka hamd ederek Fahri kainat Efendimiz s.a.v. şöyle buyurdular.
‘’Ey Ashabım! Vasiyetimi dinleyin. Burada bulunanlar bulunmuyanlara tekrar tekrar anlatsın.
Allah gönderdiği Kitapta helal ve haram olan şeyleri yapacağınız ve sakınacağınız işleri bildirdi.Siz o Kitabın, akıllara hayret verici, hükümlerine itaat ediniz...Topluluktan ve doğruluktan ayrılmayınız...’’

Ya Rabbel – Alemin!
Bizleri bu mübarek ay hürmetine affeyle. Dünyayı şereflendiren Neb-i Zişan Efendimizin şefatine mazhar et. Bizi ve neslimizi O’nun yolundan ayırma. Bu ay hürmetine lütfunla birlikte ihsan et. Ya Rabbel – Alemin.

Kaynaklar.............................
Kur’an-ı Kerim, Muteber Hadis kitapları.S. Buhari, S. Müslim, E. Davud, Tirmizi, İ.Mace, Nesai, Muvatta.

Mekke / Zil- Kâde / 1401H.
 

Ali Kılıç Kakiz

Çevrimdışı *Laz kızı*

  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّح
  • Co-Admin
  • *
  • İleti: 36918
  • Rep Puanı: +616/-19
  • بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّح
Ynt: Peygamberimizin s.a.v. Veda Haccı
« Yanıtla #8 : Kasım 20, 2009, 03:25:43 ÖS »
https://www.trabzonforum.com/index.php?topic=20446.0

buradan devam lütfen
konumuz daha önceden açılmıştır..
"İnsanların En Hayırlısı, İnsanlara Faydalı Olandır." Hz.Muhammed (S.A.V)..!!!"

Çevrimdışı Canözüm

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 7548
  • Rep Puanı: +147/-1
  • Hayat İMAN ve CİHAD'dır...
Ynt: Resulullah'ın S.A.V. Hacc'ı (Veda Hacc'ı)
« Yanıtla #9 : Kasım 23, 2009, 11:44:35 ÖÖ »
güzel..
Hasret ötüşleri bitmeyen
kuşlar
Yitiksevdamızı
getirin artık..!