Gönderen Konu: oguzların yöreye yerleşmeleri  (Okunma sayısı 2674 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

arsinli_akrep61

  • Ziyaretçi
oguzların yöreye yerleşmeleri
« : Haziran 26, 2008, 04:32:32 ÖS »
Orta Avrupa Koyunlu İmparatoru Balamir, 372 yılında komutanları Karsık ve Basık Beyler Trabzon üzerinden Hazar Bölgesi’ne gitmişlerdir. Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul ve Çağrı Bey, Kafkaslardan aşıp 1025 yılında Anadolu’nun keşfini yaptılar ve ordularıyla Trabzon’a kadar gelerek Yomra’nın Uz (Oğuz) Köyü ’nde konakladılar. Türklerin sel gibi Anadolu’ya akmaları 18 Eylül 1048 Cumartesi günü İbrahim Yinal komutasındaki Selçuklu ordusunun Pasin Ovası ’nda Bizans ordusunu yenilgiye uğratmasıyla başlar. Prof. Dr. Osman TURAN, “Selçuklular Tarihi ve Türk İslam Medeniyeti" isimli eserinde
“Türk Milletinin korkunç dalgaları Erzurum ve Pasin ovalarına döküldü. İnsan dalgaları sel gibi memleketin her köşesine yayıldı. Garpta Gümüşhane - Trabzon Havalisi, şimalde İspir, cenupta Muş bölgesine Sısak (Ağrı) taraflarına ulaştı."
derken Türklerin Trabzon'a kadar geldiklerini, İbrahim Yinal zamanında bir Türk ordusunun Mehmet Bey komutasında İstanbul 'a kadar gittiğini ifade etmektedir1.
1228 yılında Trabzon Seferi ile yine Oğuz Türklerinin çevreye indikleri bilinmektedir.  Faruk Sümer 'in "Oğuzlar" adlı eserinde 1358 yılında bir ordu ile Çepnilerin Maçka'ya geldiklerini, burada düşmanla çarpıştıklarını yazar. Aynı yıl, Trabzon İmparatoru Türk akınlarını durdurmak için kızını Çepni Beyi Hacı Emir ’e verir1.
Osmanlı coğrafyacılarından Mehmet Aşıki 16. yüzyıl sonlarında yazdığı "Menazür-Ül Evalim" adlı eserde Trabzon yöresinde yaşayan Türk halkının ehemmiyetli bir kısmının Çepnilerden meydana geldiğini belirtmektedir. Faruk Sümer, "Oğuzlar" adlı eserinde Çepnilerin tamamıyla toprağa bağlı olduğunu, tımar sistemine bağlı olup dirliklerin genellikle Çepnilere verildiğini Yomra ve dolaylarının Çepnilerin elinde olduğunu yazmaktadır. Türklerin kültür ve geleneklerini zamanımıza kadar sürdürdükleri, bunların ilçe hudutları içerisinde Uz Mesohor (Özdil) Köyü ’nde yerleştikleri bilinmektedir1.
FETİH GÜNÜNDEN SONRA
     
Fatih Sultan Mehmet, 26 Ekim 1461 ‘de Trabzon 'u Türk hâkimiyetine sokarak, bir an önce bütün Karadeniz havalisinin Türkleşmesini istemiştir. Fatih, Trabzon'un fethinden sonra ahalisine aman vermiştir. Vergilerini ödedikleri, devlete isyan etmedikleri sürece dini inançlarını yaşamalarına müsaade ederek, onları haraç ve cizyeye bağlamıştır.  Sipahilere ise, büyük bir kısmı Yomra ve çevresinde olan tımarlar verilmiştir.
Trabzon'a valilik yapan Yavuz Sultan Selim 'in oğlu Süleyman ’ın bu şehirde doğması Trabzon ‘un önemini arttırmıştır. “Yomra”, ismini ancak Yavuz Sultan Selim 'in padişahlığı döneminde (1512–1520) duyurabilmiş ve nahiye olmuştur. Tayyip GÖKBiLGiN 'in yazdığı “15. Yüzyıl Başlarındaki Trabzon Livası" adlı eserde Yomra'yı Akçaabat, Sürmene, Maçka ile birlikte Trabzon 'un dört nahiyesinden biri olarak göstermektedir. Trabzon kalesi muhafızlarının Yavuz Sultan Selim zamanında Maçka ve Yomra nahiyelerinde tımarları olduğunu kaydeden Tayyib GÖKBiLGiN, bunların sayısının 132 olduğunu yazar. Ayrıca Yomra nahiyesinde şahin ve doğan yuvaları gelirleri Sancak beyi haslarından olarak gösterilmektedir ki Akçaabat ve Yomra'daki bu kabil yuvaların geliri ile birlikte 130 akçeyi bulmaktaydı. Bu gelirle Akçaabat Yomra nahiyeleriyle birlikte bütün Trabzon dâhilindeki mirliva hasları yekünü dört köy, iki değirmen ve 280 haneden 326 nefer ve 56450 akçeyi buluyordu.1
Elimizde tek güvenilir kaynak Tayyib GÖKBiLGiN 'in yaptığı araştırmadır. Bu araştırmaya göre Trabzon kadılığına bir nahiye olarak bağlı bulunan Yomra, bu tarihte bir zeametti ve Sinan Çavuş tasarrufunda serbest bir şekilde bulunmaktaydı. Yomra Seraskeri ise Tacettin Divane adında bir kimseydi. Serbest tımara sahipti. Sakinleri tamamen Hıristiyan olan ve hariçten geldikleri belirtilen Komera köyü geliri Yomra' ya tahsis edilmişti. Yomra'ya bağlı Hara, Varvara, Dirona, Kohali ve Uz köylerinde de bir hisse bulunmaktaydı.
Bu tarihten sonra tarihi kayıtlarda Yomra 'nın ismine şu olaylarda rastlanmaktadır. Trabzon 'a Fatih zamanında gelip yerleşen ve Trabzon 'un en eski Türk ailelerinden biri Şatıroğulları ’dır. Paşalığa kadar yükselen Şatıroğlu Osman, hükümetin yakın adamı olmayı başarmış ve 1815 yılında asilerin isyanını bastırmak için kurulan ordunun başına getirilmiştir. Şatıroğlu Osman daha sonra ordusuyla doğuya doğru kayarak Yomra sınırları içerisine yerleşmiştir. Bunun üzerine Trabzon Valisi Hasan Paşa İstanbul'a gönderdiği bir yazı ile Şatıroğlu Osman 'ın Rize'deki Tuzcuoğlu sülalesi ile ayaklanma hazırladığını, bazı eşkıyaları ordusuna dâhil ettiğini, emir dinlemeyerek hükümetin nüfuzunu kırdığını, halkı devlete karşı kışkırttığını ve nihayetinde Trabzon'u kuşatarak, şehri ele geçirip, vali olmak istediğini  belirtmiş ve Şatıroğlu Osman ’ın Trabzon 'dan  uzaklaştırılmasını istemiştir. Ancak hükümet yaptığı soruşturma sonunda, olayın aslında böyle olmadığını öğrenmiş, 1825 yılında Şatıroğlu Osman Erzurum 'da mübayancılık görevine gönderilerek olay kapatılmıştır.

26 Temmuz 1816 'daki Tuzcuoğulları Ayaklanması ’nda Rize ayanı Tuzcuoğlu Memiş Ağa ile Yomra ayanı Kasapoğlu İbrahim, Tonya ayanı Hacısalihoğlu Ali,  Tirebolulu Kelalioğlu Ali Ağa Trabzon 'un kuşatılarak Tuzcuoğlu Memiş Ağa 'nın bir bakıma devlet başkanı yapılmasında büyük rol oynadılar.1
Mahmut GOLOĞLU ‘nun “Trabzon Tarihi” isimli eserinde, 1878 yılında görevden alınan Trabzon Valisi Divrikli Mustafa Paşa ‘nın, Anapa Kuşatması ’nda Trabzon ve çevre köylerden topladığı askerlerle büyük başarılar elde ettiği, aynı yıl Trabzon Valiliğine ikinci defa tayin edilen Canikli Battal Hüseyin Paşa zamanında da Ruslarca kuşatılan Anapa Kalesi müdafaasında Yomra ayanlığından Gümrükçüoğlu Mehmet 'ten yardım beklendiği ifade edilmektedir. Gümrükçüoğlu Mehmet ‘in, mahiyetindeki 150 askerle kuşatmaya bizzat katıldığı bilinmektedir.1