Gönderen Konu: bordo mavi ve yeşil...  (Okunma sayısı 2382 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı sancakbeyi_61

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4340
  • Rep Puanı: +270/-7
bordo mavi ve yeşil...
« : Haziran 20, 2007, 11:04:44 ÖÖ »
Bordo, Mavi ve Yeşil

Farklıdır Trabzon! Başka takımlardan da benzer kullanımlar duysak da ‘doğuştan fanatik’ olagelinen ve belki de şampiyonluk görmeden ölmeyi de göze alabilen tek insandır Trabzonlu. Öyle ya bizim 3 seçeneğimiz olmadı hiç; Trabzonspor hep tekti! Uygunsuz tabii bu ölme ifadesi ya, o kadar manyakça sevdalananlar, kalbini takıma bağlayıp maç kaybedince krize koşanlar yok mu, var ne yazık ki… Tek başına futboldur Trabzon, yıllar önce kazandığı galibiyete aynı heyecanla şaşıran ve sevinen taraftardır. Tüm şehirdir her maçta, beraber atan tek yürektir! Tek takımı, memleketinin takımını, sonuna kadar tutan yürektir! Yeri geldiğinde tepki, yeri geldiğinde eşsiz destektir. Gök'tür, Deniz'dir, Karadeniz'dir. Yetiştirdiği futbolcuda ismini gösterendir. 6 kez şampiyon olup, 60 kez hayal kurmaktır. Her seferinde balığı yiyip, kılçığında tıkanmaktır. Olamadık yine şampiyon ama, biz belirledik diye avunmaktır. Tez parlayandır, tez sönendir; bu sene de şampiyonluğa oynar...

Üniversiteyi kazanmak demek, gel-git/med-cezirlerle dolu bir hayata koşmak demek olmuştur Odtülü olan Kaplanlar için. Trabzon-Ankara arası yollar bitmez, geç 13 saat geç, AŞTİ’yle vuslat da bu kadar sıkıntıya değecek olsa içim gam yemez!

Bağımlılıktır Trabzon, içindeyken çektiğini anlayamadığın afyon etkisidir. Vakfıkebir’den bir haftalık ekmek almaktır ayrılırken. Ne zaman ki çıkarsın 765 kilometrelik o yolculuğa ve tüketirsin Karadeniz’in mavisini ve yeşilini, bir sıkıntı basar içine sarı sarı. Plakalarda 61’i, mavilerde de bordoyu bulamaz olur gözlerin, bir bozkır yolculuğunda yapılabilecek en iyi şey kitap okumaktır o saatten sonra, cama bakıp hayallere dalmanın keyfi kalmıyor ki yeşilden uzak kalınca… Hem bir seçicilik oluyor ki insanda, mavinin yanındaki her bordoyu, arabanın üstündeki her 61’i algılıyor anında, Ankaraaaa’da, yoksun sen aslında ama... Haluk Levent'in Trabzon’a yazdığı şarkıyı ben Ankara’ya gönderiyorum, zira “Alışamadım Ben Bu Kente”, hala! Trabzonlu olmayana Trabzon, olana da başka bir yer asla alışılamaz olabilir mi acaba? Ha bir de, sevmeyen sevmesindir! Oysa biz bayılıyorduk bütün Fenerbahçeliler nezdinde, Rize'ye de... Sırf bu yüzden Fenerbahçe kafilesini Rize'de ağırlayandır, çünkü bizim 5*'lı Zorlu Grand'ımız zaten yoktu! Bu huyu kötüdür biraz ama; kindardır, unutmazdır.

Ankara başkenttir ya, bana sorarsanız hiç çekilmezdi Karadeniz'in başkentinden sonra, Odtü de olmasa! Eymir dediler gittik, ‘ahhh Uzungöl ahh’ çektik, ama ya o da olmasa? Susuz kuru bir yer burası, ben yaşayamam ki çay keyfim olmadan, yani yaşarım da eksik kalır bir yanım, neden bu kadar uzak sanki Boztepe, çıkamıyorum aklıma her vurduğunda! Boztepem geldi de şimdi, semaverim, tepeden limanı izleyesim, evimi manzarada arayıp bulamayasım ve o kocaman ‘TRABZON’ yazısını göresim; budur derdim… Bir de yazasım var, ancak onu yapabilirim.

Özlemdir Trabzon, özledim. Çocukluğumun geçtiği Kalepark’ta ucuz bir kola içebilmek, oyuncaklarda çılgınca dönebilmektir özlemim. Tatillerde renklerine kavuşmaktır biz Trabzonlular için; ben bu bayram gidemeyeceğim. Ne güzel renktir mavi, pek de yaraşır bordonun ve yeşilin yanına, ama en çok da Trabzon’da. Ana renklerin yanında yarattığımız hırçın, deli, fanatik, komik, kıpır, herkesin güldüğü, bizlerin gülenlerle Karadeniz’in en koca burunlu dalgasını geçtiğimiz yanımız var bir de ki; dadından yenmez. Hazır cevaptır Trabzon, Cem Yılmaz'ı bile kaçırandır. Kardeşim madem havaalanına gitmek istiyorsun ayrıca, neden belirtmiyorsun ki 'uçak havaalanı' diye? Köye yaylaya çıktığında rastladığın, her biri bir Karadeniz dizi karakteri olan ninenin elini öpmek, çizgi dizi karakteri olan çocuğun yanağını ısırmaktır; onlarla bir olup artık Trabzon'a gelmediği için Cem Yılmaz'a nanik yapmaktır. Mahmut Hoca'dan çektiği kadar Trabzon'dan da çeken İnek Şaban'a bu kez başka bir tebessümle bakmaktır.

Kara bir yemiştir Trabzon, karayemiş yiyip mayhoş-garip, kara renkli bir tada bürünmüşçesine ayrılmaktır şehirden. Neyse ki bu sene memleketten getiren oldu kokulu üzümümü; Eylül’de okul var ama hayatımda öyle bir lezzet yoktu yıllardır, bir üniversiteli evladına bu kadarı da reva mıdır yahu? Bu saydığım tatlardan bihaber yaşayanlar var bir de, “Nedir karayemiş, kokulu üzüm, kara lahana?” diyen, onlara mahrum olduğu lezzetler için üzülmekle yetinebiliyoruz, kara kara, kokulu kokulu iç geçiriyoruz. İnan biz de hiç bilmesek daha iyiydi, canımız çektiğinde yiyemiyoruz ki! Yemiş karam, kokulu üzümüm, Fadime’m… Muhlama mı yaparsın bugün, kuymak mı döndürürsün, lahana mı sararsın bilmem ama; çok acıktım ben. Mangalda hamsi yapalım olmazsa, Hamsiköy’de sütlaç devamında, burnumda tütüyordu kaçtır Zigana… Laz’ın böreği var bir de şaka gibi, tatlıdır aslında kendisi! Oy gaygana, bir de hamsikuşu yedik miydi yaş fındık üstüne; mide, mide olamayacak artık gaybana…

Sonra yine 765 kilometrelik ve bu kez keyif veren memlekete dönüş yollarında doğadır Trabzon, doğaldır. Çam kokusu, mis! Bolu’dan çekilen bir nefes, mola yerinden denilen bir alo, ve ilerledikçe şoför amcanın teybinden yükselen melodinin değişimi. Patlat bir Kazım abi, Haydeeee… Sen yağmur ol, ben bulut, sen yağmur ol, ben bulut; Maçka’da buluşalum, Maçka’da bulu…

Değişmeyen tek değişimdir Trabzon. Şivesinden ödün vermez, kutudur, kapalıdır. Bir bakar ki İstanbullu kala kala Trabzonlunun yanında, haçan başlamuş bile da’lı konuşmaya da! Son derece kokoş giyimli kızların nasıl da şiveli konuşabildiğine şaşıracak ne var? 24 Şubat'ta Ankara'da da okula gitmeyi reddetmektir. Trafiği hep kilitlemek, ışıkları hiç görmemektir! Düzensizlikten tıkır tıkır işleyen bir düzen yaratabilmektir. Sinirlenince yalnızca kendi anladığın bir dilde küfredebilmek, sonra da diline kahkahalarla gülebilmektir. Zengin Mobilya'dan aradıklarında, zengin bir adam bize mobilya hediye edecek diye minnettar olan rahmetli babaannemdir. Canım, Çernobil kurbanlarından bir harika insan olan, hayatımın en büyük kaybı dedemdir; her sene mezarına gidip "maskot"unun ne kadar büyüdüğünü göstermektir. Sonra çok eski toprak olan dedemin babasının köyünde hala mutlu-mesut yaşamasını içten içe kıskanmaktır. Trabzon erkeğiyle hiç anlaşamamaktır, tabiatımız kaynaklı. Kardeşimin nedense benim yanımda sigara içememesidir. Erkek arkadaşımla elele gördüğünde köpürecek olan babamdır, Karadeniz dalgasına benzer zahir. Sen daha 'sevdaluk' edecek yaşa gelmedin diyen ve annemi 17 yaşında doğuran anneannemdir, komiktir. Neyse ki benim için kaynanaların zalim devrinde gelin, gelinlerin zalim devrinde kaynana olmaktan yırtmaktır, anneannemgillerin nesliyse süperdir. Süpermarketlerin yıllardır 0 promil olduğunu yeni fark etmek, yeni fark ettiğine şaşırmak ama fark ettiğin şeye hiç de şaşırmamaktır. Zor bela bulduktan sonra içkileri, liseli birkaç arkadaşla toplanıp ilk defa alem yapmak, ilk defa kolbastı oynamayı denemektir, ta ki yönetici kapıya dayanana kadar. Kunduracılar'da İstiklal keyfini özleyip, bir gün Uzun Sokak'ta da olabileceğini hayal etmektir. Tanjant Yolu bitti ya, gördü gözlerim, olur olur, o da olur bir gün! Yıllar vardır ki iflastı şehir Ramazan aylarında, 10 dakikalık yol saatlikti; elinizde yoksa Karadeniz pideniz, arabada açacaksınız dudak ve tırnak yiyerek, çaresiz.

Yapacaksanız dönüş yolculuğunu, özlemi gidermektir Trabzon. 4 caddesi vardır ki günler yetmez bitirmeye. Bir ‘Sokak’ hiç o kadar ‘Uzun’ olmamıştı; ‘Göl’ de. Sümela’ya mı çıksak bugün Köşk’te kahvaltıya mı, aylar oldu ben yemedim köfte Akçaabat’ta, çay içmedim Ganita’da. Almadım Gençler Çarşısı’nın oradaki satıcıdan simit nicedir… Hayır anlayamadığım şey, bu Ankara'da simit dedikleri şey tam olarak nedir? Muharrem Usta'da döner, Güloğlu'nda baklava, köşedeki hemşodan kestane de ne yenilesidir; bu yolculuk kaç kilo alıp da dönülesidir? Gidelim de nereye olursa, denize nazır olsun mümkünse bugün, tuzlu mısır yedim, susadım denize! Tad’dır pizza seviyorum, Pide'dir Çardak mutlaka uğruyorum, Maraş’tır kardeş şehrimiz, Kahraman'dır, biliyorum. Trabzon’da Maraş Caddesi’ne gidemiyorum var aylardır, sıra Maraş’taki Trabzon Caddesi’ne gelene kadar gidecek ne çok yer var yahu. Maraş'la Kunduracılar arası entel kimlikli bir ressamlar sokağı iddiasında oluşum vardır bir de, o da pek bir görülesidir. TS Club'daki bu terlik, tam benliktir. Sayamadığım kadar çok kupanın olduğu müze gezilesidir. Kemeraltını kaale alıp da hiç, gözünüzü göğe doğru dikip, o tarihi binaları gördünüz mü? Zağnos'un altındaki gecekonduları yıkıp, eski Trabzon evlerinin altından görülecek çiçekli manzaraya kavuştuğumuzda ne kadar da mükemmel olacağını hiç düşündünüz mü? Bir Beşirli şehri, bir denizin üstüne nasıl da kuruldu göz göre göre diye hayretlerden hayretlere düştünüz mü? Okulumu da pek özledim, kocaman bahçesini, tarihi binasını, denize bakan sahasını. Bir de şu Karadeniz İnsanını Sahilden Uzaklaştırma, ruhsuz projesi var ama, pek bir canımı sıkıyor her klark bakışımda. Hadi Ayasofya’ya, bahçesi güzel olmuş diye duydum. Rus Pazarı’na da gidelim, pazara gidip napalım? İncik-boncuk alalım, incik-boncuk alıp napalım, takalım takıştıralım…

Gariptir Trabzon, sıradışıdır, manyak mıdır nedir? Tek bizim havaalanında “lütfen silahınızı alınız” tabelası vardır, var mı gayrısı dünyada? Akşama oyun varmış ama görelim mutlaka, çok güzeldir Trabzon Devlet Tiyatrosu; ne ünlüler çıkardı, siz bilmezsiniz, bilseydiniz dile de getirmezdiniz. Bir de Mira diye bir Park varmış yeni, ya da Mirapark diye bir alışveriş merkezi olsa gerek gidemedim ben hala, oysa Akçaabat tam da dibimiz ya, çok büyük Trabzon çoook... Aquaparkımız bile var artık, gezdim gezdim bitiremedim ben hayallerimde de ‘büyükşehir’ Trabzon’u. Yaylası var, şenliği var, Çay Karası, Of’u var, offf… Of… Rum’u var, kendi bünyesinde bir İmparatorluk barındırabilmiş tek şehir olma unvanı var; Trapezunta. Sonra seçimlerde gidip köyünde oy kullanan köylüsü, azimle şehri küçülttüğünü fark edemeyen Laz’ı var. Hangi imparator şehrin ilçesi ilinden daha büyük nüfusa sahip olabilirdi ki? Hangi şehir takımı için toptan bir partiye tavır alabilirdi ki? Hangi şehir bir saat içinde takımı için binlerce kişilik eylemi hayata geçirebilirdi ki? Sanırım 99%'yle aynı takımı tutan tek şehir olsa gerek! Ya bir de hemcinsim sineklerle karşılaşsam sokaklarda hava karardıktan sonra, tam süper olacak ya!

Hadi bizim Temel patlat bir fıkra, başrol sensin canım biliyoruz doğan gereği, sempatik şey! Benim bir Alman, bir İngiliz, bir de Fransız arkadaşım var merak etme; bir de karikatürcü tanıdıklarım, kaçırtır mıyım hiç tek bir anını? Fadime'yle dillere destandır aşkınız, söylemeli türkünüzü, yanık yanık dinlemeli o zurnadan. Bir de kemençe sesi gelsin dağlardan, yanakları al al olmuş yayla kızları, al-mor kıyafetleriyle horon tepsinler. E illa ki vardır memleket sesli de bir türkücü, yoksa Volkanlardan Konak’ı çağırın, gelir o, pek de severim, dinlerim. ‘Feriğim, fidanım, feryadım, hey benim zizil parmak; memleket gözlüm…’. Bari ‘Fırtına’ dizisi devam ediyor muydu, arada bir memleketten hoş-sert esiyordu yahu!

Yazımı, meramımı burada bitirir; Trabzon’a ve Trabzonluya selam ederim, gideceklere iyi yolculuklar dilerim. Bensiz iyi bayramlar Trabzon.

Yazıdır Trabzon, alındadır, hem nüfusta yazar, hem de uzun uzun yazdırır insana be, helal olsun! Er’dir Doğdu’dur, bu kız Trabzon’da Erdoğdu’da doğmuştur. Doğanın 3 ana rengidir. Bordo’dur, Mavi’dir, Yeşil’dir… Tüttü burnum, Trabzonum geldi benim… Trabzonum benim!

Berna Vural

inşallah bu baslıga uyan bir yazıdır...gurbettekilerin hislerinin cok iyi dile getirmiş bence..
dümende ve başaltlarında insanlar vardı ki bunlar uzun eğri burunlu ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı. sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için hiç kimseden hiçbirşey beklemeksizin bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler....

Çevrimdışı sancakbeyi_61

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4340
  • Rep Puanı: +270/-7
Ynt: bordo mavi ve yeşil...
« Yanıtla #1 : Haziran 20, 2007, 11:18:30 ÖÖ »
eyvallah toprak..bu kadar uzun bi yazıyı okuman yeter zaten..yazarına helal olsun gercekten..
dümende ve başaltlarında insanlar vardı ki bunlar uzun eğri burunlu ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı. sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için hiç kimseden hiçbirşey beklemeksizin bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler....

Çevrimdışı matrax_erol

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 1519
  • Rep Puanı: +23/-2
Ynt: bordo mavi ve yeşil...
« Yanıtla #2 : Haziran 20, 2007, 11:26:34 ÖÖ »
valla sancakbeyi eline sağlık ben kastamonuluyum ve gs liyim ama şu yazı benim içimi ürpetti bu sene kafaya koydum gelicem trabzona

tabiki BERNA VURAL'ın da yüreğine sağlık

Çevrimdışı lazoglu61

  • Bağımlı Üye
  • ***
  • İleti: 104
  • Rep Puanı: +7/-0
  • 61 vatan 54 Mekan
Ynt: bordo mavi ve yeşil...
« Yanıtla #3 : Haziran 20, 2007, 05:55:13 ÖS »
Kalemine yüreğine sağlık ...

Çevrimdışı depresyoner

  • Aktif Üye
  • **
  • İleti: 29
  • Rep Puanı: +0/-0
Ynt: bordo mavi ve yeşil...
« Yanıtla #4 : Ağustos 10, 2007, 04:34:49 ÖS »
ben bu yazıya vuruldum arkadaşım...
daha sonuçlar açıklanmamış olsa da ankara hayali kuran biri olarak çok damar geldi bu...

offf..!!!  of..!
.....unutma sevdiğin kadar sevileceksin...

Çevrimdışı sancakbeyi_61

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 4340
  • Rep Puanı: +270/-7
Ynt: bordo mavi ve yeşil...
« Yanıtla #5 : Ağustos 12, 2007, 01:15:38 ÖS »
ben teşekkür ederim..gurbette okuyan,calısan,yasayan herkese hitap ediyor gercekten..
dümende ve başaltlarında insanlar vardı ki bunlar uzun eğri burunlu ve konuşmayı şehvetle seven insanlardı. sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin zaferi için hiç kimseden hiçbirşey beklemeksizin bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler....

Çevrimdışı yomralipacci

  • Premium Üye
  • *******
  • İleti: 1959
  • Rep Puanı: +198/-1
Ynt: bordo mavi ve yeşil...
« Yanıtla #6 : Ağustos 17, 2007, 02:39:41 ÖS »
mükemmel bi şekilde dile getirilmiş bordoya,maviye,yeşile duyduğumuz özlem.kollarındayken o hırçın dalgaların kıymetini bilmezdim pek ama şimdi keşke diyorum,keşke yine hoyratça savursa beni o sokaklarda. ne yazık ki her istediğini yapamıyor insan bazen. Uzungöl'ün resmini oturma odasının köşesine,Trabzonsporumun amblemini televizyonumun üstüne,formamı başucuma ve daha birçok maviyi,yeşili ve bordoyu etrafıma sererek yaşıyorum 1000km uzakta.
toprağına adım attığım zaman derdimin, kederimin yerini heyecanın kapladığı şehrime sesleniyorum burdan: Kader de, kısmette varsa her yaz bekle beni Trabzonum.
Teşekkürler sancakbeyi,yüreğine sağlık Berna VURAL
+rep
€Lden düşme sevdaLar değiL ßenim istediğim ya yüreğinin sahißi oLmaLıyım yada hiçßirşeyin