Gönderen Konu: Fatih sultan mehmet..  (Okunma sayısı 1041 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı derbeder6116

  • Banned
  • *
  • İleti: 194
  • Rep Puanı: +26/-1
Fatih sultan mehmet..
« : Mart 16, 2007, 09:56:05 ÖÖ »
Fatih Sultan Mehmed (30 Mart 1432 - 3 Mayıs 1481), Osmanlı Devleti’nin yedinci padişahıdır.

İstanbul'u fethetmesinden sonda "Fatih" lakabıyla anılmıştır. Bazı tarihçilere göre İstanbul'un fethi yeni bir çağın başlangıcı olmuştur. Bundan dolayı Fatih "çağ açan hükümdar" olarak da tanınır. Fatih, çıkardığı yasalarla devleti önemli ölçüde yeniden biçimlendirmiştir.


Gençlik yılları ve tahta çıkışı

Fatih Sultan Mehmed, 30 Mart 1432'de, o zamanki Osmanlı Devleti’nin başkenti olan Edirne'de doğdu. II. Murad’ın Hüma Hatun'dan olan oğluydu. Molla Gürani gibi dönemin ünlü bilginlerinden özel dersler alarak yetişti. 1443’te, çocuk yaşta Manisa sancakbeyliğine atanınca, hocaları ve danışmanlarıyla birlikte Manisa’ya gitti. II. Murad, Balkanlar’da ve Anadolu’da çeşitli sorunların yaşandığı bir ortamda Mehmed’i Edirne’ye çağırdı ve tahtı ona bıraktı. Ağustos 1444’te, 12 yaşında deneyimsiz bir çocuğun padişah olması, Osmanlılarla çatışma halinde olan devletleri umutlandırdı. Bir Haçlı ordusu Tuna Irmağı'nı aşıp Varna’yı kuşattı. Sadrazam Çandarlı Halil Paşa Anadolu'da bulunan II. Murad'ı Edirne'ye çağırdı. II. Murad, 10 Kasım 1444'te Varna Savaşı’nda Haçlı ordusunu bozguna uğrattı. Savaştan sonra da II. Mehmed’i tahtta bırakarak Manisa’ya çekildi. Ancak II. Mehmed’in padişahlığı Türk soylu Çandarlı Halil Paşa ile yeni padişahı destekleyen devşirme kökenli Zağanos Paşa ve Şihabeddin Paşa arasında şiddetli bir güç çekişmesine yol açmıştı. II. Murad’ın tahta dönmesini isteyen Çandarlı Halil Paşa, el altından bir yeniçeri ayaklanmasını destekledi ve II. Memed’i tahttan çekilmek zorunda bıraktı. II. Murad Edirne'ye dönerek Mayıs 1446’da yeniden tahta geçti. Mehmed sancakbeyi olarak Zağanos Paşa ve Şihabeddin Paşa’yla birlikte Manisa'ya döndü. Bu dönemde Mehmed, 1448 ve 1450'deki Arnavutluk seferlerine katıldı. Babası ölünce de 18 Şubat 1451’de Edirne'de ikinci kez tahta çıktı. Fatih Sultan Mehmet tahta çağırdığı babasına 'eğer padişah sen isen ordunun başına geç, eğer padişah ben isem emrediyorum ordunun başına geç ' sözü ile babasına düşündürücü ve zeka dolu bir pardoks sunmuştur





İSTANBUL’un Fethi
II.Mehmet Tahta Çıktıktan Sonra Çandarlı Halil Paşa’nın sadrazamlığına dokunmadi. Onun genç yaşta padişah olmasından yeniden umutlanan Karamanoğulları hemen harekete geçerek Seydişehir ve Akşehir'i ele geçirdiler. Bizans da papaya başvurarak yeni bir Haçlı seferi düzenlenmesini istedi,ama olumlu yanıt alamadı. II. Mehmed, önce Macarlar ve Venedikliler ile bir barış antlaşması yaparak Balkanlar’da güveni sağladı. 1452'de Anadolu'ya geçti ve Karamanoğullarını ağır bir yenilgiye uğrattı. Ama onun asıl hedefi İstanbul’u almaktı. İstanbul Boğazı'nın Avrupa yakasında Rumeli Hisarı'nın yaptırdı. Bir yandan da savaş hazırlıklarına girişti. İstanbul'un güçlü surlarında gedikler açabilmek için Macar usta Urban'a o zamana kadar görülmemiş büyüklükte toplar döktürdü. 23 Mart 1453'te Edirne'den hareket etti ve 6 Nisan 1453’te İstanbul’u kuşattı. Kuşatma, aralıklı çatışmalarla 53 gün sürdü. II. Mehmed, Çandarlı Halil Paşa’nın İstanbul’un fethine karşı bir tutum sergilemesi üzerine son saldırı hazırlıklarıyla Zağanos Paşa’yı görevlendirdi. Bizans’a yardımın gelmesini önlemek için de Marmara Denizi ile Çanakkale Boğazı'nı ablukaya aldı. Hiçbir yerden destek alamayan Bizans’ın başkenti 29 Mayıs 1453 günü düştü. Bin yıllık Bizans İmparatorluğu'na son veren II. Mehmed, bu olaydan sonra "Fatih" (fetih eden) sanını aldı. Fatih, bir tören alayının başında kente girdi. İlk iş olarak Ayasofya’ya giderek burayı camiye dönüştürdü. İstanbul’u Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti yaptı. Kentin ticaret merkezi Galata’dan kaçmış olan Rumların ve Cenevizlerin dönmesini sağladı. Rum Patrikliği’nin yeniden açılmasına izin vardi; bir Yahudi hahambaşlığı ile bir Ermeni patrikliği de kurdurdu. II. Mehmed İstanbul’u farklı dinlerden insanların bir arada yaşadığı, ticaret ve kültür merkezi olan bir başkent yapmayı amaçladı.





Yeni fetihler
Fatih, İstanbul’un fethi sırasında Bizans yanlısı tutum içinde olduğu gerekçesiyle Çandarlı Halil Paşa’yı Temmuz 1453’te idam ettirdi. Kısa bir süre sonra yeni fetihlere girişti. 1454 ve 1455'te düzenlediği iki seferle Güney [Sırbistan]'ı, Ege Denizi'ndeki bazı önemli adaları Osmanlı topraklarına kattı. 1459'da Sırbistan Krallığı'nın ortadan kaldırdı. Bizans’ın son toprakları olan Mora’yı da 1460'ta ele geçirdi. Aynı yıl Anadolu seferine çıkan Fatih Cenevizlilerin önemli üslerinden Amasra'yı, Candaroğularının elindeki Sinop'u aldı. 1461'de Pontos Devleti'nin (Trabzon İmparatorluğu) başkenti Trabzon'u ele geçirdi ve bu devletin varlığına son verdi. 1462'de yeniden Rumeli seferine çıktı. Eflâk’ı Osmanlı Devleti'ne bağladı ve 1463'te Bosna'yı tamamen ele geçirdi. Aynı yıl Ege Denizi'ndeki Midilli Adası'nı alınca Venedik’le arası açıldı. Bu olay, 1479'a kadar sürecek olan savaşın da başlangıcı oldu. Fatih 1465'te Hersek'in büyük bölümünü, 1466'da da Arnavutluk'taki bazı kaleleri fethetti. Osmanlı Devleti'nin gelişen bu gücü karşısında Karamanoğulları, Mısır'daki Memlûklar ile Doğu Anadolu'daki Akkoyunlularla ittifak kurdu. Fatih, 1466'da yeni bir Anadolu seferine çıktı. Karamanoğullarının başkenti Konya'yı ele geçirdi. Ama İstanbul'a dönünce Karamanoğulları, Osmanlılara geçen yerleri geri aldılar. Osmanlı Veziri Gedik Ahmed Paşa 1471'de Karamanoğullarını bir kez daha yenilgiye uğrattı. Ne var ki Akkoyunlular, Karamanoğullarını desteklemeye devam ettiler. Bunun üzerine Fatih Akkoyunlularla hesaplaşmaya karar verdi. 11 Ağustos 1473'te Otlukbeli Savaşı’nda Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ı ağır bir yenilgiye uğrattı. Ertesi yıl da Karamanoğulları beyliğini ortadan kaldırdı. Fatih Sultan Mehmed 1477'de Kırım Hanlığı'nı Osmanlı Devleti'nin egemenliği altına aldı. 1478'de Arnavutluk seferinde yeni yerler ele geçirdi. 1479'da bir antlaşma yaparak Venedik'le 16 yıllık savaşa sona verdi. Venedik Arnavutluk'taki kaleleri Osmanlılara bıraktı, karşılığında Mora'daki bazı iskelelerden yararlanma hakkı elde etti. Fatih Venedik'le anlaşmaya varınca, İtalya'nın öteki önemli kent devletlerine savaş açtı. 1480'de İtalya'nın güneyindeki Otranto limanını ele geçirdi. Otranto, Roma'ya giden yolda bir köprübaşı olduğu için bu olay Avrupa’da büyük yankı uyandırdı. Fatih 1481’de, Anadolu’ya doğru yeni bir sefere çıktı. Ama daha yolun başında hastalandı ve 3 Mayıs 1481’de Gebze'deki ordugâhında öldü. Gut hastalığından öldüğü sanılmakla birlikte, zehirlendiği de söylenir. Ölümünden sonra oğlu Bayezid tahta çıktı.



Doğum/ölüm tarihi
30 Mart 1432 - 3 Mayıs 1481
Doğum yeri
Edirne
Öldüğü yer
Gebze, Hünkar çayırı
Ölüm sebebi
Nikris - şeker - zehir
Babası
II. Murat
Annesi
Hüma Hatun
Tahta çıktığı tarih (İlk)
1 Aralık 1444
Tahta çıktığında yaşı
12 yaş, 8 ay
Saltanatının sonu
Eylül 1446
Tahttan ayrılma sebebi
Babası lehine terk
Saltanat süresi
1 yıl, 9 ay
Tahta çıktığı tarih (İkinci)
18 Şubat 1451
Tahta çıktığı yaşı
18 yaş, 11 ay
Saltanatının sonu
3 Mayıs 1481
Tahttan ayrılma sebebi
Ölüm
Saltanat süresi
30 yıl, 3 ay
Türbesi
İstanbul Fatih Camii mihrabı önündeki türbe
Mahlas ve lakapları
Avni, Ebülfeth, Fatih, Gazi Hünkâr
Valilikleri
Amasya, Manisa




Fatih Sultan Mehmed’in ölümünde Osmanlı Devleti’nin sınırlarını gösteren harita




[img]https://www.osmanli700.gen.tr/english/eng_images/album/h04.jpg[img]


29 MAYIS İSTANBUL’UN FETHİ

İstanbul’un kuruşu çok eski çağlara kadar dayanır. Eski İstanbul 7 tepe üzerine kurulmuştu. Şimdiki adı eski Yunanca is tin bolin (şehre gidiyorum) sözünden gelmiştir: Bizontion Megora’dan gelen Büzan’ın adından gelir. Şehir 196 yılında Antonina, 330’da Secunda Roma 5. yüzyıldan itibaren Nova Roma ve halk arasında da yaygın olarak Konstantinopolis diye anılmıştır. Şehrin Osmanlılara geçmesi üzerine önce İslambol diye adlandırılmıştır. Şehir ve Avrupa ve Asya kıtalarının birleştiği yerde kurulduğu için, stratejik bakımında önem taşır. Bugünkü İstanbul’un çekirdeği olan Haliç’in güneyindeki paçanın ilk sakinleri Traklardır. Fenikeliler ise Kadıköy’e yerleşmişlerdir. Yunanlılara göre, Megara şehrinden Byzasın Saray burnuna gelip yerleşmiştir. M.S. 2. yüzyılın da ise burası bir Roma sitesi olmuştur. İmparator 325’te yeni bir şehir inşatsına girişmiş, 330’ta bu şehir Roma’nın yerine Dünya imparatorluğunun başkenti olmuştur. 395’te imparatorluk ikiye ayrılınca İstanbul’da Doğu Roma’nın başkenti sayılmıştır. Şehirde daha sonra Atila komutasındaki Hunlar, Avarlar, Araplar tarafından birçok kereler kuşatılmış, fakat alınamamıştır. Selçuklu Türklerine karşı tertiplenen 1. Haçlı Seferleri mensupları ise 1204’te Bizans’ı basıp şehri yakıp yıkmışlardır. Bundan sonra Bizanslılar Yıldırım Beyazıd oğlu Musa Çelebi ve Murat II’nin başarısız kuşatmalarından sonra, şehir nihayet 1453 yılı Nisan ayında 165.000 ordusuyla şehri kuşattı. Döktürdüğü bütün toplarla surları zorladı. Donanmasını bir gece Dolmabahçe’den Haliç’e indirdi. 6 Nisandan 29 Mayısa kadar süren 53 günlük kuşatma zorlu savaşlar ve hücumlar sonucunda Bizanslılar yenilgiye uğradı. Fatih’in orduları 29 Mayıs 1453 Salı günü İstanbul’a girdiler. İstanbul’un Türkler tarafından alınmasıyla orta çağ sona erdi, yeni çağ başladı.



FETİH MARŞI


Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;

Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;

Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek



Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın?

Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!



Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden....

Senin de destanını okuyalım ezberden...

Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...



Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...

Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

İstanbul, Asya ile Avrupa kıtaları arasında yer alan doğal güzellikleriyle ünlü bir kenttir. Tarihi M.Ö. yedinci yüzyıla kadar uzanır. Şehir, M.Ö. 657 yılında Megaralılar tarafından kurulmuştur. Devletin Byzas adlı komutanının adından dolayı şehre, Byzantion adı verilmişi. M.Ö. altıncı yüzyılda Perelerin eline geçen Byzantion için, Atinalılar ve Ispartalılar da savaşmış. M.Ö. dördüncü yüzyılda İskender tarafından fethedilen şehir M.Ö. üçüncü yüzyılda Roma İmparatorluğu tarafından alınmış. M.Ö. 330 yılında İmparatorluğun başkenti olan Byzantion’a, bu kez de Konstantinapolis adı verilir. M.Ö. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Konstantinapolis, Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olur.

Stratejik önemi ve tabi güzellikleriyle herkesin dikkatini çeken şehir, Gotlar, Ostrogotlar ve Bulgarlar tarafından defalarca kuşatıldı, fakat alınamadı. Bu yoğun saldırılar üzerine, İmparator Anastasiyanus, Silivri’den başlayarak Karadeniz’e kadar uzayan surları yaptırdı. Buna karşın saldırılar devam etti. M.S. 7. ve 8. yüzyıllarda Araplar tarafından da kuşatıldı. Fakat bu kuşatmalar da sonuçsuz kaldı.

1203 yılında Haçlı orduları tarafından zapt edilerek 1261 yılına kadar Haçlıların elinde kaldı. Bu tarihten sonra tekrar Bizanslıların eline geçti.

1299 yılında kurulan Osmanlı Devleti, yavaş yavaş büyüyerek gelişti. Anadolu ve Rumeli’de genişlemeye devam etti. Anadolu ve Rumeli’deki topraklarımızın arasında kalan Bizans, mutlaka alınmalıydı. Bu amaçla şehir, Osmanlılar tarafından birkaç defa kuşatıldı. Ama alınamadı.


1453 yılında, Padişah II. Mehmet, hocası Akşemsettin’in de teşvikiyle İstanbul’a yeni bir saldırı düzenlemeye karar verdi. Önce, Yıldırım Beyazıt tarafından yaptırılan Anadolu Hisan’nın karşısına Rumelihisan’nı yaptırdı. Edirne’de döktürdüğü balyemez adı verilen büyük toplarla savaşa hazırlandı.6 Nisan 1453 günü, Osmanlı ordusu Bizans surları önüne geldi. Bizans İmparatoru Konstantin, Haliç’i zincirle kapatarak Osmanlı Ordusu’nun şehre denizden girmesini önledi. 11 Nisan günü kuşatma tamamlandı ve top ateşi başladı. Yirmi gün süren top ateşinden kesin bir sonuç alınamadı. Şehrin denizden de kuşatılması gerektiğini düşünen II. Mehmet, bir gece yetmiş parça gemiyi karadan yürüterek Haliç’e indirdi.

Bizanslılar, sabahleyin Osmanlı Donanması’nı Haliç’te görünce büyük bir korkuya ve paniğe kapıldılar. Haliç’ten ve karadan yapılan top atışlarıyla surlarda gedikler açıldı. Bunun üzerine, 29 Mayıs günü bir genel saldırı düzenlenmesine karar verildi. Hocası Akşemsettin II. Mehmet’e cesaret veriyor; Hz. Peygamberin, "Konstantin elbet fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne iyi komutan ve onun askerleri ne güzel askerlerdir" sözüyle müjdelenen komutanın kendisi olduğunu söylüyordu. Bu inançla 29 Mayıs günü son taarruz başladı. Çok kanlı ve zorlu bir savaştan sonra birçok şehit verildi. Bu şehitler arasında, Bizans surlarına Türk bayrağını diken Ulubatlı Hasan da vardı. Nihayet, Mayıs 1453 Salı günü, İstanbul fethedildi.

İstanbul’un fethi, hem Türk tarihi için hem de dünya tarihi için önemli bir olaydır. Türk tarihi için önemi İstanbul’un fethiyle, Osmanlıların, Balkanlardaki ilerlemelerine engel olacak hiçbir gücün kalmamasıdır.


Avrupa’da ilerleyişini sürdüren Osmanlı Devleti, büyük bir imparatorluk haline gelmiştir. Dünya tarihi bakımından ise, İstanbul’un fethi, Orta Çağ’ın kapanıp Yeni Çağ’ın açılmasına sebep olmasındandır.

İstanbul, 29 Mayıs 1453 tarihinden 23 Nisan 1920 tarihine kadar Osmanlı Devleti ’nin başkenti olmuştur. Bu nedenle Türk ve Dünya tarihini etkileyen bu önemli fethi, her yılın 29 Mayıs günü, aynı coşku ve sevinçle kutluyoruz.