Gönderen Konu: Anadolu'nun Piramitleri  (Okunma sayısı 1603 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı @sen@

  • Moderator
  • *
  • İleti: 4979
  • Rep Puanı: +100/-0
Anadolu'nun Piramitleri
« : Aralık 06, 2010, 11:03:37 ÖÖ »




Herodot : ".burada öyle bir anıt var ki, bilinen bütün öbürlerini aşar"

Tarihin babası olarak bilinen Herodot, ünlü eserinde Lydia hakkında bilgi verirken, "Pek öyle adı anılacak olağanüstü şeylere sahip değildir" diye başlıyor... Görüntüsü bugün bile pek değişmeyen Lydia'da. Herodot'un ilgisini çeken tek şey, Lydia Kralı Alyattes'in görkemli mezarı (ya da tümülüsü) olmuş... "Ama, Mısır ve Babil'*deki anıtlar bir yana, burada öyle bir anıt var ki, bilinen bütün öbürlerini aşar" diye devam ediyor, "Bu, Kroisos'un babası Alyattes"in mezarıdır, etekleri büyük taşlarla örülmüş bir toprak yığınıdır..."



"küçük esnafın, el işçilerinin ve aşk satıcısı kızların topladığı paralarla" yapılmıştı...

Yakın çevresinde yer alan 100 kadar tümülüsten belirgin biçimde ayrılan bu dev mezar; Herodot'un bildirdiğine göre, "küçük esnafın, el işçilerinin ve aşk satıcısı küçük kızların topladığı paralarla" yapılmıştı... Yakınından geçtiğini de söyleyen Herodot'un anlattıklarına bakılırsa, o dönemde anıtın tepesinde beş tane blok taş bulunmaktaydı. Taşların üzerinde de, yapımına katılan her meslek dalının verdiği para miktarı yazılıydı. Herodot, ödenmiş en yüksek miktarın, fahişelik yapan küçük kızlardan geldiğini belirtmişti. Çünkü, bu devirlerdeki Lydia geleneğine göre, genç kızlar evlenmeden önce, bedenlerini satarak çeyiz parası biriktirirlerdi...



Eski Lydia bölgesi

Eski Lydia bölgesi, o dönemde güneyindeki Karia'dan Büyük Menderes Irmağı ile ayrılıyordu. Ülke, doğudan bugünkü Uşak kentiyle, kuzeydoğudan ise Kütahya'nın Gediz ve Simav ilçeleriyle Phrygia'ya sınırdı. Kuzeyde ise Akhisar ya da eski adıyla Thyate*ira, Lydia'nın son kenti sayılıyordu. Batıda da Aolis ve İonia'daki kıyı kentleri, Lydia'nın denizden ayrıldığı doğal sınırlar olarak kabul ediliyordu. Lydia kral mezarları ise bugün bu büyük bölgenin içinde, Göl marmara civarında yer alıyor...

Çok sayıda tümülüs nedeniyle "Bintepeler" adı verilmiş

Antik devirlerdeki adı "Gygaia Limne" ya da "Koloe Limne" olan gölün güney ve batısı hemen neredeyse bu tümülüslerle kaplı... Bu nedenle bölgeye yöre halkı, haklı olarak "Bintepeler" adını vermiş. Lydia'nın merkezi sayılan Sardis antik kenti de, Bin*tepeler'e yaklaşık 25-30 km. kadar uzaklıkta...

Batı Anadolu'da M.Ö. I. binde egemen olan Lydia Krallığı'nda üç kral sülalesinin art arda hüküm sürdüğü biliniyor

"Alyadlar". "Heraklid*ler'" ve "Mermnadlar" (şahin oğulları) adlarıyla tanınan bu kral sülalele*rinden ilkinin geçmişi; Herodot'un bildirdiğine göre, M.Ö. II. binin ortalarına kadar geri gidiyor. İkinci sülalenin ise, ülke yönetimini M.Ö. 1185 yıllan civarında ele geçirmiş olduğu kabul ediliyor. Bu ikinci kral sülalesi, yani Heraklidler'in egemenliği de M.Ö. 680 yıllarına kadar sürüyor.

Bu tarihlerde 3. ve Mermnadlar Sülalesi'nin ilk kralı olan Gyges, Kral Kandaules'i devirip tahta çıkmıştı. Mermnadlar'ın 141 yıl süren hükümranlığı süresince Lydia, politik ve ekonomik açıdan önemli bir güç haline geldi. M.Ö. 680-546 yılları arasında geçen bu kısa dönem içinde Lydialılar kendilerine özgü eserler yarattılar. Gyges ile başlayan bu dönem ve Mermnad soyu; Ardys, Satyattes ve Alyattes ile devam etti... Pers Kralı Kyros'a yenilen Kroisos'la bu parlak dönem sona erdi ve Sardis'te M.Ö. 336 yılına kadar süren satraplık (Perslere bağlı eyalet) dönemi başladı...

Tümülüslerin özellikle üçü olağanüstü büyüklükleriyle dikkatleri eski çağlardan beri üzerlerine topluyorlar

İşte Bintepeler'de, tümülüslerden oluşmuş bu kraliyet nekropolünün (mezarlık), Lydia Krallığı'nın son kral soyu olan Mermnadlar zamanında yapılmış olduğu sanılıyor. Bu tümülüslerin özellikle üçü olağanüstü büyüklükleriyle dikkatleri eski çağlardan beri üzerlerine topluyorlar. M.Ö.6. yüzyılda yaşamış İonialı şair Hipponax bile, "Alyattes tümülüsünün üstüne çıkınca güneşin battığı yer doğru baktığında, ilk tepe Gyges, sonraki de Ardys'in mezarlarıdır" diyor. Bu üç dev tümülüs, bugün karayolunun kenarında 3-4 km. arayla art arda sıralanıyorlar. Aralarında farklı boyutlarda küçük tümülüsler olmasına rağmen bu üçü kolayca fark ediliyor.

Bu küçük tümülüslerin kimlere ait olduğu belki hiçbir zaman bilinmeyecek...

Çünkü, henüz bunlara ait tarihsel bir kayıt yok. Roma döneminde bütün mezarların hırsızlar tarafından en az bir kez soyulmuş olması da bir başka olumsuzluk... Defineciler, çoktan boşalmış olduğu sanılan bu anıtlara günümüzde bile saldırılarını sürdürüyorlar.

Bintepeler'de defineciler daha çok kazı çalışması yapıyor

Mezar odasına giden 85 metre uzunluğunda bir tünel.

Bintepeler'de ilk kazı çalışması* 1853 yılında, İzmir Almanya Konsolosu Spiegelthalt tarafından Alyattes tümülüsünde gerçekleştirildiği biliniyor. Bu dönemde güneyden açılan bir tünelle bir odaya ulaşılmış. Herodot'tun tümülüsün tepesinde ol*duğunu yazdığı kayalardan biri bu dönemde iyi durumda durmaktaymış. 1952 ve 1957'de Hanfmann bu taşı yazılarında belirtmiş. Ancak, 1962 yılında yapılmak istenen bir ölçme çalışması sırasında, taşın defineciler tarafından dinamitlenerek dört parçaya ayrıldığı; yapılan açma sonunda da tümülüsün soyulmuş olduğu anlaşılmış. Bazı seramik parçalarının da bulunduğu bu çalışmayla ulaşılan en önemli sonuç, mezar odasına giden 85 metre uzunluğunda bir tünelin ortaya çıkarılması olmuş...

Bölgede ikinci çalışmayı 1962-66 yıllarında Amerikalılar yapıyor

Bölgede bunu izleyen ikinci çalışma, Amerikalılar'ın 1962-66 yıllan ara*sında Gyges tümülüsünde yaptığı arkeolojik kazı çalışması... Gölün 2 km. kadar güneyindeki, yaklaşık 50 metre kadar bir yükseklikte ve 200 metrelik bir yarıçapta olan bu tümülüsten elde edilen ilk bulgular içinde, uzunluğu 90 metre kadar olan ve kireç taşından yapılmış bir "krepis duvarı" (basamak, basamaklı duvar) var. Kayda geçen daha önemli bir bulgu ise, duvarın üzerinde, girişten yaklaşık 44 m. sonra ya*zılı olan "Gugu" kelimesi...

Toplam 130 metre uzunluğundaki antik tünel*ler çok ilginç sayılıyor

Arkeolojik açıdan çok önemli olarak nitelenen bu bulgu, Asur belgelerinde adı geçen ve ünlü kral Asurbanipal'e elçi göndermiş olan "Luddi Kralı Gugu"nun varlığı kanıtlıyor. Bu isimle anılan kişinin, Lydia Kralı Gyges ile aynı kişi olduğu idda ediliyor. Ne var ki, bu tümülüsün mezar odası bulunamamış... Ancak, toplam 130 metre uzunluğundaki antik tüneller çok ilginç sayılıyor. Ele geçen kalıntılar arasında, tünelin girişinden 63.5 metre içerde bulunan ve tarihleme açısından önemli olan Roma döneminden kalma bir testi var. Arkeolog Robin U. Russin'e göre, mezarın içinde yapılan ve Gyges dönemini temel alan (M.Ö. 680-645) tarihleme çalışmaları doğru ise, bu tümülüs Lydia'da yapılan en erken tümülüs...

Bintepeler'deki sonuncu büyük Lydia kral tümülüsü, 300 metrelik yarıçapı ve yaklaşık yine 50 metrelik yüksekliği ile, gölün 1.2 km. güneyindeki Kral Ardys'in anıtsal mezarı... Yanından geçen yolun yapımı sırasında kireçtaşı duvarları dozerle zedelenen; sıralamada üçüncü, ama yükseklik ve büyüklükte ikinci sırada yer alan bu tümülüste şimdiye kadar hiçbir bilimsel kazı çalışması yapılmamış (merakediyorum notu: bu yazı Ocak 1998 tarihlidir. Umarız, bu tarihten sonra çalışma yapılmıştır). Bazı bilimadamlarınca en esrarlı tümülüs olarak kabul edilen yığma tepenin gerçekte Kral Tmolus, Tos, ya da Atys veya Ardys'e ait olduğu konusunda bir kararsızlık var. Ancak, genel görüş bu isimlerin tamamının aynı kişiye ait olduğu yolunda... Halkın Mutaf Tepe olarak adlandırdığı bu tümülüs diğerlerinden çok daha kayalık bir yapı sergiliyor. Bu nedenle içine doğru herhangi bir şekilde tünel açmak çok daha güç...

Bölge yıllardır arkeologlar tarafın*dan devamlı kazılıyor.

Yalnızca büyük tümülüsler değil, küçük mezarlar da bilimadamlarının ilgisini çekiyor. Tabii, bunların kimlere ait olduğu konusunda bulgular elde etmek büyük olasılıkla imkansız. Ele geçenler yalnızca küçük kaplar, seramik parçaları, daha yakın zamanlara ait kandiller, bazı bronz eşyalar ve birkaç kemik ve iskelet parçası... Mezarın içindeki mimari özellikler, taş işçiliği, kullanılan malzemenin yapısı ve mezarın iç planına ilişkin bilgiler, bilimadamlarınca önemli bulgular olarak kabul ediliyor. Bilimadamlarının karşısında bulunan defineciler ise anıtları dış görünüşüne aldanıp, akıllarına esen yere vurmuşlar kazmayı... Birçok tümülüsün yüzeyi, definecilerin altın sevdası nedeniyle delik deşik olmuş...

Bölge, bilimadamlarının ilgisini çektiği kadar definecilerin de gözdesi halinde

Dışarıdan göründüğü kadarıyla, bölge, bilimadamlarının ilgisini çektiği kadar definecilerin de gözdesi halinde. Defineciler, 1989 yılı başlarında Gyges ile Ardys tümülüsleri arasında bulunan ve Salihli-Gölmarmara yolunun hemen üzerinde yer alan bir tümülüste kaçak kazılar yapmışlar. Tümülüsün güney eteğinde, genişliği 3 m, uzunluğu 12 m. ve derinliği de 4 m'ye varan bir çukur açmışlar. Bunun üzerine Manisa Müzesi Müdürü arkeolog Hasan Dedeoğlu başkanlığında 12 gün süren bir kurtarma kazısı yapılmış...

Tümülüsün içindeki delik, mezarın daha antik çağlarda soyulduğunu gösteriyor

"BT 89" tümülüsü olarak adlandırılan 12 m. yüksekliğinde ve 38 m. yarıçapındaki tümülüsün içindeki delik, Hasan Dedeoğlu'na göre, mezarın daha antik çağlarda soyulduğunu gösteriyor... Bu ilk soygundan günümüze arta kalan buluntular ise, definecilerin düşündüğünün aksine, pek masum kalıntılar sayılıyor. Bazı örnekler vermek gerekirse; iki araba tekerleğine ait dağılmış ve kömürleşmiş parçalar, 10.2 cm. uzunluğunda bronzdan ve fi*gürin şeklinde yapılmış araba dingiline ait pimler, 11.3x4.5x3.3 cm. boyutlarında bronz koç başlan, 3,9x3.5 cm. çapında iki minik bronz çan... Bu iki çanın atın koşumlarında ses çıkarmak amacıyla yapıldığı sanılıyor. Çift kulplu küçük ve kırık bir amphora, kumaş parçası, demir halka, ahşap kalıntılar ve yine kırık vaziyette bir alabastron kap... Tümülüs buluntuları dikkate alınarak yapılan tarihleme, mezarın I. Dareios (M.Ö. 520-485) yıllarına ait olduğu kanısını kuvvetLendiriyor.

Türkiye'nin sahip olduğu en önemli kültür ve arkeoloji hazinelerinden biri

Bintepeler tümülüsleri, Lydia arkeolojisi açısından çok önemli ve bir benzerini dünyanın başka bir yerinde bulmak mümkün değil... Bu bakımdan, Lydia Kral Nekropolünü, Türkiye'nin sahip olduğu en önemli kültür ve arkeoloji hazinelerinden biri olarak kabul etmek gerek... Görece olarak dar sayılan kraliyet nekropol alanın hemen dışındaki bölgelerde de çok sayıda tümülüs var. Ama bütün bu alan, şimdi adeta definecilerin keyfine terk edilmiş durumda... Binlerce yıldan günümüze kalan bu etkileyici kültür böl*gesi geleceğe doğru giderek "erime" safhasına girmiş. Definecilerin kasıtlı çabaları, çiftçilerin tarla sürerken bilinçsiz yonttukları etekler ve karayolu çalışmasına kurban gitmiş bazı tümülüsler bunun çok kesin kanıtlan...

İrfan UNUTMAZ
Zordur benimle yürümek. Bunu benimle yola çıkanlar bilir, hepsi yarı yolda gittiler. Suç kimde? Ben zoru seviyorum, onlar sevmiyor. Yapacak bi şey yok. Suçum var mı? Tabi ki var. 'Zor yola, kolay kişilerle çıkmak en büyük hatam'.